Modern Zihinsel Çöküşün Anatomisi

Günümüzde teknoloji ve internet araçları; özellikle sosyal medya, iletişim, bilgiye erişim ve eğlence amaçlı olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Hal böyle olunca bu yoğun teknoloji kullanımı fiziksel, zihinsel sağlık ve insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Yapılan araştırmalarda, yoğun teknoloji kullanımı ve sosyal medya bağımlılığının kaygı, stres ve depresyon riskini arttırdığı, uyku kalitesini düşürdüğü, odaklanma ve dikkat süresini kısalttığı belirlenmiştir. Sosyal medya platformlarında hızlı akan kısa video içeriklerinin yalnızca zaman kaybına yol açmakla kalmayıp, bireylerin bilişsel yeteneklerini de olumsuz etkilediği araştırmalarda ortaya konulmuştur. Bu içeriklerin sürekli ve hızlı tüketiminin, beynin ödül mekanizmasında kimyasal değişimlere neden olarak dikkati sürdürme, odaklanma ve irade gücünü zayıflattığı çeşitli araştırmalarda vurgulanmıştır.[1] Literatürde bu durum "dijital bağımlılık" olarak adlandırılsa da daha geniş bir perspektiften bakıldığında bunu “gönüllü bilişsel kölelik/tıkanıklık” şeklinde tanımlamak daha doğru bir yaklaşımdır. Çünkü bireyler bu özellikleri bilerek ve isteyerek tercih etmekte ve iradelerini bu yönde kullanmaktadır. İnsanlar, kendi özgür iradelerini kullanarak teknolojiye köle olmaya ve bağımlı kişiliklere dönüşmeye başlamıştır.  
Dijital bağımlılığı, teknoloji ve internet çağının insan davranışlarını değiştirmedeki rolünü, çeşitli araştırma sonuçları eşliğinde bu yazıda biraz irdeleyelim. Daha önceki yıllarda değişen nesiller üzerine inceleme amacıyla "Kendini bulma yolculuğunda insan nesilleri" başlıklı bir değerlendirme yazısı yazmış ve zamanla davranışların değişim sürecini anlatmıştım.
Bu yazımda, günümüz dünyasında mevcut olan zihinsel çöküşün sebeplerini, tarafsız yorumlarla kısmen inceledikten sonra, "Modern dünyada zihinsel çöküşün sonuçları hakkında neler söylenebilir?, Dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu nasıl ortaya çıkar?, Patlamış Beyin tabiri nedir?, Sosyal medyanın zihinsel süreçlere etkisi nasıl olur?, Başarısızlık nedenleri arasında dijital bağımlılığın etkisi nedir?" gibi sorulara cevap bulmaya çalışalım: 
 

Kendini bulma yolculuğunda insan nesilleri

İnsanın anlam arayışı yolculuğunda, yakın çağımızın insanları incelendiğinde birbirinden ayırt edici özellikleri bakımından üç farklı nesile/döneme/sınıfa ayrılabileceğini düşünüyorum. Sözünü ettiğim bu özellikler, birbirinden keskin çizgilerle ayrılamamakla birlikte, üç farklı profil içinde benzer şekillerde kendini göstermektedir. Teknoloji ve bilimsel ilerlemelere paralel olarak ortaya çıkan özelliklerin, insan düşüncesinde ve yaşamında meydana getirdiği değişiklikleri gözlemlediğimizde, insan profili içinde farklı sınıflarda çeşitlendirebiliriz. Bazı son dönem yazılarında bu birbirinden farklı özelliklere sahip nesiller için X, Y, Z kuşakları/nesilleri gibi bir tabirler kullanılır. Lakin kullanılan bu kavramlar muhtevayı anlatması açısından kısır bir ifade olacaktır. Meramımız; nesillerin birbirinden farklı olması, kuşaklar arası çatışma ve ayrılıklar değil, her yaş seviyesini içine alan belli özelliklerin toplandığı mevcut durumu gözler önüne serebilmektir. Aşağıda izah etmeye çalışacağım özelliklerin oluşturduğu nesil çeşitleri, her yaş seviyesinde görülebilecek belirgin hususiyetleri ihtiva eden bir gruplama ve temel sınıflama biçimidir diyebiliriz. Burada yaşa bağlı bir kriter baz alınmayıp, huy ve özellik içerikli bir betimleme söz konusudur.
