Neyi kutluyorsunuz?

Yılbaşı nedir? Neyi kutluyorsunuz arkadaş? Ömrünüzden dökülen bir takvim yaprağı mı, bir daha asla geriye gelmeyecek günleri mi kutluyorsunuz? Neyi kutluyorsunuz? Ölüme adım adım yaklaşıyorsun, sana yazılan günler bir bir eksiliyor. Hesap vereceğin vakit yaklaşıyor. Bu pervasızca gösteriş ne diye? Dünyanın pek çok yerinde zulüm ve savaşlar varken,  nedir bu vurdumduymazlık? Binlerce insan evlerinden ve yurtlarından sürülmüş, barakalara, çadırlarlara mahkum edilmişken neyi kutluyorsunuz? Dünyanın pek çok yerinde açlık ve fakirlik içinde yaşayanlar, hayatlarının geri kalanlarında üzüntü ve endişe içindeyken, nedir sendeki bu kadar neşe? Havai fişekler havalarda süzülürken, yetimlerin üzerinde patlayan binlerce bomba hiç mi aklına gelmiyor?  Binlerce çocuk, açlık sınırında gezinirken, nedir bu şatafatlı sofraların hali? Bu nasıl inanmışlık, bu nasıl kardeşlik? 

Bugünün ne farkı var dünden veya yarından? Ne anlamsız bir saçmalık bu? Kapitalist dünya, ruhunu satın almış, görmüyorsun. Şeytan, bütün duygularını yok etmiş bilmiyorsun. Eğlencenin ve hazzın esiri olmuşsun farkında bile değilsin. İnsan, biraz durur ve düşünür, "bu yolun sonu nereye çıkıyor" diye muhasebe yapar. İnsan içinde olduğu durumun farkına vararak silkelenir, kendine çeki düzen verir. Başkalarına nispet edercesine pervasızca eğlenmez, eğlenemez. Cenazenin olduğu ortamda düğün yapılmaz. İslam inancında olmayan bu merasim ve kutlama geleneği, Müslümanların gözüne sokarcasına sokaklarda, meydanlarda yaşanmaz. Allah'ın haram kıldığı içkiler, fuhuş ve kumar gibi şeytan işi pislikler, büyük umusamazlıklar içinde yapılmaz. Müslüman mahallesinde, salyangoz satılmaz.

Neden başka milletlere benzemeye bu kadar hevesliyiz, bunu hiç anlamıyorum. Bu aşağılık kompleksi ne zaman son bulacak merak ediyorum. Esasında bizden gibi görünüp de bizden ayrı olan münafıklara, başka dinden olanlara ve hiç inanmayan kafirlere sözüm yok; onlar Allah'a verecekleri cevaplarını kendileri hazırlasınlar. Onlarla uğraşacak artık vaktimiz yok. Dünya hayatı kısa bir zaman, nasıl olsa sonunda dönüş Allah'a olacaktır. Benim derdim, müslümanlarda. Kendi aslını kaybetmiş müslümanlarda.

İnandığımız şeyleri yaşantımıza sokabilmek çok mu zor? "İnandık ve teslim olduk" dedikten sonra Allah'a yönelmek, onun emir ve yasaklarına boyun eğmek bu kadar mı ağır geliyor insana?  Neden bir özenti içindeyiz, Neden hep bir eziklik duygusu yaşıyoruz? Neden Allah'a savaş açmış olarak, Şeytan'ın bir oyuncağı olmak için çırpınıp duruyoruz? Yarın pişmanlık duyacağımız davranışlara girişirken, günahlara adım atarken neden çok cesuruz? 

Durup düşünelim. Özümüze dönelim. Yaratan Allah affedicidir, zararın neresinden dönülürse kardır. Hatada ısrarcı olmayalım. Tevbe edelim ve kurtuluşa erenlerden olalım. İslam ile tanışmamış çoğu milletlerde, bir İslami uyanış ve bakış açısı başlamışken, insanlar akın akın Müslüman olmaya devam ederken, Ey hali hazırda Müslüman dünyası! gözlerimiz Hakka kapanıyor ve batıla meylediyor farkında mısın? Kendimizi toplayalım. Bu çıkmaz yolun sonunda tehlike var. Maalesef gözümüz kapandı, uçurumdan aşağı hızla gidiyoruz  Allah, basiretimizi açsın ve bizi Hak yoluna tekrar kavuştursun ve bir an bile ayırmasın.(Amin)
Kadir PANCAR
31/12/2023

Allah, onlara "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar. Onlar da "Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler. Allah buyurur: “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu dünyada iken bilmiş olsaydınız! Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?" Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, şerefli ve yüce Arş’ın Rabbidir. (Mü’minûn Suresi 112-116)

Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa ondandır" (Ebû Dâvûd, Libâs, 4031) ;(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2-50) 

***
"Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin hareket ve davranışlarına kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz. Orada bulunanlar; "Ey Allah'ın Resûlü! (O kimseler) Yahudiler, ve  Hıristiyanlar mı?" diye sordular. Resûlullah (ﷺ): "Bunlar değilse kimler olur?" buyurdular." [İbn Mace, Sünen, 3994]

Geometrik dizi ve özellikleri

Ardışık terimleri arasındaki oran sabit olan dizilere geometrik dizi denir. Sabit orana ise ortak çarpan denir. Genellikle "r" harfi ile gösterilir.

Sonlu bir geometrik dizide baştan ve sondan eşit uzaklıktaki terimlerin çarpımı birbirine eşit olur. Baş ve sondan her bir terimin geometrik dizinin genel terim formülünden karşılığı yazılarak bu eşitliğin doğruluğu gösterilir. 
Bir geometrik dizide herhangi bir terim, kendisinden daha önceki başka bir terimin cinsinden yazılabilir. Örneğin geometrik dizinin 8.terimini istediğimiz şekilde dizinin 3.terimi cinsinden veya 6.terim türünden yazabiliriz.

Aritmetik dizi ve özellikleri

Ardışık terimleri arasındaki fark eşit olan dizilere aritmetik dizi denir. Aritmetik dizilerde ardışık terimler arasındaki artış veya azalış miktarına ortak fark denir ve genellikle "d" harfi ile gösterilir.

