562- Cenaze
namazının asıl rüknü olan tekbirler, anlatıldığı gibi, üçtür. İlk tekbirle
beraber hepsi dört tekbir etmiş olur. İmam bir beşinci tekbir daha alacak olsa,
cemaat buna uymaz.
563- Cenaze namazında cemaatın bulunması şart
değildir. Yalnız bir erkeğin veya yalnız bir kadının cenaze namazını kılması ile
de bu farz yerine getirilmiş olur. Cenaze namazı cemaatla kılındığı zaman imam
olmaya en çok hak sahibi bulunan, en geniş yetkiye sahib idarecilerdir.
Bunlardan sonra cuma namazını kıldıran imam gelir. Sonra iyi bir hal sahibi
bulunan mahalle veya kabile imamıdır. Daha sonra da ölünün veraset sırasına göre
velisi bulunanlardır.
564- Bir veli, namaz kılma sırası kendisine
gelmişse, başkalarına namaz kıldırma iznini verebilir. Derecesi önde
olmayanlardan başkası velinin izni olmadıkça namaz kıldıramaz. Eğer kıldıracak
olsa, veli de yeniden namaz kılar ve başka bir cemaata da kıldırabilir. Fakat
başkası yeniden kıldıramaz ve dereceleri eşit olan velilerden biri kıldırınca
veya kıldırmasına izin verince, diğerlerinin artık kıldırmaya yetkileri kalmaz.
Çünkü velayet hakkı, her birine tam ve eşit olarak ayrı ayrı sabit
olmuştur.
Ölen bir kadının velisi bulunmazsa, namazı kıldırmaya kocası,
sonra komşuları hak sahibidirler. İmamı Azam'dan bir rivayete ve Ebû Yusuf'un
görüşüne göre, ölünün namazını kıldırmak görevinde, velisi herkesden önce
gelir.
(İmam Şafiî'nin görüşü de, İmam Ebû Yusuf'un görüşü
gibidir.)
565- Bir ölünün namazını yalnız kadınlar kılacak olsalar, bu
caiz olur ve farz yerine gelmiş olur. Kadınların cemaat halinde cenaze
namazını kılmaları da caizdir, fakat teker teker kılmaları müstahabdır.
566- Birkaç cenaze bir araya gelse, bunların ayrı ayrı namazlarını kılmak daha
iyidir. Hangisi önce getirilmişse, onun namazı önce kılınır. Hep beraber
getirilmişlerse, en faziletlisi öne alınır. Bununla beraber hepsine bir namaz da
yetişir. Böyle topluca namazları kılınınca, imamın önünde erkek ölü
bulundurulur. Diğer ölüler de saf halinde veya birbiri hizasında göğüsleri imama
karşı olarak sıraya konurlar. Şöyle ki: imama karşı önce erkekler, sonra erkek
çocuklar, sonra kadınlar ve daha sonra da kız çocukları konur.
567- İmam,
ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat da hiç olmazsa üç saf bağlar. Cenaze
namazında safların en faziletlisi en arkada olanıdır.
568- Cenaze
musalla'ya (namaz için hazırlanan yere) baş tarafı imamın soluna gelecek şekilde
konulmuş olursa namaz caiz ise de, günah işlenmiş olur.
569- Cenaze
namazına başlandıktan sonra gelip cemaata katılan kimse, hemen tekbir alır,
noksan kalan tekbirlerini de dua okumaksızın birbiri peşinden alır, böylece
cenaze musalladan kaldırılmadan tekbirlerini tamamlayıp selam verir.
Yine, imamın dördüncü tekbirinden sonra cemaata katılan kimse, hemen tekbir
alarak imama uyar, imamın selamından sonra da üç tekbiri kaza eder. Fetva bu
şekildedir. Diğer bir görüşe göre, imamın alacağı tekbir beklenir, imam tekbir
almadıkça cemaata katılmak olmaz.
570- Şiddetli yağmur gibi bir özür
bulunmadıkça cenazeyi cami içine alarak namazını orada kılmak tenzihen
mekruhtur. Cenaze mescidin ön tarafına konularak imam ile cemaatın bir kısmı
cenaze ile beraber, bir kısmı da mescid içinde durur, saflar da bitişik olursa,
kılınacak namaz mekruh olmaz. Birçok büyük camilerde de adet bu şekildedir.
Bundan Mescîd-i Haram müstesnadır. Onun içinde her türlü namaz kılınır. Cenaze
namazını kabristanda kılmak da uygun görülmemektedir.
