Etiketler :
dijital çağ
gündem
insan
makalem
öğrenci davranışı
teknoloji
Günümüzde teknoloji ve internet araçları; özellikle sosyal medya, iletişim, bilgiye erişim ve eğlence amaçlı olarak yaygın biçimde kullanılmaktadır. Hal böyle olunca bu yoğun teknoloji kullanımı fiziksel, zihinsel sağlık ve insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Yapılan araştırmalarda, yoğun teknoloji kullanımı ve sosyal medya bağımlılığının kaygı, stres ve depresyon riskini arttırdığı, uyku kalitesini düşürdüğü, odaklanma ve dikkat süresini kısalttığı belirlenmiştir. Sosyal medya platformlarında hızlı akan kısa video içeriklerinin yalnızca zaman kaybına yol açmakla kalmayıp, bireylerin bilişsel yeteneklerini de olumsuz etkilediği araştırmalarda ortaya konulmuştur. Bu içeriklerin sürekli ve hızlı tüketiminin, beynin ödül mekanizmasında kimyasal değişimlere neden olarak dikkati sürdürme, odaklanma ve irade gücünü zayıflattığı çeşitli araştırmalarda vurgulanmıştır.[1] Literatürde bu durum "dijital bağımlılık" olarak adlandırılsa da daha geniş bir perspektiften bakıldığında bunu “gönüllü bilişsel kölelik/tıkanıklık” şeklinde tanımlamak daha doğru bir yaklaşımdır. Çünkü bireyler bu özellikleri bilerek ve isteyerek tercih etmekte ve iradelerini bu yönde kullanmaktadır. İnsanlar, kendi özgür iradelerini kullanarak teknolojiye köle olmaya ve bağımlı kişiliklere dönüşmeye başlamıştır.
Dijital bağımlılığı, teknoloji ve internet çağının insan davranışlarını değiştirmedeki rolünü, çeşitli araştırma sonuçları eşliğinde bu yazıda biraz irdeleyelim. Daha önceki yıllarda değişen nesiller üzerine inceleme amacıyla "Kendini bulma yolculuğunda insan nesilleri" başlıklı bir değerlendirme yazısı yazmış ve zamanla davranışların değişim sürecini anlatmıştım.
Bu yazımda, günümüz dünyasında mevcut olan zihinsel çöküşün sebeplerini, tarafsız yorumlarla kısmen inceledikten sonra, "Modern dünyada zihinsel çöküşün sonuçları hakkında neler söylenebilir?, Dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu nasıl ortaya çıkar?, Patlamış Beyin tabiri nedir?, Sosyal medyanın zihinsel süreçlere etkisi nasıl olur?, Başarısızlık nedenleri arasında dijital bağımlılığın etkisi nedir?" gibi sorulara cevap bulmaya çalışalım:
İnternet ve teknoloji kullanımı; zihinsel, duygusal ve eylemsel hareketler üzerinde
etkileri çok fazla olan, üzerine çok fazla araştırma yapılmış olmasına rağmen sonuçlarını yorumlamakta genel geçer bir hükme varılamayacak kadar geniş özellikleri bulunan bir davranış biçimidir. İnternet ve teknoloji kullanımının olumlu etkileri arasında çoklu görev yapabilme, yeni hobiler edinme ve merakın artması gibi özellikler yer alırken; olumsuz etkileri arasında erken sıkılma, bağımlılık, işlerin aksaması ve paylaşımlarla ilgili endişeler bulunmaktadır. Örneğin, çevrimiçi eğitim platformları ve dijital kütüphaneler sayesinde insanlar istedikleri konularda kolayca bilgi edinebilir ve kendilerini geliştirebilirler. Ancak internet ve teknoloji kullanımının olumsuz etkileri de göz ardı edilmemelidir. Sürekli çevrimiçi olma ihtiyacı, zaman yönetimi sorunlarına yol açabilir ve kişilerde çeşitli psikososyal problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Yoğun internet bağımlılığı olan kişilerde medya tüketim alışkanlıkları değiştiğinden, dikkat ve odaklanma süreleri azalır ve buna bağlı olarak akademik başarı ve sosyal ilişkiler üzerinde olumsuz etkiler görülür.[2]
