Etiketler :
hadis şerif
ibadet
ilmihal
Kuran-ı Kerim
nefis terbiyesi
oruç
99-
Kasden yeyip içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Bu işlerin
bir kısmı yalnız kazayı ve bir kısmı da hem kaza, hem de keffareti gerektirir.
100- Unutarak bir şey yemek ve içmek veya cinsel
ilişkide bulunmak orucu bozmaz. Bu hususta farz, vacib ve nafile oruçlar
arasında bir fark yoktur. Çünkü unutma ve yanılma ile yapılan işler
bağışlanmıştır. (Malikîlere göre, bunların her biri ile farz olan oruç
bozulur, kazası gerekir. Çünkü orucun rüknü olan imsak kaybolmuştur.)
101- Yanılarak yemek yiyen bir oruçluya rastlanınca, bakılır: Eğer oruç tutmaya
güçlü görülüyorsa, ona oruçlu olduğunu hatırlatmamak, tercih edilen görüşe göre,
harama yakın mekruhtur. Fakat çok yaşlı ve zayıf kimse olunca, diğer ibadetleri
sağlam yapabilmesi için, ona hatırlatılmaz. Uykuya dalmış bir kimseyi, vakti
geçmeden namaz kılmak için uyandırmak da bir görevdir. Uyuyan özürlü sayılır;
fakat uyandırmayan özürlü sayılmayacağı için günah işlemiş olur.
102-
Uyku halinde bir şey yeyip içmek orucu bozar. Bu yanılma işi gibi
sayılmaz.
103- Oruçlu olduğu halde yemek yiyen kimseye: "Sen oruçlusun"
denildiği halde, hiç aldırış etmeyerek yemesine devam etse, sahih olan görüşe
göre, orucu bozulur ve ona kaza gerekir.
104- Hata yolu ile yeyip içmek
de orucu bozar. Bunun için, oruçlu olduğunu bildiği halde bir kimse, kasıd
olmaksızın hata ile bir şey yeyip içse, abdest alırken boğazından aşağı su kaçsa
veya ağzına yağmur ve kar daneleri düşüp midesine doğru gitse orucu bozulur ve
üzerine kaza gerekir. Fakat oruçlu olduğu hatırında yoksa, bunlardan dolayı
orucu bozulmaz.
105- Ağza su verip çalkaladıktan sonra ağızda kalan
yaşlığın tükrükle beraber yutulması orucu bozmaz. Yine insanın baş
kısmından burnuna inen akıntıyı kasden içeri çekip yutması da orucu
bozmaz.
106- Dişlerin arasından çıkan kan boğaza gidecek olsa, bakılır:
Eğer az olur da içeriye geçmezse, orucu bozmaz. Çünkü adet gereği bundan
korunmak mümkün değildir. Çok olmakla beraber çoğunluğu tükürük teşkil ediyorsa,
hüküm yine böyledir. Fakat çoğunluğu kan olur ve tadı duyurulur bir halde veya
kanla tükürük eşit bulunursa, yutulunca oruç bozulur. Çıkarılan diş için de bu
haller geçerlidir.
107- Ağızdan dışarı çeneye doğru iplik halinde sarkan
ve ağızdan kopup ayrılmayan ağız salyasını içeriye çekip yutmak da orucu bozmaz.
Çünkü bu halde henüz ağızdan çıkmamış sayılır. Bunun gibi, herhangi bir
sebeble ağızdan çıkıp yine ağıza girerek boğaza giden bir su ile de oruç
bozulmaz.
108- Kişinin konuşmakdan veya başka bir sebebden dolayı
tükrükle ıslanmış dudaklarını emmesi, orucunu bozmaz. Çünkü bunda bir zaruret
vardır.
109- Göz yaşı veya yüz teri ağıza girecek olsa, bakılır: Eğer bir
ve iki damla gibi az bir şey ise, orucu bozmaz. Çünkü bundan kaçınmak mümkün
değildir. Fakat tuzluluğu bütün ağız içinde duyulacak derecede fazla olup da
oruç hatırda iken yutulacak olsa, orucu bozar.
110- Yenilmesi
kasdedilmeyen ve kendisinden kaçınılması mümkün olmayan bir şeyin içeriye
gitmesi orucu bozmaz. Onun için, ilaç olarak ağrıyan dişe konulan karanfilin
tadı tükrükle boğaza kaçarsa, havada dağılan bir duman ve toz-topraktan,
öğütülen veya tokmakla döğülen şeylerden kalkan toz, orucu bozmaz. Uçan bir
sineğin boğaza kaçması da böyledir. Fakat dişe ilaç olarak konulan bir nesnenin
mesela karanfilin yutulması orucu bozar. Yine, oruçlu bulunduğunu
hatırladığı halde, kokladığı bir "Buhurun = Kokunun" dumanı içine gitse veya bir
sineği tutup yutsa, orucu bozulur. Böyle bozulan bir orucu kaza etmek
gerekir.