571- Cenaze
namazında kadınlar erkeklerin arkasında saf bağlar, çünkü kadınlar için safların
en hayırlısı, en geride bulunan saftır. Bununla beraber bir kadın erkeğin
yanında durarak cenaze namazını kılsalar, namazları bozulmaz. Çünkü bu namaz
mutlak (rûku ve secdeli) bir namaz değildir.
572- Kıble yönü araştırılıp
ona göre namaz kılındıktan sonra, hataya düşüldüğü anlaşılırsa, namaz iade
edilir. Fakat cemaatın abdestsiz bulunduğu anlaşılırsa, namaz iade edilmez;
çünkü imamın namazı sahih olunca, bununla cenaze, namazının farziyeti yerine
gelmiş olur.
573- Güneşin doğması, batması ve zeval yaklaşması
vakitlerinde cenaze namazı kılmak mekruhtur. Bununla beraber bu vakitlerde
kılsalar, iade gerekmez. Bu vakitlerde cenazeyi gömmek mekruh değildir.
574- Huzurda bulunmayan (gaib) bir ölü üzerine namaz kılmak caiz değildir. Çünkü
kıble yönünden sapma hali olur. Doğu tarafında bir ölü olsa, namaza kıbleye
doğru durulunca, ölü arkada veya solda kalır. Ölüye doğru dönülünce de kıbleden
sapılmış olur.
(Malikîlere göre de ölünün huzurda bulunması şarttır.
Fakat Şafiîlere göre, gaib üzerine de namaz kılınabilir. Çünkü Peygamber
Efendimiz Necaşî'nin cenaze namazını bu şekilde kılmıştır. Buna cevab olarak
deniliyor ki, bu Peygamber Efendimize mahsus bir iştir. Onun için bazı özel
hallerin bulunması mümkün olan şeylerdir. Hanbelîlere göre de, aradan bir aydan
fazla geçmemiş olunca gaib üzerine cenaze namazı kılınabilir.)
575-
Namazı kılınmayarak gömülen ve üzerine toprak atılmış bulunan, bir cenazenin
henüz dağılmamış olduğuna dair kuvvetli bir kanaat varsa, ölünün hakkını ödemek
için kabri üzerine namazı kılınır. Yıkanmadan gömülmüş olsa da, yine böyle
yapılır. Fakat çürüyüp dağıldığına dair kuvvetli bir zan varsa, artık namazı
kılınmaz. Çürüyüp çürümemek üzerinde kuvvetli olan görüş esas alınır.
(Cenaze namazının farziyeti icma ile sabittir. Bu icmâ'nın delili de: "Ve
salli aleyhim = Müslüman cenazeler üzerine namaz kıl' ayeti kerimesi ile
Hazret-i Peygamberin uygulamasıdır. Malikî fıkıh alimlerinden Aliyyü'l-Adevî,
haşiyesinde diyor ki: Cenaze namazının Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi, meşru
kılındığı üzerinde bazı fıkıh alimlerinin tereddüdü vardır. Bazı hadis-i
şeriflerin zahirine bakılırsa, Medine-i Münevvere'de meşru kılındığı
anlaşılmaktadır. Resulü Ekremin Medine-i Münevvere'de Bera ibni Ma'rur'un
kabrini ziyaret ederek üzerine ilk cenaze namazını kılmış olduğu rivayet
edilmektedir.)
576- Diri olarak doğduğu bilinen veya bedeninin çoğu diri
olarak çıkan bir çocuk yıkanıp namazı kılınır. Böyle olmayınca, yalnız yıkanır,
üzerine namaz kılınmaz.
577- Bir ölü yıkanmadan veya unutularak yalnız
bir organı yıkanmadan kefene sarılacak olsa, kefen açılır ve yıkanması
tamamlanır. Üzerine namaz kılınmış idi ise, namaz iade edilir. Kabre konulup da
üzerine henüz toprak atılmamış olduğu takdirde de hüküm böyledir. Fakat toprak
atılmış bulunursa, artık kabirden çıkarılması haramdır. Yıkanma işi üzerinden
düşer. Yalnız kabri üzerine tekrar namazı kılınır. Benimsenen görüş budur.
Kefensiz olarak kabre konulduğu zaman da, artık kabri açılmaz.
578-
İntihar eden (kendini öldüren) üzerine namaz kılınır. İmam Ebû Yusuf'a göre,
intihar hata ile veya şiddetli bir ağrıdan dolayı olmadıkça, intihar edenin
namazı kılınmaz.579- Anasını veya babasını haksız olarak kasden öldüren
kimsenin namazı kılınmaz.
