Abdülhamid ibn Türk (Ebu Berze)

Tam adıyla Ebü'l-Fazl Abdülhamîd bin Vâsi' bin Türk el-Huttelî el-Hâsib (ö. Bağdat, 27 Ṣafar 298), dokuzuncu yüzyılda yaşamış Türk asıllı Müslüman matematikçidir.  Halife Al-Maʾmūn zamanında Maveraünnehir'de doğan 9. yüzyılın ilk yarısında yaşayan ibn Türk (Abdülhamid İbni Vasi İbni Türk Ebu Fazl) ( ? - 847) Ceyl kentinden olduğu için el-Ceyli veya matematikçi anlamına gelen el-Hasip de denmektedir. Adından da anlaşıldığı gibi Türk oğlu olan bu bilim adamı sayılar teorisi ve cebir konularında çalışmalar yapmıştır. İbn el-Kefti onun adını ʿAbd al-Hamid ibn vase ibn Türk Gili (Gilan) olarak zikretmiştir. Buradaki Gilan lafzından Amu Derya'nın batısındaki bir köy olan Gilan doğumlu olduğu anlaşılır. Farslı ibni Nedim ise Abd-ul-Ḥamīd b. Türk ibn Turk al-Khuttalî  olarak ismini zikretmiştir. 
Bilinen Eserlerinden Bazıları:
1. Kitāb al-Jāmeʿ fi’l-ḥesāb ("Kapsamlı hesap kitabı") altı kitap halindedir; İbn el-Nedīm  tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
2. Kitāb al-M'āmalāt ("İşlemler kitabı) İbn el-Nedīm  tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
3. Kitāb al-Mesāḥa ("Ölçme kitabı")  İbn el-Nedīm  tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
4. el-Fihrist, İbn el-Kefti tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
5. Nev'ı vāder al-ḥesāb va ḵavāṣṣ al-aʿdād (“Hesaplama ve Sayıların özellikleri çeşitleri kitabı”), İbn el-Kefti tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
6. Kitāb al-Cebr va’l-mukabele (“Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler”) İbn el-Kefti tarafından Ebu Barza'ya atfedilir.
Abülhamid İbn Türk’ün eserlerini inceleyen Ord.Prof. Dr. Aydın Sayılı’ya göre İbn Türk, üç tip ikinci derece denklemini sistemli bir yaklaşımla ve geniş açıklamalar yaparak ayrıntılı biçimde çözmektedir. Çözüm için seçtiği yöntem, geometrik yoldur ve Mezopotamya geleneğini devam ettirmekte, formül kullanmadan sözlü anlatımla sonuca varmaktadır. Denklemleri incelemesi, kendinden önce gelenlerden biraz farklı ve sonrakilere yol gösterecek biçimdedir. Aydın Sayılı'ya göre;  Yapıtları "Kitab-ül Cami fi'l hisap" (altı kitap halindedir),"Kitab'ül muamelat", "Kitab'ül Mesaha" (Ölçme işleri)'dir. Onun erken dokuzuncu yüzyılda Bağdat'ta yaşadığı ve çalıştığı ve matematik eserleri yayımladığı kesindir.. O cebir üzerine bir çalışma yazmış, "Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler" olarak adlandırılan karesel (ikinci dereceden) denklemlerin çözümü üzerine sadece bir bölümü geriye kalabilmiştir. Abdülhamid İbn Türk'ün, "Kitāb al-Cebr va’l-mukabele" başlıklı el yazması, el-Harezmi'nin el-cebir kitabına çok benzemekle birlikte, zamanlama konusunda farklılıklar bulunmaktadır. Abdülhamid İbn Türk bu kitabı Harezmi ile aynı zamanda veya belki ondan daha erken de yayımlanmış olabilir. Bu konuda tam bir kesinlik yoktur. 
Aydın Sayılı'nın Katışık Denklemlerle ilgili inceleme kitabı için tıklayınız.

