Tarih düşürme, herhangi bir olayın tarihini ebcedin sayı değerleriyle saptama işidir. Harflerinin toplamı belirli bir hicret yılını gösteren sözcük, bir tamlama bulmak; tümce, mısra ya da beyit düzmek yoluyla yapılır.
Belirli bir tarihi gösteren söz ve deyişlere "tarih", yapılan işe "tarih düşürme" ya da "tarih koymak, tarih çekmek, tarihlemek", tarih düşürene de "tarihçi (müverrih)" denir.
Edebiyatta, daha çok mısra hâlinde olan bu tarihlerle, geçmiş
yüzyılların önemli olayları saptanmış bulunmaktadır. Evlenme, doğum, bir
göreve atanma gibi günlük olaylar için de tarih düşürülmüştür.
Ebced, bilinen hesap değeri ile, öteden beri sayılar için, rakam gibi
kullanılmakta idi. Ebcedin bu niteliğinden faydalanılarak, belirli
olayların geçtiği yılları gösteren sözler bulunmuş ve söylenmiştir. Ebced harflerinin sayı değerlerini ihtiva eden cetveli kolay hatırda
tutmanın bir yolu vardır:Ebced, hevvez, huttî, kelemen, sa’fas, kareşet,
sehaz, dazağı (daha
başka okuyuşlar da vardır) kelimeleri yazılıp, baştan itibaren her
harfin altına 1’den 10’a; sonra onar onar 20’den 100’e; en son da yüzer
yüzer 200’den 1000’e kadar rakamlar kaydedilir. (Tabii birbirine
benzeyen sesleri iyi ayırmak ve yerini şaşırmamak gerekir.)
Ebced ile gelecekten haber verme işi içinde bulunanlarda olduğundan şunu da söylememiz gerekli olacaktır. (Gelecekte ne olacağının bilgisi sadece Allah katındadır. Gayb bilgisi de bu şekilde kul bilgisi dışında bulunan ğayabeti hamse'den sayılır.) Ebced hesabı hakkında hadis kitaplarında şöyle bir rivayetin geçtiğini söylemişlerdir. Manidardır ki, yine İbn Abbas’tan (r.a.), Hz. Peygamberin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Nice
Ebu Câd harflerini öğrenen vardır ki, ancak müneccimlik yapmıştır.
Kıyamet günü Allah indinde, onun için iyilikten ve hayırdan bir nasip
yoktur." Râmûz, 1/288. Hadisi, Taberânî Kebîr’de rivayet etmiştir. Bu
hadis Râmûz’da geçmektedir.. "Uydurma olanlar dâhil, her tür hadisin yer
aldığı Râmûz’da her hadisin alındığı kaynak ya da kaynaklar
gösterilmektedir." (İsmail Lütfi Çakan, Hadîs edebiyâtı, MÜİFY, İstanbul
1989, 131.)
Merhum Gümüşhanevî, bu hadis için bir
not düşmemiştir. Hadisin
metninde geçen "hurûfi Ebî Câd" tabirini, Râmûz mütercimi Abdülaziz
Bekkine "Ebced Harfleri" diye tercüme etmiştir ki, bu, hadisin
anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu hadisi Taberânî’nin rivayet etmiş olması,
İmam İbn Hacer’in ebced hesabı hakkındaki açıklamaları, İmam Suyûtî’nin
de bu açıklamaları aktarması ve huruf-u mukattaanın bu ümmetin ecelini
bulmaya yarayan sayı remizleri olduğu yönündeki sözlerin siyer
kitaplarında yer alması, bize bazı sahabelerin bir şekilde bu hesaptan
haberdar oldukları yönünde bir kanaat vermektedir. Nitekim, özellikle
hicretten sonra Müslümanların Yahudilerle birçok ilişkilerinin olması,
bazı Yahudilerin Müslüman olması ve İbn Abbas gibi bazı sahabilerin
Yahudi âlimleriyle ilmî alış-verişleri bu kanaatimizi güçlendirmektedir.