Birinci nesil olarak, "hâlleriyle yaşayan" insanları (ehli hâl) örneklendirebiliriz. Bu nesildeki insan, her şeyi başka bir insan aracılığıyla öğrenmiş, insandan insana kültürel özelliklerini, sosyal becerilerini ve sahip oldukları yetenek ve birikimlerini ilk ağızdan yaşantı yoluyla aktarabilmiş bir varlık olarak göz önündedir. Yaparak, görerek ve yaşayarak kendine gerekli bilgileri öğrenen ve başkalarının ihtiyacı olan bilgileri de onlara öğreten bir model vardır karşımızda. Anneler, babalar, dedeler, öğretmenler, ustalar..vs sahip oldukları ilim, bilgi, beceri ve ahlakı adına kişinin yaşamı boyunca işini kolaylaştıracak her ne varsa, gerekli olanı ilk ağızdan öğretmekle vazifelidir. Usta, yanına aldığı çırağa göstererek, yaşatarak bilgi ve beceri yüklemesi yapar. Bu neslin öğretmenleri, öğrencilerine örnektir. Muallimlern hareketleri ve yaşamlarıyla zuhur eden gerekli ilimler, adeta bir vücuttan muhatabı olan öğrenciye doğru akar gider.

| | | Devamı... 0 yorum

Gençlere Mektup

Gençlerimizin başarısı üzerine yazılmış, çok güzel bir yazıyı size sunuyorum. "Eğitimlerim esnasında gençlere soruyorum. 10 yıl sonra nerede olmak istiyorsunuz? 10 yıl sonra nerede yaşamak istiyorsunuz? 10 yıl sonra yaşam kalitenizin nasıl olmasını istiyorsunuz? Genellikle açık ve doyurucu cevap veremiyorlar. Bu soruların cevabını, herkesten daha çok siz biliyorsunuz. Nasıl mı? Hepinizin elinde bir kalem var. Bu kalemle geleceğinizin resmini çiziyorsunuz. Bu resmin güzel ya da çirkin olması sizin elinizde… İyi arkadaşlar edinerek, zamanınızı etkin kullanarak, öğrenmekten ve çalışmaktan mutlu olarak, sizi engelleyenleri hayatınızdan çıkararak ve en önemlisi de, “hayır” demeyi öğrenerek…
Başarıyı elde etmenin en iyi yollarından birisi, ben kimim? Sorusuna doğru cevap vermektir. Bu soruyu sorarak; güçlü yönlerinizi, zayıf yönlerinizi, fırsatlarınızı ve engellerinizi fark edebilirsiniz. Bu aşamadan sonra yapmanız gereken en sağlıklı yaklaşım, güçlü yönleri daha güçlü hale getirmek, zayıf yönlerin, engelleyici unsurlarını ortadan kaldırmaktır. Daha sonra fırsatlardan etkili yararlanmak ve olası engelleri aşmak için, doğru stratejiler belirlemek gerekir. 1982 yılında Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi iken, üniversite sınavının benim için aşılması zor bir engel olduğunu anladım. Sınavda hangi alanlarda başarılı olabileceğimi inceledim. Sözel alanda Türkiye ortalamasına yakındım. Ancak, bu yakınlık bana üniversiteyi kazandıramazdı. Herkesin soru kaybettiği alanlar, benim başarısız olduğum alanlardı. Bu alanlara odaklaşarak, eksiklerimi kapattım ve başarıya ulaştım.
