(Allahü Teâlâ’ya yarattığı tüm varlıkların hudutsuzluğunca hamd olsun! Onun sevgili Resûlü, Muhammed aleyhisselâma yer ve gök varlıkları adedince salât ve selâm olsun! En güzel makamlar da O’nun temiz Ehl-i beytine ve güzide Ashâbının hepsinin üzerine olsun!) Rasül-ü Ekrem Efendimizi anlatmaya beşerin kuvveti yetmez. O’nu Cenab-ı Hakk’ın kendisi medh etmiş, Aziz ve Celil Kitab-ı Kerim’inde en güzel ahlak olarak nitelendirmişken bizler ancak O, İnsan-ı Kâmil-i anmakla, anlatmakla kendimizi mutlu etmiş oluruz. O’nu anmanın verdiği sevinç ve gururu, benliğimizde yaşamış oluruz. O, hayatının her anı güzide ashabı tarafından adeta fotoğrafı çekilmişçesine, an be an kaydedilmiş ve yıllar sonrasında bile ashab-ı güzin ve salih alimler ile aynen yaşatılmış yegâne insan. Tarihte hayatının tamamı en ince teferruâtına kadar tesbît edilmiş en güzide beşer; Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O, Peygamberler silsilesinin hatemi, insanlığı beşeri zafiyetlerinden kurtarıp Hakk’a davet eden mübelliği azamların sonuncusu, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çağıran nebi-i zişan efendimiz; Rasül-ü Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O, insanlığın en karanlık çağlarında insanlığa gönderilen, insanı insan olma bilincinde tekrar aslına döndüren; beşerin, yaratıcısını unutup kendilerine yeni ilahlar edindikleri bir zamanda, insana yaratanını bildiren; Allah’ın sevgilisi âlemlerin efendisi Hatemül Enbiya efendimiz; Ahmed Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O, Cenab-ı Hak tarafından “Sen olmasaydın, felekleri (alemleri) yaratmazdım” hitabıyla yüceltilmiştir. O, halkı cehalet karanlıklarından, hırs ve ihtiraslarından kurtarıp hidayet nurlarına çıkarmıştır. Ondan önce sadece kendi nefsini bilen beşer, O’nunla Hakkın ve hakikatin bilgisini bulmuştur. Tüm varlıklar O’nunla yaratıcısını gerektiği gibi tesbih ve takdis etme şerefine nail olmuştur. “(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107) gibi şerefli bir hitap sadece O’na has kılınmakla tek evrensel peygamber olma niteliğini kazanmıştır.
Seni nasıl anlatalım ya Muhammed! Seni nasıl bildirelim ya Rasül-ü
Ekrem! Seni nasıl ifade etsin şu aciz dünyalık dillerimiz. Seni nasıl
göstersin şu âleme senden mahrum gözlerimiz. Seni Hz. Allah (Azze ve
Celle) anlatmış bize ne hacet. Hakkında nice naatlar yazılmış kifayet
etmemiş, binlerce güzel söz söylenmiş yetmemiş, her defasında hayatın
yazılmış tekrar tekrar yeni şeyler söylenerek, her şair ismini anmış en
güzel mısralarında, tarihçiler seni anlatmış hatıralarında, hayatının
her anı bir örnek teşkil etmiş muallimlere, umut olmuşsun yetimlere,
kimsesizlere, gözü yaşlı annelere. Sen Rasülüllahsın ey Muhammed!
Allah’ın Habibi! Peygamberlerin Efendisi.
Allah
(c.c) Cibril-i Emin ile tebliğ buyurduğu kelamında anlattı seni; Ey
Rasül! “(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Sen’in için tükenmeyen bir mükâfat
(ecir) vardır. Şüphesiz Sen büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Suresi,
3-4) En güzel ahlak üzerinesin buyrulan peygamberler peygamberi sensin.
Diğer peygamberleri bile kıskandıracak bir Kelam-ı Azim ile şereflenen
peygamber sensin; Ey Enbiyalar Serveri! Seni Allah terbiye etmiş, senin
için mukaddes Kelamı Azizinde; “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği
tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.” (Araf Sûresi, 199) beyanı ile
insanlara nasıl davranılacağını sana tek tek öğretmiş.
Yeri
gelmiş bir bedevi yüzünden –“Allah'tan korkarak gelmişken, Sen onunla
ilgilenmiyorsun.” (Abese Suresi, 9-10)- hitabıyla seni uyarmış yeri
gelmiş düşmanlarına karşı –“(Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak
Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan
telaş edip sıkıntıya düşme!” (Nahl Suresi,127) – diyerek seni teşvik
etmiş; Ey İns-ü Can Peygamberi! Cenâb-ı Hakk’ın bütün âlemlere armağan
ettiği en büyük mürşid-i kâmil sensin. Yaşadığı devirde ve sonrasında
örneği bile bulunmayan ve asla da bulunmayacak olan örnek ahlakı ile
Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz sensin; Ey Habibullah! “Allah Teâlâ
rıfk sahibidir ve her işte rıfk ve yumuşaklığı sever.” (Hadis-i Şerif)
Buyuran “Sen” o kadar yumuşak huylusun ki, Ayeti Celile’de Allah senin
için; “Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak
davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından
dağılıp giderlerdi.” (Al-i İmran Suresi, 159) buyurdu.
Ey
Rasül-ü Zişan! Sabır, şükür, vakar, cesaret, şecaat, cömertlik,
fedakârlık, kararlılık ve daha pek çok güzellik sendedir, hem de en
fazlasıyla. Sen medh fiillerinin bile kendisinden aciz kaldığı bir ahlak
üzerinesin; ya Rasüllüllah! Sen en mükemmel kelimelerin acizliğinde
bile, adeta güzelleşen, Rasül-ü Kibriya’sın. Yaradan, Furkan-ı Azim’inde
“Andolsun ki, sizden Allâh’a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve
Allâh’ı çok zikredenler için Rasûlullâh’ta üsve-i hasene (en mükemmel
bir örnek-numune) vardır.” (Ahzâb Suresi, 21) buyurmuştur. Seni, en
güzel şekilde tasvir etmiş Allah’ın kelamından, daha kıymetli bir ifade
bulunabilir mi hiç?
Kadir PANCAR -
05/04/2011