İslâm âleminin unutulmaması gereken önemli kriz bölgelerinden biri de Doğu Türkistan’dır. Biz de mübarek Ramazan vesilesiyle bu bölgeden özetle söz etmek ve oradaki Müslümanların hak mücadelesiyle ilgili duygularımızı, duyarlılıklarımızı tazelemek istedik.
Doğu Türkistan davasına sahip çıkmaya isimle başlamak gerekir. Çin yönetimi bu bölge üzerindeki gayri meşru işgalini kökleştirmek ve buranın kimliğini değiştirmek amacıyla ismini değiştirme yoluna gitti. Yani İslâm âleminin işgal altında olan pek çok bölgesinde oynanan isim üzerinden kimlik değişikliği oyunu burada da oynandı.
Burası Büyük Türkistan veya Uluğ Türkistan diye adlandırılan bölgenin doğusunu oluşturduğundan Doğu Türkistan olarak adlandırılır. Tarihi kaynaklarda da bu isimle anılır. Çin yönetimi, bağımsızlık ve özgürlüğünü elinden alarak işgal altına soktuğu bu bölgenin adını Sinkiang olarak değiştirdi. Çincede Yeni Ülke anlamına geliyormuş. Tabii burası yeni ülke değil. Oldukça köklü bir tarihe sahip. Yüzyıllar boyunca önemli bir siyasi hakimiyetin merkezi olmuş.
Doğu Türkistan tarihte altı buçuk asır boyunca Büyük Hun İmparatorluğu’nun merkezi olmuş, sonraki dönemlerde de arka arkaya muhtelif Türk devletlerinin hâkimiyeti altında kalmıştır. Karahanlılar döneminde bölge halkının çoğunluğu Müslüman oldu. 1760’ta Çin - Mançur istilasına uğradı. Bu dönemde büyük zulme maruz kalan bölge halkı zaman zaman işgalcilere isyan etti. 1865’te Yakup Bey’in öncülüğünde yürütülen mücadeleyle işgalciler çıkarılarak Kaşgar Hanlığı adıyla bağımsız devlet kuruldu ve o da Osmanlı hilafetine tabi oldu. Fakat sadece 12 yıl ayakta kalabildi ve 1877’de Yakub Bey’in ölümünden sonra yeniden Çin işgaline uğradı. Çin işte bu işgalden itibaren isimlerden başlayarak yoğun bir asimilasyon faaliyeti başlattı.
Müslümanlar zaman zaman başkaldırdılar ve 12 Kasım 1933’te Şarki Türkistan İslâm Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir devlet kurdular. Fakat Rusların devreye girmesiyle bu devlet yıkıldı ve toprakları Rusya - Çin işbirliğiyle işgal edildi.Doğu Türkistan Müslümanları Mao devriminden önceki Çin’e karşı 1944’te ayaklandı ve bağımsızlık ilan ettiler. Ancak kurulan Şarki Türkistan Cumhuriyeti adlı bağımsız devlet sadece beş yıl ayakta kaldı ve Mao devriminden sonra Çin Halk Cumhuriyeti adını alan devlet bölgeyi yeniden işgal etti.
Komünist Çin’in işgalinden sonra da Müslümanlara yönelik yoğun baskı ve asimilasyon faaliyeti başlatıldı. Onları dinlerinden uzaklaştırma ve ateist yapma amacına yönelik baskılar arttı. Müslümanların çocuklarına inançlarını ve dinî yaşayışlarını öğretmeleri engellendi. Özellikle yetişen neslin Müslümanca yaşamasının önlenmesi için yakın takip başladı. Müslümanlar dinî kimliklerinden dolayı dışlandı ve kötü muamelelere maruz kaldılar. Bütün bu haksızlıklara ve baskılara karşı zaman zaman topluca tepki gösterdi, başkaldırılar gerçekleştirdiler. Komünist Çin bu başkaldırıları çok katı bir şekilde şiddete başvurarak bastırdı. Bu şiddet sebebiyle başkaldırıların bastırılmasında çok sayıda Müslüman hunharca katledildi.
Çin yönetimi sadece Müslümanlara baskı yapmakla yetinmeyerek onların yoğun olduğu bölgelere diğer bölgelerden Çinlileri getirip yerleştirerek nüfus kaydırması yaptı. Bu uygulamanın amacı Müslümanları kendi bölgelerinde zayıf düşürmek ve onların hak arama mücadelelerine karşı sadece askeri güçleri değil aynı zamanda birtakım sivil unsurları da devreye sokmaktı. Bundan dolayı sadece nüfus kaydırması yapmakla yetinmeyerek nakledilen gayrimüslim göçmenlerde Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık duygularının kökleşmesini amaçlayan provokatif bir stratejiyi devreye soktu. 2009 Temmuz’unun başlarında yaşanan olaylar da işte bu stratejinin bir ürünüydü. Söz konusu olaylar göçmenlerin tahrik amaçlı faaliyetlerinden dolayı başladı ve Çin güvenlik güçleri de çıkan çatışmaları bahane ederek Müslümanlara karşı aşırı bir şiddete başvurdu. O zaman camilerden bile göçmenlerin tahriklerine ve saldırılarına karşı haklarına ve onurlarına sahip çıkan Müslümanları eleştiren hutbelerin okunması işgalin boyutlarını ortaya koyması, minberlerin bile İslâmî mesajın değil işgal güçlerinin beyanatlarının okunması için kullanıldığını göstermesi açısından ibret vericiydi.
Çin yönetiminin Doğu Türkistan’daki Müslümanlara yönelik asimilasyon ve baskı faaliyetleri devam ediyor. Baskı ve yakın takip sebebiyle Doğu Türkistan Müslümanları bu yıl da rahat ve huzurlu bir Ramazan geçiremedi ve gerçek anlamda bir bayram yaşama imkânı elde edemediler.
Ahmet VAROL 08.09.2010
gercekten harika bir yazı olmuş.yazarın ellerine sağlık. böyle günlerde neşemizin yanında az da olsa kardeşlerimiz hatırlamak onları düşünmek en iyi şey olacaktır...
YanıtlaSilDoğu Türkistan, Türklerin kanayan yarasıdır. Her zaman bir takım zulüm şekilleriyle gündeme gelip bir anda gündemden hızla düşen acı bir hatıradır Türkistan. Dünyanın her yerinde olduğu gibi müslümanalrın birlik olamayışının simgesidir Doğu Türkistan. Allah dünyanın heryerinde çeşitli baskı ve zulümlere maruz bırakılmış bütün müslümanlara en kısa zamanda zaferi müjdelesin inşallah.
YanıtlaSil