Kurban Hükümleri

KURBAN Zilhicce ayının onuncu, on birinci, on ikinci günleri ile on birinci, on ikinci gecelerinde ibâdet ve Allâh’a yakınlık niyeti ile kesilen beş nevi hayvana (deve, koyun, keçi, manda ve sığır) kurban denir. Zarûrî ve aslî ihtiyaçları ve borçlarından sonra nisâb miktârı malı olan her Müslümana senede bir kere Kurban Bayramı günlerinden birinde kurban kesmek vâcibdir. 

Şehadet Mertebesi

Şehidler ve Onlara Ait Hükümler
    628- Şehidlik büyük bir derecedir. Allah yolunda canını veren bir müslümana "Şehîd" denir, çoğulu Şüheda'dır. Böyle bir adama şehîd denilmesi, ya cennete gireceğine şahidlik yapıldığı veya ölümü anında birtakım rahmet meleklerinin hazır bulunduğu veya kendisi Yüce Allah'ın manevî huzurunda hazır olarak rızıklanacağı içindir.

    Şehîd kelimesi, Şahid sözüne denk olup hazır manasını taşır. Şehîdler üç kısma ayrılırlar:

  1) Hem dünya, hem de âhiret bakımından şehid olanlar. Bunlar birer hükmî şehiddirler.
    2) Yalnız dünya bakımından şehid olanlar. Bunlar da birer hükmî şehiddirler.
  3) Yalnız âhiret bakımından şehid olanlar. Bunlar da birer hakîkî ve uhrevî şehiddirler. Böylece şehidler üç kısımdır.

    1) Mükellef ve taharet üzere bulunduğu halde, kendisine haksız yere yapıldığı bilinen bir tecavüzle öldürülmüş olan ve bundan dolayı da varislerine diyet olarak bir mal verilmesi gerekmeyen herhangi bir müslümandır. Gayrimüslimlerle veya yol kesicilerle yapılan çatışma sonunda öldürülüp cünüb bir halde bulunmamış olan akıl sahibi ve büluğ çağına ermiş bir müslüman, böyle bir şehiddir.

    2) Savaş meydanında gözünden kan gelmiş olmak gibi, üzerinde öldürülme alâmeti olduğu halde ölü bulunan bir müslüman da böyle bir şehiddir. Yine, malını, canını, ırzını ve diğer müslümanları veya müslümanların koruması altında bulunan gayrimüslimleri korurken kılıç ve kama gibi parçalayıcı bir silâhla haksız yere derhal öldürülmüş bulunan mükellef ve tahir bir müslüman da böyledir.

    Bu gibi şehidler birer kâmil şehiddir. Hem dünya, hem de âhiret bakımından şehiddirler. Bunlardan her birine "Hükmi Şehid" denir. Bu gibi şehidlerin hükmü, yıkanmaksızın, yalnız namazları kılınıp elbiseleri ile gömülmektir.
    Bu muhterem şehidlerin Allah katında dereceleri pek yüksektir. Hak yolunda şehid olanlar, sonsuz bir hayata sahibdirler. Bunlar sonsuz bir âlemde daima rızıklandırılacaklardır. Bunların bu özellikle ve seçkinliklerinden dolayıdır ki, ayrıca yıkanmaları gerekmemekte ve kanlı elbiseleri kendileri için bir seçkinlik nişanı bulunmaktadır. O kan bir ibadet eseridir, giderilemez. Ancak kendilerine dışardan bir pislik değmişse, o giderilir. Bir de kefen olmaya elverişli bulunmayan kürk, palto, ayakkabı ve kalpak gibi kaba şeyler üzerinden alınır. Zırh ve silâhları da çıkarılır. Geri kalan elbiseler sünnet mikdarından fazla ise, azaltılır. Elbiseleri noksan ise sünnet miktarına çıkarılır.
    Bu, İmam Azam'a göredir. İki İmama göre, bu şekilde öldürülmüş olan bir müslüman, henüz mükellef ve tahir bulunmamış olsa da, yine ona aynı işlem yapılır. Savaş halinde öldürülen büluğ çağına ermemiş müslüman bir çocuk veya cünüb bulunmuş olan bir İslâm askeri gibi...
    (Üç İmama göre, böyle bir hükmî şehid yıkanmayacağı gibi, üzerine namaz da kılınmaz. Uygun görülen elbiseleri ile gömülmesi gerekir.)