Ebû Kâmil’in bir kitabı ile Harîzmi’nin iki kitabının Arapça asılları ve çevirileriyle birlikte bugüne kadar ulaşmış olmalarına karşılık, Aydın Sayılı’nın yayımladığı kısa bir yazısı dışında, ne Abdülhamîd b. Vâsi’nin, ne de Ebû Berze’nin eserlerinin elde olmayışı, cebir konusunda ilk kitapları yazanın kim olduğunun tesbitini güçleştirmektedir. Salih Zeki’ye göre, Abdülhamîd b. Vâsi’nin, Harizmî’den önce yaşadığı kesin olarak bilinmektedir. Aydın Sayılı ise, konuyu genişçe inceledikten sonra, ikisinin aşağı yukarı çağdaş olduklarını ve belki Abdulhamîd b. Vâsî’nin biraz daha önce yaşamış olduğunu, Harizmî’nin bu bilim dalında öncü olduğu savında bulunmayışının da, Ebû Berze’ye hak verdirebileceğini, ancak bugün için yine de kesin bir şey söylenemeyeceğini ifade etmektedir.  Özel tipler halinde gruplandırılmış ikinci derece denklemlerinin çözümlerini,Abdülhamid İbn Türk,  Hârizmî'nin çözümlerinden daha ayrıntılı olarak vermiştir. Mesela x² + c = bx denkleminin, diğer denklem tiplerinden farklı olarak iki çözüm kümesi  olduğunu Abdülhamid ibn Türk ayrı ayrı şekillerle göstermiş olduğu halde, Hârizmî bir tek şekil ile göstermekle yetinmiştir. Abdülhamid ibn Türk, bu ikinci derece denklemde bazı durumunda çözümün yapılamayacağını da yine şekil yardımıyla kanıtlamıştır. İbn Türk'ün söz konusu cebir kitabı, Hârizmî'nin ilk cebir kitabı yazarı olma özelliğini şüpheli bir hale getirmektedir. Kâtip Çelebi de, “Keşfü z-zünun”da, Abdülhamîd b. Vâsi'nin torunu Ebû Berze'nin dedesi hakkında verdiği, onun cebir biliminin kurucusu olduğuna ve bu konuda Muhammed b. Musa el-Harîzmi’den önce geldiğine dair bir bilgiyi aktarmakta, arkasından da, Abdülhamid ibn Türk’den biraz daha sonra yaşadığı sanılan Ebû Kâmil eş-Şüci el-Eslem’in, Abdülhamid ibn Türk'ü gerçekleri saptırıcı olmakla suçlayan ve cebir bilimini asıl kuranın Harizmî olduğunu öne süren bir takım sözlerini de kaydetmektedir.
Kitabü’l-Cebr vel-mukabele”de aynı konuyu işleyen Harizmî’nin ise denklemleri, Abdülhamid b. Vâsi kadar sistemli biçimde ele almadığı ve ayrıntıya girmeden çok kısa bir açıklamayla çözüme vardığı görülmektedir. Aydın Sayılı, bu duruma Harizmî’nin konuyu bilinmeyen olarak saymamış, bu nedenle de ayrıntılara girmeye gerek görmemiş olabileceği biçiminde bir yorum getirmektedir. Onun ilk cebir kitabını, İslâm dünyasında da, Batı dünyasında da cebir biliminin kurucusu olarak kabul edilen Harizmi’den önce yazmış olabileceği olasılığını pek zayıf sayılamayacağı sonucuna varmaktadır. Bilinenler ışığında yaşadığı yıllar göz önüne alındığında, Harezmiden daha önceleri Abdülhamid ibn Türk'ün cebir konusunda çalışmalar yaptığını ve bu alanda ilk eserleri kaleme aldığını söyleyebiliriz.
İbn-i Haldun, Mukaddime’sinde, yalnız Harizmî ile Ebu Kâmil’den söz etmekte ve olasılıkla Ömer Hayyam’a da atıfta bulunmaktadır. İbn Haldun’un zikretmemesine karşın, İbn-ün Nedim ve İbn-ul Kıfti’nin ondan övgüyle söz etmeleri ve Ebu Kâmil’in de Ebu Berze’nin iddiasını şiddetle reddedip, onu Harizmî’ye rakip gördüğünü belli etmesi, Abdulhamid b. Vasi’nin o dönemin büyük bir matematikçisi olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır.
Kaynakça: Aydın Sayılı, Abdülhamit İbni Türk'ün Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler Adlı Yazısı ve Zamanın cebri. TTK Ankara 1962.
Sâlih Zeki / Âsâr-ı Bâkiye (II, s. 246, 1913), 
Prof. Dr. Aydın Sayılı / Abdülhamid İbn Vâsî İbn Türk'ün Cebir Konusundaki Bir Yazısı (VI. Türk Tarih Kongresi Bildiriler, s. 95-100, 1967), 
Ülkü Kumral / Müslüman Bilim Adamları (Akit, s.16-18), TDV İslam Ansiklopedisi (c. I, s. 297, 1988). 

Pisa Sınavları

PISA nedir? Açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir. PISA Projesi’nin amacı nedir? PISA’nın temel amacı, gençlerimizi daha iyi tanımak; onların öğrenme isteklerini, derslerdeki performanslarını ve öğrenme ortamları ile ilgili tercihlerini daha açık bir biçimde ortaya koymaktır. 
PISA Projesi neyi ölçmektedir? PISA Projesi’nde zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. PISA projesinde kullanılan “okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır. 

