İnsanlığı Allah’a davet hususunda, hayrı tavsiye ve irşad mahiyetinde;
türlü bela, fitne ve musibetlere karşı daima sabır ve sükûnet
içerisinde, Allaha teslimiyetin zirve yaptığı numune-i imtisal, mukaddes
şahsiyet; Peygamber Efendimizdir. O, herkes için bir rehber ve
numunedir. Hz. Allah O’nu bir uyarıcı, bir müjdeci olarak alemlere
göndermiştir. “Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci,
hem bir uyarıcı olarak gönderdik.”(Ahzab Suresi,45)
O’nun hayatında herkese bir söz, bir tavsiye mutlaka vardır. O, bize anlatılanların fevkinde yaşayan bir Kuran’dır. Her haliyle Allah’ın kelamının dünyadaki esintisi, biz noksan sıfatlı insanlara Kuran-ı Kerim’in ve güzide Kuran ahlakının adeta canlı bir göstergesidir. Rasülüllah; “Şayet birinize karşı bir hatada bulunmuşsam, maddî veya manevî olarak kimi incittiysem, malınıza, canınıza veya şerefinize, herhangi bir biçimde zararım dokunmuşsa gelsin, benden hakkını alsın, tazminatını vereyim.” diyecek kadar adaletli ve her şartta dahi, bir kul teslimiyeti ile helalleşmenin zirvesi bir peygamberdir.
Dini yaşayış ve tebliği ile örnektir. Bir devlet adamı olarak örnektir. Asrın en büyük ordularını dize getiren şecaat ve cesareti ile komutanlara, askerlere örnektir. Açlıktan mübarek karınlarına taş bağladıkları zamanlarda bile, her daim nimetlere şükür ile örnektir. Zor zamanlar ve mekânlardaki sabır ve teslimiyeti ile örnektir. Sırtında giyecek bir şeyi olmasa dahi, istenildiğinde “hayır” demeyi bilmeyen nefsi ile cömertliğe örnektir. “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (Tevbe Suresi,128) hitabının gereği ümmetine olan düşkünlüğü ile örnektir.
Elinde her türlü imkânları olduğu halde, kendisinden yaşça çok büyük Hz. Hatice (r.a) ile evlenmesi ile, günümüzün şehvet hissiyatı ile kavrulanlarına örnektir. Aile efradına karşı, şefkati ve adaleti ile örnektir. Zayıflara, kimsesizlere, kölelere, miskinlere karşı merhameti ile örnektir. Hanımlarına karşı sevgisi ve muhabbeti ile örnektir. Ashabına karşı öğreticiliği, liderliği ile günümüz öğretmenlerine örnektir.
Aile babalığı ve sevgisiyle örnektir. Bu öyle bir sevgi ki; torunları Hasan ve Hüseyin’i kucağına alır, omuzuna çıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi. Kızı Hz. Fatıma, babasını ziyarete geldiğinde, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturtur, onunla neşelenirdi. Sevr mağarasında korku ve kederden sıkıntıya düşmüş Sıddık Ekber Hz. Ebu Bekr (r.a)’ e hitaben “Üzülme, çünkü Allah bizimledir.” (Tevbe Suresi, 40) teslimiyetini göstererek; nefsini tezkinde aliyyülâlâ bir mertebeye ulaşarak; tasavvuf deryalarında yüzen aşıklara, ilâhî aşkın uçsuz bucaksız muhabbet bağlarında gezenlere, kıyamete kadar gelecek bütün Varis-i Rasüllere örnektir. Uhud harbinde, ashabının düştüğü durumda, kendini Allah’a adamış bir peygamberin durumu ile tevekkülde örnektir.
