Etiketler :
gezi rehberi
gezi rotası
makalem
Yaz sıcağından bir Ağustos gününde, Eskişehir'den Afyon'a doğru yolculuk yaparken, kuru kuruya anayolu takip ederek bir seyahatin sıkıcı olacağı düşüncesinden hareketle iyi bir gezi rotası planladık. Bunun için klasik yolu fazla uzatmadan hemen hemen aynı km'lik mesafeler içinde yeni bir güzergah içinde gezerek gitmeyi tercih ettik. Bu nedenle güzergahta daha önceden görmediğimiz yol üstünde ulaşılabilecek Frigya yapılarını ziyaret etmek amacıyla yeni bir yol planlamasını oluşturduk. Sabah güneş ışıkları kendini gösterirken saat 08:00 gibi biraz yorucu olacak yolculuğumuza başladık.
Frigya; Balkan topraklarından Anadolu"ya göç ederek Sakarya ile Menderes Nehirleri arasına yerleşmiş, MÖ 12. - MÖ 7. yüzyıllar arasında çoğunlukla Orta Anadolu'nun batısında hüküm sürdüğü bilinen eski medeniyettir. Frigya Vadisi de esasında çeşitli engebelere sahip büyük düzlük ovalardan oluşmuştur. Günümüzde Eskişehir - Afyon arasında kalan bölgede, Ankara, Kütahya, Isparta, Burdur, Konya gibi illeri de içine alan geniş bir coğrafyada yer almaktadır. Frigya'nın başkenti; Ankara yakınlarındaki ismini ilk kralları Gordios"tan alan Gordion şehridir. Frigler, Anadolu'da kendilerinden önce hüküm süren Hitit uygarlığı topraklarında yayılarak zamanla büyük gelişme göstermişlerdir. Frig yapıları, Hititlerin yanı sıra geçmiş Anadolu uygarlıklarından Urartu, Asur ve Eski Ege halklarının tecrübelerinden izler taşır. Frigyalıların kayalara oyarak yaptığı anıt mezarları, kale ve sur yapıları, ibadet mekanları, su sarnıçları, yürüyüş yolları gibi çok çeşitli yapıları, bu geniş bölgede çeşitli illerin sınırları arasında dağılım gösterir. Biz de yolumuzun üstündeki Frigya medeniyetine ait yapıların bazılarını gezmek hem de yol üstünde kalan diğer tarihi yapılara uğramak için bu şekilde bir gezi güzergahı planladık. Eskişehir-Çay arası Mahmudiye, Çifteler, Emirdağ,Çay güzergahından geçen normal ana yol ile yaklaşık 160 km'dir. Aşağıya eklediğimiz haritadan görülebileceği üzere, gittiğimiz güzergahın toplam uzunluğu; 190 km'dir. Eskişehir-Konya veya Afyon-Eskişehir gibi güzergahta yolculuk yapanlar bu farklı rotayı değerlendirebilir. Gezi rotamızda yer alan ana mekanlar şunlardır.
1) Seyyid Battal Gazi Külliyesi
2) Yazılıkaya Midas Anıtı
3) Han Yer Altı Şehri
4) Hüsrevpaşa Cami
5) Kemerkaya Yedikapı Yerleşim Yeri
6) Kırkgöz Köprüsü
7) Çay Taşhan
Güzergahımıza Eskişehir'in güzel ilçesi Seyitgazi'ye giderek başlıyoruz. Seyitgazi ilçesi, Eskişehir'in güneyinde, yaklaşık 45 km mesafede yer alan bir yerleşim yeridir. Seyitgazi ilçesi, ismini yiğit bir asker olduğu düşünülen ve asıl adının Abdullah veya Cafer olduğu belirtilen Battal Gazi'den alır. Battal Gazi'nin künyesi için Ebû Yahyâ, Ebû Hüseyin, Ebû Muhammed gibi farklı isimler kaydedilmiştir. Battal Gazi hakkındaki bilgiler, mesnevi tarzında yazılan, birbiririyle çelişkili beyitlere sahip çeşitli eserlerden alınmıştır. Battal Gazi'nin babası, Malatya Serdarı Hüseyin Gazi ve annesi peygamber soyundan gelen Saide Hatun'dur. Seyyid Battal Gazi’nin kabrini, I. Alaeddin Keykubat’ın annesi Ümmühan Hatun rüyasında görerek bulmuş ve bulunan bu mekana bir cami ve külliye yaptırmıştır.