PISA Projesi kimler tarafından yürütülmektedir? PISA Projesi; kısa adı OECD olan “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü”nün bir eğitim projesidir. Bu proje, OECD Eğitim Direktörlüğü’ne bağlı olan PISA Yönetim Kurulu tarafından yürütülmektedir. Projede kullanılan testlerin ve anketlerin geliştirilmesi, analizlerinin yapılması, uluslararası raporun hazırlanması gibi işlemler, PISA Yönetim Kurulu gözetiminde belirlenen bir konsorsiyum tarafından yapılmaktadır. PISA’nın ulusal düzeyde çeviri ve uyarlama işlemlerinin yapılması, projenin uygulanması, analizlerin yapılması ve ulusal raporun hazırlanması gibi işlemler ise projeye katılan her ülkede belirlenen ulusal merkezler tarafından gerçekleştirilmektedir. 
PISA Projesi hangi okullarda uygulanmaktadır? PISA Projesi kapsamında geliştirilen başarı testleri ve anketleri, ülkemizde Nisan ayı içerisinde uygulanmaktadır. Projeye katılan ülkelerde; örgün öğretimde kayıtlı olan 15 yaş grubu öğrencilerin bulunduğu tüm okullar (İlköğretim, Genel Lise, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Meslek Lisesi, Anadolu Meslek Lisesi, Çok Programlı Liseler, Özel Okullar vb.) PISA Projesi’ne katılabilir.  
Ülkemizin bu projeye katılma amacı nedir? Küreselleşen dünyamızda, eğitim alanında yapılan ulusal değerlendirme çalışmalarının yanı sıra, uluslararası düzeyde konumumuzu belirlemek amacıyla eğitim göstergelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle belirli referans noktalarına göre ülkemizin eğitim alanında hangi düzeyde olduğunun, giderilmesi gereken eksikliklerin ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesidir. Ülkemiz de OECD üyesi olarak, eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacıyla bu projeye katılmaktadır. PISA Projesi ne zamandan beri uygulanmaktadır? Ülkemiz bu Projeye hangi yıldan beri katılmaktadır? PISA Projesi 2000 yılında uygulanmaya başlamıştır. Üçer yıllık dönemler hâlinde uygulanan projeye ülkemiz, ilk kez 2003 yılında katılmıştır. 
PISA Projesi’nde hangi soru türleri kullanılmaktadır? PISA Projesi’nde; çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri kullanılmaktadır. PISA Projesi’ne katılan okul ve öğrencilerin seçiminde hangi yöntemler kullanılmaktadır? PISA Projesi’ne katılacak olan okul ve öğrencilerin seçim işlemi, OECD tarafından tesadüfi (seçkisiz) yöntemle belirlenmektedir. PISA Projesi nasıl uygulanacaktır? Öğrenciler, Bilgisayar Tabanlı Değerlendirme uygulamasının ardından anket uygulamasına katılacaktır. PISA Projesi’nin sonuçları nerede ve nasıl kullanılacaktır? PISA Projesi’nden elde edilen sonuçlar ulusal bir rapor hâlinde düzenlenmektedir. Bu sonuçlar, eğitim-öğretim programlarının geliştirilmesinde karşılaşılan eksiklerin giderilmesinde ve eğitim alanında yapılan araştırmalara kaynak olarak kullanılmaktadır.
Kaynaklar: 
* http://pisa.meb.gov.tr/?page_id=18&lang=tr         
* http//www.pisa.oecd.org
| Devamı... 0 yorum

