Endülüsten Avrupa'ya Hazin Sesleniş

Emevi devleti; tarihin sayfalarında yerini alırken bizlere birçok ibretlik hadiseyi bırakmış olmanın yanında dünya tarihinde de çığır açan izler olarak karşımıza çıkar. Dünya topraklarının pek çoğunu etkilemenin yanında kültürel ve ideolojik etkileri ile günümüz dünyasına seslenen Emeviler pek çok alanda büyük izler bırakmıştır. İslam dininin geniş topraklara yayılmasının en önemli başlangıç aşamalarından birisi olarak Emeviler gösterilebilir. Haklarında olumlu olumsuz pek çok şey yazılsa da Emeviler zamanında İslam dini için önem arz eden Hadis ve Kuran ilimleri sistematiğe bağlanmış bu sayede bir usul oluşturulmuştur. Uygarlık alanında da İslam medeniyetinin oluşmasına zemin hazırlayan Emeviler bugün pek çok alanda etkisini halen göstermektedir. Konumuza böyle bir giriş yaptıktan sonra özellikle dünya tarihinde çok geniş yankılar oluşturmuş bir medeniyet olan Endülüs Emevileri hakkında biraz konuşmak istiyorum.
Endülüs coğrafyası Emeviler’e kadar Hristiyan dünyasının hizmetinde iken ilk defa Emevi fetihleri ile İslam ile tanışmış ve o zamana kadar Avrupa’nın görmediği bir inkişafı, medeniyeti ve ilerlemeyi dünya müşahede etmiştir. Şehir medeniyetinin en güzel örnekleri, saraylar, bağ, bahçe, mesire alanları, hastaneler, cami ve medreseler, ilim meclisleri, şehir kaldırımları, atık su taşıma sistemleri, şehir ışıklandırmaları, hamamlar, gözlem evleri, tersaneler ve daha aklımıza gelmeyen pek çok alanda yüksek başarılara imza atmış bir medeniyet olan Endülüs Emevileri; İslam’dan aldığı kuvvetle bu güzellikleri diğer devletlere aktarabilmişlerdir. Endülüs’te kalan son devletçiklere kadar bu alandaki çalışmalarını durdurmayan Endülüs Emevileri her alanda örnek olmaya çalışmışlardır. Endülüs topraklarında hayat bulan İbn Rüşd, ibn Haldun, ibn Tufeyl, Muhyiddin ibn Arabi, ibn Firnas, El Kurtubi, ibn Cübeyr, Zerkali, ibn Meserre..gibi alimler dünya tarihinde yeni ufuklar açan çalışmalar yapmışlardır. Endülüsün son dönemlerinde yaşayan Endülüs Nasrileri;  Yol, köprü, cami, medrese, hastane yapımıyla ilgilenmiş; halkın kullanacağı hamamlar ve çeşmeler yaptırmış, müzik, resim, sanat ve edebiyatı himaye etmişler, her alanda uzmanlaşmaya çalışarak halkın mutluluk ve refahı için uğraşmışlardır. İlim ve sanata o kadar önem vermişler ki Emeviler dönemine ait çok sayıda kitabın muhafaza edildiği bir kütüphane dahi kurdurmuşlardır. Dünyaca meşhur el-Hamrâ Sarayı son zamanlarda yapılmış Endülüs mimarisinin şaheser örneklerinden biri olarak gözümüze çarpar. İspanya yarım adasında 1500’lü yıllara kadar siyasi varlıklarını devam ettirebilmeyi başarabilmiş bu büyük medeniyet bilim alanındaki pek çok buluşun ilk kâşifi olma vasfını da ellerinde bulundurmuş ve bu keşifleri ne yazık ki kendi isimlerinden yıllar sonra başka başka isimler altında özellikle Latinceye tercüme edilerek dünya sahnesinde yer etmişlerdir.