    2) Kalbinde nifak bulunduğu halde görünüşte müslüman sanılan ve savaşta müslümanların safında bulunurken düşman tarafından öldürülen bir şahıstır. Bu da bir "hükmî şehid" dir. Buna da dünya ahkâmı itibariyle şehid denir. Bunun da görüş hali esas alınarak yıkanmaz, üzerine namaz kılınıp elbisesi ile gömülür.
    (Şafiîlere göre ganimet için veya gösteriş için savaşan veya ganimet mallarından çalan bir müslüman da, savaş esnasında öldürülürse, yalnız dünya şehidi sayılır. Aynı zamanda Allah'ın tevhid kelimesini yüceltmek için savaşsa da hüküm aynıdır. Bunun hakkında da görünüş haline bakılarak şehid işlemi yapılır.)
    3) Kâmil şehidde aranılan şartların bazılarını toplamayarak ölümü, yalnız âhiret ahkâmı itibariyle şehid sayılan bir müslümandır.
    Örnek: Hata yolu ile öldürülüp varislerine diyet adı altında bir mal verilmesi gereken bir müslüman, âhirette sevaba kavuşma yönünden şehid sayılırsa, da dünya ahkâmı bakımından şehid sayılmaz. Bunun için diğer ölüler gibi yıkanır, kefene konur ve namazı kılındıktan sonra gömülür.
    Yine, gayri müslimlerle veya yol kesici şakilerle savaşırken yaralanıp savaş bittikten sonra bir tarafa çekilerek biraz yeyip içtikten, konuştuktan, uyuduktan, ilâç kullandıktan veya aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra vefat eden bir müslüman da, bu hükme girer. Bu şekilde ölen bir mü'mine "Mürtes" denir.
    Suda boğulan, ateşte yanan, enkaz altında kalan, veba, taun, ishal, sıtma, zatülcenb hastalıklarından biri veya akreb sokması ile ölen; nifas halinde veya gurbet elinde veya ilim yolunda veya cuma gecesinde ölen bir müslüman da aynı hükümdedir.
    Sevabını Allah'dan bekleyen bir müezzinin ve doğru alışveriş yapan müslüman bir tüccarın, ailesinin geçimini kazanmak için hak üzere bir çalışma sonunda ölmesi de bu tür şehidlerdendir.
    Bütün bunlara, âhiret ahkâmı bakımından "Şehid" denir. Bu yönden herbirine "Hakikî Şehid" denilmektedir. Bunlar din görevlerine bağlı kimseler ise âhiret ahkâmı bakımından birer şehiddirler. Fakat dünya ahkâmı bakımından şehid sayılmazlar. Bunun için diğer ölüler gibi yıkanırlar, kefenlenirler. Namazları kılındıktan sonra da mezarlarına diğer müslümanlar gibi gömülürler.
    Evinde veya başka bir yerde öldürülmüş bir halde bulunan bir müslüman hakkında da böyle işlem yapılır. Çünkü onun zulmen öldürülmüş olduğu kesinlikle bilinemez.
    Sonuç: Şehidlik büyük bir nimettir. İnsanın iyi hal üzere yaşayıp şehid olarak ölmesi, onun hakkında pek büyük bir saadettir. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Şehidliğe ermesini Yüce Allah'dan ihlâsla dileyen kimseyi, Yüce Allah şehidler derecesine eriştirir; isterse döşeğinde ölsün..."Bütün bunlar ihlâsın ve güzel niyetin yüksek derecelere ulaşma sevgisinin bir mükâfatıdır.
    "Sonuç müttakilere ve hamd Âlemlerin Rabbına mahsustur.""Her kim sıdk ile Allah'dan şehid olmayı dilerse yatağında ölse dahi Allah onu şehidlerin durağına eriştirir."
 Allahû Teâlâ Hazretleri, hepimizi, din görevlerini gereği üzere yerine getirmeye muvaffak kılsın, güzel niyetlere sahib olan ve şehidlerden sayılan iyi kulları arasına katsın amîn. . 
   Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad. Ali Fikri Yavuz,Ravza Yayınları

