Bedbaht ona derler ki elinde cühelanın
Kahrolmak için kesb-i kemal ve hüner eyler.
(Şinasi)
"Bedbaht diye o kimseye derler ki, cahillerin elinde kahrolmak için olgunluk ve hüner kazanır."
Celi Talik Meşki Levha olarak yazılmıştır. Bu söz üzerine yerel gazete köşe yazarımızın bir yazıyı istifadenize sunuyorum.
"Sözün güzelliğine bakar mısınız? Bedbaht ona derler ki elinde cühelanın Kahrolmak için kesb-i kemal ü hüner eyler… Bugünkü dile çevirirsek, Kötü talihli ona derler ki, cahillerin elinde kahrolmak/perişan olmak için hünerlerini ortaya koyar… Söz kısaca bu… Bilgi toplumunun sunduğu fırsatlar sayesinde hergün daha çok bilgileniyoruz . Bilgilendikçe de cahillerimizin oranında hızlı bir artış gözlemliyoruz. Yine Derbeder Sakallı Celal olarak bilinen bir İstanbullu’nun güzel bir sözüyle derdimizi dökelim: Bu kadar cehalet ancak tahsil ile elde edilebilir. Dolayısıyla her türlü eğitim sürecinden geçen, en yüksek diplomaları alan, en yüksek makamlarda oturanların çoğunu bu sınıflandırmaya dahil etmek mi lazım diye düşünmeden edemiyor insan…*** Sözün burasında şunu da söyleyelim de, yine bu kategoriden biri çıkıp da, “Amma da yukarıdan bakıyor, kendisini bu kadar insanın üstünde görüyor” falan demesin… Kendimi, “öğrendikçe, bilmediklerinin ne kadar çok olduğunu bilenler” kategorisinde gördüğümü söyleyeyim… Cehaletin zirvesini, bütün bilginler, filozoflar ve hikmet sahipleri şöyle tarif ediyorlar: Bilmez! Fakat bilmediğini de bilmez… “Bilmediğini bilmeyenden kaçabildiğiniz kadar kaçın!” da derler yüzyıllardır. Bu tür insanlar yaşamları boyunca “tevazu” diye bir kavrama rast gelememişlerdir. O zaman rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Bilmediğimizin farkında olmamız, her halde en erdemli tarafımızdır…Ne yazık ki, en kötü talih en etkili ve yetkili makamlarda olanların her şeyi bildikleri, her nesneden anladıkları ve bir çeşit Firavunluk ve Nemrutluk psikozuna girmeleridir. Öğrenme ve öğretmenin kutsallığından habersiz birtakım insancıklar, duyduğu, gördüğü, öğrendiği ve iliştiği her bilgi, olay, konu, kişi ve olgu ile ilgili ahkâm kesmeyi büyük bir pişkinlik ve utanmazlıkla ve yine büyük bir marifetle sürdürebilmektedirler… Bunlar, kendi aralarında güçlü bir “menfaat birlikteliği” ya da Menfaat Anonim Şirketi oluşturarak, her türlü erdemsizliği, liyakatsizliği, eksikliği, yetmezliği, ihaneti ve hemcinsine sadakatsizliği birer ticari meta haline getirerek yollarına devam ederler… Dolayısıyla bu piyasada, satışa konu olmayacak hiçbir değer yoktur…*** Oysa bilgi, modern dünyada en önemli güç kaynağıdır. Hem toplumlar, hem de bireyler için… Hem maddi bilgi, hem de manevi bilgi elbette… Hem dünyayı, maddeyi, olguları ve olayları açıklama çabasında olan bilgi… Hem de, eşyanın, olayların ve yaşamın ötesini gösteren bilgi… Bir anlamda, insanı yücelten, değer katan, yeryüzü yolculuğunun sırlarını öğreten bilgi… İnsanı, toplumu, kenti, ülkeyi ve milletin değerlerini bir “ticari meta” olarak göstermeyen bilgi… Her gördüğünden “menfaat” sağlama hastalığından uzak tutan bilgi…" M.Akif ÇUKURÇAYIR -07/02/2011http://www.yenimeram.com.tr/bedbaht-33737.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...