Elements 3D Uygulaması

Öğrencilerin kimya derslerinde kullanabileceği bir uygulama olan "Elements 3D" uygulması aynı firma tarafından çıkarılan başka bir görsel uygulmadır. Programın bünyesinde yer alan elementlerin yazılı olduğu kağıtları indirip çıktısını aldıktan sonra, bunları keserek üç boyutlu zar haline getiriyoruz. Daha sonra bu element isimlerinin yazılı olduğu zarları uygulamanın yüklü olduğu kameradan okuttuğumuzda o elementin şeklini atom numarasını, periyodik cetvel özelliklerini öğrenebiliyoruz. Ayrıca iki elementi birleştirdiğimizde bunların bileşik olma durumlarını da görebiliyoruz.  Kimya derslerinde teorik olarak öğrendiklerimizi görse açıdan zenginleştirebilmeye ve akılda daha kolay kalmasına yardımcı uygulamayı denemenizi öneririm. 


Cemaatler ve cemaatleşme Sorunu

Cemaat: TDV İslam ansiklopedisinde şu şekilde tanımlanır. “Toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem‘ masdarından türeyen Arapça bir isim olup sözlükte “insan topluluğu” mânasına gelir. Fıkıh terimi olarak namazı imamla birlikte kılan topluluğu ifade etmek için kullanılır. İslâm dininde cemaat halinde ibadet teşvik edilmiş, hatta bazı ibadetler için cemaat şart koşulmuştur. Her gün kılınan beş vakit namaz, haftada bir kılınan cuma namazı, bayram namazları cemaatle eda edilen belli başlı ibadetlerdir. Cemaatle namaz, müslümanlar arasında mevcut mânevî bağın en önemli tezahürlerinden biridir. Namazların cemaatle kılınmasının hikmeti, müslümanların birbirleriyle görüşüp hallerinden haberdar olmalarını, bilgi alışverişinde bulunmalarını, aralarında disiplin, sevgi ve düzenin yerleşmesini ve ibadetlerini severek yapmalarını sağlama amacına yönelik olmalıdır. " 
Buradaki cemaat tanımı, namaz için gerekli olan şartların başında gelen tanımdır. Günümüz anlayışında ise cemaat denilince akla topluluklar, tarikatler ve bir fikir etrafında toplanmış olan oluşum ve teşkilatlar gelmektedir. Bir topluluğa intisab etmiş, aynı gayeye doğru yola çıkmış, kader birliği yapmış insanların herşeyden önce, İslam'ın koyduğu temel esaslara bağlı olarak hareket etmesi elzemdir.İntisab, bağ manasına gelir. İntisab edilen, bağlanılan yoldaki tüm gözlemler ve uygulamalar İslam'ın akaid ve inanç esaslarına tamamen uymalı ve Kuran-ı Kerim/Sünnet çizgisinden bir milim dahi sapma göstermemelidir. Şeyhin, mürşidin hal ve hareketlerinde, en küçük İslam'a aykırı bir davranış varsa, gidilen yolun sıhhati gözden geçirilmelidir. Hareketler ve davranışlar tevil edilmemeli, aklını kiraya vererek yorumlamaya çalışılmamalıdır. Tasavvuf kaideleri İslam şeriatine aykırı yorum içeremez. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa o tarikat ve yol İslam dışı addedilir ve oradan hemen uzaklaşmak gerekir. İnsan, akıl sahibidir ve bilgi sahibi olmak zorundadır. Rüyalara, menkıbelere körü körüne inanmak ile kişi ahiretteki sorumluluğundan kurtulamaz. Tasavvuf ve tarikat konusu, İslam'da en çok farklı görüşün çıktığı ve bundan sonra da çok fazla yorumların oluşabileceği, yumuşak zemine dayalı bir mevzudur. Bu konuda ünlü tasavvuf alimlerinin yazdığı risalelerden ve özellikle İmam Rabbani'nin konu ile ilgili bakış açılarından örnekler vermek elzemdir.