Battal Gazi, Bizans’a karşı girişilen savaş ve gazalarda şehid olmuş, 8.yy'da yaşadığı tahmin edilen bir Emevî cengaveridir. Peygamber soyundan geldiği için "Seyyid", iri yapılı bir cüsseye sahip olduğu için "Battal", ve savaşlardaki yaralanmaları sebebiyle de "Gazi" olarak anılan Battal Gazi’nin türbesi de hemen caminin bitişiğinde yer almaktadır.
Battal Gazi Külliyesinde cami, türbeler, zikir ve çilehaneler, türbedar odası, aşevi, dergah, ekmek fırını, halife meydanı, mürid odaları, kırklar meclisi ve çeşme gibi yapılar vardır.
Osmanlı Sultanı Orhan Gazi zamanında, Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesi ile Seyyid Battal Gazi'nin türbesi ve etrafının düzenlenerek geliştirildiği rivayet edildiğinden, bu mekan; Bektaşiler açısından zamanla önemli bir yer haline gelmiştir.
Seyyid Battal Gazi Külliyesi, Seyitgazi ilçesinin çıkışına doğru yüksekçe bir tepeye konumlanmış, güzel bir mevkide; cami, türbe, zikir ve çilehaneler, türbedar odası, aşevi, dergah, ekmek fırını, halife meydanı, mürid odaları, kırklar meclisi ve çeşme gibi yapıların yer aldığı büyük bir külliyedir. Külliyeyi gezip, Seyyid Battal Gazi’nin kabrini ziyaret ettikten sonra bitişiğindeki camide iki rekat namaz kılarak yolumuza yaklaşık 30 km mesafedeki Yazılıkaya Midas Anıtına doğru devam ediyoruz.
Midas yolu üzerinde yer alan Şükranlı Köyü kaya mezarları, Doğanlı Kale, Deveboynu Kalesi ile Gerdekkaya Mezar anıtı'nı da seyehatte bir durak noktası olarak ekliyoruz.
Doğanlı Kale ve Deveboynu Kalesi, Seyitgazi ilçesinden yaklaşık 25 km uzaklıkta, Şükranlı köyüne 5 km mesafede, çevresine nazaran büyükçe bir tepenin üzerinde yer alır. Yolu, ince patika bir yoldan ibaret olup, yol ayrımında küçük ahşap bir tabela ile yön levhası vardır. Yön levhasından yaklaşık 500 metre içeride yer alır. Doğanlı Kale, doğan başına benzeyen bir yapı olup, kayalar oyularak üzerine basamaklar ve odalar inşa edilmiştir. Doğanlı kalenin hemen yanında deveye benzeyen Deveboynu Kalesi yer alır. Bu kalelerin gözetleme kulesi olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Mekanın yakınlarındaki yalak ve çeşmenin başına kadar arabayla giderek, sonrasında biraz yürümeyle kaleye ulaşabilirsiniz. Frigler, Roma ve Bizans tarafından kullanıldığı düşünülen kale; tüf kayalar oyularak 7 kat haline getirilmiş görkemli bir yapıdır.
Doğanlı kaleden sonra yaklaşık 3 km mesafedeki Çukurca mahallesinden içeriye doğru düz bir yoldan giderek, Gerdekkaya Mezar Anıtı'na ulaşıyoruz. Anıtın girişinin arkasında içinde mezarlar bulunan iki oda vardır ve bu mezarlar anıtın girişinde iki büyük sütunla süslenmiştir. Bazı mezarların üzerlerinde kemerler mevcuttur. Yerden oldukça yüksekte bulunan bu mezarlar, kaya içleri oyularak hazırlanmıştır. Bir merdiven yardımıyla ulaşılan mezarların, Roma zamanında da kullanıldığı tahmin edilmektedir. Anıt mezarın tavanında, sanki düz bir kalıptan çıkmış gibi kolon veya kiriş benzeri taşıyıcı yapıların olması, gerçekten görülmeye değerdir. Gerdekkaya Mezar Anıtının sütunlarının arasından köyün tarlaları kuşbakışı izlenebilmektedir. Bu kadar yüksek kayaların oyulmasıyla yapılan bu görkemli anıt mezarların içinde yatanların, zamanın muktedir kişilerinin kim olduğunu ve nasıl yaşadığını hiç bilmediğimiz halde, onlardan geriye kalan sadece bu taş parçalarını ibretle gözlemliyoruz. Burada biraz düşüncelere daldıktan sonra biz de akıbetimizin ne olacağını düşünerek, fani dünyadaki yolumuza devam ediyoruz.
