Bir gezi rotası: (Yalvaç-Beyşehir-Konya)

Yine günü birlik bir gezi planlaması ile tatilimizi değerlendirme imkanı bulduk. Özel araç ile yaklaşık 200 km'lik bir rota içinde Hitit, Roma, Osmanlı dönemlerine ait çeşitli tarihi yapıları görmek için Yalvaç-Beyşehir-Konya istikametinde yola çıkıyoruz. Rotamızda genel güzergah olarak şu mekanlar vardır.: 1) Yalvaç Psidia antik kenti, 2) Şarkikaraağaç Kızıldağ Milli Parkı 3) Kıreli-Tolca Ahşap/Taş Camileri 4)Eflatunpınar Hitit Su Anıtı 5) Beyşehir Eşrefoğlu Cami 6) Fasıllar Hitit Anıtı 7) Klistra Antik Kenti
Gezi rotamıza, Isparta'nın yaklaşık 50 bin nüfuslu küçük ama şirin bir ilçesi Yalvaç'tan başlıyoruz. Yalvaç, çok eski tarihe sahip, sakin şehir ünvanlı güzel bir yer. Tarihte Roma İmparatoru Augustus tarafından Yalvaç Pisidia’da sekiz koloni kurulmuş olup, Antiocheia ve Pisidia kurulan bu kolonilerin merkezi konumunda yer almıştır. 
Yalvaç'ın merkezinde yaklaşık 800 yıllık korumaya alınmış bir çınar var. Çınarın etrafında çay-kahve mekanları var. Yalvaç Çınaraltı, sakinliği ve huzuru ile burada gözde bir yer. Genellikle erkeklerin çay/kahve içtiği bir yer haline gelmiş olmasına rağmen mekan olarak oldukça güzel bir yer. Buraya gelince çay içmeden geçmek olmaz. Çınaraltı'dan sonra tarihi mekanları gezmeye başlıyoruz.   14.yy'da II.Kılıç Arslanın kardeşi Devlethan adına yapılan Devlethan camii ve bir Osmanlı camisi Ulu Cami'nin ardından şehrin merkezindeki daire şeklinde tasarlanmış Yalvaç'ın tanıtımını yapan meydan ile yine merkezde bulunan Yalvaç müzesini geziyoruz. Yalvaç müzesinde tarihi Psidia antik kenti kazılarından elde edilen kalıntılar ile Yalvaç eski evlerine dair çeşitli eserler bulunuyor. 
Buradan Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan Yalvaç Eski Deri Fabrikası'na geçiyoruz. Fabrika, atıl durumda ve restorasyon aşamasında. Fabrikanın hemen yanında deri fabrikası makinelerinin  ve havacılık sanayine ait eserlerin bulunduğu açık hava müzesi haline getirilmiş yer, gezi için oldukça güzel bir mekan.  Buradan yaklaşık 2 km mesafedeki Psidia antik kentine geçiyoruz. 
Pisidia Antik kenti içinde bulunan St. Paul Kilisesi, Hristiyan dünyası için hac merkezlerinden biridir. Küçük bir tepe üzerine kurulu şehirde; yürüyüş yolu etrafındaki dükkanlar, su kanalı, Decumanus Maximus caddesi, tiyatro (oturma sıraları), Propylon merdivenleri, Tiberius Meydanı, Augustus Tapınağı, Anıtsal Çeşme Yapısı, hamam, Aziz Paul Kilisesi, Vaftiz Havuzu, Su kemerleri gibi yapılar var. Bu eserlerin bazıları tahrip olmuşsa da geriye kalanlar tarihsel açıdan dönem hakkında bilgi verecek düzeyde sağlam haldedir.