İnternet ve teknoloji kullanımında günümüzde özellikle sosyal medya ağları ve dijital video içerikleri önemli yer tutmaktadır. Sosyal medya ve dijital içerikler, beynin ödül mekanizmasını harekete geçirerek dopamin ve oksitosin salgılanmasına yol açar; bu da kullanıcıda haz ve memnuniyet duygusu meydana getirerek sosyal medya platformlarında daha uzun süre kalmayı teşvik eder. Sürekli yenilenen ve öngörülemez içerikler, dopamin seviyelerinde ani yükselmeler meydana getirerek, dikkat ve odaklanmayı kısa süreli uyarıcılara yönlendirirken, derin düşünme ve sabır gerektiren etkinliklere olan ilgiyi de azaltır. Beğeni, paylaşım ve bildirim gibi sosyal onay unsurları ise sosyal bağlanma ve kabul görme hissini güçlendirirken sürekli bu ödüllere bağımlı olmak, duygusal denge ve öz denetimi zayıflatır. İnsan beyni çoklu göreve uygun değildir; bir alana yoğunlaşmadığı zamanlarda doğal olarak dikkat eksikliği artar. İnsanın dikkatini bir görevden diğerine sık sık kaydırması kişinin zihinsel yorgunluğu
artırdığı gibi ve odaklanma problemlerini beraberinde getirir. Dijital bağımlılık bu noktada kişinin davranışlarında önemli değişikliklere yola açar. Dijital bağımlı insanlar, sürekli olarak telefon bildirimlerini kontrol eder, oyunlara bağlı kalır, boş zamanlarını sürekli video izleyerek veya farklı alanlarda içerik
tüketerek geçirir. Bu durum zamanla beyin bilişsel süreçlerinde tahribata yol açar. Literatürde patlamış beyin anlamına gelen “Popcorn Brain” kavramı ile bu durum açıklanır.
"Popcorn Brain" (Patlamış Beyin) terimi, bir işe odaklanmakta güçlük çekip sürekli dikkatimizin başka uyaranlara kayması durumunu tanımlar. Bu kavram, Washington Üniversitesi psikoloji profesörü David M. Levy tarafından 2011 yılında ortaya atılmıştır. Özellikle sosyal medya, dijital video içerikleri, anlık yazışma araçları veya e-posta gibi dijital platformlara sürekli bağımlı kalan kişilerde "patlamış beyin" sıklıkla görülür. "Popcorn Beyin", resmi bir psikolojik teşhis olmasa da insanların dikkatlerini kısa süreli uyarıcılara kaptırmalarını ve görevler arasında hızlı geçişler yapmalarını ifade eden çoğunlukla psikolojik bir problemdir.[3]

Sosyal medya ve diğer video içerikleri; gerçek zamanlı bildirimler, sonsuz kaydırma ve algoritmalarla kullanıcıları sürekli ekran başında tutarak insan beynini daha fazla tetikler ve manipüle eder. Bu platformlardan gelen hızlı onay, takip ve ödüller, beynin haz ve ödül sistemini sürekli harekete geçirir ve madde bağımlılığı benzeri tepkiler vermesine yol açar. Sürekli dikkati farklı alanlara kaydırmak, çalışma verimliliğini düşürmekle kalmaz, orantılı biçimde stresi de artırır. Örneğin Anadolu Ajansında çıkan bir haberde (07/06/2025) California Üniversitesi’nden Psikolog Gloria Mark’ın araştırmasında, artan hızlı içerik tüketiminin, film, kitap veya uzun makalelere
odaklanmayı zorlaştırdığı ve sürekli yenilik arayışının da yoğun strese yol
açtığı vurgulanmıştır. Aynı araştırmada 2004’teki ortalama dikkat süresinin 2,5 dakika olduğu ifade edilirken son yıllarda bu sürenin 47 saniyeye düştüğü belirtilmiştir. Psikolog Gloria Mark, "dijital detoksun" geçici de olsa zihinsel sağlık ve odaklanmayı destekleyebileceğini belirtmiş ve bu süreçte eğitsel uzun form içeriklerin tercih edilmesinin bilişsel sabrı yeniden geliştirmek açısından faydalı olabileceğini vurgulamıştır.[4]