Aralarındaki artış miktarı 3 ve ilk terimi 7 olan bir aritmetik dizinin elemanları şu şekilde olur. {7,10,13,16,19,22,25,28,31,34,37,.......,3n+4} Dizilerde genel teriminin kuralı bilinmediği zaman, bu dizi olarak kabul edilmez. Burada örnekte verilen aritmetik dizinin kuralı (genel terimi); 3n+4'tür. Aynı aritmetik dizi şu şekilde yazılırsa {7,10,13,16,19,22,25,28,31,34,37,.......} bu bir dizi olarak kabul edilmez. Çünkü buradaki terimlerden "37" teriminden sonra aynı şekilde dizinin devam edeceğine dair bir kanıt yoktur.








Sonlu bir aritmetik dizide baştan ve sondan eşit uzaklıktaki terimlerin toplamı birbirine eşit olduğundan bu dizinin ilk n terim toplamını bulmak istediğimizde "Gauss" toplamından yararlanabiliriz. ilk n terimi tek tek yazıp, aritmetik dizinin genel terim formülünü uygulayarak da genel bir toplam bağıntısı elde edilebilir.


 

Dizilerde indirgeme bağıntısı

Bir dizinin herhangi bir terimi, kendinden önceki bir veya birkaç terimin cinsinden tanımlayabilmek için yazılan bağıntıya indirgeme bağıntısı denir. İndirgemeli diziyi tanımlayan bağıntıya da indirgeme bağıntısı adı verilir. İndirgeme bağıntısı bulunurken, dizinin belli bir teriminden başlanarak sırayla dizinin terimleri hesaplanır. Daha sonra eşitliğin her iki tarafına göre taraf tarafa toplama veya bazen de çarpma yapılarak, dizinin genel terimine ulaşılır.

İndirgeme bağıntılarında indis yerine genellikle 1.terimden itibaren değerler verilirken bazen farklı değerlerden başlanarak da değerler verilebilir. Sorudaki istenen duruma göre indise sırayla değer verilip taraf tarafa toplama ya da çarpma işlemi yapılır. İndirgeme bağıntısında, dizinin bir kaç terimi arasında toplam biçiminde bir bağıntı veriliyorsa o zaman eşitliğin her iki tarafı için taraf tarafa toplama işlemi yapılır. Eğer indirgeme bağıntısında, dizinin bir kaç terimi arasında çarpım şeklinde bir bağıntı veriliyorsa o zaman eşitliğin her iki tarafı için taraf tarafa çarpma işlemi yapılır. 

 


David Acheson, Geometrinin Sihirli Kitabı

Geometri insan düşüncesinin en özgün üretimlerinden biridir. Bir yanıyla saf teoriye dayanırken bir yanıyla da gündelik hayatla iç içedir. Babil ve Mısır gibi medeniyetlerin tarlaların sınırlarını belirleme ve kadastro hesapları alanında geometriden yararlanmaları bu pratik kullanımın en eski örneklerindendir.

David Acheson da geometrinin pizza dilimlemekten uçaktan bomba atmaya ya da Sherlock Holmes’ün gizemleri çözmesine kadar uzanan sayısız alandaki kullanımlarını gösteriyor.  Ayrıca salt teorik bilgi peşinde geçen binlerce yıllık serüvene ve geometri tarihinin sayısız büyük isminin çalışmalarına ve eserlerine de değiniyor.

Geometrinin Sihirli Kitabı - Bir Matematik Hikayesi (David Acheson)

Çevirmen: Prof. Dr. Tuğrul İnal Baskı: 2023 Sayfa Sayısı: 28

Ve Kudüs Şehri-Sezai Karakoç (Alınyazısı Saati)

Ve Kudüs Şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi
Hani Şam´dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine
Ruhları aydınlatan bir lâmba
İfriti döndürecek insana:
Söndürecek canavarın gözlerini
İfriti döndürecek insana

Ve Kudüs’ü terk ettiğin o ikindi
Birinci Cihan Harbi günü vakti
Kan sızdırıyor kaburga kemikleri
Karlı dağlardan indirdiğin atların
Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın
Mahşerin perdesini kıyametin perdesini
Ağlıyor yere inen saçları
Göğü yırtan kefen beyaz elleri
 
Ve Kudüs şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Yeşile dönmüş türbelerin demiri
Zamanın rüzgâr gibi esen zehriyle
Ve yatırlar patır patır kaçıyor geceleri
Boşaltıyorlar işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi
Kaçıyorlar Lût şehrinden kaçıyor gibi
Tuz heykele dönüşmemek için Tanrı gazabıyla
Susmuş minarelerin azabıyla
Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla
Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış
Artık burada taş bile durmak istemez
Ve ayı görmek istemez zeytin ağaçları
Eğilerek selâmlamazlar hilâli hurmalar
Artık ne Zekeriya ve ne İsa var
Sararmış bir tomar mı mucizeler
Ölülerin dirilişi şifa veren kelimeler
Ve ne de Miraçtan bir iz
Yerden yükselen kaya

Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik göğdelerin, acımasız yüreklerin
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum müslümanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Romanın, Babilin, Asurun ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış mezmurlar

Ve Kudüs şehri.
İçiyle ve ruhuyla suskun
Göklere kaçmış hayaliyle
Bir pervane gibi ışığa uçmuş gönlüyle
Bir başka âleme göçmüş hakikati
Tanrı katına varmış
İki elini kavuşturup divana durmuş
Hüküm istemiş
Yeryüzüne yeryüzü kadısına
Hüküm ki:
Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir
Ve haksız yere insan öldürenin cezası ölüm
Ve fitne, arzı fesada verme, daha büyük suç adam öldürmekten
Fitne bastırılıncaya kadar savaşın!
Yeryüzünden fesat kalkıncaya kadar
Ey insanlık, ey insanlar
Ey gündüzden daha gündüz,
Hakikatten daha hakikat
Müslümanlar