Savaşın en şiddetli anlarında, düşmanın dört bir taraftan sardığı bir zamanda, yaralanan Efendimiz; “Ya Rabbi, onları affet. Eğer beni tanımış olsalardı yapmazlardı” duasıyla, insani bir hisle anlatılmayacak ulvi bir merhamete örnektir. Bedir’deki şanlı savaşı ile bütün mücahitlere örnektir. Dünya hayatının en temel gayesi olan Allah’a kulluk ve teslimiyette örnektir. Bütün günahları afv ve mağfiret olmuş, cennetin en yüce mertebesinin sahibi, Allah’ın sevgilisi bir kul konumunda iken, başını secdeden kaldırmayıp, ağlayarak dua eden bir peygamber olarak; şükür ve niyazda örnektir. Yattığı kamış hasır üzerinde, yüzüne hasırın izleri çıkan ve o halde bile sitem etmeyen gönül zenginliği ile sımsıcak döşeklerimizde bile, hala sitemlerden sitemlere koşan; biz köhnemiş insanlığa örnektir.
O’nun hayatında herkese bir söz, bir tavsiye mutlaka vardır. O, bize anlatılanların fevkinde yaşayan bir Kuran’dır. Her haliyle Allah’ın kelamının dünyadaki esintisi, biz noksan sıfatlı insanlara Kuran-ı Kerim’in ve güzide Kuran ahlakının adeta canlı bir göstergesidir. Rasülüllah; “Şayet birinize karşı bir hatada bulunmuşsam, maddî veya manevî olarak kimi incittiysem, malınıza, canınıza veya şerefinize, herhangi bir biçimde zararım dokunmuşsa gelsin, benden hakkını alsın, tazminatını vereyim.” diyecek kadar adaletli ve her şartta dahi, bir kul teslimiyeti ile helalleşmenin zirvesi bir peygamberdir.
Dini yaşayış ve tebliği ile örnektir. Bir devlet adamı olarak örnektir. Asrın en büyük ordularını dize getiren şecaat ve cesareti ile komutanlara, askerlere örnektir. Açlıktan mübarek karınlarına taş bağladıkları zamanlarda bile, her daim nimetlere şükür ile örnektir. Zor zamanlar ve mekânlardaki sabır ve teslimiyeti ile örnektir. Sırtında giyecek bir şeyi olmasa dahi, istenildiğinde “hayır” demeyi bilmeyen nefsi ile cömertliğe örnektir. “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (Tevbe Suresi,128) hitabının gereği ümmetine olan düşkünlüğü ile örnektir.
Elinde her türlü imkânları olduğu halde, kendisinden yaşça çok büyük Hz. Hatice (r.a) ile evlenmesi ile, günümüzün şehvet hissiyatı ile kavrulanlarına örnektir. Aile efradına karşı, şefkati ve adaleti ile örnektir. Zayıflara, kimsesizlere, kölelere, miskinlere karşı merhameti ile örnektir. Hanımlarına karşı sevgisi ve muhabbeti ile örnektir. Ashabına karşı öğreticiliği, liderliği ile günümüz öğretmenlerine örnektir.
Aile babalığı ve sevgisiyle örnektir. Bu öyle bir sevgi ki; torunları Hasan ve Hüseyin’i kucağına alır, omuzuna çıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi. Kızı Hz. Fatıma, babasını ziyarete geldiğinde, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturtur, onunla neşelenirdi. Sevr mağarasında korku ve kederden sıkıntıya düşmüş Sıddık Ekber Hz. Ebu Bekr (r.a)’ e hitaben “Üzülme, çünkü Allah bizimledir.” (Tevbe Suresi, 40) teslimiyetini göstererek; nefsini tezkinde aliyyülâlâ bir mertebeye ulaşarak; tasavvuf deryalarında yüzen aşıklara, ilâhî aşkın uçsuz bucaksız muhabbet bağlarında gezenlere, kıyamete kadar gelecek bütün Varis-i Rasüllere örnektir. Uhud harbinde, ashabının düştüğü durumda, kendini Allah’a adamış bir peygamberin durumu ile tevekkülde örnektir.