İnsan beyni, kısa sürede maksimum haz elde etmeye yönelik bir organdır. Beynin bu özelliğinin farkında olan sosyal medya platformları, beynin bu eğilimini ustaca kullanacak/manipüle edecek şekilde tasarlanmıştır. Hızlı erişim, kısa bekleme süreleri ve öngörülemez içerikler, mutluluk hormonu kısa süreli aktifleştirerek kullanıcıda merak ve haz duygusunu oluşturur. Bildirimlerin tamamını anında görememek, takipçi veya beğeni sayılarının belirsizliği de aynı etkiyi güçlendirir. Bu şekilde "sürekli öngörülemezlik" ve "sürpriz" unsurları beynin tetikte kalmasını sağlayarak sosyal medyaya bağımlılığı devamlı pekiştirir.[5]
Lise ve alt yaş grubu öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmalarda; dijital oyun ve dijital içerik bağımlılığının özellikle çocuklar ve ergenleri olumsuz etkilediği vurgulanmaktadır. Genç bireylerin dürtü kontrolü ve öz denetim becerilerinin henüz tam olarak gelişmediği, bu nedenle sosyal medya, oyun ve çevrim içi etkileşimlere karşı daha hassas oldukları ve bağımlılık riskinin daha yüksek olduğu araştırmalarda belirtilmektedir. Yoğun internet kullanımı, oyun ve sosyal medya platformaları nedeniyle 10-15 yaş arasındaki çocuklarda hafıza ve karar verme gibi yürütücü işlevlerden sorumlu beyin bölgelerinde işlevsel bağlantıların azaldığını araştırma sonuçlarında gözlemlenmiştir. Araştırma bulgularına göre: dijital araçlara ve dijital oyunlara bağımlılığı olan öğrencilerin başarısızlık risklerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.[6]
Dijital cihazlar ve sosyal medya, anlık geri bildirimlerle beyinde bir “ödül döngüsü” oluşturur. Bu durumun, madde veya kumar bağımlılığındaki gibi sürekli dijital uyarım arayışına yol açar ve zamanla tolerans ile bağımlılığı derinleştirerek kişiyi işin içinden çıkılmaz bir hale dönüştürür. Uzun süreli teknoloji ve internet kullanımı, dijital bağımlılık gibi süreçler insanda beyin yapılarında bozukluklara (prefrontal korteks) sebep olarak bilişsel alanları ve öğrenme süreçlerini etkiler. Kişinin dikkat, odaklanma ve karar verme yeteneklerini zayıflatır. Çoklu görev alışkanlığını, derin düşünme ve problem çözme kapasitesini ciddi manada azaltır. Dijital içerik ve oyun bağımlılığı; dikkat eksikliği, odaklanma güçlüğü, anksiyete ve depresyon, uyku bozuklukları, cihazsız kalma korkusu ve sürekli bildirim kontrolü gibi bağımlılık döngüleriyle kendini göstermesiyle birlikte ruhsal ve fiziksel zararlar ortaya çıkar. Göz yorgunluğu, boyun ve sırt ağrıları ile hareketsiz yaşamın getirdiği obezite riski gibi fiziksel sorunlar da psikolojik sorunlarla birlikte insan yaşamını olumsuz biçimde etkiler.[7]
Sosyal medyanın sürekli değişen içerikleri, kullanıcıların duygularını hızla değiştirmekte ve belli bir alana yoğunlaşmalarını engellemektedir; bu durum, dikkat dağınıklığına yol açmakta ve birçok kullanıcı tarafından da gündelik yaşamlarında fark edilmemektedir. Yoğun kısa video tüketimi, dikkat ve odaklanma kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmakta, derin düşünme ve sabrı da dolaylı biçimde azaltmaktadır. Kişinin dikkati, akvaryum balıkları gibi düşük seviyelere inmekte ve bunun sonucunda nörolojik etkilerle bir ömür boyunca yaşamak zorunda kalınmaktadır. New School Üniversitesi Profesörü Dominic Pettman’ın da "Sonsuz dikkat dağınıklığı: Gündelik Yaşamda Sosyal Medyaya Odaklanmak" kitabında vurguladığı gibi yazılım ve algoritmalar aracılığıyla bireylerin dikkati sürekli yönlendirilmekte, kullanıcılar farkında olmadan kendi dijital izleriyle şekillenen içeriklerin etkisi altında kalmaktadır. Bunun etrafında şekillenen döngü mekanizmasında, bireyler