Ahmed Fergani ve Çalışmaları

9. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği kabul edilen ünlü matematik ve astronomi bilgini Ahmet Ferganî, çağının bilim ve kültür merkezlerinden olan Türkistan'ın Fergana bölgesindendir. Bilim ve kültür tarihimizin birinci elden kaynakları olan tezkireler (biyografik eserler)de doğum tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamakla birlikte kendisi gibi bir astronom olan babasının adının Muhammed, dedesinin ise Kesir olduğu kayıtlıdır. Ahmet Ferganî, ilk öğrenimini ünlü bilginlerin yetiştiği Fergana'da yaptı ve büyük bir ihtimalle astronomi konusundaki bilgilerini babasından aldı.İlim tahsilini zamanın kültür merkezi olan Fergana'da yaptı. Sonra, Bağdat'a gitti. Kısa sürede kendisini tanıtan Fergani, astronomi ve matematik alanında kendisini kabul ettirdi. Abbasi halifeleri Memun, Mutasım, el-Vasık ve el-Mütevekkil devirlerinde önemli ilmi araştırmalar yaptı ve birçok eser yazdı. Halife Mütevekkil, konusunda söz sahibi olan Fergani'yi 861 yılında Nil kıyısındaki ölçümleri yapabilmek için, Ravda adasında bulunan nilometrenin inşasını yönetmesi ve yapılan ölçüm işlerine nezaret etmesi için Mısır'a gönderdi. Belli bir seviyeye geldikten sonra da mevcut bilgilerine yeni bilgiler katmak amacıyla da, çağının bilim, kültür ve aynı zamanda halifelik merkezi olan Bağdat'a geldi. Ömrünün yarısına yakınını burada geçiren Ferganî, kısa sürede matematik ve astronomi konularındaki bilgisini Bağdat bilim çevresine kabul ettirip, bilimin gelişmesine olan katkılarıyla bilim tarihinde adlarından övgüyle bahsedilen Abbasi halifelerinden Me'mun ve el-mütevekkil döneminin en ünlü bilginleri arasına girdi. 
Ahmed Fergani, Aklın prensiplerine uygun olmayan astronomiyi ilk defa tenkid edenler arasında yer aldı. Gök cisimlerinin, Batlamyus ve izindekilerinin iddia ettiği gibi bazı akıl dışı ruhi cisimler olduğunu kabul etmedi. Onların, akli, kati, homosentrik ve eksantrik daireler şeklinde hareketlere sahip olduklarını ispatladı. Kainatın ve gezegenlerin hacim ve büyüklükleri ile birbirine uzaklıklarını inceledi. Yaptığı hesaplamalar, Kopernik'e kadar Batı astronomisinde değişmez ölçüler olarak kabul edilerek asırlarca kullanıldı. Fergani, Güneş'in yarıçapının uzunluğunun 3250 Arap mili olduğunu söyledi. Bu da 6.410.000 metre ve 3990 İngiliz miline eşittir. Fergani, Güneş'in de kendine göre hareketli olduğunu, ilim tarihinde ilk defa keşfeden alimdir. Kendi devrine kadar gök cisimlerinin hareketi biliniyordu. Ancak, Güneş'in de bir yörügesinin bulunduğunu kendi etrafında batıdan doğuya doğru döndüğünü ilk defa keşfeden alim Ferganidir. Ayrıca 41 yıl devam eden astronomi incelemelerinde enlem (paralel)ler arasındaki mesafeyi hesapladı. Ahmed Fergani, Güneş tutulmasını önceden tespit eden bir usul de buldu. Bu usulle, 842 yılında bir Güneş tutulması olacağını önceden tespit etti ve o gün bu konuda rasatlarda bulunup incelemeler yaptı. Dünya'nın küre olduğu konusunda yeni deliller gösterdi. Fergani, 856 yılında Kahire'ye gitmiş ve Usturlab Yapımı Üzerine adlı bir eser yayınlamıştır. 
Astronominin Unsurları (Elements of Astronomy), Fergani'nin astronomi üzerine yazdığı en önemli eserlerinden biridir. 833 yılında yazıldığı tahmin edilen kitap, Batlamyus'un Almagest adlı kitabının betimleyici ve yeterli bir özeti niteliği taşımaktadır. Bu kitap, 12. yüzyıl'da Gerardo Cremonesse tarafından "Liber de Aggregationibus Scientie Stellarum et Principiis Celestium Motuum" adıyla Latince'ye çevirlmiş ve Regiomontanus devrine kadar, Avrupa'da çok popüler bir eser olmuştur. Eser üçüncü defa Latince'ye Jacob Christmann tarafından "Muhammedis Alfragani Arabis Chronologia et astronomica elementa" adıyla çevrilmiştir 1590 ve 1618 yıllarında Frankfurt'ta basılmıştır. Bu çeviride eserin Jacob Anatoli tarafından yapılan İbranice çevirisi esas alınmıştır. Jacob Anatoli'nin İbranice çevirisi Qizzur Almagesti adıyla 1231-1235'lerde yapılmıştır. Bu çeviride büyük olasılıkla Gerardo Cremonesse'nin çevirisi kullanılmıştır. Anatoli'nin çevirisi Fergani'ninkinden 3 bölüm fazladır. Bunlardan sonuncusu (33. Bölüm) coğrafya ile ilgilidir ve yeryüzündeki yerlerin konumları ve gün uzunlukları yer alır. Eser, son olarak Hollandalı oryantalist Jacob Golius tarafından, 17. yüzyıl'da Leiden nüshası temel alınarak "Muhammedis Fil. Ketiri Ferganensis. qui Vulgo Alfraganus Dicitur. Elementa Astronomica. Arabice & Latine. Cum Notis ad Res Exoticas sive Orientales, quae in iis Occurrunt" adı ile Latince'ye çevrilmiş ve 1669'da Amsterdam'da basılmıştır. Bu eser, astronomi alanında 13.yüzyıl bilim adamı Sacrobosco'nun kaleme aldığı Yer Küresi adlı astronomi kitabına kadar bir el kitabı olarak kullanılmıştır. Sacrobosco, kendi kitabını yazarken bu eserden faydalanmıştır. Ayrıca Dante'nin ünlü eseri İlahi Komedya'daki evren görüşü Fergani'den alınmadır.
Fergani, fizik ve mekanik alanlarında da çalışmalarda bulunmuştur. Çizimini kendi hazırladığı ve yapımına nezaret ettiği Nil nehri sularının hızını ve seviyesini ölçen Mikyas ül-Cedid adında bir alet yapmıştır. Fergani, astronomi ve mekanikten başka matematik ve matematiki coğrafya alanlarında çalışmalar yapmıştır. Fergani, halife el-Memun'dan başlayarak, el-Mütevekkil zamanına kadar El Cezire (Mezopotamya)'de yaptığı araştırmalar, yazdığı eserler ve bulduğu ölçüm aletleriyle zamanın önde gelen alimleri arasında yer aldı. O'nun astronomi, matematik, coğrafya ve mekanik sahasındaki çalışmaları bu ilim dallarıın gelişmesine önemli ölçüde yardımcı oldu. Onların temellerini güçlendirdi ve yeni gelişmelere yol açtı. Daha sonraki devirlerde aynı konularla ilgilenen alimler, Fergani’nin eserlerinden istifade ettiler. Fergani’nin tesirleri o devirdeki bütün Türkistanlı alimlerin üzerinde görülmektedir. Fergani’nin tesiri, Avrupalı bilginler üzerinde de görülmektedir. Latince'ye tercüme edilen eserleri, asırlarca Avrupa üniversitelerinde okutuldu. Hazırladığı zicler, Fransız matematikçisi D.Alembert ve Laplace’nin en çok faydalandığı eserler arasında yer aldı.