Alınyazısı Saati Şiiri - Sezai Karakoç

Ümmetin şerefi Gazze

Ümmetin izzet ve şerefi, bir avuç imanlı mücahidin omuzlarında yükselirken, milyonlarca müslümanın sessizliğe bürünmesi kadar daha acı ne olabilir? Filistin'de daha önceleri de sürekli gündemde olan siyonist zulüm ve soykırım, 07 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze'de bambaşka bir hal aldı. Çocuk, kadın, yaşlı demeden şehri bombalayan terör ve işgal çetesinin yaptığı zulümler artık arşa çıktı. Bu soykırıma sessiz kalan müslüman devletlerden aldığı cesaretle israil, her geçen gün daha da azgınlaşıyor. Daha önce de buna benzer katliamlarla anılan terör çetesi israil, Gazze işgalinde soykırım ve zulme devam ediyor. Bu sefer tüm kalbimle inanıyorum ki siyonist zulüm, Allah'ın izni ile başarısız olacak. Her yıl özellikle Ramazan ayında zulüm ve baskısını arttıran işgalciler, bu sefer havadan, denizden ve karadan girdikleri Gazze'den kolayca çıkamayacak. Hezimet ve perişanlık, gün geçtikçe israil'in kanlı ellerinde olacak. Tüm alem-i İslam sussa dahi Allah'ın vaadi haktır ve kısa zamanda siyonist işgal hezimete uğrayarak zafer müminlerin olacaktır.
 

Binlerce çaresiz ve sessiz çığlıklar, Allah uğrunda tam bir teslimiyetle savaşan mücahidlere, dua ve niyazlarıyla yardım ediyor. Kur'ân'ı Kerim'de; Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi...” (Hac Suresi/78) ve "Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır." (Nisa Suresi/95) buyuran Rabbimiz, cihadı unutan İslam milletlerine bu vesileyle, ümmetin şerefini kurtaran aziz kullarını göndererek cihad emrini tekrar hatırlatmıştır.

Esas kurtuluşun imanda olduğunu unutan, dünya işleri ile meşgul olup eşyaya tapmış müslümanlar, bu muazzam cihad ruhunu bile tam olarak anlamaktan acizler; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve Allah yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz." (Maide Suresi/35) buyuran Rabbin mukaddes emrini maalesef unutmuşlardır. Kimliğinde Müslüman tanımlı olan kimselere; bu ibretlik hadiseyi, bu muazzam cihad ruhunu, kelimelerle tasvir edilemeyecek bu azim teslimiyeti, her türlü bela ve musibet karşısındaki bu şükrü, daha başka nasıl anlatabilirsiniz? Eşya ile kendini kaybetmiş çürümüş zihniyetlere, kula kul olmuş ruhsuzlara bu cihadı nasıl izah edebilirsiniz? Allah, o cihad halkına büyük bir lütuf ve ikram vermiştir. Geride kalanları da bu azim cihadın laf ile edebiyatını yapma, medyada sözle ve hamasetle oyalanma,  siyasette "şiddetle kınama ve lanetleme" gibi uğraşlar içinde bırakmıştır. Şeytan, cihadı anlamayan bu kişilere amellerini sevimli göstermiş ve kendilerini değerli bir iş yapıyormuş gibi göstererek, bu aziz cihad nimetinden mahrum bırakmıştır.

Savaş zamanında güçsüz kadınlar, yaşlılar ve çocuklar nasıl cihad meydanına ellerinde imkan varsa yardım malzemesi taşır, su taşır ve en azından dua ederse; bizim gibi geride kalanlar da bu misaldeki gibi cihaddan uzak kalmıştır. O kadın, yaşlı ve çocuklar, en azından özürleri sebebiyle cihad ortamından geride kalmıştır. Bazıları bu misaldeki durumdan daha beter bir durumdadır ki kendilerinin düştüğü çukurun pisliğini bile bilmezler. Kendilerine dünya meşguliyeti, ne kadar sevimli gelmiş ki Allah için birşeyler yapmaktan geride kalıyorlar ve bunun farkında bile değiller. Cihad ahlakından geride kalarak, mücahidlerin davasını sahiplenmekten uzak kalarak, dünya hayatlarına ve ticaretlerine devam edenler; eşya ve mal yığma derdiyle dertlenen ruhsuzlar; zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak kadar zihinlerin işgal altında olan dünya esiri biz insanlar; manevi çürümüşlüğümüze ne bahane bulalım. "De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe Suresi/24) buyuran Allah-u Teala, cihad ruhunu gerektiği gibi anlamayan bizleri helak olup gitmekten muhafaza etsin. Başımıza belalar ve musibetler gelmeden, aklımızı başımıza almayı nasip etsin. (Amin)

Gazze'deki imanın ne olduğunu, müslümanlardan bazıları görmeye çalışmasa da vicdan sahibi tüm dünya insanları gördü. Zulüm ve baskının yok edemediği halkın imanı, milyonların İslam'a bakışını değiştirdi. Şehitlik sırasını bekleyen pek çok Gazzelinin mücadelesi ve cihadı, İslam'ın güzelliklerini tüm dünyaya duyurdu. Unutulmuş bir ilahi emir olan "cihadın" ne olduğunu tüm dünya bizzat yaşayarak görüyor. Herkes safını seçti veya seçiyor. Bazıları ise gizli maskelerin ardında saklanarak duruma göre saflarını seçmek veya değiştirmek için sırasını bekliyor. Kimileri görünen bu dünyanın güç sahiplerine boyun eğdiler ve izzet ve şereflerini az bir menfaat karşısında sattılar; kimileri de Allah'a dayanarak zafere veya şehadete razı geldiler. Herkes durduğu yerde, seçtiği safın karşılığında ilahi hükmün tecelli olacağı vakti bekliyor. 

