Net Fikir » Ekim 2025 Arşivi
Fibonacci Dizisi ve Vahdeti Vücud Felsefesi
Matematik dersinde Fibonacci sayı dizisini incelerken, tasavvuf felsefesindeki Vahdet-i Vücûd anlayışıyla arasında benzerlik olabileceği fikri aklıma geldi. Bu konu üzerinde biraz araştırma yapınca bu benzerliğin makul olabileceğine ikna oldum. Şimdi bu konuyu matematik ve ilahiyat ekseninde değerlendirmek istiyorum. Önce her iki kavramın tanımlarını verip, ardından bu görüşleri ortaya koyan kişilerden Muhyiddin İbn Arabi ve matematikçi Leonardo Pisano Fibonacci"nin hayatlarına dair izlere bakacağız. Yazının sonunda da savundukları ve ortaya koydukları görüşlerin hangi yönlerden birbirine benzer olabileceğini göstermeye çalışacağım. En sonunda sonuç ve değerlendirme ile yazıyı bitireceğiz.
"Fibonacci sayı dizisi" ile "Vahdet-i Vücûd" anlayışı, ilk bakışta İslam tasavvufu ve matematik gibi birbirinden oldukça farklı iki alana ait gibi görünse de aralarında güçlü bir benzerlik vardır. Biri matematik, diğeri tasavvuf felsefesine ait olmasına rağmen bu iki konu derinlemesine incelendiğinde, birbiriyle anlam, düzen ve bütünlük açısından önemli benzerlikler taşır. Bu benzerlikler özellikle sonsuzluk, ilk varlık, nizam ve düzen, bütün-parça arasındaki ilişkiler gibi temel bazı felsefi kavramlarda ortaya çıkar. Fibonacci dizisi, her sayının kendisinden önce gelen iki terimin toplamı olmasıyla oluşan, sonsuza kadar devam eden bir sayı dizisidir. 1 den başlayarak ardınca belli bir kural içinde düzenli sayılar gelir. 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, … Bu dizinin ardışık iki terimi birbiriyle oranlandığında bu sonucun matematikte "altın oran" adı verilen Fi sayısına (φ ≈ 1.618...) yaklaştığı görülür. Bu oran, yalnızca matematiksel bir yapı değil; doğada, insan vücudunda, yaprak diziliminden deniz kabuklarına, galaksi şekillerinden DNA spiral yapısına kadar birçok yerde gözlemlenen sabit bir oranı ve düzeni temsil eder. Altın oran hakkında daha farklı detaylı bilgiler için önceki yazımızı okuyabilirsiniz.
Vahdet-i Vücûd, İslam tasavvufunda derin bir düşünce sistemidir. Buna
göre evrende hakiki anlamda var olan tek şey Allah’tır. Allah dışındaki
tüm varlıklar—insanlar, doğa, yıldızlar, hayvanlar ve zaman—mutlak
anlamda var değildir; yalnızca Allah’ın varlığından izler taşır, bütün
mahlukat O’nun isim ve sıfatlarının yansımalarıdır. Çokluk gibi görünen
her şeyin ardında, aslında bir ve tek olan "Varlık" vardır. Bu nedenle
“varlıkların birliği” anlamına gelen vahdet-i vücud, görünen çokluğun
ardında "gizli teklik" gerçeğini ifade eder. Burada anlatılan vahdet-i vücud, Batı felsefesindeki panteizmle karıştırılmamalıdır; çünkü vahdet-i vücudda mutlak varlık, hem her
şeyin özünde hem de her şeyin ötesindedir. Panteizmde Tanrı, evrenle
özdeşleşmiş olur ki bu da hatalı bir görüştür. Oysa vahdet-i vücud
anlayışında, Hakikî varlık yalnızca Allah’tır, evren ve içindekiler ise
O’nun varlığının bir tezahürüdür; mahlukatın kendiliklerinden bir varlıkları
yoktur. Bu yaklaşıma göre, görünen âlem, Allah’ın isim ve sıfatlarının
bir tecellisidir. Mevcudat, varlıklarını Allah’tan almış, birer tecelli
simgesidir. Gerçek varlık sahibi yalnızca Allah olduğundan, mahlûkatın
varlığı izafî ve gölgede kalan bir varlık mesafesindedir. Bu sebeple
mutasavvıflar, "Lâ mevcûde illâ Hû" (O'ndan başka mevcut yoktur)
ifadesini tasavvufta sıkça kullanırlar. Bu düşünceye göre Allah, evrende
kendi varlığını farklı biçimlerde gösterir; buna “tecelli” veya “zuhur”
denir. Doğadaki düzen, güzellik, denge ya da insanın içindeki sevgi,
merhamet ve adalet gibi tüm düşünce ve duygular hep Allah’ın isim ve
sıfatlarının yansımaları tecellileridir. Yani evrende neye bakarsak
bakalım, aslında Allah’ın bir kudretine, bir ilmine tanıklık ederiz.
Ancak bu, görünen şeylerin Allah’ın kendisi olduğu anlamına gelmez;
onlar sadece O’ndan gelen tecelliler olduğundan aynadaki görüntünün
yansıttığı nesneler gibidir. Diğer bütün varlıklar ise O’nun varlığının yansımaları, tecellileridir. Çokluk gibi görünen bu âlem aslında var olan birliğin farklı tezahürlerinden ibarettir. Her şey Allah'tan gelir ve sonunda O’na döner; varlıklar ancak O’nunla birlikte vardır. Nitekim Kuran-ı Kerimde: “...Biz şüphesiz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz..." (Bakara Suresi, 2/156) buyrulmuştur. Düşüncenin temeli bu ayetle ilişkilidir.
Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(301)
geometri
(133)
ÖSYM Sınavları
(61)
trigonometri
(56)
üçgen
(49)
çember
(36)
sayılar
(32)
fonksiyon
(30)
türev
(26)
alan formülleri
(25)
analitik geometri
(23)
dörtgenler
(19)
denklem
(18)
limit
(18)
belirli integral
(14)
katı cisimler
(12)
istatistik
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(6)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)