Yalvaç'ın ardından yaklaşık 35 km mesafedeki, Şarkikaraağaç ilçesi Beyköy sınırlarında yer alan Kızıldağ Milli Parkı'na geçiyoruz. Kızıldağ'da bulunan bu milli park, ender mavi sedir ağacı ormanlarının bol oksijen üretimi nedeniyle akciğer ve solunum problemi olan insanlar tarafından konaklama amaçlı olarak tercih edilmektedir. Parkın içinde ardıç, sedir, karaçam, köknar, meşe, kavak, söğüt ve ıhlamur gibi ağaçların yanında konaklama için bungalov ev ve çadırlar bulunmaktadır. Kızıldağ için bence en az bir tam gün ayrılmalı ya da kamp için ayrıca gelinmelidir. Oldukça temiz ve ferah bir ortamda dinlendikten sonra yolculuğu Beyşehir istikametine çeviriyoruz.
Şarkikaraağaç ilçesi merkezinden yaklaşık 30 km mesafedeki Konya'nın Kıreli kasabasına ulaşıyoruz.  Kasaba içindeki kanal boyunca devam edildiğinde, karşımıza çıkan eski elektrik direği üzerini sahiplenmiş leylek ailesini gözlemledikten hemen sonra, yolun sağından 200 metre devam ederek, tarihi Kıreli Sakal-ı Şerif camiine geliyoruz. Bu cami; çok eski bir tarihe sahip olmasının yanında, taş ve ahşap işçiliği ile de küçük ama orijinal bir mekan. Büyükşehir belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılarak eski haline göre daha da güzelleşmiş bu camide namazımızı kıldıktan sonra, yemek tercihi için bölgede herkes tarafından bilinen oldukça meşhur bir mekana uğramaya karar veriyoruz. 
Kıreli kasabasından göl tarafına döndüğümüzde, 4 km uzaklıkta Tolca köyü ile karşılaşıyoruz. Beyşehir gölünden tutulmuş taze sazan balığı ile yemek molası için geziye burada biraz ara veriyoruz. Köy içinde, hemen göl kenarında sıra sıra açılmış ailecek gidilebilecek, içkisiz çeşitli balık lokantaları var. Zevkinize göre herhangi birini tercih edebilirsiniz. Benim tavsiyem önce göl kenarında yürüyüş yolunda kısa bir tur atın, daha sonra en eski olanına gidin. İsim vermeden şöyle söyleyeyim. Lokantaları gezdiğinizde, en meşhur olanın çok yoğun olduğunu, hatta mekanın tıka basa dolu olduğunu göreceksiniz. Aslında hepsi de aynı usulde sazan balığını pişiriyor ama bir tanesinde sıra beklenecek kadar kalabalık var. Orjinal biçimde sazan pişirme usulünü, bu yörede ilk defa bu meşhur lokantanın ortaya koyduğu söyleniyor. Beyşehir gölünden tutulmuş taze sazan balığına alternatif olarak levrek, çipura ve diğer balık çeşitleri ile ızgara tercihleri de lokantanın yiyecekleri arasında yer alıyor. Tercih ettiğimiz aile lokantasında, sazan balığı gölden taze olarak tutulup, balığın üzerine ince çizikler atılarak büyük yağ tencerelerinde kızgın ateşte, kılçık kalmayacak derecede pişirilip servis ediliyor. Sazan balığının mangala veya tavaya nazaran bence en yenilebilir hali de böyle oluyor. Yemeğin ardından Konya büyükşehir belediyesinin yapmış olduğu, göl kenarı yürüyüş yolunda kısa bir tur atıyoruz. Kıreli'de gördüğümüz tarihi caminin daha küçük halini, burada da görüyoruz. Her iki cami de aynı dönemin ahşap ve taş işçiliğinin güzide örneği olarak mutlaka görülmelidir. Bu camilerin daha büyük ve en güzel hali, bütün muhteşem özellikleriyle Beyşehir Eşrefoğlu Caminde görülebilir.
Tolca'dan dönüşte köy yolları arasından geçerek Kıreli'den hemen sonra gelen Çavuş mahallesi içindeki Sonsuz Şükran köyü ismi verilen kerpiç ve ahşap işçilik ile 2011 yıllarında yapılmaya başlanmıştır, yerel mimarinin özelliklerinin kullanıldığı tek ve iki katlı yapıların bulunduğu farklı bir köyü ziyaret ediyoruz. Köyde yaşayan ressam, heykeltıraş, müzisyen ve diğer sanatçılara ait bu yapılar; oldukça şirin ve görülmeye değer özelliklere sahip. Küçük bir gölet etrafında kurulan bu küçük yerleşim yerinde, pek çok ünlü ismin evi var. Bölge içinde yürüyüş yolları, sporcu kamp alanları, özgün parklar, tarım hobi bahçeleri, çeşitli heykeller, yerleşim için konutlar ve muhtelif sanat atölyeleri yer almaktadır.