“Eğer yeni bir şey öğrenmeye başladığınızda, kolayca öğrenemiyorsanız, ne mutlu size. Siz normal bir insansınız.” Bu veciz sözü nerede ve kimden duyduğumu hatırlamıyorum ama, öğrencilik yıllarımda hep bana kılavuz oldu. İlk öğrenmeye başladığım her şeyde, sorun yaşadım.  Başarılı olmak için, öğrenilmiş çaresizliğe kapılmadan mücadele etmem gerektiğini düşündüm. Tembellik ve boş vermişlik çözüm değil,  hazin sonun başlangıcıydı. Ne zaman başarısız olsam, hep El_Cabir’i hatırladım. Matematiği öğrenemeyince medreseden kaçıp gider. Uzun süre yürüdüğü için yorulur. Bir kuyunun yanında dinlenmeye başlar. Kuyudan su içmek ister ama kova kuyunun dibine düşmüştür. Kovanın neden kuyuya düştüğünü anlamak için araştırma yaptığında, ilginç birşeyle karşılaşır. Urgan, kova kuyuya inip çıkarken, taşa sürtünür ve taş urganı keser. Bu yüzden kova kuyuya düşmüştür. El-Cabir der ki: Vay be! Taş, taş olduğu halde, urganı kesiyor da, benim aklım matematiği kesmiyor. Medreseye geri döner ve öğrenciliğe yeniden başlar. Daha sonra Cebir’in kurucusu olur.
Başarıda özgüven ve kendine inanmak önemli bir yere sahip. Ben başarabilirim… Bu söz, eğer inanılarak söylenmişse, başarının yarısı gerçekleşmiş demektir. Mutlaka başaracağım sözü ile desteklenmesi ve altının doldurulması gerekir. Başarının en büyük engellerinden birisi, saman alevi gibi olan tutum ve davranışlardır. Ani bir parlamayla başlanan daha sonra yelkenleri suya indirmekle sonlanan davranışlar, sizi sadece meşgul eder. Somut bir çıktısı ve elle tutulur bir başarısı olmaz.
Akademik başarının gizli sırlarından birisi, ders çalışmayı oyun haline getirmektir. Eğer ders çalışmayı görev haline dönüştürürseniz, mesaisi bitince işyerini terkeden memur gibi olursunuz. Yaşlı bir adam, emekli olunca küçük bir kasabada ev alır. Amacı sessiz ve sakin ortamda kitap yazmaktır. Sabah olduğunda büyük bir gürültüyle uyanır. Evin önündeki boş arazi, kasabadaki çocukların futbol sahasıdır. Gençlerin yanına gider ve antrenör olmak istediğini ve her oyuncuya günde 5 dolar ödeme yapacağını söyler. Çocuklar kabul ederler. Sıkı bir kondisyon ve antremandan sonra 5 doları öder. Daha sonra ekonomik sorunlarını bahane ederek, 1 dolara kadar günlük yaptığı ödemeleri düşürür. Bu olaya tepki veren kaptan, yaşlı amcaya şöyle söyler: Amca kusura bakma. 1 dolara burada top oynanmaz. Arkadaşlarını alıp orada ayrılır. Yaşlı adam, çocuklar için oyun olan futbolu göreve dönüştürmüştür ve futbolun tüm büyüsü ortadan kalkmıştır.
Gençlik yıllarında savaşçı olmak, başarıyı yakalamada önemli bir durumdur. Abraham Lincoln’ün hayatını incelerseniz, 52 yaşına kadar geçen sürede onlarca başarısızlık yaşadığını görürsünüz. Lincoln yaşadığı başarısızlıklara rağmen, asla vazgeçmeden mücadele etmiş ve 52 yaşında ABD’ye başkan seçilmiştir. Aynı durumu Edison’da, Pasteur’da da görebilirsiniz. Einstein’in okuldan başarısızlık nedeniyle ilişiğinin kesildiğini biliyor muydunuz? Einstein: Bana okuyamaz dediler. Ben de, atomu parçalayıp ellerine verdim sözü, mücadelenin ve yılmazlığın önemli örneklerindendir.