111- Renk veren bir iplik parçasını defalarca ağıza alıp
çıkarmak orucu bozmaz. Fakat oruçlu olduğunu hatırlayan kimse, ağzına aldığı
herhangi bir renkteki ipliğin tükrüğünü yutacak olsa, orucu bozulur.
112-
Dişlerin arasında kalmış olan bir yemek kırıntısı yutulsa, bakılır: Eğer az bir
şey ise, orucu bozmaz: fakat çok olursa bozar. Nohut tanesinden küçük olan şey
azdır, nohut danesi kadar olan şey de çoktur. Bu bir ölçüdür.
113-
Dişlerin arasında kalan susam veya buğday danesi gibi pek az bir şeyi yutmak
orucu bozmaz. Fakat böyle bir şey dışardan alınıp yutulsa, orucu bozar. Bu
halde, tercih edilen görüşe göre, keffaret de gerekir. Ancak böyle pek az bir
şey ağıza alınıp çiğnense oruca zarar vermez. Çünkü bu ağız içinde dağılır bir
zerre haline gelir. Ancak bunun tadı boğaza giderse oruç bozulur. Nohut
büyüklüğünden az olup dişler arasında kalan bir şey, ağızdan çıkarılıp sonra
yenirse orucu bozar. Ancak sahih olan görüşe göre keffaret gerekmez. Çünkü böyle
bir şeyi yemek, olağan dışı bir iştir.
114- Bir kusuntu, kendiliğinden
gelince bakılır: Eğer ağız dolusu olmayıp içeriye dönerse, ittifakla orucu
bozmaz. Fakat içeriye döndürülürse, İmam Muhammed'e göre orucu bozar. Çünkü
imsak kaybolmuştur, İmam Ebû Yusuf a göre bozmaz; çünkü bu az olduğu için
abdesti bozmadığı gibi, orucu da bozmaz. Fakat bu kusuntu ağız dolusu
olup kendi başına içeriye dönecek olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre orucu bozar. Çünkü
bu, taharete engeldir, İmam Muhammed'e göre bozmaz; çünkü imsak kasden
terkedilmiş değildir. Ancak böyle bir kusuntu kısmen veya tamamen sahibi
tarafından geriye çevrilirse, ittifakla orucu bozar.
115- Bir kusuntu,
sahibi tarafından kasden getirilince bakılır: Eğer ağız dolusu ise, ittifakla
orucu bozar. Çünkü bu hal, hem taharete, hem de imsake engeldir. Bu halde,
içeriye az çok bir şey dönüp gider. Bunun için orucun kazası gerekir. Fakat ağız
dolusundan az olup da kendi başına geri dönerse, İmam Muhammed'e göre, orucu
bozar. Çünkü bu imsake engeldir, İmam Ebû Yusuf'a göre bozmaz; çünkü az
olduğundan taharete engel değildir. Bu kusuntu, içeriye çevrildiği
takdirde, hem İmam Muhammed, hem de İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete göre, orucu
bozar, İmam Ebû Yusuf dan diğer bir rivayete göre ise, bozmaz.
116-
Yalnız yapışmak, öpmek ve oynamakla oruç bozulmayacağı gibi, yalnız bakmak ve
düşünmek sonucu olarak inzal olmakla da bozulmaz.
120- Oruçlu olan kimse, büyük abdest temizliği
yaparken, içeriye su geçmemesi için nefes alıp vermemelidir. Bu temizlik
üzerinde aşırı gidilir de, su hukne yerine kadar ulaşırsa, orucu bozar. Hukne
(lâvman için kullanılan) bir ilaçtır. Bunu kullanmaya "İhtikan" denir. Hukne
için kullanılan özel alete de "Mıhkane = Şırınga" denir. Bu şırınganın ucu,
aşağıdan (makaddan) nereye kadar yetişirse, oraya varacak kadar yapılacak bir
istinca orucu bozar. Böyle bir istinca da pek az yapılabilir. Zaten bunun
yapılması sağlığa zararlıdır.
121- İhtikan (şırınga yapmak), buruna ilaç
akıtmak, kulağa yağ damlatmak orucu bozar ve kazayı gerektirir. Fakat kulağa
giren su, orucu bozmadığı gibi, kulağa dökülen su da, tercih edilen görüşe göre
orucu bozmaz. Bunun gibi, üzerinde kulak kiri bulunan bir karıştırıcının kulağa
birkaç defa sokulup çıkarılması ile de oruç bozulmaz. (İmam Şafiîye göre
bozar.)