861 yılında halife el-Mütevekkil tarafından Nil ırmağı kıyısında yapılan ölçüm işlerini yürütmesi için Mısır'a gönderilen Ferganî'nin, bundan sonraki yaşamını Mısırda sürdürüp burada 861'de vefat ettiği sanılmaktadır.
Eserleri: 
1) Usulü ilm-in-Nücum: Yıldızlarla ilgili bir eserdir. 
2) EI-Medhal ila ilm-i Hey'et-il-Ef­lak, 
3) Kitab-ül-Füsul-is-Selasin, 
4) Astronominin Unsurları, 
5) El-Kamil fil-Usturlab, 
6) Fi San’at-il-Usturlab. 
Kaynakça: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1613/17367.pdf 
Ahmed Fergani'nin astonomi ve matematik çalışmaları ile ilgili detaylı araştırma sonuçlarını incelemek isterseniz konu ile ilgili yazılmış makaleye göz atabilirsiniz. (Bkz. Astronominin Özeti ve Göğün Hareketleri) 

Sabit b. Kurra

Tam künyesi Sabit b. Kurra b. Mervan b. Sabit b. Kereyan b. İbrahim b. Kereyan b. Marinus b. Salamuyos b. Malagrius el-Harranî, es-Sabiî, Ebu’l-Hasan, el-Feylesof, et-Tabib’dir. Trigonometrinin, Batı'da yaygınlaşmasını sağlayan, aynı zamanda cebiri geometriye uygulayanların matematik önderlerindendir. Sabit Bin Kurra matematik, astronomi ve tıp alanlarında uzman bir rivayete göre Sabii geleneğinden bir bilgindir. Kendisi soy kütüğünden de görülebileceği üzere Sabiî bir aileye mensuptur. Bazı araştırmacılar hayatının sonlarına doğru müslüman olduğunu ileri sürselerde bu konuda açık bir delil yoktur. Çağının çok ilerisinde çalışmalar yapmış, tüm bu alanlarda büyük gelişmelere öncülük etmiştir. Özellikle geometri ve cebir konusunda bir çok yeniliğe imza atmıştır. Diferansiyel hesabını Newton’dan önce belirlemiş, geometriyi aritmetiğe ilk uygulayan kişi olmuştur. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber 821 yılında Urfa Harran’da doğduğu sanılmaktadır. Harran’ın bilgin yetiştiren köklü bir ailesinden gelmektedir. Ailesinin varlıklı olması bilimsel araştırma ve çalışmalarını kolaylaştırmıştır. Gençlik yıllarında ailesinin işi olan sarraflıkla meşgul olmuştur. Devrinde matematik çalışmaları ile üne kavuşmuş Beni Musa ailesinden Muhammed b. Musa ile karşılaşması hayatında dönüm noktası oldu. Muhammed b. Musa Sabit b. Kurra'nın zeka ve yeteneklerini fark edince onu himayesine alarak medrese çalışmalarına katılmasına ikna etti. Böylece Sabit b. Kurra Bağdat'ta kalmasıyla birlikte Halife'nin (Mutazıd) huzuruna çıkarak kendini gösterebilmiştir. Sabit bin Kurra, Batlamyus’un ünlü eserini Arapçaya “Algamesti” adıyla çevirmekle birlikte kendi görüşü ile zamanı için yeni olan trigonometri ve astronomi bilgisini bu eserde zikretmiştir.  Arapça ve Farsça'dan Latince'ye tercüme ederek üne kavuşan Gerard (1114-1185), Batlamyus'un ünlü eserini 1136 yılında Sabit bin Kurra'nın Arapça olarak yazdığı bu matematik cebiri eserinden Latince'ye tercüme etmiş ve bu Latince tercüme, 1515 yılında yayınlanmıştır.