Başarısızlığa sebep aramayınız. Eğer sebep ararsanız, onlarca, yüzlere hatta binlerce neden bulabilirsiniz. Unutmayınız ki, bulduğunuz sebepler, sizin başarısızlık sorununuzu çözmez. Sadece geçici bir rahatlamaya sebep olur. Eğer sebepleri buluyor ve başa çıkma stratejileri uyguluyorsanız, yönteminizi değiştirip farklı kaynaklara ulaşıyorsanız, muhtemelen başarıyı yakalayacaksınız demektir.

Ödül bekleyerek derse çalışmayınız. Ödül beklemek, kendi hayatınızla ilgili karar verecek olgunluğa ulaşmadığınızı gösterir. Çünkü başarı ve başarısızlık sizin ve geleceğinizle ilgilidir. Ödül bekleyerek yaptığınız her eğitimsel faaliyet, eğreti ve içselleştirilmemiş bilgi demektir. Öğrenmeyi ve öğrenmekten mutlu olmayı öğrenmeniz gerekir.Kendinize bir hedef belirleyiniz. Bu hedef, sizin yeteneklerinize, ilgilerinize ve gerçeklerinize uygun olsun. En önemlisi de ulaşılabilir olsun. Örneğin; Ben ilköğretim matematik öğretmeni olacağım. Ben avukat olacağım vb. Hedefinizi bir üst noktadan seçiniz ki, daha fazla çabayı ve mücadeleyi gerektirsin. 1968 kuşağının efsane bir sözü vardır. “İmkânsızı isteyin ama gerçekçi olun…”
Aklınızı besleyin. Okumadan, araştırma yapmadan, çaba sarfetmeden bilgi ve beceri sahibi olamazsınız. Çalışmadan bilgi sahibi olmaya çalışmak, bilgilerin vahiy yoluyla geleceğini beklemeye benzer. Hedeflerinize ulaşmak için çalışmanız gerekir. Yatarak büyüyen tek şey karpuzdur.  Önkoşullu öğrenmeleri öğrenmek, ilişkilendirmek ve bilgiyi hayata transfer etmek, başarılı olmanızda etkili yöntemler arasındadır. Her bireyin benliğinde aslan olduğunu farzedin. Aslanlardan birisi uyuz diğeri ise dinamik ve sürekli kükremektedir. Aslanı uyuz olan, uykucu, tembel ve arabesk bir hayatı yaşar. Aslanı kükreyen ise, sürekli dinamik, gözü açık ve zindedir. Başarı merkezlidir ve ilk önce kendisiyle rekabet etmektedir. Başarının parametrelerini kendisi belirler. Bir Kızılderili kabilesinde, yaşlı reisin beslediği iki tane köpek vardır. Köpeklerden birisi beyaz diğeri siyahtır. Beyaz köpek, aydınlığı, iyiliği, erdemi ve yüceliği; siyah köpek ise, kıskançlığı, saldırganlığı ve öfkeyi temsil ettiği varsayılır. İki köpek kavga eder. Çocuklar gidip, yaşlı reise hangi köpeğin kazanacağını sorarlar.  Yaşlı reis şöyle cevap verir: Ben hangisini beslersem… Uyuz aslan ya da kükreyen aslan herkesin benliğinde vardır. Hangisinin kazanacağına siz karar veriyorsunuz.
