300- Müdrik, namazın başından sonuna kadar fasılasız olarak imama uyan ve bütün rekatleri imamla beraber kılan kimsedir. İmama ilk rekatın rükûunda yetişen, o rekata yetişmiş ve müdrik adını almış olur.
Namaza imam ile beraber başlamanın fazileti pek
büyüktür. Bu hususta aşağıdaki meseleler ortaya çıkar:
301- Bir kimse tek
başına bir farz namaza başladıktan sonra, bulunduğu yerde cemaatla o farz namaz
kılınmaya başlansa bakılır: Eğer tek başına namaz kılmakta olan henüz secdeye
varmamış ise, namazı bırakıp imama uyar. Böylece cemaat sevabını kazanmaya
koşar. Bu müstahabdır. Eğer bir kez secdeye varmış ise, bakılır: Kıldığı namaz
sabah veya akşam namazı ise, yine namazını bırakır ve imama uyar. Fakat bunların
ikinci rekatı için secdeye varmışsa, artık namazı bırakmayıp tamamlar, imama
uyamaz. Çünkü sabah namazından sonra nafile kılınamayacağı gibi, üç rekatlı bir
namaz da nafile kılınamaz.
Öğle namazı gibi dört rekatlı bir farz ise,
kıldığı bir rekata bir rekat daha ilave eder, teşehhüdde bulunur ve selam
vererek imama uyar. Evvelce kıldığı o iki rekat namaz nafile olmuş olur. Böyle
bir namazın üçüncü rekatında bulunup da henüz secdesine varmamış ise, hemen
ayakta veya oturarak selam verip namazdan çıkar ve imama uyar. Yalnız başına
kıldığı iki rekat yine bir nafile olmuş olur. Fakat bu namazın üçüncü rekatını
secde ile bağlasa, artık bunu tamamlar, farzını kılmış olur. Bu namaz, öğle veya
yatsı olduğuna göre de, kendi farzını kıldıktan sonra imama uyabilir. İmam ile
kılacağı bu namaz bir nafile olmuş olur. Fakat ikindi namazında ise, imama
uyamaz; çünkü ikindi namazından sonra nafile kılınması mekruhtur.
302-
Nafile bir namaza başlamış olan bir kimse, yanında cemaatla namaza başlanınca,
bu nafileyi iki rekat olmak üzere tamamlar. Ondan sonra selam verip cemaata
katılır. Üçüncü rekata kalkmış ise, onu da dörde tamamladıktan sonra cemaata
katılır.
Bundan cenaze namazı müstesnadır. Şöyle ki: Böyle nafileye
başlamış olan kimse, kılınmaya başlanan bir cenaze namazının kaçırılacağından
korkarsa, kılmakta olduğu namazı hemen bırakıp cenaze namazı için imama uyar.
Sonra nafileyi kaza eder. Çünkü cenaze namazının kazası yoktur.
303- Cemaatle sabah namazına başlanmış olduğunu gören kimse, cemaate yetişebileceğini zannederse hemen sabah namazının sünnetini kılar. Gerek görürse, "Sübhaneke" ile "Eûzü"yü ve sure ilavesini bırakıp yalnız Fatiha suresi ile rükû ve sücudda birer tesbih ile yetinebilir. Ondan sonra imama uyar. Fakat cemaate yetişeceğini hiç zannetmiyorsa, sünnete başlamayıp imama uyar; artık bu sünneti kaza edemez. Eğer sünnete başlamış ise, onu tamamlar, bırakmaz.
Fakat öğle, ikindi ve yatsı namazları böyle değildir. Bunların cemaatla kılınmaya başlanmış olduğunu gören kimse, bunların sünnetini kılmadan imama uyar. Sonra öğlenin dört rekat sünnetini kaza eder. İkindinin sünnetini vaktin kerahetinden dolayı kaza edemez. Yatsı namazının dört rekat sünnetini, bir gayri müekked sünnet olduğu için dilerse kaza eder, dilerse kaza etmez.
304- Vaktin çıkacağını veya
cemaatin tamamen kaçırılacağını kesinlikle anlayan kimse, sünnetleri kılmayacağı
gibi, kendisinde bulunan az bir pisliği gidermekle uğraşamaz. Fakat başka bir
cemaat bulabileceğinden emin olan kimse, az necaseti gidermeden namaza başlamaz;
bu daha faziletlidir. Böylece namazı ittifakla sahih duruma geçer.
Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad. Ali Fikri Yavuz,Ravza Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...