Savaşın en şiddetli anlarında, düşmanın dört bir taraftan sardığı bir zamanda, yaralanan Efendimiz; “Ya Rabbi, onları affet. Eğer beni tanımış olsalardı yapmazlardı” duasıyla, insani bir hisle anlatılmayacak ulvi bir merhamete örnektir. Bedir’deki şanlı savaşı ile bütün mücahitlere örnektir. Dünya hayatının en temel gayesi olan Allah’a kulluk ve teslimiyette örnektir. Bütün günahları afv ve mağfiret olmuş, cennetin en yüce mertebesinin sahibi, Allah’ın sevgilisi bir kul konumunda iken, başını secdeden kaldırmayıp, ağlayarak dua eden bir peygamber olarak; şükür ve niyazda örnektir. Yattığı kamış hasır üzerinde, yüzüne hasırın izleri çıkan ve o halde bile sitem etmeyen gönül zenginliği ile sımsıcak döşeklerimizde bile, hala sitemlerden sitemlere koşan; biz köhnemiş insanlığa örnektir.
Nice zulümler görüp memleketinden çıkarılmış olmasına rağmen, Mekke’yi
feth edip oraya mağrur ve gururlu bir komutan edasıyla değil de, nefsini
dize getirmiş olarak giren tevazusuyla, günümüzün kibir denizinde
yüzenlerine örnektir. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle “Bundan önce aranızda
yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?” (Yunus Sûresi, 16) kalpleri
sorgulayan sualiyle, Risalet’inden önceki emin sıfatı ile devrin ve
günümüzün Ebu Cehillerine örnektir. Allah’ı anışı ile namazı ile
sadakası ile Haccı ile kısacası kulluğu ile örnektir. Dürüstlüğü,
adaleti ile örnektir. Hayatı nasıl örnekse vefatı ile de örnektir. O
numune-i Kuran-ı Kerimdir.
Kim olursa olsun, inanan inanmayan O’nun güzel ahlakını anmak ve
kendisini takdir etmek mecburiyetindedir. Çünkü Rasül-ü Ekrem evrensel
ahlakın dünyadaki mümessili, bizzat yaşayanı ve tüm insanlığa bu
yaşayışı tarzını, en güzel biçimde gösteren Ekber şahsiyettir. Karakteri
ismini yansıtır. Hayatı insanlığa kurtuluşu gösterir. Vefatı ibretlik
derslerin en büyüğünü verir. O, insanlığa gönderilen âlemlere rahmet
peygamberi ve eşi bulunmayacak mümtaz şahsiyettir. O’nu kabul etmeyen
kalpler en kaba, en taşlaşmış kömürden bile daha kara, daha sert;
“…şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü taşlardan
öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor
da bağrından sular fışkırıyor…”(Bakara Suresi, 74) O’nu dinlemeyen
kulaklar sağırdan öte sağır, O’nu kalp ve gönül gözüyle göremeyenler kör
mü kör; “…İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân
onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar
(da duymuyorlar).”(Fussilet Suresi, 44) O’nu zikretmeyen diller boş
sözlerin taşıyıcısı olma vasfıyla dilsiz… Kuran-ı Azim’in: “Ve biz, o
kâfirleri kıyamet günü kör, dilsiz ve sağır oldukları halde, yüzleri
üstü sürünerek haşredeceğiz.” (İsra Suresi, 97) ifadesiyle bu dilsizlik
de vücuda zulümdür. O’na en güzel salat ve selamlar olsun. O’nu melekler
zikretmiş, selam vermiş; bizlerin selamı onların yanında ne olsun “Hiç
şüphesiz, Allah ve melekleri Peygamber'e salat etmektedirler. Ey iman
edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle selam
verin.”(Ahzab Suresi, 56).
Bizler acizliğimizle günahkârlığımızla ona sığınıyor O’nun eteğine
yapışıyoruz O’nun şefaatini istiyoruz. O’da bizim gibi bir beşer,
Beşerden öte. O’da bizim gibi insan, insandan öte İnsan-ı Kamil.
