Etiketler :
ibadet
ilmihal
Kuran-ı Kerim
yolculuk hükümleri
Seferin Hükümleri
256- Yolcular
hakkında bir takım kolaylıklar ve ruhsatlar gösterilmiştir. Şu uygulamalar bu
kolaylıklardandır: Ramazan ayında yolculuk halinde bulunan kimse için, orucu
sonraya bırakmak mubahtır. Misafirler (yolcular) için mestler üzerine mesih üç
gün üç gecedir. Misafir dört rekat farz namazlarını iki rekat olarak kılar.
Buna: "Kasr-ı Salat" denir. Hanefilerce, misafirin böyle namazını kısaltması
gerekir. Buna aykırı olarak bu farzların dört rekat olarak kılınması mekruhtur.
Bununla beraber iki rekat kılıp da teşehhüdde bulunduktan sonra iki rekat daha
kılacak olsa, farzı yerine getirmiş olur. Bu son iki rekat nafile sayılır. Ancak
selamı geciktirmiş olmasından dolayı hata işlemiş olur. Fakat birinci teşehhüdü
terk etse veya önceki iki rekatta kıraatta bulunmamış olsa, farzı yerine
getirmiş olmaz. Sabah ve cuma namazlarında da hüküm böyledir.
"Kasr-ı
Salat=Namazı kısaltmak", Peygamber Efendimizin hicretlerinin dördüncü yılında
meşru kılınmıştır. Meşru oluşu, kitab, sünnet ve ümmetin icmai ile
sabittir. (İmam Şafiî'ye göre misafir (yolcu) olan kimse serbesttir.
Dilerse dört rekatlı farzları dört rekat olarak kılar)
257- Misafir
kimse, vatanına dönünce yolculuk hükmünden çıkar. Vatanında beklemeyi niyet
etmesi şart değildir. Fakat kendi asıl vatanından başka bir yere gidip orada
niyetsiz olarak beklemekle misafir olmaktan çıkmaz. Ancak en az onbeş gün bu
beldede oturmaya niyet ederse, o zaman sefer hükmünden çıkar. Onbeş günden az
ikamete (oturmaya) niyet etse veya ayrı ayrı iki beldede onbeş gün ikamete niyet
edip bunlardan yalnız birinde onbeş gün durmasa, misafirlik hükmü son
bulmaz.
258- Bir misafir, bulunduğu yerde onbeş gün durmayı niyet etmeyip
bugün, yarın çıkacağım diye uzun zaman orada kalacak olsa, yine misafirlik
hükmünden çıkmaz. Öyle ki, bir beldeye gidip belli bir işini gördükten sonra
dönmek kararında olan bir kimse, o işin onbeş günden az bir zamanda
yapılamayacağını bilmedikçe yine sefer hükmünden çıkmaz, mukim sayılmaz. Eğer
onbeş günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, niyet etmese bile mukim
sayılır.
259- Sahrada ikamete niyet sahih değildir. Ancak göçebe halinde
olup çadırlarda oturanlar, kendilerine ve hayvanlarına onbeş gün yetecek yiyecek
ve içecekleri bulunduğu takdirde, sahralarda onbeş gün oturmaya niyet ederlerse,
mukim sayılırlar.
260- Sefer ve ikamet
hallerinde, kendisine uyulan kimsenin niyeti geçerlidir. Ona uyanın niyetine
itibar yoktur. Onun için asker, kumandanının, köle efendisinin, işçi iş verenin,
öğrenci hocasının, peşin olan nikah bedelini almış bulunan kadın, kocasının
niyetine göre mukim veya misafir olur.
261- Sefer hususunda henüz buluğ
çağına ermemiş çocuğun niyeti geçerli değildir. Bunun için böyle bir çocuk
hakkında sefer hükümleri uygulanmaz. Çünkü sefer hususunda, sefer müddeti olan
bir mesafeye gitmeyi niyet etmek şart olduğu gibi, fikrinde özgür olmak ve buluğ
çağına da ermiş bulunmak şarttır. (Şafiî'lere göre, mümeyyiz olan (kâr
ve zararını seçen) çocuğun sefere niyeti geçerlidir, namazını
kısaltabilir.)
262- Sefer halinde bulunan bir kimse, tabi bulunduğu
şahsın niyetini, nereye kadar gideceğini bilmediği ve sorusuna da cevab
alamadığı takdirde, üç günlük mesafeye gidinceye kadar namazlarını tam kılar;
ondan sonra kısaltmaya (kasra) başlar. Düşman eline esir düşen bir müslüman
hakkında da hüküm böyledir. Herhangi bir sebebden dolayı soru sorulamaması da
soruya cevab alınamaması gibidir.
263- Dar-ı harbde (düşman yurdu içinde)
askerin ikamete niyeti sahih değildir. Fakat güvenlik teminatı ile böyle bir
bölgede bulunan müslümanların orada ikamete (onbeş günden fazla durmaya) niyet
etmeleri sahihdir.