Kıreli'den yaklaşık 30 km  mesafedeki Beyşehir Sadıkhacı köyü sınırları içinde yer alan Eflatunpınarı Hitit Su anıtına geliyoruz. Eflatunpınar Su Anıtı, Hititler’den kalma fonksiyonu bozulmamış, içinde büyükçe bir havuz bulunan farklı anıtsal bir yapıdır. Köyün içinden ulaşım sağlanan yapıda; kabartma taş işçiliği, su kanalları, heykeller ve Hitit tarihi açısından kutsal sayılan çeşitli dini figürler bulunmaktadır. Anıtın yapılan araştırmalara göre,  MÖ 13. yüzyıllarda yapıldığı düşünülmektedir.
Eflatunpınar üzerinden yaklaşık 20 km uzaklıkta, Beyşehir ilçe merkezine geliyoruz. İlçe merkezinde öncelikle Eşrefoğlu taş köprüyü ziyaret ediyoruz. 1908 -1914 yılları arasında yapımı tamamlanan Taş Köprü; Beyşehir Gölü'nden sulama kanalı olarak yararlanmak maksadıyla, gölün üzerine Osmanlı Devleti tarafından yapılmıştır. Taş köprü, şehrin tarihi simgelerinden biridir. Su kanalının her iki tarafında, aile çay bahçeleri mevcuttur. Bu mekanlarda göle karşı çay içebilirsiniz. Tarihi köprü, eskiden araç trafiğine açıkken günümüzde sadece yaya trafiğine hizmet vermektedir. Yeni köprünün yanında, göl tekne turu düzenleyen çeşitli firmalar var. Tekne dolduktan sonra harekete başlayıp, Beyşehir Gölü üzerinde yer alan çeşitli adalara kadar tekne turu yapılmaktadır. Göl üzerindeki nilüferleri, çeşitli kuş türlerini ve adaları bu turda görmek mümkün. Yaklaşık 45 dk süren bir tur için kişi başı ücretlendirme yapılıyor.
Göl kenarından kısa bir yürüyüşle tarihi Eşrefoğlu cami, bedesten çarşı ve tarihi hamamın olduğu yarımadaya geliyoruz. Eşrefoğlu cami; Anadolu'daki tamamı ahşap direkli olan, taş ve ahşap oymacılığın olduğu camilerin en büyüğüdür. İçinde Eşrefoğlu Süleyman Bey'in türbesi de mevcut olan cami, 1299 tarihinde ibadete açılmış eski bir camidir. Sedir ağacı sütunları, altı ay suda bekletilerek sağlam hale getirildikten sonra camide kullanılmıştır. Ceviz ağacından oyma minberi ve çinilere süslü güzel bir mihrabı vardır. Cami içinde caminin damındaki karların eriyip akacağı büyükçe bir havuz vardır. 
Eşrefoğlu Cami'den sonra göl kenarında bulunan parklarda kısa bir tur attıktan sonra, bir diğer Hitit köyü olan Fasıllar köyüne geçiyoruz. MÖ 13. yy tarihli Fasıllar anıtı, Konya'nın Beyşehir İlçesi'ne bağlı Fasıllar Köyü'nde küçük bir tepede bulunmaktadır. Hititlerin inanç dünyasını yansıtan yaklaşık 8 metre boyundaki bu anıtın, bir yere dikilmek için burada hazırlandığı düşünülmektedir. 