sürekli olarak dijital içeriklerle manipüle edilemektedir. Süreç sonucunda izlenen içerikler ve kısa videolar, kişinin duygusal derinliğini azaltmakta; yüzeysel içeriklerle hızlı haz almayı teşvik ederek empati kurma ve derin öğrenme yeteneklerini körelterek duygu yapısına zarar vermektedir. Her video kaydırma ve bağlantıya tıklama ihtiyacı, bireyin irade kapasitesinde küçük ama birikimli bir azalmaya yol açmakta; sosyal ilişkilerde dikkatin ve sabrın düşmesine, iletişimin giderek yüzeyselleşmesine neden olmaktadır. Ardı ardına izlenen kısa videolar, beyinde ani ve yüzeysel sinirsel etkileşimler oluşturarak beyin yapısını etkilediği için kitap okuma, problem çözme, analitik düşünme ve yoğun dikkat gerektiren diğer etkinliklerde yetersizlik hissi ve çeşitli eksikliklere yol açmaktadır. Bu durum, bireyin içsel ödül mekanizmasını bozduğundan, yaşanan deneyimler monoton bir hâle gelmekte ve kişinin uzun süreli mutluluk halini koruyamamasına sebep olmaktadır.[8]
Sosyal medyanı olumsuz etkileri sebebiyle kullanıcıların stres ve kaygı düzeyleri de bilinçli bir şekilde arttırılmaktadır. Sosyal medya aracılığıyla kullanıcılar; sürekli olarak “sosyal onay” beklentisine yönlendirilerek "özsaygı" üzerindeki denetimlerinin kontrolünü kaybetmektedir. İnsanlar, sosyal medya hesaplarında genellikle iyi hallerini paylaşmakta ve bu durum, başkalarıyla kıyaslama eğilimini de gittikçe güçlendirmektedir. Bu durum zamala kişinin kendini daha fazla yetersiz ve kötü hissetmesine yol açmaktadır. Özellikle çocuklar ve gençler, medya ve teknolojiye yoğun ve kontrolsüz bir şekilde maruz kaldıklarından, şiddet, saldırganlık, korku, psikolojik sorunlar ve siber zorbalık gibi risklere daha açık hale gelmektedir. Bu bağlamda medya okuryazarlığı ve bilinçli internet kullanımı bireylerin medyanın olumsuz etkilerinden korunmasında ve sağlıklı bir dijital tecrübe geliştirmesinde kritik öneme sahiptir. Ayrıca, kültürel yapılar ve toplumsal normlar da bireylerin şiddet ve korku algısını şekillendirdiğinden, medya etkileri ile birlikte kişilik değişimleri de paralel biçimde değişmektedir. Bu nedenle, hem ailelerin hem de eğitim kurumlarının çocukları ve gençleri medyayı eleştirel ve bilinçli şekilde kullanmaya yönlendirmesi büyük önem taşımaktadır.[9]
Beynin kullanılmadığında kendi kendini budayan bir organ gibidir. Beynin bu özelliğine psikolojide "Sinaptik Budama" (Synaptic Pruning) adı verilir. Sinaptik budama, sinir devrelerinin iyileştirilerek sinapsların zayıflatılması veya tamamen ortadan kaldırılması sürecidir. Doğumdan itibaren başlar, çocukluk ve ergenlik döneminde en yoğun olarak gözlenir ve genellikle yirmili yaşların sonlarına kadar devam eder. Bu süreçte kullanılmayan sinir bağlantıları yok olur; böylece beyin daha verimli bir yapıya kavuşur. Sinaptik budama çevresel uyarılardan ve yaşantıdan oldukça etkilenir. Örneğin kritik dönemde gözleri kapatılan bir yavru, ışık girişi olmadığı için görmeyle ilgili sinapsları kaybeder ve kalıcı körlük oluşabilir. Sinaptik budamanın aşırı veya hatalı olması, şizofreni ve otizm gibi nörogelişimsel bozukluklarla ilişkilendirilmiştir.[10] Dijital içeriklere aşırı bağımlılık, sinaptik budama gibi hem bilişsel hem de duygusal gelişimi olumsuz etkileyerek uzun vadede zihinsel işlevlerde düşüşe yol açacaktır. Bu nedenle bilinçli ve kontrollü dijital kullanım alışkanlıklarının geliştirilmesi, zihinsel sağlık ve genel yaşam kalitesi açısından hayati öneme sahiptir.