Allah’ın selamı bereketi O’nun üzerine olsun. Mevcudatın nefesleri
adedince O’na selam olsun. Çeşit çeşit nimetlerin sayısınca, semadaki
yıldızların adedince O’na salat ve selam olsun. Salavatların en
faziletlisi, tahiyyatların en mükemmeli, teslimatların en güzeli,
kâinatın efendisi, yaratılmışların en şereflisi, varlıkların hülasası
O’nun aziz ve pak ruhuna olsun. Ekmel teslimiyetlerin en güzeli, her
türlü ikram ve ihtiramların en faziletlisi, O’nun üzerine olsun. Pak, ve
latif ehl-i beytinin ve güzide ashabının her birinin üzerine hayırlar
ve selamlar olsun. O, Efendimiz Muhammed Mustafa bizim şefaatçimiz
olsun. (Amin)
06/04/2011
Kadir PANCAR
Bu yazımızın ilk bölümü aşağıda verilmiştir. Ayrıca şu adresten de ulaşabilirsiniz. http://muallims.blogspot.com.tr/2011/04/numune-i-ekber-peygamber-efendimiz-1.html
1) Rasül-ü Ekrem Efendimizi anlatmaya beşerin kuvveti yetmez. O’nu Cenab-ı Hakk’ın kendisi medh etmiş, Aziz ve Celil Kitab-ı Kerim’inde en güzel ahlak olarak nitelendirmişken bizler ancak O, İnsan-ı Kâmil-i anmakla, anlatmakla kendimizi mutlu etmiş oluruz. O’nu anmanın verdiği sevinç ve gururu, benliğimizde yaşamış oluruz. O, hayatının her anı güzide ashabı tarafından adeta fotoğrafı çekilmişçesine, an be an kaydedilmiş ve yıllar sonrasında bile ashab-ı güzin ve salih alimler ile aynen yaşatılmış yegâne insan. Tarihte hayatının tamamı en ince teferruâtına kadar tesbît edilmiş en güzide beşer; Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O, Peygamberler silsilesinin hatemi, insanlığı beşeri zafiyetlerinden kurtarıp Hakk’a davet eden mübelliği azamların sonuncusu, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çağıran nebi-i zişan efendimiz; Rasül-ü Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O, insanlığın en karanlık çağlarında insanlığa gönderilen, insanı insan olma bilincinde tekrar aslına döndüren; beşerin, yaratıcısını unutup kendilerine yeni ilahlar edindikleri bir zamanda, insana yaratanını bildiren; Allah’ın sevgilisi âlemlerin efendisi Hatemül Enbiya efendimiz; Ahmed Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O, Cenab-ı Hak tarafından “Sen olmasaydın, felekleri (alemleri) yaratmazdım” hitabıyla yüceltilmiştir. O, halkı cehalet karanlıklarından, hırs ve ihtiraslarından kurtarıp hidayet nurlarına çıkarmıştır. Ondan önce sadece kendi nefsini bilen beşer, O’nunla Hakkın ve hakikatin bilgisini bulmuştur. Tüm varlıklar O’nunla yaratıcısını gerektiği gibi tesbih ve takdis etme şerefine nail olmuştur. “(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107) gibi şerefli bir hitap sadece O’na has kılınmakla tek evrensel peygamber olma niteliğini kazanmıştır.