Fasıllar anıtından Konya yoluna dönerek Erenkaya mahallesinde bulunan şifalı içme suyu için Bulumkaya içme sularına geliyoruz. Şifalı olduğu düşünülen kaynak suyu; Seydişehir'den Konya'ya doğru giderken Erenkaya yol ayrımının yaklaşık 2 km gerisinde, yolun Konya'ya göre sağ tarafında kalıyor. Konya merkeze yaklaşık 35 km'lik bir mesafede yer alıyor. Su doldurmak için yanınızda bir damacana mutlaka olsun. İnanın suyun tadı buna değecektir. Su doldurmak için bekleyen kişi yoğunluğunu görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız. Hafta içi kişi yoğunluğu daha az olacağından gezinizi buna göre düzenleyin. Biz gittiğimizde, sıra beklemeden sularımızı doldurduk.
Erenkaya mahallesinden yaklaşık 17 km uzaklıkta, Konya'nın Ürgüp bölgesi olarak adlandırılabilecek tarihi mekanlarından birisi olan Klistra'ya uğruyoruz. Kilistra Antik Kenti, Konya ilinin 45 km mesafesinde, Hatunsaray eski adıyla Lystra mahallesinden 14 km uzaklıkta, Gökyurt Köyü sınırları içinde bulunuyor. Yolu biraz engebeli ve dar olsa da dağların doğal yapısı insanı cezbediyor. Köy yollarının içinden geçerken, akşam saatlerine doğru inek sürüsüne denk gelebilirsiniz. Yollar dar olduğu için oldukça dikkatli geçiniz. Nitekim bize böyle bir inek sürüsü denk geldi. İneklerin peşinden onların ait oldukları evlere bir bir ayrılışını görerek, Kilistra'ya yavaş yavaş gelmeyi başardık. Gökyurt köyünün hafif dağlık tarafına doğru uzanan Klistra tarihi yapısı; Hristiyan dünyası için hac merkezlerinden sayılan ve Aziz Paulos (St.Paul), seyahatleri sırasında uğradığı Anadolu kentlerinden birisi olması hasebiyle önemli bir yerleşim yeridir. 
Kentin tarihinin MÖ 3.yy da dayandığı düşünülmektedir. Kaya oyma biçimi olarak inşa edilen ören yerinin, Helenistik ve Roma dönemlerinde nüfus yoğunluğu yaşadığı tahmin edilmektedir. Kapadokya Peri bacaları şekline benzeyen yapıların daha çok mabet yeri imar anlayışına benzediği görülür. Herhangi bir bilgilendirme yazısı, yönlendirme levhası bulunmayan mekanda, turizme kazandırma çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yerleşim yeri içerisinde bulunan mabetler, büyük su sarnıcı, su kanalları, şapel, kule, sığınak ve antik yollar gibi yapıların çoğunun erken Hristiyanlık dönemi izleri taşıdığı görülmektedir. Hristiyan hacı adayları, Klistra'ya gelerek erken dönemde ölmüş azizler için anma merasimleri düzenliyorlar. Kentin bazı yerleri fazlaca tahrip olmuşsa da tarihi açıdan incelenmesi gereken yerlerdendir. 
Klistra gezisi, biraz geç saatlere kalsa da gün batmadan gezimizi noktalayarak, yaklaşık 45 km'lik bir yolculuk ardından Konya'ya ulaşıyoruz. Günümüzü iyi değerlendirmek açısından yorucu ve bir o kadar da verimli bir gezi olduğunu düşünüyorum. (Temmuz-2023)
Gezi rotasına Seydişehir'de ilave edilebilirdi. Bunun için bizim gezimizde zaman maalesef kısıtlı kaldı. Daha önceden Seydişehir bölgesini gezdiğim için bu güzergahı Yalvaç- Konya rotasına sıkıştırmadık. Seyyid Harun Cami, Seydişehir Kuğulu Park mesire alanı ve Tınaztepe mağaraları Seydişehir güzergahında yer alan önemli gezi rotalarındandır. Konya'dan Alanya/Antalya güzergahına giderken, sayılan bu yerlere Derebucak mağaraları da dahil edilerek iyi bir planlamayla, günü birlik gezi halinde değerlendirebilirsiniz.
Devamı... 0 yorum

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!

En Çok Okunan Yazılar