Doğrusunu Allah bilir, muhtemel ki bu hadis, bu hesabın teşmil
edilmesini nehyetmek üzere varit olmuştur. Zaten, seleften hiç kimsenin
bu hesaplarla uğraştığına dair bir rivayet yoktur. Yine İbn Abbas’tan rivayet edilen bir hadis de şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.v) buyurmuştur ki: "Yıldızlardan bir ilim alan (müneccimlik yapan), sihirden bir şube alır. (Bilgisi) arttıkça o (sihir) da artar." (İbn Mâce, Edeb, 28/3726) İsnadın sahih olduğu rivayet edilmiştir.
Kaynakça:
Osmanlı Türkçesi, Ed.Mehmet Akkuş, Ankara UZEM Yayınları, Ankara,2011
Ebced hesabı ile Tarih düşürme konusu ile ilgili M. Esad Coşan'ın yazısını da paylaşalım:"Ecdadımız, olayların tarihlerini çeşitli usûllerle kaydetmişlerdir. En yaygın şekil; sade, açık ve sanatsız olarak tarihi bilmektir. Öğretici veya halka hitap edici eserlerde genellikle bu yol kullanılmıştır. Nitekim tarih kitapları hadiseleri kronolojik sırayla anlatır, gün, ay ve yılı açıkça yazarlardı:“Niğbolu Zaferi 21 Zilhicce 798’de vukû buldu.” “Çelebi Sultan Muhammed, 824 senesi cemâdelûlâsı evâilinde (başlarında) Edirne’de irtihal-i dâr-ı beka eyledi.”... gibi.Bunun yanı sıra, bilhassa edebî eserlerde, tercüme-i hal kaynaklarında ve kitabelerde, daha başka sanatkârâne, saklı ve örtülü ifadelerle tarih kaydetme usûllerinin bulunup geliştirildiğini ve çok kullanıldığını görüyoruz. Bu değişik ve sanatlı usûllerden biri de ebced hesabıyla tarih düşürmektir.Ebced kelimesinin izahına pek çok söz söylenmiştir. Biz bu teferruata girmeyeceğiz. Kısaca söylemek gerekirse ebced; alfabe mânâsına kullanılmış ve meselâ mektebe yeni başlayan ve henüz alfabeyi öğrenme durumunda olan çocuk için "tıfl-ı ebced-hân" denmiştir.Ebced hesabında da esas; alfabenin her harfine bir rakam değeri vermek; ve bir kelimeyi teşkil eden harflerin toplam rakam değerini, anlatılmak istenen bir hadisenin tarihine denk düşürmektir. Böylece, ebced hesabıyla belirli bir tarihi anlatan kelimelere veya satırlara baktığımızda karşımızda herhangi bir rakam göremeyiz; kâğıdı, kalemi de ele alıp o kelime veya satırın her harfinin rakam değerini birbiriyle toplaya toplaya sonucu bulmamız gerekir. Bu ince usûl, çeşme, cami, medrese, han, hamam, kale, mezar... kitabelerinde; birçok tarihî olayların, kitap telif ve istinsahlarının, şahısların doğum ve vefatlarının tesbitinde o kadar çok kullanılmıştır ki, ebced hesabını bilmeden onları anlamak ve onlardan faydalanmak imkânsız hale gelmiştir. (...)Ebced, hevvez, huttî, kelemen, sa’fas, kareşet, sehaz, dazağı (daha başka okuyuşlar da vardır) kelimeleri yazılıp, baştan itibaren her harfin altına 1’den 10’a; sonra onar onar 20’den 100’e; en son da yüzer yüzer 200’den 1000’e kadar rakamlar kaydedilir. Ebced hesaplama işinde önemli olan kelimenin yazılışı ve imlâsıdır, telaffuzu değil; binâen