Modern dünyada dijital cihazlarla sürekli temas halinde olmak, gün
geçtikçe daha belirgin bir hale gelen dijital bağımlılık sorununu
besler. Akıllı telefonlar, sosyal medya uygulamaları, çevrimiçi oyunlar
ve sürekli gelen bildirimler sonucu gelişen dijital bağımlılık; dikkat
sorunları, anksiyete ve depresyon belirtileri, uyku düzeninin bozulması,
fiziksel rahatsızlıklar ve uzun süre hareketsiz kalmaya bağlı yaşam
tarzı problemleri gibi olumsuz sonuçlar doğurur. Bu etkilerle başa
çıkabilmek için düzenli dijital molalar vermek, bildirimleri azaltmak,
kendi kullanım alışkanlıklarının farkında olmak, yüz yüze etkileşimleri
çoğaltmak ve gerektiğinde uzman desteği almak önemlidir. Dijital teknolojiler pek çok avantaj sunsa da bunları sağlıklı
bir şekilde kullanabilmek için bilinçli sınırlar oluşturarak dengeyi
sağlamak, hem zihinsel sağlığımız hem de genel yaşam kalitemiz açısından
büyük önem taşır.[11]
Bilişsel işlevleri korumak ve geliştirmek amacıyla, günün belirli saatlerinde, özellikle sabah ve akşam, dijital cihazlardan uzak kalmak, ruhsal sağlık seviyelerinin dengelenmesi için hayatidir. Kısa videolar yerine kitaplar, makaleler ve uzun filmler gibi uzun form
içeriklerle derin düşünme ve sabırlı odaklanma gibi kişiye yarar sağlayacak becerilerinin geliştirilmesi elzemdir. Sıkılmayı tolere etmek kişinin zihinsel potansiyelini artıracağından zamanla sosyal medya, dijital oyun, video içerik gibi
uyarıcıların sınırlanarak yerine başka faaliyetlerin gelmesi muhtemel olacaktır. Egzersiz ve doğa yürüyüşleri, nefes egzersizleri, sportif faaliyetler gibi tekniklerden yararlanılarak dijital bağımlılık süreçlerinden kurtulanabilir veya etkileri azaltılabilir.[12] Bunun için madde bağımlılığında olduğu gibi dijital bağımlılıkta da gerektiğinde aile içi, arkadaş çevresi ve uzman kişilerden destek
alınarak sürecin daha sağlıklı bir şekilde geçirilmesi sağlanabilir. Psikiyatrist Dr. Cameron Sepah tarafından ilk defa ortaya atılarak popüler hale gelmiş olan "Dopamin "Detoksu" yaklaşımında; telefon bildirimleri, sosyal medya, oyun, alışveriş, fast food gibi dürtüsel davranışlar kısıtlanarak, kişide oluşan bağımlılığı azaltmak amaçlanır. Bunun için kişinin önceki durumunu adım adım bırakarak daha sade aktivitelerle gününü veya zamanını geçirmesi hedeflenir. Her ne kadar bilimsel bir tedavi yöntemi olduğu kanıtlanmamış olsa da bazı kişilerde kısa süreli faydalar sağlayabilen bu uygulama sonucunda; artan odaklanma, istenmeyen davranışların azalması ve aşırı uyarılmanın düşmesi gibi davranış değişiklikleri gözlemlenmiştir.[13] Asıl fayda, mutluluk hormonunu baskılamak veya dopamin detoksundan değil, dikkat dağıtan ve bağımlılık oluşturan her türlü alışkanlıklara kişinin bilinçli olarak ara vermesi sonucu elde edilir. İnsanların kendilerine anlamlı bir iş veya bir faaliyet alanı bularak, boş işlerden iradeli şekilde uzaklaşmaları, kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumalarını sağlar. Bu sayede sosyal medya ortamlarından, kaygı üreten internet platformlarından ve uzun ekran sürelerinden uzaklaşmak, daha sağlıklı bir yaşamı destekler.