Cihad topraklarındaki küçücük çocukların yüzlerindeki nur ve ilahi terbiye, nasıl izah edilebilir? Evladını kaybetmiş bir ananın, sessizlik içindeki teslimiyeti, nasıl kelimelerle anlatılır? Yıkılmış, harabeye dönmüş güzelim şehrin sokaklarında başlarına bombalar yağarken, insanların yaralılarını çıkarma çabası nasıl tasvir edilir? Her türlü imkansızlığa, ambargoya ve baskıya rağmen şehri terketmeyen genciyle, yaşlısıyla Kudüs davasını sahiplenmiş bu izzet sahibi millet, nasıl diğer müslümanlarla aynı kefeye konabilir? Tepelerine bombalar yağarken, hiçbir şey olmuyormuş gibi sekinetle zeytinyağına kuru ekmek banarak hayatlarını devam ettirmeye çalışan, yıkık viranelerin arasında teneke sobalarda ısınarak yemek yapmaya çalışan bir ananın gayreti, ne ile kıyaslanabilir? Yiyecekleri ve içeçecekleri olmayan çocukların yağan yağmur altındaki sevinci, ne ile izah edilir? Ailelerinden çoğunu şehid veren, dünyada kimsesiz kalmış küçük yetimlerin feryadı,  nasıl dille söylenir? Müslümanların suskunluğuna karşı her türlü baskıya, zulme ve soykırıma direnen bir milletin izzeti nasıl kelimelere dökülebilir? "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar, aldırmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (Maide Suresi/54) buyuran Allah, o mücahidleri seçmiştir ve o halk da Allah'tan razı olmuştur. Allah, herşeyden müstağnidir. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah, İslam dinini aziz kılmıştır. O'nun vaadi haktır ve mutlaka gerçekleşecektir. "Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir." (Ankebut Suresi/6)  Hiçbir şey yapmadan pasif olarak duran ve kendilerini de müslüman olarak tanımlayanlar, kısıtlı imkanlarla cihad ruhunu yaşatan bu aziz millete nasıl söz söyleme hakkını bulurlar anlamış değilim. Bu boş laf sahipleri, Kuran-ı Kerim'i hiç okumuyorlar mı? Rabbimizin şu sözünü hiç mi duymadılar? "İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır." (Tevbe Suresi/20) Başımıza bu tür bir savaş belası gelmiyor diye umursamaz tavırla gündelik yaşamlarına devam edenler; müminlerin bir ve kardeş olduğunu unutup "onların derdiyle" dertlenmeyenler; eğlencesinden, zevk ve sefasından taviz vermeyip rutin hayatlarına devam edenler; elinde güç ve imkan olduğu halde, zulmü engelleyebilecek kuvveti olduğu halde sessizliği tercih edenler; Allah'a verecek cevaplarını hazırlasınlar. Zalimlerle işlerini ve ticaretlerini kesmeyip devam ettirenler; türlü bahanelerle boykotları umursamayanlar; gerçek gücün Allah olduğunu unutup sahte ilahlar edinenler; "(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." (Tevbe Suresi/41) ayetinin anlamını unutup, dünyaya meylederek mümin kardeşlerini bir başına bırakanlar; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin görenler; Allah'ın huzuruna çıkacağınız gün yakındır. 

Dinin ahkamını dünya hayatında yok sayanların, cihadı anlaması nasıl beklenir ki? Vaazlarda, yazılarda, kitaplarda dini yaşadığını zannedenlerin durumu; "İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur! (Muhammed Suresi/20) ayetteki misale benzer bir şekilde hastalıklı hale gelmiştir. Kafirlere ve münafıklara karşı şiddetli olmayı emreden Allah'ın emir ve yasaklarına kayıtsız kalanlar; zalimlerle iş tutup kol kola girenler; kulaklarını hakkın sesine tıkayıp batıla kalplerini açanlar; mümin olma vasfını unutup dünyaya tapanlar; "Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer de ne kötüdür!" (Tahrim Suresi/9) ayetinin muhatabı olduklarını unuttular. Allah'ın kimseye ihtiyacı yok. Hele kendi gölgesinden korkan pısırık müslümanlara hiç ihtiyacı yok. "O, isterse dinini elbette fâcir/fasık kişi ile de te'yîd edip kuvvetlendirir." (Buharî, Cihad, 182; Müslim, İman, 178)

Şehadet, bir iman meselesidir. Her kişiye nasip olmaz. Allah'ın seçtiği kullarına ne mutlu! Cenâb-ı Hakk, kullarını günahlarından arındırıp tertemiz huzuruna almak için bazen birtakım vesileler yaratır. Şehadet, bu durumun en yalın ve en güzel halidir. Gerçekten temizlenmiş ve diri olanlar, işte o "ruhu temizlenen" kimselerdir. "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. (Âl-i İmrân Suresi/169-170). Şehitlikle temizlenen ruhlar, bir vuslat anı gibi dünya zindanından kurtulup Allah'a kavuşacağı günü beklerler. O mücahidleri bekleyen nimeti ve kavuşacakları nuru; dünya sevdasına düşmüş olanlar anlayamazlar, onlar bu idrak ve şuurdan ebediyyen uzaktır. "Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehadet mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları ve nûrları vardır..." (Hadid Suresi/19). Şehitlik için sabırla mücadele edenler, kendilerine sıranın geleceği günün müjdesi içinde ya zafer ya da şehadet için koşuşturur dururlar. Onların bu aşk içindeki durumunu, dışarıdan izleyen kişiler, kalplerindeki eğrilikle boş boş konuşurlar. "Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de şehadeti beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir.(Ahzab Suresi/23) 

Allah, kendi yolunda canlarıyla mallarıyla savaşan mücahidlerin, müminlerin azmini ve kuvvetini arttırsın. Mücadele, haktır. Dava, haktır. Yol, seçilmiştir. İstikamet, bellidir: Ya zafer ya şehadet! Allah, İslam uğrunda savaşanların zaferini mübarek kılsın. Rabbim, İslam mücahidlerine mutlak bir zafer versin. O mücahidleri Allah görünen ve görünmeyen ordularıyla desteklesin. "Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez." (Müddesir Suresi/31) ayeti mucibince Allah-u Teala melekleriyle cihad edenlere ve zulme uğrayan mazlum halklara yardım etsin. "Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azizdir, hakimdir." (Fetih Suresi/7) Zalimleri, işgalci israil'i destekleyen her kim varsa Allah da onları toptan lanetiyle boğsun. Ey Allah düşmanları! Tarihe bakıp ibret alın. Firavunlardan, Nemrutlardan, azgın kavim ve topluluklardan Allah'a savaş açıp da kazanan yoktur. Sonları hep perişan olmuştur. "Orduların, Firavun ve Semûd'un (uğradıkları felaketin) haberi sana geldi mi?" (Büruc Suresi/17-18) Ey peygamber katilleri! Allah'ın düşmanları Siyonistler! Tarihte yaşadığınız o zelil ve perişanlık günleriniz yakındır. Allah'ın sizin için hazırladığı sonu bekleyin. "Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır." (Âl-i İmrân Suresi/126). Allah'ın dininde sebat edenler, cihaddan geri kalmayıp hak davayı savunmaya devam edenler işte "Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır." (Saffat Suresi/172) Allah, o kimselere şanlı bir zaferle yardım edecektir. 
En aykın zamanda işgalci ve katil, çete sürüsü siyonizmin yıkılıp yok olduğu günlerin gelmesi duasıyla, Allah mücahidlerin yardımcısı olsun. (Amin)
Kadir PANCAR 
15/10/2023

Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.(Nasr Suresi/1,2,3)

Temel İşlem Etkinlikleri (PDF)

Matematikteki dört temel işlem toplama, çıkarma, çarpma ve bölmedir. Bu işlem becerisinin iyi derecede olması, diğer konuların da rahatlıkla öğrenilmesine zemin hazırlayacaktır. Bu nedenle ortaokul veya lise eğitimine yeni başlayan tüm öğrencilerin, geçmiş öğrenim dönemlerine ait toplama, çıkarma, çarpma, bölme..vb temel işlem yeteneklerine ait becerilerini sağlamlaştırması gerekir. Bunun için ilgili konu başlıklarından yeterince sorunun olduğu alıştırma dosyaları aşağıdaki bağlantıdan indirilerek kullanılabilir. Alıştırma sayfaları basitten zora doğru belli bir düzen halinde sırayla hazırlanmıştır. Eksik olduğunuz kısımların çıktısını alıp çözerek işlem yeteneğinizi arttırabilirsiniz.

Toplama İşlemi (4 basamaklı + 4 basamaklı, çözümlü 12 sayfa 6*50=300 işlem)

Çıkarma İşlemi (4 basamaklı - 4 basamaklı, çözümlü, 12 sayfa 6*50=300 işlem)

Toplama İşlemi (Verilmeyenli toplama, 10 sayfa 10*50=500 işlem)

Çıkarma İşlemi (Verilmeyenli çıkarma, 10 sayfa 10*50=500 işlem)

Çarpma İşlemi (Eldeli, 1-2-3-4 basamaklı, 20 sayfa 950 işlem)

Çarpma İşlemi (Bilinmeyenli çarpma işlemleri, 1-2-3-4 basamaklı, 25 sayfa 1150 işlem)

Çarpma İşlemi (4 basamaklı * 2-3-4 basamaklı, çözümlü, 20 sayfa 10*50=500 işlem)

Bölme işlemi (1-2-3-4-5 basamaklı, çözümlü, 20 sayfa 20*35=700 işlem)

Bölme işlemi (1-2-3-4-5 basamaklı, 22 sayfa 22*50=1100 işlem)
Rasyonel sayılarda işlemler (Toplama, çıkarma, çarpma, bölme tamsayılı kesir dönüştürme, bileşik kesir çevirme, 13 sayfa, 780 işlem)

 

Ritmik sayma işlemleri, (ikişer, üçer, dörder.....onar düzenli katlı/ düzensiz katlı ileriye veya geriye doğru artan/azalan sayı dizilerinden ritmik sayma alıştırmaları, 19 sayfa)

 

Ölçü birimleri ( Uzunluk ölçüleri, kütle ölçüleri, sıvı ölçüleri, 5 sayfa)

Bir gezi rotası: Seyitgazi-Bolvadin-Çay (Frig Yolu)

Yaz sıcağından bir Ağustos gününde, Eskişehir'den Afyon'a doğru yolculuk yaparken, kuru kuruya anayolu takip ederek bir seyahatin sıkıcı olacağı düşüncesinden hareketle iyi bir gezi rotası planladık. Bunun için klasik yolu fazla uzatmadan hemen hemen aynı km'lik mesafeler içinde yeni bir güzergah içinde gezerek gitmeyi tercih ettik. Bu nedenle güzergahta daha önceden görmediğimiz yol üstünde ulaşılabilecek Frigya yapılarını ziyaret etmek amacıyla yeni bir yol planlamasını oluşturduk. Sabah güneş ışıkları kendini gösterirken saat 08:00 gibi biraz yorucu olacak yolculuğumuza başladık.

Frigya; Balkan topraklarından Anadolu"ya göç ederek Sakarya ile Menderes Nehirleri arasına yerleşmiş, MÖ 12. - MÖ 7. yüzyıllar arasında çoğunlukla Orta Anadolu'nun batısında hüküm sürdüğü bilinen eski medeniyettir. Frigya Vadisi de esasında çeşitli engebelere sahip büyük düzlük ovalardan oluşmuştur. Günümüzde Eskişehir - Afyon arasında kalan bölgede, Ankara, Kütahya, Isparta, Burdur, Konya gibi illeri de içine alan geniş bir coğrafyada yer almaktadır. Frigya'nın başkenti; Ankara yakınlarındaki ismini ilk kralları Gordios"tan alan Gordion şehridir. Frigler, Anadolu'da kendilerinden önce hüküm süren Hitit uygarlığı topraklarında yayılarak zamanla büyük gelişme göstermişlerdir. Frig yapıları, Hititlerin yanı sıra geçmiş Anadolu uygarlıklarından Urartu, Asur ve Eski Ege halklarının tecrübelerinden izler taşır. Frigyalıların kayalara oyarak yaptığı anıt mezarları, kale ve sur yapıları, ibadet mekanları, su sarnıçları, yürüyüş yolları gibi çok çeşitli yapıları, bu geniş bölgede çeşitli illerin sınırları arasında dağılım gösterir. Biz de yolumuzun üstündeki Frigya medeniyetine ait yapıların bazılarını gezmek hem de yol üstünde kalan diğer tarihi yapılara uğramak için bu şekilde bir gezi güzergahı planladık. Eskişehir-Çay arası Mahmudiye, Çifteler, Emirdağ,Çay güzergahından geçen normal ana yol ile yaklaşık 160 km'dir. Aşağıya eklediğimiz haritadan görülebileceği üzere, gittiğimiz güzergahın toplam uzunluğu; 190 km'dir. Eskişehir-Konya veya Afyon-Eskişehir gibi güzergahta yolculuk yapanlar bu farklı rotayı değerlendirebilir. Gezi rotamızda yer alan ana mekanlar şunlardır.

