52. O davranışlarınızdan sonra
(akıllanıp) şükredersiniz diye sizi affettik.
53. Doğru yolu bulasınız diye
Musa'ya Kitab'ı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri verdik.
54. Musa kavmine demişti ki: Ey
kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun
için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle
yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi
kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur.
55. Bir zamanlar: Ey Musa! Biz
Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur
olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.
56. Sonra ölümünüzün ardından sizi
dirilttik ki şükredesiniz.
57. Ve sizi bulutla gölgeledik, size
kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz"
(dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.
58. (İsrailoğullarına:) Bu kasabaya
girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından
eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin
hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla
vereceğiz, demiştik.
59. Fakat zalimler, kendilerine
söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları
kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.
60. Musa (çölde) kavmi için su
istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki
kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından
yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.
61. Hani siz (verilen nimetlere
karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de
yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından,
mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü
ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin
için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk
damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına),
Allah'ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri
öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları
sebebiyledir.
62. Şüphesiz iman edenler; yani
yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla
inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için
herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.
63. Sizden sağlam bir söz almış, Tûr
dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima
hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de);
64. Ondan sonra sözünüzden
dönmüştünüz. Eğer sizin üzerinizde Allah'ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı,
muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz.
65. İçinizden cumartesi günü
azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine:
Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi
elbette bilmektesiniz.
66. Biz bunu (maymunlaşmış
insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi,
müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.
67. Musa, kavmine: Allah bir sığır
kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da:
Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti.
68. "Bizim adımıza Rabbine dua et,
bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne
de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi.
69. Bu defa: Bizim için Rabbine dua
et, bize onun rengini açıklasın, dediler. "O diyor ki: Sarı renkli, parlak
tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi.
70. "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine
dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek
keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz"
dediler.
71. (Musa) dedi ki: Allah şöyle
buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan,
serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. "İşte
şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler,
ama az
kalsın kesmeyeceklerdi.
72. Hani siz bir adam öldürmüştünüz
de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu
ortaya çıkaracaktır.
73. "Haydi, şimdi (öldürülen) adama,
(kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve
düşünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdiği mucizelerini) gösterir.
74. (Ne var ki) bunlardan sonra yine
kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü
taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da
ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı
yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.
75. Şimdi (ey müminler!) onların
size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah'ın
kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.
76. (Münafıklar) inananlarla
karşılaştıklarında "İman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit
ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin
aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor
musunuz? derler.
77. Onlar bilmezler mi ki,
gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir.
78. İçlerinde bir takım ümmîler
vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma
şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.
79. Elleriyle (bir) Kitap yazıp
sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere
yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve
kazandıklarından ötürü vay haline onların!
80. İsrailoğulları: Sayılı birkaç
gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah
katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında
bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
81. Hayır! Kim bir kötülük eder de
kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar
orada devamlı kalırlar.
82. İman edip yararlı iş yapanlara
gelince onlar da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.
83. Vaktiyle biz,
İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın
akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara
güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda
azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.
87. Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı
verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da
mucizeler verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki)
gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük
tasladınız.
(Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını
da öldürdünüz.
88. (Yahudiler peygamberlerle alay
ederek) "Kalplerimiz perdelidir" dediler. Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle
Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.
89. Daha önce kâfirlere karşı zafer
isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat'ı) doğrulayan bir
kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince
onu inkâr ettiler.
İşte Allah'ın lâneti böyle inkârcılaradır.
90. Allah'ın kullarından dilediğine
peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı)
inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap
üstüne gazaba uğradılar. Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.
91. Kendilerine: Allah'ın
indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat'a)
inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur'an kendi
ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Ey
Muhammed!) Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın
peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver.
92. Andolsun Musa size apaçık
mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı)
edindiniz.
93. Hatırlayın ki, Tûr dağının
altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri
anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle
kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size
ne kötü şeyler emrediyor!
94. (Ey Muhammed, onlara:) Şayet
(iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de
yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin
(bakalım), de.
95. Onlar, kendi elleriyle önceden
yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni
etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.
96. Yemin olsun ki, sen onları
yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri
de arzular ki, bin sene yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan
uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.
97. De ki: Cebrail'e kim düşman ise
şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi,
önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o
indirmiştir.
98. Kim, Allah'a, meleklerine,
peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı
kâfirlerin düşmanıdır.
99. Andolsun ki sana apaçık âyetler
indirdik. (Ey Muhammed!) Onları ancak fasıklar inkâr eder.
100. Ne zaman onlar bir antlaşma
yaptılarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman
etmez.
101. Allah tarafından kendilerine,
yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup,
sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.
102. Süleyman'ın hükümranlığı
hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki
Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara
sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı.
Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış
inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi.
Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa
büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar,
kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların
(ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler.
Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!
103. Eğer iman edip kendilerini
kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı
olacaktı. Keşke bunları anlasalardı!
Lütfen ilgili yazıların altında, yorumlarınızı bizimle paylaşınız. Kırık bağlantıları ve hatalı içerikleri mutlaka bildiriniz. Bizlere güzel dualar ederek destek olunuz...
KADİR PANCAR...