580- Savaş halinde öldürülen eşkiya ve yol
kesiciler yıkanmaz ve üzerlerine namaz kılınmaz. Fakat ortadan kaldırıldıktan
sonra öldürüldükleri takdirde yıkanır ve üzerlerine namaz kılınır. Recim (taşla
öldürülme cezası) ile veya kısas yolu ile öldürülenlerin de cenazeleri yıkanır
ve üzerlerine namaz kılınır.
581- İrtidat ettiğinden (İslâm'dan
çıktığından) dolayı öldürülen bir kimsenin cenaze namazı kılınamayacağı gibi,
cesedi de ne İslâm mezarlığına ve ne de döndüğü millet mezarlığına gömülür. Boş
bir arazide kazılacak bir çukura gömülür.
582- Bir müslümanın nikahında
bulunan ehl-i kitabdan bir kadın, gebe olduğu halde ölse namazı kılınmaz; bunda
icma vardır. Kabrine gelince, onun için ayrıca bir mezar yapmak ihtiyattır. Bir
görüşe göre de, çocuğa uyularak İslam mezarlığına gömülür. Diğer bir görüşe göre
de, çocuk henüz ondan bir cüz bulunduğu için, ana çocuğa bağlı olmadığından
kendi milletine ait bir mezarlığa gömülür.
583- Müslümanlarla müslüman
olmayanların cenazeleri birbirine karışık bir halde bulunsa, bakılır: Eğer
müslümanlara mahsus bir işaret ve belirti varsa ona göre işlem yapılır. Bir
alamet bulunmadığı taktirde, hepsi yıkanır ve müslümanlara niyet edilerek
hepsinin üzerine namaz kılınır. Fakat gayri müslimler çok bulunursa, yalnız
yıkanırlar, hiç birinin üzerine namaz kılınmaz. Çünkü çoğunlukta tüm hükmü
vardır. Sayıları eşit olduğu zaman bir görüşe göre üzerlerine namaz kılınır,
diğer bir görüşe göre kılınmaz. Gömülmeleri işine gelince, bu da ihtilaflıdır.
Bir rivayete göre bunlar ayrı bir mezarlığa gömülürler. Kabirleri yükseltilemez,
düz yapılır.
584- Kimliği bilinmeyen bir kimse, İslâm yurdunda öldürülmüş
bir halde bulunsa, bakılır: Eğer üzerinde bir nişan varsa ona göre işlem
yapılır. Nişan yoksa, sahih olan bir görüşe göre, İslâm yurduna bağlı kalınarak
yıkanıp üzerine namaz kılınır. Böylece İslâm ülkesi sayılmayan yerde ölü olarak
bulunan kimse de, müslüman olduğuna dair bir nişanı olmayınca, bulunduğu yere
bağlı kılınarak gayri müslim sayılır.
585- Cenaze namazını kıldıracak
imamın, buluğa ermiş ve akıl sahibi olması şarttır. Diğer namazları bozan
şeyler, cenaze namazını da bozar.
586- Ölünün alnına veya sargısına veya
kefenine, kendisinin iman üzere, ezeli ahd üzerinde sabit olduğuna dair
"Ahidname" denilen bazı mukaddes kelimeler yazılması takdirinde Yüce Allah'ın
mağfiretine kavuşulacağı umulur, denilmiştir. Fakat kelime-i tevhid gibi mübarek
kelimelerin mezar içinde kalıp zamanla çiğnenmesi veya cenazeden akacak sıvılar
içinde kalması düşüncesi ile yapılması benimsenmemektedir.
Ölü
yıkandıktan sonra, kefenlenmeden önce alnına mürekkeble değil de, yalnız şehadet
parmağı ile: "Bismillahirrahmanirrahîm" ve göğsü üzerine de: "La ilâhe
illallah" yazılması daha uygun görülmüştür.
587- Cenazeyi teşyi'
etmek (arkasından mezara kadar takip etmek) sünnettir. Bunda büyük sevab vardır.
Öyle ki, akraba veya komşulardan veya iyi halleri bilinmiş zatlardan olan bir
cenazeyi takip etmek, nafile ibadetten daha faziletlidir; değilse nafileler daha
faziletlidir.