1) Seyyid Battal Gazi Külliyesi

2) Yazılıkaya Midas Anıtı

3) Han Yer Altı Şehri

4) Hüsrevpaşa Cami

5) Kemerkaya Yedikapı Yerleşim Yeri

6) Kırkgöz Köprüsü 

7) Çay Taşhan

Güzergahımıza Eskişehir'in güzel ilçesi Seyitgazi'ye giderek başlıyoruz. Seyitgazi ilçesi, Eskişehir'in güneyinde, yaklaşık 45 km mesafede yer alan bir yerleşim yeridir. Seyitgazi ilçesi, ismini yiğit bir asker olduğu düşünülen ve asıl adının Abdullah veya Cafer olduğu belirtilen Battal Gazi'den alır. Battal Gazi'nin künyesi için Ebû Yahyâ, Ebû Hüseyin, Ebû Muhammed gibi farklı isimler kaydedilmiştir. Battal Gazi hakkındaki bilgiler, mesnevi tarzında yazılan, birbiririyle çelişkili beyitlere sahip çeşitli eserlerden alınmıştır. Battal Gazi'nin babası, Malatya Serdarı Hüseyin Gazi ve annesi peygamber soyundan gelen Saide Hatun'dur. Seyyid Battal Gazi’nin kabrini, I. Alaeddin Keykubat’ın annesi Ümmühan Hatun rüyasında görerek bulmuş ve bulunan bu mekana bir cami ve külliye yaptırmıştır. 
Battal Gazi, Bizans’a karşı girişilen savaş ve gazalarda şehid olmuş, 8.yy'da yaşadığı tahmin edilen bir Emevî cengaveridir. Peygamber soyundan geldiği için "Seyyid", iri yapılı bir cüsseye sahip olduğu için "Battal", ve savaşlardaki yaralanmaları sebebiyle de "Gazi" olarak anılan Battal Gazi’nin türbesi de hemen caminin bitişiğinde yer almaktadır.
Battal Gazi Külliyesinde cami, türbeler, zikir ve çilehaneler, türbedar odası, aşevi, dergah, ekmek fırını, halife meydanı, mürid odaları, kırklar meclisi ve çeşme gibi yapılar vardır.