Salih Zeki Bey

1864 yılında İstanbul’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası Boyabatlı Hasan Ağa, annesi Saniye Hanımdır. Dört yaşında iken annesini, altı yaşındayken babasını kaybetti. Bakımını üstlenen büyükannesi onu önce mahalle mektebine göndermiş, ancak yaramazlığından ötürü öğretmeninin isteğiyle okuldan alınıp bir esnafın yanında çıraklığa başlamıştı. 1874 yılında, on yaşındayken yetimlerin okuduğu Darüşşafaka’ya kaydoldu. Bu okulda Mehmet Nadir Bey'den matematik dersi aldı. Mehmet Nadir Bey, onun ileride iyi bir matematikçi olacağını anlayarak kendisiyle özel olarak ilgilendi ve o mezun olana kadar Darüşşafaka'dan ayrılmadı Salih Zeki, Darüşşafaka'yı 1882 yılında birincilikle bitirdi. Aynı yıl Posta ve Telgraf Nezareti Telgraf Kalemi (Fen Şubesi)'ne memur olarak atandı. 1884 yılında Nezaretin Avrupa’da uzman telgraf mühendisi ve fizikçi yetiştirme kararı üzerine birkaç arkadaşıyla birlikte Paris'e gönderildi ve burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik mühendisliği öğrenimi gördü. "Zeki" lakabı, bu okulda eğitim görürken arkadaşları tarafından kendisine verildi, böylece Salih Zeki olarak anılmaya başladı. Okulda kalıp doktora yapmak istediyse da bakanlık tarafından çağrılınca İstanbul'a geri döndü.
Posta ve Telgraf Fen Kaleminden arkadaşı Ahmed Fahri;Salih Bey'in Zeki mahlasının öyküsünü (Muallimler Mecmuası Mayıs/1924) sayısında şöyle anlatır: Salih’in Zeki lakabı tarafımdan verilmiştir. Politeknik talebesinden bir arkadaşımızla bir diferansiyel ifadenin integralini bulmak bahis konusu olmuştu. Politeknikli, eski hatırladıkları bilgilere göre uğraşıyrdu. Netice alamadık. Mesele bizi dostça münakaşaya götürdü. Salih, dersten alınan bir düsturdan [formülden] yararlanarak integrali buldu ve netice hasıl oldu. O vakit, “Salih sen zekisin!” dedim. Bunun üzerine arkadaşlar bu lakabı almasını teklif ettiler; Salih'de kabul etti. [Salih Zeki Bey Hayatı ve Eserleri, Celâl Saraç, Yay. haz. Yeşim Işıl Ülman, s.155]. 
Salih Zeki 1912’de Maarif müsteşarlığına, 1913’de Darülfünun Umumî Müdürlüğü’ne yani, atanır. Yaşamının son yıllarını akıl hastalığının tedavisi nedeniyle Şişli La Paix Fransız Hastanesi’nde geçiren Salih Zeki, 2 Temmuz 1921’de 57 yaşında ölmüştür.
Asâr-ı Bâkiye Muhteviyatının bazı kısımları Darülfünun-u Osmaniye’de konferans suretinde verilmiştir. Salih Zeki’nin meşhur yapıtının birinci ve ikinci ciltleri. İstanbul'da basılmıştır.(1913) Bu kitapta Salih Zeki,  Doğunun Matematiğe yaptığı katkıları ve bu konuda yazılan eserleri tanıtmıştır.. ilk cilt düzlemsel ve küresel trigonometri, ikinci cilt cebir üzerinedir. Kitabın önsözüne göre Salih Zeki’nin matematik tarihine ilgisi arkadaşı Crédit Lionnais bankası müdürü Le Moine’ın yönlendirmesiyle başladığını belirtmiştir. Doğulu bilim adamlarının eski Yunan matematiğinin üstüne neler kattıklarını ve Batıya hangi düzeyde ulaştırdıklarını ortaya koymaya çalışmıştır. Kitap, adını El Birunî’nin Asâr-ül Bakiye an kurun-il Haliye adlı, astronomi ve tarih konularını içeren kitabdan almıştır.
Salih Zeki, bilim felsefesi ile uğraşmış, Henri Poincaré ve Alexis Bertrand'ın eserlerini çevirerek bilim felsefesinin Türkiye'de tanınması ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.Salih Zeki Bey, 1901'de ilk eşi Vecihe Hanım'dan boşandıktan sonra öğrencisi Halide Edip ile evlendi. Bu evlilikten sonra Halide Salih olarak anılan eşi Halide Hanım, ona Kamus-u Riyaziyat (Matematiksel Bilimler Sözlüğü) adlı eserini yazarken asistanlık ve çevirmenlik yaptı. Kamus Eseri, matematik ve astronomi bilimlerinde kullanılan bütün terimleri açıklamak ve Doğulu ve Batılı bütün matematikçilerle astronomların hayat öykülerini ve eserlerini tanıtmak maksadını taşıyordu. 12 ciltlik eserin yalnız iki cildi basılabildi. 1903'te büyük oğulları Ayetullah (ö. 1985), 1904'te ikinci oğulları Hikmetullah Togo dünyaya geldi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin görüşlerine yakın olan Salih Zeki Bey, II. Meşrutiyetin ilanından (1908) sonra Tanin Gazetesi'nde bilimsel makaleler yazmaya başladı ve Maarif Nezareti Meclis-i Maarif üyeliğinde bulundu.
Auguste Comte hayranı olan Salih Zeki, onun öğretisini tanıtmak için Halide Hanım ile birlikte Auguste Comte Felsefe-i Müsbetesi adlı bir makale yayımladı. 1908- 1909 yıllarında yoğun bir çalışma dönemine girerek Darülfünun'da çok sayıda ders verirken değişik alanlarda ve seviyelerde pek çok ders kitabı yayımladı.Salih Zeki Bey'in ikinci bir evlilik yapmak istemesi üzerine Halide Hanım ile dokuz yıllık evliliği sona erdi. Salih Zeki Bey, Münevver Hanım (ö. 1973) ile 1910'da evlendi ve bu evliliğinden Tarık ve Faruk adlı iki oğlu dünyaya geldi. 1910 -1912 yılları arasında Türkiye'de çağdaş fiziğin temel konularını ayrıntılı biçimde tanıtan çok sayıda ders kitabı yayımlayarak fizik alanında da öncü oldu.1912'de Türk matematikçilerine yabancı olan "Öklit dışı Geometriler" ile "Sanal Nicelikler Üzerine Kurulmuş Çeşitli Alanlar" konularını ayrıntılı biçimde tanıttı.1913 yılında yayımlamaya başladığı Asar-i Bakiye adlı yapıtında Ortaçağ İslam Dünyası’nda yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını sergiledi. Eserin birinci cildinde Trigonometri tarihini, ikinci cildinde hesap ve cebir tarihini, üçüncü cildinde Astronomi Tarihini ve dördüncü cildinde de geometri tarihini konu edindi. Dört cilt olarak tasarlanan üçüncü ve dördüncü ciltleri yazma halinde kalmıştır.Salih Zeki, önde gelen son dönem Osmanlı matematik bilginlerindendi. İkdam, Darüşşafaka ve İktisadiyat gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayısız katkıda bulundu. Dönemin ünlü bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazılı tartışmalara girdi ve bu konularda bir kısmı ders kitabı olmak üzere çok sayıda yapıt verdi.
Eserleri: Hendese (Geometri) - Lise ders kitabı Hikmet-i Tabiiye (Fizik) - Lise ders kitabı Mebhas-ı Savt (Fonetik) Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi (Elektro Magnetizma) Mebhas-ı Hararet-i Harekiye (Termodinamik) Mebhas-ı Cazibeyi Umumiye (Genel Çekim) Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet (Elektrik ve Kılcallık) Hesab-ı İhtimali (İhtimaller Hesabı) Mebhas-ı Hareket-i Seyalat (Akışkanların Hareketi) Hendese-i Tahliliye (Analitik Geometri) Mebhas-ı Nazariye-i Temevvücat (Dalga Teorisi) Heyet-i Riyaziye (Matematik Astronomi) Kamus-u Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi) –Asar-ı Bakiye (Ölmez Eserler) –Henri Poincaré’den çevirdiği dört kitap basılmamıştır.
Kaynakça: 
Haluk Oral, Salih Zeki, Matematik Dünyasi Sayı: 2003-1 Sayfa:46-49 
Remzi Demir, Salih Zeki Bey (1862-1921) Hayatı-Eserleri ve Türk Bilim Hayatındaki Yeri, Bilim ve Ütopya
 www.darussafaka.k12.tr/salih-zeki-matematik-arastirma-projeleri/

