اَسْتَعِيذُ بِاللهِ : إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ. فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ. (سورة الكوثر“(Habîbim Ahmed,) Şüphe yok ki biz sana Kevser’i verdik. Sen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes...” (Kevser Sûresi, âyet 1-2)
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا تَضْرِبُوا وُجُوهَ الدَّوَابِّ، فَإِنَّ كُلَّ شَيْءٍ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ. (طس)“Hayvanlara vurmayınız. Zira bütün her şey Allâhü Teâlâ’ya hamdederek tesbih eder.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağîr)
عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ رَضِيَ اللهُ تَعَالَى عَنْهُ، قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نَلْبَسَ أَجْوَدَ مَا نَجِدُ، وَأَنْ نَتَطَيَّبَ بِأَجْوَدِ مَا نَجِدُ، وَأَنْ نُضَحِّيَ بِأَسْمَنِ مَا نَجِدُ. (طب) “Hz. Hasan buyurdu: Resûlüllâh (s.a.v.) bize (bayramlarda) bulabildiğimizin en güzelini giymemizi, en güzeliyle kokulanmamızı ve en semiz kurbanı kesmemizi emretti.”(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ ضَحَّى طَيِّبَةً بِهَا نَفْسُهُ، مُحْتَسِبًا لِأُضْحِيَّتِهِ، كَانَتْ لَهُ حِجَابًا مِنَ النَّارِ. (طب “Kim gönül hoşluğuyla ve sevap umarak kurbanını keserse, (bu kurban) o kimse için ateşten (koruyan) bir perde olur.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Bu arada geçmişler adına kesilecek kurbanlar, boynuzlarına kurdele bağlanarak diğerlerinden ayrılırdı. Süleymaniye, Beyazıt, Sultanahmed gibi selâtin camilerinde kılınan bayram namazından sonra sıra kurbanların kesilmesine gelirdi. Kesebiliyorsa ev sahibi kurbanını kendisi keser, aksi halde kasap çağırır ve “kurbanımı kesmeye sizi vekil tayin ettim” diye vekâlet verirdi. Kurbanlar kesildikten sonra ev sahibi iki rekât şükür namazı kılardı.
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا عَمِلَ آدَمِيٌّ مِنْ عَمَلٍ يَوْمَ النَّحْرِ أَحَبَّ إِلَى اللهِ مِنْ إِهْرَاقِ الدَّمِ. (ت)Âdemoğlu, Kurban Bayramı günü Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Deveyi gerdanından, koyun, keçi ve sığırı çene ile göğüs arasından, yumrucuk denilen kemiğin altından boğazlamak sünnettir. Kurbanı kıbleye doğru yatırıp (ön ayakları ile arka sol ayağını) bağlayarak kesmek sünnettir. Sığırların dört ayağı bağlanır. Deve ayakta kesilir. Eğer hayvan kaçarsa veya insana hücûm ederse yâhut kuyuya düşüp de boynundan kesmek mümkün olmazsa, kesilmesi niyetiyle “Bismillâhi Allâhü Ekber” diyerek, bir bıçakla veya kesici bir şeyle (herhangi bir yerinden) yaralamak sûreti ile öldürülse helâl olur.
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الضَّحَايَا أَغْلَاهَا وَأَسْمَنُهَا. (حم) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kurbanların en faziletlisi, en pahalı ve en semîz olanıdır.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
TEŞRÎK TEKBÎRİ Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber, Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu. Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir. Zilhiccenin dokuzuncu günü Arefe’dir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün; Zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar -yirmi üç vakitte- her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır. Teşrik tekbirini münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes okur. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık (imama sonradan uyan) gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.
قَالَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا رَسُولَ اللهِ مَا هَذِهِ الْأَضَاحِيُّ قَالَ سُنَّةُ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ قَالُوا فَمَا لَنَا فِيهَا يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ بِكُلِّ شَعَرَةٍ حَسَنَةٌ. (هـ) “Ashâb-ı Kirâm, ‘Yâ Resûlallâh! Bu kurbanlar nedir?’ diye sordular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ‘Babanız İbrahim aleyhisselâmdan gelen dinî bir vecibedir.’ buyurdu. ‘Kurbanda bize ne sevap vardır?’ dediler. ‘Her bir kılı için bir sevap vardır.’ buyurdular.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
Lütfen ilgili yazıların altında, yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Kırık bağlantıları ve hatalı içerikleri mutlaka bildiriniz. Bizlere güzel dualar ederek destek olunuz...
KADİR PANCAR...