Seni nasıl anlatalım ya Muhammed! Seni nasıl bildirelim ya Rasül-ü Ekrem! Seni nasıl ifade etsin şu aciz dünyalık dillerimiz. Seni nasıl göstersin şu âleme senden mahrum gözlerimiz. Seni Hz. Allah (Azze ve Celle) anlatmış bize ne hacet. Hakkında nice naatlar yazılmış kifayet etmemiş, binlerce güzel söz söylenmiş yetmemiş, her defasında hayatın yazılmış tekrar tekrar yeni şeyler söylenerek, her şair ismini anmış en güzel mısralarında, tarihçiler seni anlatmış hatıralarında, hayatının her anı bir örnek teşkil etmiş muallimlere, umut olmuşsun yetimlere, kimsesizlere, gözü yaşlı annelere. Sen Rasülüllahsın ey Muhammed! Allah’ın Habibi! Peygamberlerin Efendisi.Allah (c.c) Cibril-i Emin ile tebliğ buyurduğu kelamında anlattı seni; Ey Rasül! “(Ey Rasûlüm!) Muhakkak ki Sen’in için tükenmeyen bir mükâfat (ecir) vardır. Şüphesiz Sen büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Suresi, 3-4) En güzel ahlak üzerinesin buyrulan peygamberler peygamberi sensin. Diğer peygamberleri bile kıskandıracak bir Kelam-ı Azim ile şereflenen peygamber sensin; Ey Enbiyalar Serveri! Seni Allah terbiye etmiş, senin için mukaddes Kelamı Azizinde; “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.” (Araf Sûresi, 199) beyanı ile insanlara nasıl davranılacağını sana tek tek öğretmiş.Yeri gelmiş bir bedevi yüzünden –“Allah'tan korkarak gelmişken, Sen onunla ilgilenmiyorsun.” (Abese Suresi, 9-10)- hitabıyla seni uyarmış yeri gelmiş düşmanlarına karşı –“(Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!” (Nahl Suresi,127) – diyerek seni teşvik etmiş; Ey İns-ü Can Peygamberi! Cenâb-ı Hakk’ın bütün âlemlere armağan ettiği en büyük mürşid-i kâmil sensin. Yaşadığı devirde ve sonrasında örneği bile bulunmayan ve asla da bulunmayacak olan örnek ahlakı ile Hazret-i Muhammed (s.a.v) Efendimiz sensin; Ey Habibullah! “Allah Teâlâ rıfk sahibidir ve her işte rıfk ve yumuşaklığı sever.” (Hadis-i Şerif) Buyuran “Sen” o kadar yumuşak huylusun ki, Ayeti Celile’de Allah senin için; “Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Al-i İmran Suresi, 159) buyurdu.Ey Rasül-ü Zişan! Sabır, şükür, vakar, cesaret, şecaat, cömertlik, fedakârlık, kararlılık ve daha pek çok güzellik sendedir, hem de en fazlasıyla. Sen medh fiillerinin bile kendisinden aciz kaldığı bir ahlak üzerinesin; ya Rasüllüllah! Sen en mükemmel kelimelerin acizliğinde bile, adeta güzelleşen, Rasül-ü Kibriya’sın. Yaradan, Furkan-ı Azim’inde “Andolsun ki, sizden Allâh’a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh’ı çok zikredenler için Rasûlullâh’ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek-numune) vardır.” (Ahzâb Suresi, 21) buyurmuştur. Seni, en güzel şekilde tasvir etmiş Allah’ın kelamından, daha kıymetli bir ifade bulunabilir mi hiç?Kadir PANCAR - 05/04/2011
PEYGAMBER EFENDİMİZ NASIL ANLATILIRKİ COCUKLARIN SAFLIGINDA TEMİZLİGİNDE MASUMİYET TÜM ÜSTÜN ÖZELLLİKLER TOPLANMIŞ RABBİMİN ÖVEREK YARATTIGI BİRİ ANLATILIRMI DÜRÜST SEVECEN ÖZÜ SÖZÜ BİR GB ÖZELLİKLERLE İNSANİ ÖZELLİKLERİN ZİRVESİNDE MÜTEVAZİ BİR KİMLİKLE BEZEMİŞ RABBİM KEŞKE AYAGINA TOZ OLABİLSEM DE NE MÜMKÜN BEN RABBİMİN BANA VERDİKLERİNE SAHİP CIKAMADIM ÖNCE GÜL GB O CİCEKLERE SONRA PEMBE SUYA AKLIM YETMEDİ HAYIRLISI AMA SENİ ANLATMAYA DİLİM KALBİM YETMEZKİ
YanıtlaSil