Gerdekkaya anıtını geçtikten sonra Yazılıkaya Midas Anıtına doğru ilerliyoruz. Yazılı Kaya anıtına doğru giderken yol kenarında, Midas Yazılıkaya'daki büyük anıta benzer biçimde hazırlanan küçük bir anıt daha vardır. Ağaçların arasında zor bulunacak bir mevkide yer alan bu küçük anıt, dağ yüzeyi düzleştirilip üzerine çeşitli yazı ve figürler işlenmiştir. Hakim bir tepede, yol kenarından yaklaşık 100 m içeride ağaçların kapattığı bir bölgede yer almaktadır. Tabelası kırılmış halde, yolun hemen alt tarafında küçük yazılıkaya (Monument Areyastis) ismi ile yer almaktadır. Arabayla geçerken bu bölgede yavaşlarsanız, bu anıtı dağ tarafında görmeniz mümkün olur.
Küçük Yazılıkaya anıtını inceledikten sonra yolculuğu, Midas Yazılı Kaya Anıtı'na doğru sürdürüyoruz. Küçük anıt Areyastis'e yaklaşık 2 km mesafedeki Yazılı mahallesinde yer alan Midas anıtı, Frigyalılar'ın ünlü krallarından Midas'ın zamanında yapıldığı düşünülmektedir. Yaklaşık 2 metre yerden yüksekliğe sahip anıt, 17 metre boy ve 16,5 metre genişlikte büyükçe kare formunda bir yapıdır. Anıtın alt kısmında kapıya benzer bir giriş bulunmaktadır. Bu giriş kısmının pagan kültü için yapıldığı, dini figürler veya tapınma amacıyla konulduğu tahmin edilmektedir. Midas anıtı, doğuya bakacak şekilde yüksekçe bir kaya yontularak düz bir zemin üzerine yapılmıştır. Anıtın arka tarafında yürüyüş yolları, su sarnıcı, kaya mezarı, yapımı bitmemiş kuzey yönüne bakan bir başka anıt, çeşitli basamaklar, buz gibi bir su kaynağı mevcuttur.
Midas Anıtı'nın biraz uzağında kayaların içi oyularak hazırlanmış, çeşitli büyüklüklerde kaya mezarları mevcuttur. Kaya mezarlarının yanındaki dehlizlerin, yakınlardaki bir yer altı şehrine uzandığı tahmin edilmektedir. Midas Anıtı'nın üzerinde Frig yazı formatında çeşitli yazılar, dini sembol ve figürler ile Kral Midas'ın ismi geçmektedir. Frigya halkının dini tören ve merasimlerini bu bölgede yaptığı düşünülmektedir.
Yazılıkaya, yürüyüş yolları ve uzunca vadisi ile epeyce vakit geçirilebilecek güzel ve sakin bir yerleşim yeridir. Buradaki soğuk kaynak suyundan içtikten sonra epey bir vakit geçirdiğimizi anlıyoruz. Yazılıkaya durağından sonra yaklaşık 25 km mesafedeki Han yer altı yerleşimini görmek için yola çıkıyoruz. Yolu biraz zorlu olsa da köy ve dağların arasından asfaltlanmış bir güzergah eşliğinde Han/Eskişehir'e ulaşıyoruz. Han, 1963 yılında Afyon'un Emirdağ İlçesi'nden ayrılarak Eskişehir'in Çifteler İlçesi'ne bağlanmış, sonraları da 1967'de kasaba ve ardından 1990 tarihinde de ilçe statüsüne kavuşmuş küçük bir yerleşim yeridir.
Han yer altı şehri; ilçe merkezinde mahallelerin arasında, yol kenarında yer almaktadır. Yer veya yön levhası oldukça küçük olup, dikkat çekmeyecek seviyededir. Çevresinde, yanında ve üstünde mahalle sakinlerine ait ev ve yapıların olduğu yer altı şehri, oldukça bakımsız ve özensiz durumdadır. Yer altı şehri; doğal tüf kayaların oyularak, içine oda ve koridorlar yapılmasıyla oluşturulmuştur. İçindeki tünellerin bir su kanalına bağlantısı vardır. Yer altındaki odacıklar, kaya mezarları ve havalandırma delikleri ile büyükçe bir yerleşim yeri olduğu düşünülen bu mekanın yetersiz ışıklandırması sebebiyle çok az bir bölümü ziyarete açıktır. Yer altı şehrinin kimler tarafından ne amaçla yapıldığı tam bilinmediğinden sonradan yapılan tüm yorumlar (tahıl saklamak, halkın kendini düşmanlardan savunması, devrin krallarının baskı ve zulümlerden korunmak... gibi yorumlar) eksik kalmaktadır.