Kaside-i Bürde Arapça ve Türkçe anlamı

Kaside-i bürde’nin yazarı olan İmam-ı Busayri hazretleri, Sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. İmâm-ı Busayrî, 1212 senesinde Mısır’daki Busayr şehrinde doğdu. İsmi, Muhammed bin Saîd bin Hammâd bin Abdullah es-Sanhâcî el-Busayrî el-Mısrî, künyesi Ebû Abdullah ve lâkabı Şerefüddîn'dir. İmâm-ı Busayrî, hadis ilminde, hattâtlıkta ve bilhassa şiirde çok ileri seviyelere ulaşmıştı. İmâm-ı Busayrî’nin, Resulullah'a ﷺ olan sevgisini, aşkını anlatan kasîdeleri vardır. Murâdiyye ve Hemziyye ismindeki kasîdeleri bunlardandır. Kaside-i Bürde isimli şiiri ise en meşhur olanıdır. İmam Busayri, bir zaman felç olmuştu, bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Rivayet odur ki İman Busayri, Resulullah’a ﷺ tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhur kasidesini hazırladı. Rüyada Resulullah’a ﷺ okudu. Rasulullah ﷺ kasideyi beğenip, arkasından mübarek hırkasını çıkarıp İmam’a giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübarek eliyle sığadı. Uyanınca bedeni sağlam hale geldiğini gördü. Bunun için, bu kasideye "Kaside-i Bürde" denildi. Bürde, hırka demektir. 