Tembeller daha çok yorulur. Hem öğrencilik hem de öğretmenlik yaşantımda edindiğim deneyimler, bana tembellerin daha fazla yorulduğunu gösterdi. Zamanını etkin yönetemeyen, ödevlerini zamanında bitiremeyen ve kendini düzenleyemeyen bireyler, işleri yetiştirmek için daha fazla çaba sarfetmek zorunda kalırlar. Birey, sürekli derse çalışarak başarılı olamaz. Eğlenmeye, dinlenmeye ve hayatın güzelliklerini yaşamaya da zaman ayırması gerekir. Ders zamanı eğlenen, dinlenme zamanı derse çalışan kişileri anlamak mümkün değil. ABD’de öğrenciler hafta içi yoğun olarak derse çalışıp araştırma yaparlar. Hafta sonu da, zamanlarının büyük bir kısmını eğlenerek ve dinlenerek geçirirler     
Sınırlarınızı zorlamanız gerekir. Sabit sınırlar içerisinde, kaldığınız sürece vasat bir başarı elde edersiniz. Aşılamayacak hiçbir engel yoktur. En büyük engel, bireyin kendisidir. Bir şişenin içerisine arı koyunuz. Şişenin dibini güneşe çeviriniz. Arı ölene kadar şişenin dibinde dönüp duracaktır. Çünkü, güneşe doğru gittiği zaman yönünü bulacağını sanır. Eğer bir engel sizin için aşılamayacak durumda ise; kendinizi, yönteminizi, bilginizi ve sorun çözme stratejinizi yeniden gözden geçiriniz.
Öğrenirken başkasından yardım almayınız. Yardım aldıkça bağımlılık artar ve üretken zekânıza ipotek koyarsınız. Sizin için en büyük engel, yardım ve eleştiri tuzağıdır. Size yardım etmek isteyenlere teşekkür edip, öğrenmeye çalışınız. Eleştirenlerin tuzağına düşmeden, eleştiri yapılan konuda, savunma mekanizmalarınızı kullanmadan, doğruluğunu araştırıp, davranışlarınızı kontrol etmeye çalışınız.Çok çalıştığınız, çaba sarf ettiğiniz halde başarılı olamıyorsanız, muhtemelen siz onu çok fazla istememişsinizdir. Eğer istemiş olsaydınız, başarısızlığı oluşturacak tüm dinamikleri ortadan kaldırmış olurdunuz. Bir Türk atasözü der ki: Taşıma suyuyla değirmen dönmez. Dışsal güdüleme araçlarıyla güdülenerek, başarıya ulaşamazsınız. Kendinizi içsel açıdan güdüleyiniz. Kendisini içten güdüleyen birey, kendi yakıtını üreten araç gibidir. Başkasına bağımlı kalmadan yol alır.
Çalışma ortamızı iyi düzenleyin. Dikkatinizi dağıtan faktörleri yok edin. Yatarak ve müzik dinleyerek derse çalışmayın. Cep telefonunu ve interneti kapatın. Hazırbulunuşluk düzeyinizi artırınız. İyi ders notu tutunuz. Başkasının ders notu ile sınavlara hazırlanmanız, başarı düzeyinizi düşürür. Tekrar edin ve öğrendiğiniz konuları farklı sorunların çözümüne uyarlayınız. İyi uyku, dersi derste öğrenme, derse odaklaşma ve yazarak çalışma başarıda etkili yöntemler arasında yer alır.
Sonuç olarak, kendinize iyi şeyleri layık görün. İyi ve değer sahibi arkadaşlarınız, dostlarınız olsun. İçinizdeki başarı güdüsünü sürekli zinde tutun ve güçlenmesini sağlayın. Farklılıklar oluşturmaya çalışın. Özgün yaklaşımlar belirleyin. Taklit etmeyin. Değerlerinizi, diğerlerinden ayırın. Unutmayınız ki, bir daha dünyaya gelmeyeceksiniz. Hayatınızı etkili yaşayınız. Dik durunuz ve onurlu olunuz. Değerleriniz, inançlarınız milli ve evrensel bir duruşunuz olsun. Huzurlu, mutlu ve başarı dolu bir yaşam dileklerimle…"
Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU
17 Mayıs 2015
http://www.kamudanhaber.com/genclere-mektup-makale,2837.html 
| Devamı... 0 yorum

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!