Beynimiz, yaratılış süreciyle doğaya ve gerçek hayattaki uyarıcılara sürekli tepki vermeye hazırlanmışken, günümüzde devamlı olarak dijital sinyallerle bombardımana tutuluyor. Bu durum, maalesef düşüncelerin dağınık olduğu, görevlerin tamamlanamadığı ve zihinsel yorgunluğun sürekli hissedildiği bir tabloya yol açıyor. Çözüm ise dikkatin ve odaklanmanın bir beceri olduğunu fark etmek ve küçük ama bilinçli alışkanlıklarla bu beceriyi yeniden kazanmaktır. Örneğin, çalışırken telefonu başka bir odada bırakmak, günlük olarak kısa aralıklara 10-15 dakikalık sessiz zaman ayırmak, bir işi bitirmeden diğerine geçmemek, yürürken kulaklık kullanmamak ve sohbet sırasında karşımızdakine tam dikkat vermek gibi uygulamalar zihni tekrar odaklanmaya alıştırır. Böylece buna benzer küçük alışkanlıklar sayesinde hayatın derinliği, tek bir işe odaklanmanın ve anı yaşamanın keyfi yeniden keşfedilmiş olur.[14]

Günlük dijital cihaz kullanım süresinin artması dijital bağımlılık düzeyini yükselteceğinden sınırlanması kesinlikle elzemdir. Teknoloji çağında dijital bağımlılığın özellikle gençlerde yaygın olduğu unutulmamalıdır. Özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde önlem alınmadığı takdirde toplumda kişilik bozuklukları riski ve ahlaki sorunların artacağı bilinmelidir. Bu nedenle öğrencilerin dijital araçları kontrollü ve yalnızca ihtiyaç duydukları durumlarda kullanmaları, yüz yüze iletişimi ve ortak deneyimleri teşvik eden ortamlara yönlendirilmeleri sağlanmalıdır. Teknoloji bağımlılığı konusunda farkındalık eğitimleriyle kişisel koruma stratejilerinin öğretilmesi her yaş seviyesi için büyük önem taşır. Alıancak önlemler sayesinde teknoloji ve dijital bağımlılığın olası zararları azaltılabilir ve bireyler psikolojik sağlamlıklarını koruyarak en az düzeyde hasarla süreci atlatmış olur.[15]
Sonuç olarak, dijital bağımlılık ve sosyal medya kullanımı, bireylerin bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimini çok boyutlu olarak etkilemektedir. Anlık geri bildirimlerle tetiklenen haz ve istek döngüleri, gençleri sürekli çevrimiçi kalmaya yönlendirirken, uzun vadede dikkat, odaklanma, karar verme ve yürütücü işlevlerde zayıflamaya yol açmaktadır. Özellikle çocuklar ve ergenler, henüz gelişmekte olan dürtü kontrol ve özdenetim becerileri nedeniyle dijital uyarılara karşı daha savunmasızdır. Ebeveynlerin dijital araç kullanımı, ev ortamındaki denetim düzeyi ve toplumsal normlar, gençlerin bağımlılık riskini doğrudan etkilemektedir. Algoritmaların içerik yönlendirmesi ve platform farklılıkları, bireylerin bilgi edinme, eleştirel düşünme ve üretme kapasitelerini şekillendirmekte, dolayısıyla dijital bağımlılığın etkilerini artırabilmektedir. Bu bağlamda, psikolojik sağlamlığın güçlendirilmesi, dijital bağımlılığa karşı önemli bir koruyucu faktör olarak öne çıkmaktadır. Eğitim programları, farkındalık çalışmaları ve bilinçli dijital kullanım alışkanlıklarının kazandırılması, gençlerin sağlıklı bir dijital yaşam sürmeleri açısından kritik öneme sahiptir. Gelecekte teknolojinin sunduğu fırsatlarla birlikte ortaya çıkabilecek riskleri minimize etmek ve dijital araçların olumsuz etkilerini sınırlamak için aile, okul ve toplum düzeyinde bütüncül ve önleyici stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Psikolojik sağlamlığın artırılması, bilinçli dijital kullanım alışkanlıklarının kazandırılması bağımlılık riskinin azaltılması için aile, okul ve toplum düzeyinde bütüncül önlemler geliştirilerek, acilen dijital araçları sağlıklı ve kontrollü şekilde kullanma eylemleri hazırlanmalıdır. Aksi halde yarınlar düşünmekten aciz, duygusuz hissiz, anlık hazlara odaklanmış insan topluluklarından oluşan yığınlar haline gelecektir. Korkarım bu hızla devam ederse eleştirel düşünme, empati ve derin bağ kurma özelliklerini yitirmiş, kontrolsüz dijital bağımlılığın gölgesinde bir nesil yetişecektir.