588- Hazırlanmış olan cenazeleri bir an önce götürüp
kabirlerine gömmek iyidir. Cuma günü sabahleyin hazırlanmış olan bir cenazeyi,
cemaati çok olsun diye cuma namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Ancak cuma
namazının kaçırılması korkusu ile yapılabilir. Bayram namazı vaktinde
hazırlanmış olan bir cenazenin namazı da, bayram namazından sonra hutbeden önce
kılınır.
589- Cenazenin taşınmasında sünnet olan, dört kimsenin dört
taraftan onu yüklenmesidir. Her tarafından on adım kadar yüklenmek müstahabdır
ki, hepsi kırk adım eder. Bunun büyük sevabı vardır. Şöyle ki: Bir müslüman
cenazeyi önce ön tarafından sağ omuzuna, sonra ayak tarafından sağ omuzuna alır.
Sonra ön tarafından sol omuzuna, daha sonra da ayak tarafından sol omuzuna
yüklenir. Böylece her birinde on adım yürür. Uygun olan budur.
590-
Cenazeleri omuzlarda taşıyarak kabirlerine kadar götürmek, onların haklarında
gösterilen en büyük hürmet ve saygı nişanıdır. Böyle bir hareket, insanlığın
şeref ve kıymetini gösteren bir davranıştır. Bir insanı eşya taşır gibi, ahiret
evinin kapısına kadar götürmek, insanın duyarlı kalbini incitebilir. Bunun için
bir zaruret olmadıkça, cenazeyi arkaya almak veya hayvan ve arabaya yüklemek
mekruhtur. Cenaze sarsıntı verilmeksizin omuzlar üzerinde çabukça taşınmalıdır.
Çocuk olan bir cenazenin de, el üstünde götürülmesi, hayvan üzerine
yükletilmesinden daha iyidir. Çocuk cenazesini tek bir kişinin yaya veya binitli
olarak eli üzerinde götürmesinde bir sakınca yoktur.
591- Cenazeyi takip
edenler, cenazenin arkasından yürümelidir. Faziletli olan budur. Bununla beraber
önünden yürümekte de kerahet yoktur. Cenazeyi yaya olarak takip etmek, binitli
olarak takip etmekden daha faziletlidir. Binitli olan, cemaata eziyet vermemek
için arkadan yürür. Çok ilerden de yürüyebilir.
592- Cenazeyi takip
edenler, hayatın sonunu düşünmeli, tevazu içinde bulunmalıdırlar. Uygun olan
budur. Bunların gülüp konuşmaları, dünya laflarına dalmaları doğru olmaz. Öyle
ki, zikir etmek veya Kur'an okumakla sesi yükseltmek bile tahrimen
mekruhtur.
593- Cenazeleri buhur kokuları, gürültü ve iniltilerle takip
(teşyi) etmek mekruhtur. Cenazeyi takip edenler, bu gibi şeyleri
engellemelidirler. Ancak bunu yapamazlarsa geri de dönmezler.
(Hanbelilere göre, cenaze ile beraber hoş olmayan bir şey bulunur da, takip eden
kimse bunu engellemekten aciz kalırsa, böyle bir cenazeyi takip etmesi haram
olur. Çünkü bunda, günahı kabullenme vardır.)
594- Cenaze için göz
yaşları dökerek ağlamakta ve kalben üzülerek kederlenmekte bir sakınca yoktur.
Yeter ki, yersiz sözler söylenmesin. Cenaze için yüksek sesle ağlamak, yaka
yırtmak, yüz tırmalamak, saç yolmak, dizlere vurmak gibi şeyler haramdır.
Allah'ın takdirinde isyandır.
Bir ölü, aile ve akrabasının ağlamalarından
dolayı kabrinde azab çekmez. Fakat onlara vasiyet etmişse çeker.
595-
Cenazeyi takip edenler, onun namazı kılınmadan geri dönmemelidirler. Dönmek
ihtiyacı olursa, cenaze sahibinin izni alınmalıdır. İyi hareket budur. Hele cenazeyi takip eden müslümanlardan bir kısmı cenaze namazını kılarken,
diğer bir kısmının seyirci kalması kadar acınacak ve garibsenecek bir davranış
olamaz.
596- Cenaze için ayağa kalkmak, başka milletlere kendini
benzetmek hükmünde olduğundan mekruhtur, yasaktır. Bir engel yoksa, ayağa kalkıp
cenazeyi takip etmelidir. Kabirlerine götürülen cenazelere el kaldırıp selam
vermek de hiç bir esasa bağlı değildir.
597- Kadınların cenazeleri takip
etmeleri tahrimen mekruhtur. Bundan dolayı sevaba değil, günaha girmiş
olurlar.
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...