122- Erkeğin tenasül aletine damlatılan su veya yağ, mesaneye
kadar gitse bile, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. Fakat
mesaneye kadar gitmeyip de tenasül organı içinde kalırsa, ittifakla
bozmaz.
123- Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa
sokulması, oruç hatırlanması halinde olursa orucu bozar. Unutma halinde ise,
bozmaz. Kuru bir parmağın sokulması, her iki halde de orucu bozmaz.
124-
İnsanın derisinden içeriye sızan şeyler orucu bozmaz. Bunun için vücuda sürülen
bir yağ veya yıkanılıp içeriye soğukluğu geçen bir su, orucu bozmaz. Yine, göze dökülen bir ilaç orucu bozmaz, boğazda duyulsa bile... Göze sürülen
bir sürme de böyledir, izi ve rengi tükürükte görülse de... Çünkü bunların öyle
içeriye geçmesi derideki emişlerledir.
125- Oruçlunun kendi işi olarak
ağzından başka, vücudunun herhangi bir kısmından içine tamamen sokulup kaybolan
veya başkası tarafından sokulup vücuda yarar sağlayan herhangi bir şey orucu
bozar. Bu hususta içeriye giden şeye bakılır, gittiği yola bakılmaz. Bundan
dolayı bir kimsenin başkası tarafından herhangi bir uzvuna saplanıp vücutta
kaybolan odun ve demir benzeri bir şey orucu bozar. Fakat böyle bir şeyin bir
ucu dışarda kalmış olursa, orucu bozmaz. Bir parçası içeriye sokulmuş olan bir
süngü veya bir odun parçası gibi... Yine, iç boşluğa veya dimağa kadar
uzayan derin bir yaraya konulan yaş bir ilaç, içeriye veya dimağa kadar geçince
orucu bozar, kazayı gerektirir.
Bu mesele, İmam Serahsinin "Mebsut" adlı
kitabındaki açıklamasına bakılırsa, İmamı Azam'a göredir. Bu esas üzerine
denilir ki, Ramazanda gündüz vakti vücuda yapılan iğne de orucu bozar ve kazayı
gerektirir. Çünkü bu, hem oruçlunun rızası ie yapılmakta, hem de vücudun
yararına yapılmış bulunmakladır. İğne aracılığı ile vücudda bir yol açılıyor ve
böylece ilaç tam vücudun içine akıtılmış oluyor. Artık bu şekilde ilacın içeriye
girmesi, suyun deriden emilerek içeriye geçmesi gibi değildir. Bundan dolayı
açık bir ihtiyaç veya zaruret bulunmayınca, iğneler iftardan sonra yapılmalıdır.
İhtiyata uygun olan budur. Hatta bir görüşe göre, başkası tarafından
sokulup vücudun içinde kaybolan demir parçası gibi bir şey, vücudun yararına
olmadığı halde, yine orucu bozar. İki imama gelince, bunlara göre bir
şey, tabiî yoldan içeriye gitmedikçe oruç bozulmaz. Çünkü oruç; "Yaratılışta bir
yol ve kanal olan bir uzuvdan (organdan) bir şeyi içeriye sokmaktan kendini
tutmaktır." Biz böyle bir imsak ile emrolunmuşuz. Bu hususta geçici olan yol ve
kanallara itibar edilmez. Bunun için dışardan bir yaraya konulan ilaç,
boşluğa kadar gitse de, orucu bozmaz. Vücudun derisini yırtarak içeriye gidip
kaybolan bir demir, bir kurşun parçası hakkında da hüküm böyledir. Buna göre
iğne ile de orucun bozulmaması gerekir. Evvelce, fetvahane tarafından da bu
yolda fetva verilmişti. Fakat daima ihtiyat yolunun gözetilmesi iyidir.
126- Baştaki veya karındaki bir yaraya konulup yaranın ıslaklığı ile dimağa veya
boşluğa gitmeyen bir ilaçtan ittifakla oruç bozulmaz. Fakat böyle bir yaraya
konulup dimağa veya ileriye gidip gilmediğinden şübhe edilen sıvı bir ilaç,
İmamı Azam'a göre orucu bozar. Çünkü böyle bir ilaç adet bakımından içeriye
geçer, iki imama göre, bununla oruç bozulmuş olmaz. Çünkü böyle şübhe ile oruç
bozulamayacağı gibi, tabiî olmayan bir yoldan içeri giren bir ilaç ile de oruç
bozulmaz.
Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad. Ali Fikri Yavuz,Ravza Yayınları
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...