.
Han yer altı şehrinin 200 metre uzağında Hüsrevpaşa Camii ve Külliyesi görülmeye değer güzel bir eserdir. IV.Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından, 1631 yılında, bölgede harabe halde bulunan Bizans Kilisesi üzerine inşa edilmeye başlanan bu külliye; 1632-1638 yılları arasında Çiftelerli Osman Ağa tarafından tamamlanmıştır. Hüsrevpaşa'nın sadrazamlığa kadar uzanan parlak hayatı, Sadrazam Hafız Paşa'nın sarayda sipahilerin çıkardığı bir isyanla katladilmesinde dahli olduğu gerekçesiyle, padişah IV Murat’ın emriyle Tokat'ta idam edilmesiyle son bulmuştur. Bu zatın bu bölgede inşa ettirdiği cami, hamam, çeşme ve külliyeden geriye sadece bu cami kalmıştır. Hemen ilçe meydanının yanında bulunan cami, oldukça geniş bahçesi, büyük kubbeyi çevreleyen dört tane yarım kubbesi ile oldukça güzel ve ihtişamlı bir camidir.
Hüsrevpaşa Camisinin alt kısmında, meydana doğru camiden bağımsız tarihi bir çeşme daha vardır. Bu çeşmenin Hüsrevpaşa tarafından yaptırılan külliye'nin bir parçası olduğu tahmin edilmektedir. Aynı döneme ait tarihi çeşme, halen kullanılır durumdadır. Buz gibi suyundan içtikten sonra Emirdağ yol ayrımına dönerek, biraz dağlık ve virajlı bir yoldan ilerleyip Başara, Muratkoru, Gömü mahalleleri üzerinden Emirdağ ilçesine ulaşıyoruz.
Han-Emirdağ arasındaki bu yol bayağı bir dağlık, bazı kesimleri kısmen bozuk olmasına rağmen yöre halkı tarafından Afyon'a ulaşmak için sıklıkla tercih edilmektedir. Yaklaşık 40 km'lik bu yol; ıssız bir yol değil. Yol üzerinde çeşitli meralar ve köy yerleşimleri ile çeşmeler mevcuttur. Bu yolu kullanmak istemeyenler, nispeten daha düzgün yolu olan 35 km'lik Çifteler güzergahını tercih ediyorlar. Çifteler'e gelirseniz Sakarya nehrinin doğduğu kaynak suyun yer aldığı Çifteler mesire alanında dinlenebilirsiniz. Çifteler Piknik alanına giriş için eskiden ücret alınmıyordu şimdilerde taşıt başına ücretli olmuş. Daha önce bu Çifteler güzergahını kullandığım için ben diğer yol olan Emirdağ yolunu tercih ettim.
Emirdağ'da oyalanmadan yaklaşık 15 km mesafedeki Kemerkaya Yedikapı Yerleşim Alanı'na uğruyoruz. Kemerkaya Bölgesindeki Afyon dağ silsilesinde, yüksekçe bir tepede uzanan ve halk arasında “Yedi Kapılar” olarak bilinen bu yerleşim yeri, tüf kayalar oyularak yapılmıştır. Yakın zamanda (2001) ortaya çıkartılan bu yapı, yedi kapılı bir girişe sahip mağara şeklinde olup, doğal bir oluşum değildir. Etrafında çeşitli medeniyetlere ait seramik yapılar bulunmuştur. Yer altı şehrinin nerelere uzandığı, ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Kemerkaya yerleşim yerinin geçmiş bölge halkları tarafından, ibadet mekanı veya tahıl saklama ambarı amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Yedikapılar yerleşim yerinin, buraya yakın diğer antik kentlerle arasında tünellerle bağlantılı olduğu tahmin edilmektedir.