Osmanlı Sultanı Orhan Gazi zamanında, Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesi ile Seyyid Battal Gazi'nin türbesi ve etrafının düzenlenerek geliştirildiği rivayet edildiğinden, bu mekan; Bektaşiler açısından zamanla önemli bir yer haline gelmiştir. 
Seyyid Battal Gazi Külliyesi, Seyitgazi ilçesinin çıkışına doğru yüksekçe bir tepeye konumlanmış, güzel bir mevkide;  cami, türbe, zikir ve çilehaneler, türbedar odası, aşevi, dergah, ekmek fırını, halife meydanı, mürid odaları, kırklar meclisi ve çeşme gibi yapıların yer aldığı büyük bir külliyedir. Külliyeyi gezip, Seyyid Battal Gazi’nin kabrini ziyaret ettikten sonra bitişiğindeki camide iki rekat namaz kılarak yolumuza yaklaşık 30 km mesafedeki Yazılıkaya Midas Anıtına doğru devam ediyoruz. 
Midas yolu üzerinde yer alan Şükranlı Köyü kaya mezarları, Doğanlı Kale, Deveboynu Kalesi ile Gerdekkaya Mezar anıtı'nı da seyehatte bir durak noktası olarak ekliyoruz.
Doğanlı Kale ve Deveboynu Kalesi, Seyitgazi ilçesinden yaklaşık 25 km uzaklıkta, Şükranlı köyüne 5 km mesafede, çevresine nazaran büyükçe bir tepenin üzerinde yer alır. Yolu, ince patika bir yoldan ibaret olup, yol ayrımında küçük ahşap bir tabela ile yön levhası vardır. Yön levhasından yaklaşık 500 metre içeride yer alır. Doğanlı Kale, doğan başına benzeyen bir yapı olup, kayalar oyularak üzerine basamaklar ve odalar inşa edilmiştir. Doğanlı kalenin hemen yanında deveye benzeyen Deveboynu Kalesi yer alır. Bu kalelerin gözetleme kulesi olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Mekanın yakınlarındaki yalak ve çeşmenin başına kadar arabayla giderek, sonrasında biraz yürümeyle kaleye ulaşabilirsiniz. Frigler, Roma ve Bizans tarafından kullanıldığı düşünülen kale; tüf kayalar oyularak 7 kat haline getirilmiş görkemli bir yapıdır.
Doğanlı kaleden sonra yaklaşık 3 km mesafedeki Çukurca mahallesinden içeriye doğru düz bir yoldan giderek, Gerdekkaya Mezar Anıtı'na ulaşıyoruz. Anıtın girişinin arkasında içinde mezarlar bulunan iki oda vardır ve bu mezarlar anıtın girişinde iki büyük sütunla süslenmiştir. Bazı mezarların üzerlerinde kemerler mevcuttur. Yerden oldukça yüksekte bulunan bu mezarlar, kaya içleri oyularak hazırlanmıştır. Bir merdiven yardımıyla ulaşılan mezarların, Roma zamanında da kullanıldığı tahmin edilmektedir. Anıt mezarın tavanında, sanki düz bir kalıptan çıkmış gibi kolon veya kiriş benzeri taşıyıcı yapıların olması, gerçekten görülmeye değerdir. Gerdekkaya Mezar Anıtının sütunlarının arasından köyün tarlaları kuşbakışı izlenebilmektedir. Bu kadar yüksek kayaların oyulmasıyla yapılan bu görkemli anıt mezarların içinde yatanların, zamanın muktedir kişilerinin kim olduğunu ve nasıl yaşadığını hiç bilmediğimiz halde, onlardan geriye kalan sadece bu taş parçalarını ibretle gözlemliyoruz. Burada biraz düşüncelere daldıktan sonra biz de akıbetimizin ne olacağını düşünerek, fani dünyadaki yolumuza devam ediyoruz.
Gerdekkaya anıtını geçtikten sonra Yazılıkaya Midas Anıtına doğru ilerliyoruz. Yazılı Kaya anıtına doğru giderken yol kenarında, Midas Yazılıkaya'daki büyük anıta benzer biçimde hazırlanan küçük bir anıt daha vardır. Ağaçların arasında zor bulunacak bir mevkide yer alan bu küçük anıt, dağ yüzeyi düzleştirilip üzerine çeşitli yazı ve figürler işlenmiştir. Hakim bir tepede, yol kenarından yaklaşık 100 m içeride ağaçların kapattığı bir bölgede yer almaktadır. Tabelası kırılmış halde, yolun hemen alt tarafında küçük yazılıkaya (Monument  Areyastis) ismi ile yer almaktadır. Arabayla geçerken bu bölgede yavaşlarsanız, bu anıtı dağ tarafında görmeniz mümkün olur. 
Küçük Yazılıkaya anıtını inceledikten sonra yolculuğu, Midas Yazılı Kaya Anıtı'na doğru sürdürüyoruz. Küçük anıt Areyastis'e yaklaşık 2 km mesafedeki Yazılı mahallesinde yer alan Midas anıtı, Frigyalılar'ın ünlü krallarından Midas'ın zamanında yapıldığı düşünülmektedir. Yaklaşık 2 metre yerden yüksekliğe sahip anıt, 17 metre boy ve 16,5 metre genişlikte büyükçe kare formunda bir yapıdır. Anıtın alt kısmında kapıya benzer bir giriş bulunmaktadır. Bu giriş kısmının pagan kültü için yapıldığı, dini figürler veya tapınma amacıyla konulduğu tahmin edilmektedir. Midas anıtı, doğuya bakacak şekilde yüksekçe bir kaya yontularak düz bir zemin üzerine yapılmıştır. Anıtın arka tarafında yürüyüş yolları, su sarnıcı, kaya mezarı, yapımı bitmemiş kuzey yönüne bakan bir başka anıt, çeşitli basamaklar, buz gibi bir su kaynağı mevcuttur.
Midas Anıtı'nın biraz uzağında kayaların içi oyularak hazırlanmış, çeşitli büyüklüklerde kaya mezarları mevcuttur. Kaya mezarlarının yanındaki dehlizlerin, yakınlardaki bir yer altı şehrine uzandığı tahmin edilmektedir. Midas Anıtı'nın üzerinde Frig yazı formatında çeşitli yazılar, dini sembol ve figürler ile Kral Midas'ın ismi geçmektedir. Frigya halkının dini tören ve merasimlerini bu bölgede yaptığı düşünülmektedir.
Yazılıkaya, yürüyüş yolları ve uzunca vadisi ile epeyce vakit geçirilebilecek güzel ve sakin bir yerleşim yeridir. Buradaki soğuk kaynak suyundan içtikten sonra epey bir vakit geçirdiğimizi anlıyoruz. Yazılıkaya durağından sonra yaklaşık 25 km mesafedeki Han yer altı yerleşimini görmek için yola çıkıyoruz. Yolu biraz zorlu olsa da köy ve dağların arasından asfaltlanmış bir güzergah eşliğinde Han/Eskişehir'e ulaşıyoruz. Han, 1963 yılında Afyon'un Emirdağ İlçesi'nden ayrılarak Eskişehir'in Çifteler İlçesi'ne bağlanmış, sonraları da 1967'de kasaba ve ardından 1990 tarihinde de ilçe statüsüne kavuşmuş küçük bir yerleşim yeridir. 
Han yer altı şehri; ilçe merkezinde mahallelerin arasında, yol kenarında yer almaktadır. Yer veya yön levhası oldukça küçük olup,  dikkat çekmeyecek seviyededir. Çevresinde, yanında ve üstünde mahalle sakinlerine ait ev ve yapıların olduğu yer altı şehri, oldukça bakımsız ve özensiz durumdadır. Yer altı şehri; doğal tüf kayaların oyularak, içine oda ve koridorlar yapılmasıyla oluşturulmuştur. İçindeki tünellerin bir su kanalına bağlantısı vardır. Yer altındaki odacıklar, kaya mezarları ve havalandırma delikleri ile büyükçe bir yerleşim yeri olduğu düşünülen bu mekanın yetersiz ışıklandırması sebebiyle çok az bir bölümü ziyarete açıktır. Yer altı şehrinin kimler tarafından ne amaçla yapıldığı tam bilinmediğinden sonradan yapılan tüm yorumlar (tahıl saklamak, halkın kendini düşmanlardan savunması, devrin krallarının baskı ve zulümlerden korunmak... gibi yorumlar) eksik kalmaktadır.
.
Han yer altı şehrinin 200 metre uzağında Hüsrevpaşa Camii ve Külliyesi görülmeye değer güzel bir eserdir. IV.Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından, 1631 yılında, bölgede harabe halde bulunan Bizans Kilisesi üzerine inşa edilmeye başlanan bu külliye; 1632-1638 yılları arasında Çiftelerli Osman Ağa tarafından tamamlanmıştır. Hüsrevpaşa'nın sadrazamlığa kadar uzanan parlak hayatı,  Sadrazam Hafız Paşa'nın sarayda sipahilerin çıkardığı bir isyanla katladilmesinde dahli olduğu gerekçesiyle, padişah IV Murat’ın emriyle Tokat'ta idam edilmesiyle son bulmuştur. Bu zatın bu bölgede inşa ettirdiği cami, hamam, çeşme ve külliyeden geriye sadece bu cami kalmıştır. Hemen ilçe meydanının yanında bulunan cami, oldukça geniş bahçesi, büyük kubbeyi çevreleyen dört tane yarım kubbesi ile oldukça güzel ve ihtişamlı bir camidir.
Hüsrevpaşa Camisinin alt kısmında, meydana doğru camiden bağımsız tarihi bir çeşme daha vardır. Bu çeşmenin Hüsrevpaşa tarafından yaptırılan külliye'nin bir parçası olduğu tahmin edilmektedir. Aynı döneme ait tarihi çeşme, halen kullanılır durumdadır. Buz gibi suyundan içtikten sonra Emirdağ yol ayrımına dönerek, biraz dağlık ve virajlı bir yoldan ilerleyip Başara, Muratkoru, Gömü mahalleleri üzerinden Emirdağ ilçesine ulaşıyoruz. 
Han-Emirdağ arasındaki bu yol bayağı bir dağlık, bazı kesimleri kısmen bozuk olmasına rağmen yöre halkı tarafından Afyon'a ulaşmak için sıklıkla tercih edilmektedir. Yaklaşık 40 km'lik bu yol; ıssız bir yol değil. Yol üzerinde çeşitli meralar ve köy yerleşimleri ile çeşmeler mevcuttur. Bu yolu kullanmak istemeyenler, nispeten daha düzgün yolu olan 35 km'lik Çifteler güzergahını tercih ediyorlar. Çifteler'e gelirseniz Sakarya nehrinin doğduğu kaynak suyun yer aldığı Çifteler mesire alanında dinlenebilirsiniz. Çifteler Piknik alanına giriş için eskiden ücret alınmıyordu şimdilerde taşıt başına ücretli olmuş. Daha önce bu Çifteler güzergahını kullandığım için ben diğer yol olan Emirdağ yolunu tercih ettim.
Emirdağ'da oyalanmadan yaklaşık 15 km mesafedeki Kemerkaya Yedikapı Yerleşim Alanı'na uğruyoruz. Kemerkaya Bölgesindeki Afyon dağ silsilesinde, yüksekçe bir tepede uzanan ve halk arasında “Yedi Kapılar” olarak bilinen bu yerleşim yeri, tüf kayalar oyularak yapılmıştır. Yakın zamanda (2001) ortaya çıkartılan bu yapı, yedi kapılı bir girişe sahip mağara şeklinde olup, doğal bir oluşum değildir. Etrafında çeşitli medeniyetlere ait seramik yapılar bulunmuştur. Yer altı şehrinin nerelere uzandığı, ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Kemerkaya yerleşim yerinin geçmiş bölge halkları tarafından, ibadet mekanı veya tahıl saklama ambarı amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Yedikapılar yerleşim yerinin, buraya yakın diğer antik kentlerle arasında tünellerle bağlantılı olduğu tahmin edilmektedir.