Çağın Hastalığı Unutkanlık

"Kur’an-ı Kerim’de 240 yerde zikredilen “insan” kelimesi bünyesinde muhabbet ve insanlarla irtibatı temsil eden “üns” ve unutmak anlamındaki “nesy” olmak üzere iki kök mana barındırmaktadır. Bünyemize yerleştirilmiş olan unutma özelliği bağlamında hoş görülecek şeyler olduğu gibi unutma hastalığının sirayet etmesine asla izin vermememiz gereken mevzular da bulunmaktadır. Elbette ki bu hastalığın zararlarından korunmak için bizzat Rabbimiz tarafından talim ettirilen “Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma”duasını sık sık etmeli, unuttuklarımızın affını niyaz etmeliyiz. 
Kur’an-ı Kerim’de cennetteki yasaklı meyveden unutarak yediği zikredilen insanlığın atası Hz. Âdem’in nesli olarak bu hastalığın bizlere de sirayeti pek tabidir. Bugün Müslümanların yaşadığı sosyal, siyasal bütün çağdaş şartları ve ülkemizde geçmişte hâkim olan baskı ortamı şartlarını da göz önünde bulundurarak unutkanlığın sebeplerini şu maddelerde özetleyebiliriz: 
Haram bakış nisyan verir. Kur’an-ı Kerim’in koyduğu, başta gözlerimiz olmak üzere tüm duyu organlarımızı haramlardan muhafaza etme emri, hiçbir şart ve zamana bağımlı olarak değişmeyen, herhangi bir yorumla da kesinliği asla değişmeyecek olan bir emirdir. Unutmayalım, bu emir yüce Allah’ın kıyamete kadar -şartlar, imkânlar ne kadar gelişirse gelişsin- gelecek tüm insanlığın dertlerine deva ve meselelerine çözüm olarak indirdiği kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir.


Haddinden fazla uyku da beyni hantallaştıracağından unutkanlık sebeplerindendir. Bunun gibi her türlü iş ve amelde de ölçüyü muhafaza etmemiz gerekmektedir. Zira ölçüsü konulmayan yalnızca iki amel vardır. Bunlar ise hayatımızın her alanında, hangi işle meşgul olursak olalım devam etme özelliğine sahip olan zikir ve cihattır. 

Midenin sürekli dolu olması. Güneşin doğmasından sonra ve batmasından önceki kerahat vakitlerinde uyumak. Sabah kahvaltısını terk etmek. İçi boş hayaller kurmak. Hayal gücü meşru dairede ve bir gün elde edilmesi mümkün olan şeyler için kullanıldığı takdirde elbette bir nimettir. Faydasız ve meşru daire dışında olan şeyleri hayal etmek ise hem zihnimizi beyhude yere meşgul edecek hem de unutkanlığa sebep olacaktır. 

Temel sebeplerini sıraladığımız bu hastalığın çözüm yollarına gelecek olursak; Bu konuda ilk önerim Kur’an-ı Kerim’den ayetler ezberlemektir. Bu tavsiyedeki asıl hedef ve maksat Kur’an-ı Kerim’den ezber ayetleri çoğaltmak değil, zihni Kur’an ile yormaktır. Bu gayret neticesinde unutkanlığın sona erdiğini görmek, belki Kur’an-ı Kerim’in mucize bir kelam oluşunun delillerinden biri olarak da kabul edilebilir. Kur’an’a vakit ayırmaz, zihnimizi Allah’ın kelamıyla değil de, faydasız ve gereksiz şeylerle, TV programlarıyla yorarsak bunun aksi bir tesiri görmemiz de kaçınılmaz olacaktır. Unutkanlığı yenmenin bir diğer yolu ise “Elin karda, gönlün Yarda” prensibini şuur haline getirmektir. Bu hastalığın bir diğer tedavisi ise zikrullah ile meşgul olmaktır. Allah’ın adını -hassaten seherlerde- zikretmek ruhumuz için tarifi imkânsız bir gıda ve vitamin niteliğindedir. Bir de bu hususta somut bir öneri verecek olursak; âlimlerimiz hafızanın kuvvetlenmesi için hassaten sabah namazı eda edildikten sonra 21 adet çekirdekli siyah üzüm yemeyi tavsiye etmişlerdir."

Abdullah BÜYÜK
http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdullah-buyuk/cagimizin-hastaligi-unutkanlik-ve-sebepleri-13435.html