En acı Fotoğraf Aylan Bebek

"Bodrum’dan Kos’a umut yolculuğu yapanları taşıyan iki bot 02/09/2015 gecesi art arda battı. 12 mülteci denizde boğuldu, 2’si kayboldu. Kıyıya vuran can yeleksiz çocuk cesetlerini, dünya basını manşetlere taşıdı. Türkiye kıyılarında dünyayı sarsan mülteci dramları yaşandı. İki lastik bot battı. 5’i çocuk 12 kişi yaşamını yitirdi. Geriye hafızalardan silinmeyecek kıyıya vurmuş çocuk cesetleri kaldı.

Muğla'nın Bodrum ilçesi Akyarlar Mahallesi Aspat mevkisinden Yunanistan’ın Kos Adası’na (İstanköy) geçmeye çalışan Suriye uyruklu 17 kişinin içinde bulunduğu lastik bot battı. Zainab Ahmet (11), kardeşi Hayder Ahmet Hadi’nin (9) de olduğu 8 kişi boğularak yaşamını yitirdi. Bölgede devriye görevini yürüten Türkiye Sahil Güvenlik ekiplerinin fark ettiği, 7 göçmen kurtarılırken, 2 kişi denizde kaybolduğu tesbit edildi. Göçmenlerin insan tacirleriyle 2500 Euro’ya anlaştığı öğrenildi. Bu sırada 2 metrelik botla denize açılan Pakistan uyruklu 9 göçmen, Türkiye Sahil Güvenlik ekiplerinin uyarıları üzerine geri döndüler.


İlk olayın şoku atlatılmadan Bodrum'dan ikinci facianın haberi geldi. Yine Kos’a gitmek üzere Suriye'nin Kobani kentinden gelen 6 kişinin bulunduğu lastik bot battı. Yaşları 3-8 arasında değişen 3’ü çocuk 4 kişi öldü. Ölenlerin cesetleri, saat 06.00'da, Ali Hoca Burnu Plajı'ndan karaya vurdu. Bodrum Devlet Hastanesi morguna gelen göçmenlerin yakınları, olayda ölen 4 kişiden 3'ünün Kobanili Rihan Kurdi (35), çocukları Aylan Kurdi (3) ile Galip Kurdi (5) olduğunu teşhis etti. Kurtulan 2 kişiden birinin de faciada eşini ve 2 çocuğunu kaybeden Abdullah Kurdi olduğu belirlendi. Kıyıya vuran Suriyeli çocuk Aylan Kurdi (3) dünya gündemine oturdu. " (Hürriyet Gazetesi)

Edit: Olayın üzerinden epey zaman geçmiş olmasına rağmen mülteci dramının simgesi haline gelen Aylan Bebek fotoğrafı, farklı bir şekilde dünya gündemine tekrar geldi. 08/03/2021 tarihinde, ülkeler ve çeşitli yapılar arası bir hazırlığın ilk adımı olarak düşünülebilecek bir gezi olması hasebiyle, Irak ziyaretinde bulunan Katolik dünyasının lideriyle, Aylan Bebeğin babası Abdullah Kürdi görüştü ve Abdullah Kürdi, aylan bebeğin resminin çizili olduğu tabloyu, Katolik lidere verdi. Aylan Bebeğin babası; "İnsanlar o tabloya bakarak oğlumun çektiği acıları hatırlasın, diye verdim o tabloyu. Bütün dünya kapılarını hayır için açtı ama ne yazık ki unutuldu daha sonra. Ben bu tablo aracılığıyla insanların hatırlamasını istedim" dedi. Katolik lider Papa Francis tarafından da kendisine bir madalyon hediye edildi. Papa'nın kendisine madalyon verdiğini de söyleyen Abdullah Kurdi, "Papa bana bir madalyon verdi. Benim için hayatımdaki en büyük hediye oldu. Bu madalyon sanırım çok önemli bir şey, olmasaydı vermezdi" diye konuştu.


https://www.yenisafak.com/dunya/papa-ile-gorusen-aylan-bebegin-babasi-tabloyu-insanlarin-o-olayi-hatirlamasi-icin-verdim-3602859