264- En büyük idareci de, sefer konusunda diğer
insanlar gibidir. Buna göre bir idareci, sefer müddeti olan bir yolculuğa niyet
etmeksizin memleketi dahilinde dolaşıp dursa, namazlarını tam kılar. Fakat sefer
müddeti olan bir yere gitmeyi niyet edip dolaşırsa, namazlarını kısaltır. Sahih
olan budur. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun dört
halifesi, Medine'den Mekke'ye gidince dört rekatlı farz namazları ikişer rekat
olarak kılarlardı.
265- Namaz vakti devam ettikçe, misafirlik ve ikamet
bakımından, namazın vasfı değişebilir; vakit çıkınca da, vasıf kararlaşmış olur.
Bunlarda vaktin sonu, yani "Allahü Ekber" diyebilecek bir zamanın kalmamış
olması muteberdir. Buna göre bir misafirin namazı, vakit henüz tamamen çıkmadan
vatanına dönmesi ile veya bir yerde onbeş gün ikamete niyet etmesi ile namazı
iki rekattan dört rekata döner. Fakat namazını henüz kılmadan vakit çıkıp da,
ondan sonra vatanına dönse veya bir yerde onbeş gün ikamete niyet edecek olsa,
artık bu namazı iki rekat olarak kaza eder, dört rekat olarak kaza etmez. Çünkü
vaktin çıkması ile, namazın vasfı (misafir namazı olması) kararlaşmış
olur.
266- Yolculuk halinde bulunan bir kadın hayız iken, gideceği yere üç
günden az bir mesafe kaldığı esnada temizlenecek olursa, namazlarını tam olarak
kılar.
267- Mukimin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile, misafirin
de kazaya kalan namazları ikamete niyet etmesi ile değişmez. Onun için ikamet
halinde olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer
rekat kılacağı gibi, sefer halinde bulunan kimse de, ikamet zamanında kazaya
kalmış namazlarını dörder rekat olarak kılar.
268- Mukim misafire,
misafir de vakit içinde mukime uyabilir. Şöyle ki: Bir mukimin vakit içinde
olsun olmasın, misafire uyması sahihdir. Misafir iki rekati kıldıktan sonra
selam verince, mukim kalkar ve kıraat yapmaksızın namazını tamamlar. Yanılsa da,
bundan dolayı sehiv secdesi yapmaz. Çünkü bu mukim bir lâhık demektir. İmam olan misafirin, namazdan önce veya namazdan sonra
cemaata dönerek: "siz namazınızı tamamlayın, ben misafirim," demesi
müstahabdır:
Misafire gelince: Bu da ancak vakit içinde mukime uyabilir.
Bu halde dört rekatlı bir farz namazını mukim gibi tam olarak kılar, İmama vakit
içinde uymakla farz namazı iki rekattan dört rekata dönmüş olur. Fakat vaktin
dışında, yani kendisi misafir iken kazaya kalmış dört rekatlı bir namazında
mukime uyması sahih olmaz. Çünkü böyle kazaya kalmış namazı, evvelki iki rekat
olarak kararlaşmıştır.
269- Misafir ile mukim, dört rekatlı bir namazı
kazaya bırakmış olsalar, bu namazda misafir mukime uyamaz. Çünkü bu namaz,
misafir için iki rekat olarak kararlaşmıştır. Onun için birinci oturuş misafir
için farz olduğu halde, mukim için farz değildir, vacibdir. O halde farz namaz
kılan, nafile namaz kılana uymuş olur ki, bu caiz değildir.
270- Misafir
vakit içinde mukime uymuş iken namazı bozulsa bunu yine iki rekat olarak kılar.
Çünkü onun imama uyması bozulmuştur.
271- Yolculuk veya yağmur sebebi ile
iki vakit namazı bir vakitte kılmak caiz değildir. Yalnız hac mevsiminde
Arafat'da öğle ile ikindi namazlarını öğle vaktinde ve akşam ile yatsı
namazlarını Müzdelife'de yatsı vaktinde bir arada cemaatla kılmak caizdir.
(Üç imama göre (Maliki,Hanbeli,Şafi Mezheplerinde), bir özür sebebi ile, öğle ile ikindi
veya akşam ile yatsı namazlarını öne almak veya geciktirmek suretiyle bir
vakitte toplamak caizdir. Öğle namazı ile ikindi namazı öğle vaktinde
kılınabileceği gibi, ikindi vaktinde de kılınabilir.)
272- Sefer
hükümlerinin uygulanması hususunda, yolculuğun meşru olup olmaması arasında fark
yoktur. Bunun için efendisinden kaçmış bir köle veya haksız yere kocasından
kaçmış bir kadın sefer müddeti yola çıkınca namazını iki rekat kılar ve isterse
orucunu da sonraya bırakabilir. (Üç İmama göre (Maliki,Hanbeli,Şafi Mezheplerinde), böyle yolcular,
misafirler hakkındaki kolaylıklardan yararlanamazlar. Onlar bu ihsana ehil
değillerdir.)
Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad. Ali Fikri Yavuz,Ravza Yayınları
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...