Bugün bir arkadaşımızın babasının vefatı haberini aldıktan sonra söylediği "Toprağı bol olsun" ifadesinden sonra yıllar önce zevkle okuduğum İki Dirhem Bir Çekirdek, İskender Pala’nın deyimlerimizin ardındaki bu
muhteşem birikime nüfuz ettiği özel bir eseri hatırlamadan edemedim. İşte bu kitapta-İki Dirhem Bir Çekirdek-(okumayanlar için kesinlikle tavsiye edilecek güzel bir kitap olduğunu belirteyim) “Toprağı bol olmak” deyiminin aslı nedir? Onu kısaca sizinle de paylaşayım ki bu deyimi bir daha müslümanlar için kullanmayınız.
Yakın zamanlara kadar Müslüman ölüler için, “Allah rahmet etsin!”,
diğer müslüman olmayan ölüler için de “Toprağı bol olsun!” denilirdi.
Şimdi görüyoruz ki televizyon kanallarında, haber bültenlerinde,
gazetelerin
ölüm ilanlarında, gündelik hayatta pek çok kimsenin dilinde bu deyimin
bilinçsizce ve Müslüman ölüler hakkında da
kullanıldığını görüyoruz. Bu da ne kadar üzücü ve vahim bir olay. Dil
denilen organ ne tuhaf bir organ ki biilmeden de olsa insanı çok kere
günahkar edebiliyor.
"İlkçağ inançlarına göre insanlar öldükleri vakit birtakım eşyalarıyla birlikte gömülürlerdi. İnsanlar inandıkları 'tanrılarına' sunmak ve öte dünyada kullanmak üzere mezarlara birlikte götürdükleri bu eşyalar, genellikle kıymetli maden ve taşlardan mamul kap kacak ile takılardan oluşurdu. Türk beyleri de İslamiyetten önceki zamanlarda “korugan” dedikleri mezarlarına altın, gümüş ve mücevherleriyle birlikte gömülürler, sonra da üzerine toprak yığdırtarak höyük yapılmasını vasiyet ederlerdi. Eski medeniyetlerin beşiği olan Ortadoğu ve Anadolu’da pek çok ünlü hükümdarlara ait bu tür mezar ve höyükler hâlâ bulunmaktadır. Altın ve hazine, her zaman insanoğlunun ihtiraslarını kamçılamış, nerede ve ne kadar kutsal olursa olsun, elde edilmek için insanı kanunsuz yollara sevketmiştir. Höyüklerdeki hazineler de zamanla yağmalanmaya başlanınca, ölenin ruhunun muazzeb edildiği düşünceyle üzerine toprak yığılır ve gittikçe daha büyük höyükler yapılır olmuş. O kadar ki ölenin yakınları ve cenaze merasimine katılanların birer küfe toprak getirip mezarın üstüne atmaları gelenek hâlini almış. Öyle ya, mezarın üzerinde toprak ne kadar bol olursa, düşmanlar ve art niyetliler tarafından açılması ve hazinenin yağmalanması o kadar engellenmiş olurdu. Bu durumda toprağı bol olan kişi de öte dünyada rahat edecek, en azından kullanmaya eşyası ve tanrılarına sunmaya hediyesi bulunacaktır. Bugün dilimizde yaşayan “Toprağı bol olmak” deyiminin aslı budur. Türklerin İslam dairesine girdikten sonra terkettikleri höyük geleneğindeki, “toprağı bol olmak” deyimi, bu defa gayrimüslimler hakkında kullanılmaya başlanmıştır. Ölenin Müslüman olmadığının alâmeti sayılmıştır."İskender Pala-İki Dirhem Bir Çekirdek
Mehmet ORUÇ
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/mehmet-oruc/123064.aspx
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/mehmet-oruc/123064.aspx
Son söz olarak, 'sözün' ehemmiyetine binaen, Yunus Emre'ye de kulak verelim.
Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil Sözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz Kişi bile söz demini demeye sözün kemini Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz Yürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile Key sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz |
Yunus Emre |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...