Kadir PANCAR
27/11/2025
KAYNAKÇA:
[1]Bilge, Y., Baydili, K. N., & Göktaş, S. Ş. (2020). Sosyal medya bağımlılığını yordamada anksiyete, stres ve günlük sosyal medya kullanımı: Meslek yüksekokulu örneği. Bağımlılık Dergisi – Journal of Dependence, 21(3), 223–235.
[2]Gülcan, S., & Abdüsselam, M. S. (2021). Yetişkinlerde internet kullanımında ve bu süreçte oluşan eğilimlerin incelenmesi. Yeni Medya Elektronik Dergisi, 5(2), 186–193.
[3]Schmidt, Tara. (2024). Five things to know about “popcorn brain”. Mayo Clinic. https://mcpress.mayoclinic.org/mental-health/5-things-to-know-about-popcorn-brain/
[4]Turp, Şilan. (07/06/2025). Sosyal medyada yaygınlaşan kısa içerikler "bilişsel sabrı" öğrenmeye engel oluyor. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/gundem/sosyal-medyada-yayginlasan-kisa-icerikler-bilissel-sabri-ogrenmeye-engel-oluyor/3590991
[5]Uzel, E. B. (2021). Sosyal medya haz ve bağımlılık. https://www.acikbeyin.com/sosyal-medya-haz-ve-bagimlilik/
[6]Atak, F. (2020). 10-14 yaş arasındaki çocukların dijital oyun bağımlılığı ile sosyal becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı).
[7]Yalçın, Ö., & Karaçetin, G. (t.y.). İnternet bağımlılığı ve diğer teknolojik bağımlılıklar. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kliniği. https://www.guvenliweb.org.tr/dosya/mm1H8.pdf
[8]Pettman, D. (2018). Sonsuz dikkat dağınıklığı: Gündelik yaşamda sosyal medyaya odaklanmak (Y. Çetin, Çev.). Sel.
[9]Hegem Yayınları. (2018). Sanal alem ve medya şiddeti. Samsun: Hegem Yayınları. https://oka.gov.tr/assets/upload/dosyalar/siddet-olgusuna-cok-disiplinli-yaklasimlar-yayini.pdf
[10]Synaptic pruning, variations and potantial role in schizophrenia, Wikipedia. (2025, November). https://en.wikipedia.org/wiki/Synaptic_pruning
[11]Yıldırar, D. (2025). Dijital bağımlılık ve beyin. https://blog.metu.edu.tr/e242422/dijital-bagimlilik-ve-beyin/
[12]Memorial Tıbbi Yayın Kurulu. (14/04/2023). Dopamin detoksu nasıl yapılır? https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dopamin-nedir-ne-ise-yarar-dopamin-detoksu
[13]Safai, Y., & Todd, L. (2025, April). What to know about a dopamine detox. Medical News Today. https://www.medicalnewstoday.com/articles/dopamine-detox#what-it-is
[14]Kaur, S. (2025, November 15). Crisis of attention: Why modern life is making it hard to focus. Deccan Chronicle. https://www.deccanchronicle.com/lifestyle/the-crisis-of-attention-why-modern-life-is-making-it-hard-to-focus-1917305
[15]Öğüt, N., & Karakoç, E. (2024). Dijital bağımlılık ve psikolojik sağlamlık arasındaki ilişki. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi (46 - Yapay Zekâ ve İletişim), 1–18. https://doi.org/10.31123/akil.1537615
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...
"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”
“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."
Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh
KADİR PANCAR