Emirdağ-Bolvadin güzergahında Zafer mahallesi sınırları içinde yer alan Yedikapılar yerleşim yerine ait bir yönlendirme tabelası maalesef yoktur. Yol ayrımında dağa doğru ince patika bir yoldan geçerek ulaşıyorsunuz. Diğer bir giriş için ise Bolvadin tarafından ulaşabilirsiniz. Kemerkaya köyünden biraz ilerde küçük bir Yedikapı tabelası eşliğinde, nispeten düzeltilmiş stabilize bir yoldan yerleşim yerine ulaşabiliyorsunuz. Mağara içi aydınlatması gibi bir şey yok. Mekana ait herhangi ayrıntılı bir bilgilendirme/yönlendirme yazısı ve yer altı şehrinin kazılarının devamına ait bir çalışma henüz yok. Şimdilik atıl durumda kalmasına rağmen oldukça havadar, sakin ve güzel bir mekan olması hasebiyle, Dere mevkinde yer alan Çeşme sapağındaki yol ayrımından dağ tarafına doğru, yaklaşık 1,5 km'lik bir zahmete katlanarak bu güzelliğe ulaşabilirsiniz. Dağın tümülüs yapısı gereği etrafında veya altında Yedikapılar mevkini içine alan bu geniş bölgede, herhangi bir kazı çalışması yapılırsa çok büyük bir yer altı şehriyle karşılaşacağımızı ümit ediyorum.
Kemerkaya Yerleşim yerinden çıktıktan sonra yolun hemen karşısında bir çeşme ve dinlenme alanı mevcuttur. Buraya Emirdağ tarafından geliyorsanız, Kemerkaya'ya dönmeden hemen kavşak üzerinde yolun sağında bir çeşme ve dinlenme alanı var. Çeşmesinden devamlı suyu akıyor. Güzel bir dinlenme mekanı olmuş, buraya da uğrayıp suyundan içebilirsiniz.

Bolvadin güzergahına doğru devam ederken, Bolvadin ilçe merkezinden yaklaşık 7 km mesafede, küçük sanayi mevkinden içeriye doğru girildiğinde, sanayiye yaklaşık 2 km uzaklıkta tarihi Kırkgöz köprüsü ile karşılaşırsınız. Zamanınız varsa bu muhteşem köprüyü görmeden geçmeyin. Kırkgöz köprüsü, 12. yy'da Bizans İmparatoru I. Manuil tarafından Akarçay Nehri üzerine yaptırılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de çeşitli onarımlardan geçen 400 metre uzunluğundaki köprünün günümüze 57 tane gözü ulaşmıştır. Köprünün yakınında Mimar Sinan tarafından yapılma bir namazgah mevcuttur. Epey uzun bir köprü olan Kırkgöz köprüsü'nün bazı yerleri toprak altında kalmış, bazı kısımları da deforme olmuş durumdadır.
Bolvadin'den sonra Afyon'un güzel ilçesi Çay'a gelerek gezi rotamızı burada sonlandırıyoruz. Çay'da tarihi saat kulesi ve çarşıları geziyoruz. Taşhan, restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olduğundan, bu gezide yer almadı. Sadece dışından tarihi hamam ile birlikte Taşhan'ı gözlemlemekle yetiniyoruz. Akşam namazını burada eda edip, yemek molası ile bu muhteşem günü geziye doyarak sonlandırıyoruz. Güzergahı Konya-Eskişehir olanlar, kesinlikle bu gezi rotasını değerlendirebilir.

Oldukça yorucu bir gün olmasına rağmen her mekanda yeterince zaman ayırmayı başarabilmek, bizim açımızdan olumlu oldu. Özellikle Seyyid Battal Gazi Külliyesinde ve Yazılıkaya Midas Anıtında epey vakit harcadık. Diğer yerler, buralara nazaran daha hızlı geçildi. Sadece Yazılıkaya'ya gitmek yerine, bu yorucu güzergahı tercih ettiğimiz için biz pişman olmadık. Vakti olanlar, amacı gezmek ve ibret almak olanlara bu güzergahın iyi bir rota olacağı düşüncesindeyim. Buralarda daha gezilecek, ibret alınacak çok yer var, ancak biz sadece bu sayılanlarla yetindik. Kamp yapmayı sevenler, konaklamalı olarak geniş bir vakit ayırarak, Frigya vadisi turlarını yürüyerek veya bisiklet ile yapabilirler. Güzergahta konaklama imkanları, yemek mekanları, yönlendirme tabelaları,  telefon çekim alanları ve ulaşım imkanları maalesef kısıtlı. Bu nedenle bölgeye gelmeden önce iyi bir araştırma yapmalı veya bir rehber eşliğinde gezmelisiniz. 
Kadir PANCAR 
02 Ağustos-2023