Ousmane Sembène, kimilerine göre şöyle bir anı ile hatırlanmaktadır. Bu hatıranın doğruluğu tam net olmamakla birlikte, tamamen kurgu bile olsa burada yazılan sözler son derece değerlidir. Ousmane Sembéne, bu konuşmayı yaptı mı bilinmez ama Afrika uyanışını sembolize etmesi açısından böyle bir olayın kurgulanması, böyle bir metnin birileri tarafından yazılıp Ousmane Sembéne adına ithaf edilmesi bile emperyalizme karşı mücadele azmi açısından önemli olmuştur. Bu konuşma metninin gerçekten yaşanmış bir olaya mı dayandığını yoksa kurgudan mı ibaret olduğunu bilmiyorum. Aynı şekilde, metni kimin yazdığı ya da basında nasıl bu kadar yankı bulduğu tam bir muammadır. Ancak tüm belirsizliklere rağmen, konuşmada geçen sözlerin İngiliz sömürgeciliğine karşı yükselen bir itiraz, bir başkaldırı niteliği taşıdığı açıktır. İşte tam da bu niyetle, okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer bir yazıdır: Konuşma metni şu şekilde başlıyor ve devam ediyor:Ousmane Sembène, 1 Ocak veya 8 Ocak 1923’te Senegal’in Ziguinchor kentinde doğmuş bir Senegalli film yönetmeni, yapımcısı, senarist, oyuncu ve yazardır. Afrika sinemasının gelişiminde öncü olarak görülür. Serer kökenli bir aileden gelmiş olup yerel kültürle iç içe büyümüştür. Wolofça ana dili olsa da Fransızca da öğrenmiş, genç yaşta Dakar’da çeşitli işlerde çalışmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Senegal Tirailleurs birliğinde görev yapmış, sonra memleketine dönmüştür. 1947’deki büyük demiryolu grevine katılmış ve daha sonra "Tanrı’nın Odun Parçaları" (Les Bouts de Bois de Dieu) romanını bu grevden esinlenerek yazmıştır. 1947 sonunda kaçak olarak Fransa’ya gidip Marsilya rıhtımlarında çalışmış, sendika hareketlerine katılmış ve "Le Docker Noir" romanını burada yazmıştır. 1950’lerde ve 1960’larda toplumsal gerçekçi romanlar yazmış; "O Pays, mon beau peuple!, Les Bouts de Bois de Dieu, Voltaïque ve Xala" gibi eserlerle ün kazanmıştır. 1960’lardan itibaren "Borom Sarret (1963), La Noire de (1966), Mandabi (1968), Xala (1975), Ceddo (1977), Camp de Thiaroye (1987), Guelwaar (1992) ve Moolaadé (2004) gibi önemli filmler çekmiştir. Filmlerinde sömürgecilik, din, yeni Afrika burjuvazisinin eleştirisi ve Afrikalı kadınların gücü gibi temaları işlemiştir. Birçok uluslararası festivalde ödüller almış ve zaman zaman sansürle karşılaşmıştır. Ousmane Sembène, 9 Haziran 2007’de Dakar’da 84 yaşında ölmüştür.

İngilizlerin dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkâr köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler.
İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece kavga vardı. İngilizlerin kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı; evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hem de sadece kendi kardeşleriyle savaşan, dünyayı İngiliz dilinden ve İncil’den ibaret sanan vahşi savaşçılar.
Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler.
Kendilerini temizlemek için sanatçılarına fikir adamlarına; sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler. Her gelen gemiden; kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulüm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bugün gelenlerde aynı sistemle hala işgale devam etmekteler.
Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz.
Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisiyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz.
Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi red ediyoruz.
Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz.
Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrikalı insanlar olarak doğduğumuzu ve Afrikalı ölmek için de Bütün Avrupa’yı topraklarımızdan kovuyoruz.
Birbirimizi öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı, Felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını, Hukuk adına yaptığınız bütün şövenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır.
Siz kabul etmesiniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur.
İnsan onurlu doğar. Ve hiçbir insanın kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur. "
***"Konuşma metninin varlığı hakkında pek çok iddia ortaya atılmış, hatta metnin ve olayın gerçek olmadığı öne sürülmüştür. Metin cümleleri kurgu olsa bile, İngiliz sömürgeciliğini temize çıkarmak amacıyla yaşanmış binlerce olayın gerçekliğine gölge düşürmek için yazılanlar İngiliz piyonları tarafından yalanlanmaya veya itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu ve benzeri metinler, İngilizlerin siyaseti ve sömürge anlayışını net bir şekilde aktarması açısından oldukça anlamlıdır.






0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...
"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”
“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."
Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh
KADİR PANCAR