Emirdağ-Bolvadin güzergahında Zafer mahallesi sınırları içinde yer alan Yedikapılar yerleşim yerine ait bir yönlendirme tabelası maalesef yoktur. Yol ayrımında dağa doğru ince patika bir yoldan geçerek ulaşıyorsunuz. Diğer bir giriş için ise Bolvadin tarafından ulaşabilirsiniz. Kemerkaya köyünden biraz ilerde küçük bir Yedikapı tabelası eşliğinde, nispeten düzeltilmiş stabilize bir yoldan yerleşim yerine ulaşabiliyorsunuz. Mağara içi aydınlatması gibi bir şey yok. Mekana ait herhangi ayrıntılı bir bilgilendirme/yönlendirme yazısı ve yer altı şehrinin kazılarının devamına ait bir çalışma henüz yok. Şimdilik atıl durumda kalmasına rağmen oldukça havadar, sakin ve güzel bir mekan olması hasebiyle, Dere mevkinde yer alan Çeşme sapağındaki yol ayrımından dağ tarafına doğru, yaklaşık 1,5 km'lik bir zahmete katlanarak bu güzelliğe ulaşabilirsiniz. Dağın tümülüs yapısı gereği etrafında veya altında Yedikapılar mevkini içine alan bu geniş bölgede, herhangi bir kazı çalışması yapılırsa çok büyük bir yer altı şehriyle karşılaşacağımızı ümit ediyorum.
Kemerkaya Yerleşim yerinden çıktıktan sonra yolun hemen karşısında bir çeşme ve dinlenme alanı mevcuttur. Buraya Emirdağ tarafından geliyorsanız, Kemerkaya'ya dönmeden hemen kavşak üzerinde yolun sağında bir çeşme ve dinlenme alanı var. Çeşmesinden devamlı suyu akıyor. Güzel bir dinlenme mekanı olmuş, buraya da uğrayıp suyundan içebilirsiniz.
Bolvadin güzergahına doğru devam ederken, Bolvadin ilçe merkezinden yaklaşık 7 km mesafede, küçük sanayi mevkinden içeriye doğru girildiğinde, sanayiye yaklaşık 2 km uzaklıkta tarihi Kırkgöz köprüsü ile karşılaşırsınız. Zamanınız varsa bu muhteşem köprüyü görmeden geçmeyin. Kırkgöz köprüsü, 12. yy'da Bizans İmparatoru I. Manuil tarafından Akarçay Nehri üzerine yaptırılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de çeşitli onarımlardan geçen 400 metre uzunluğundaki köprünün günümüze 57 tane gözü ulaşmıştır. Köprünün yakınında Mimar Sinan tarafından yapılma bir namazgah mevcuttur. Epey uzun bir köprü olan Kırkgöz köprüsü'nün bazı yerleri toprak altında kalmış, bazı kısımları da deforme olmuş durumdadır.
Bolvadin'den sonra Afyon'un güzel ilçesi Çay'a gelerek gezi rotamızı burada sonlandırıyoruz. Çay'da tarihi saat kulesi ve çarşıları geziyoruz. Taşhan, restorasyon çalışmaları nedeniyle kapalı olduğundan, bu gezide yer almadı. Sadece dışından tarihi hamam ile birlikte Taşhan'ı gözlemlemekle yetiniyoruz. Akşam namazını burada eda edip, yemek molası ile bu muhteşem günü geziye doyarak sonlandırıyoruz. Güzergahı Konya-Eskişehir olanlar, kesinlikle bu gezi rotasını değerlendirebilir.
Oldukça yorucu bir gün olmasına rağmen her mekanda yeterince zaman ayırmayı başarabilmek, bizim açımızdan olumlu oldu. Özellikle Seyyid Battal Gazi Külliyesinde ve Yazılıkaya Midas Anıtında epey vakit harcadık. Diğer yerler, buralara nazaran daha hızlı geçildi. Sadece Yazılıkaya'ya gitmek yerine, bu yorucu güzergahı tercih ettiğimiz için biz pişman olmadık. Vakti olanlar, amacı gezmek ve ibret almak olanlara bu güzergahın iyi bir rota olacağı düşüncesindeyim. Buralarda daha gezilecek, ibret alınacak çok yer var, ancak biz sadece bu sayılanlarla yetindik. Kamp yapmayı sevenler, konaklamalı olarak geniş bir vakit ayırarak, Frigya vadisi turlarını yürüyerek veya bisiklet ile yapabilirler. Güzergahta konaklama imkanları, yemek mekanları, yönlendirme tabelaları, telefon çekim alanları ve ulaşım imkanları maalesef kısıtlı. Bu nedenle bölgeye gelmeden önce iyi bir araştırma yapmalı veya bir rehber eşliğinde gezmelisiniz.
Kadir PANCAR
02 Ağustos-2023
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...