aleyh şeddeli harf tek hesap edilir. Harekeler hesaba katılmaz, harf-i tarifteki okunmayan elifler ve huruf-u şemsiyye önündeki lâmlar hesaba katılır; elif-i maksûre —y ile yazıldığı için— y olarak hesaplanır... vs. Basit misallerden başlayarak açıklamaya başlayalım.Timur Anadolu’ya geldiğinde Sivas’ı 803 hicrî yılında yakıp yıkmış; buna tarih olarak harâb kelimesi şürülmüş ki hı: 600 + re: 200 + elif: 1 + be: 2 = 803 etmektedir.Meşhur mutasavvıf ve şair Şeyh Galib’in doğum tarihine eser-i ışk terkibi düşürülmüş; gerçekten de elif: 1 + peltek se: 500 + re: 200 + ayn: 70 + şın: 300 + kaf: 100 = 1171 hicrî yılıdır.Bir başka tarihçi de yine Şeyh Galib’in doğumu için cezbetu’llah terkibini bulmuştur ki o da: Cim: 3 + zel: 700 + be: 2 + te: 400 + elif: 1 + lâm: 30 + lâm: 30 + he: 5 = 1171 etmektedir.İstanbul’un Türkler tarafından fethi olarak beldetün tayyibetün terkibi meşhurdur ki hicrî 857 eder: Be: 2 + lâm: 30 + dal: 4 + te: 400 + tı: 9 + ye: 10 + be: 2 + te: 400 = 857.Rivâyete göre; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’ye yaşını sormuşlar, “—Hüdâ’dan bir küçüğüm, varın siz hesaplayıp bulun!” diye cevap vermiş. Hüdâ: Hı: 600 + dal: 4 + elif: 1 = 605 eder. Bu rivayete göre Mevlânâ 604 hicrî yılında doğmuş oluyor. Mevlânâ Hazretleri’nin ölümü ise: İbret’tir: Ayn: 70 + be: 2 + re: 200 + te: 400 = 672.Muhammed kelimesi ebcedle 92 eder. Mim: 40 + hâ: 8 + mim: 40 + dal: 4 = 92. Aman sözü de aynıdır: Elif: 1 + mim: 40 + elif: 1 + nun: 50 = 92. Bu eşitliği göz önünde tutan bir şair, Peygamber SAS Efendimiz’e yazdığı na’tında şöyle diyor: Aman lafzı senin ism-i şerifinle müsavidir; Anınçün âşıkın zikri amandır yâ Rasûlallah.Buraya kadar verilen misaller, ebcedle tarih düşürmenin en basit kademesi olan kelime veya ibare ile tarih düşürme kısmına girer. Bunda da önce, lügat mânâsı olmayan harf yığınından, mânâsı bir nükte ifade eden kelimeye, tek kelimeden de, birkaç kelimelik münasip bir ibareye doğru gelişme olmuştur." (M. Es’ad COŞAN-Diyânet Gazetesi, s.198, 1 Ekim 1978, sf.4.)
Daha ayrıntılı tarih düşürme örnekleri için; aşağıdaki eserlere bakılabilir.
Osmanlı Türkçesi, Ed.Mehmet Akkuş, Ankara UZEM Yayınları, Ankara,2011
İZ, Mahir, Yılların İzi, irfan Yayınevi, İstanbul 1975.
Surûrî, Dîvân, Bulak Matbaası, Kâhire (Mısır) 1255/(1839).
Tâhirü’l-Mevlevî, Edebiyat Lugatı, Enderun Kitabevi, İstanbul 1973.
Vassaf, Hüseyin, Sefine-i Evliyâ, I – V, (Mehmet Akkuş – Ali Yılmaz), Kitabevi Yay, İstanbul 2006.
Yakıt, ismail, Türk-İslâm Kültüründe Ebced Hesâbı ve Tarih Düşürme, Ötüken Yay, İstanbul 2003.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...
"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”
“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."
Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh
KADİR PANCAR