Kaside-i Bürde, hastalıklara karşı, iyileşmek ve şifa bulmak niyetiyle tarih boyunca okunmuştur. Şifa Allah’tandır. Kasidenin etkisinden faydalanmak için halis niyetle okumak gerekir. Kaside-i bürde, aşağıya Arabi harflerle konulmuştur. Her satırı sonuna kadar okumalı, önce sağ sütun aşağı kadar okunup sonra sol sütuna geçilirse yanlış olur. Hepsini ok yönünde satır satır beyitler halinde okumalıdır. 
Bir kimse Allah rızası için abdest alıp iki rek’at namaz kıldıktan sonra, Kıble’ye doğru oturup, 1001 kere Kaside-i Bürde'nin 36. beyiti olan "Hüve’l-habîbü’l-lezî türcâ şefâatühü / Li külli hevlin mine’l-ehvâli muktehami" beytini her 100’üncünün başında bir defa: “Mevlâya salli ve sellim dâimen ebedâ / Alâ Habîbbike hayri’l-halkı küllihimi” diyerek okuyarak, toplam adedi bu şekilde 1001'e tamamlarsa, Rasûlullah Efendimizi (s.a.v.) rüyasında göreceği umut edilir. Kasîde-i Bürde şerhlerinde ve havâssa dair eserlerde bu şekilde okunacağı nakledilmektedir.
 

| | Devamı... 0 yorum

Kaside-i Bürde Türkçesi


Kaside-i bürde’nin yazarı olan İmam-ı Busayri hazretleri, Sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. İmâm-ı Busayrî, 1212 senesinde Mısır’daki Busayr şehrinde doğdu. İsmi, Muhammed bin Saîd bin Hammâd bin Abdullah es-Sanhâcî el-Busayrî el-Mısrî, künyesi Ebû Abdullah ve lâkabı Şerefüddîn'dir. İmâm-ı Busayrî, hadis ilminde, hattâtlıkta ve bilhassa şiirde çok ileri seviyelere ulaşmıştı. İmâm-ı Busayrî’nin, Resulullah'a ﷺ olan sevgisini, aşkını anlatan kasîdeleri vardır. Murâdiyye ve Hemziyye ismindeki kasîdeleri bunlardandır. Kaside-i Bürde isimli şiiri ise en meşhur olanıdır. İmam Busayri, bir zaman felç olmuştu, bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Rivayet odur ki İman Busayri, Resulullah’a ﷺ tevessül edip, insanların en üstününü öven meşhur kasidesini hazırladı. Rüyada Resulullah’a ﷺ okudu. Rasulullah ﷺ kasideyi beğenip, arkasından mübarek hırkasını çıkarıp İmam’a giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübarek eliyle sığadı. Uyanınca bedeni sağlam hale geldiğini gördü. Bunun için, bu kasideye "Kaside-i Bürde" denildi. Bürde, hırka demektir. 
Kaside-i Bürde, hastalıklara karşı, iyileşmek ve şifa bulmak niyetiyle tarih boyunca okunmuştur. Şifa Allah’tandır. Kasidenin etkisinden faydalanmak için halis niyetle okumak gerekir. Kaside-i bürde, aşağıya Arabi harflerle konulmuştur. Her satırı sonuna kadar okumalı, önce sağ sütun aşağı kadar okunup sonra sol sütuna geçilirse yanlış olur. Hepsini bir sütun kabul ederek okumalıdır. 
Kaside-i Bürdenin Türkçe Okunuşu
Mevlâya salli ve sellim dâimen ebedâ
Alâ Habîbbike hayri’l-halqı küllihimi
E min tezekküri cirânin bi zî selemin,
Mezecte dem’an cerâ min mukletin bi demin.
Em hebbeti’r-rîhu min tilkâi kâzimetin
Ve evmeda’l-berku fi’z-zalmâi min idamin
Femâ li ayneyke in kultekfüfâ hemetâ
Ve mâ likalbike in kulte estefik yehimi
E yahsebu’s-sabbu ennel-hubbe münketimun
Mâ beyne münsecimin minhü ve muztarimin
Levlâ’l- hevâ lem turık dem’an alâ talelin
Ve lâ erikte zikri’l-bâni ve’l-alemi
Fe keyfe tunkiru hubben bâ’de mâ şehidet
Bihî aleyke, udûli’d-dem’ı ve’s-sekami
Ve esbete’l-vecdü hattay abretin ve danâ.
Misle’l-behârı alâ haddeyke ve’l-anemi.
Neam serâ tayfü men ehvâ fe-errekani
ÜVe’l-hubbu ya’terizu’l-lezzâti bi’l-elemi
Yâ lâimî fî’l-hevâ’l-uzriyyi mâ’zireten
Minnî ileyke ve lev ensafte lem telümi
Adetke hâliye lâ sırrî bi müstetirin.
Ani’l- vüşâti ve lâ dâî bi münhasimin.
Mehadteni’n – nusha lâkin lestü esmeuhû.
lnne’l-muhibbe ani’l uzzâli fî samemin.
İnnî e tehemtü nâsîha’ş-şeybi fî azelî,
Ve’ş – şeybü eb’adü fî nushin ani’t – tûhemi.
Fe inne emmâreti bi’s-sûi me’t-te’azet
Min cehlihâ bi nezîri’ş – şeybi ve’l- heremi.
Ve lâ eaddet mine’l – fî’li’l -cemili kırâ
Dayfin eleme bi re’sî gayre muhteşemi
Lev küntü a’lemü ennî mâ uvakkıruhû.
Ketemtü sırren bedâ lî minhü bi’l-ketemi
Men lî bi reddi cimâhin min gavayetihâ
Kemâ yüreddü cimühu’l-hayli bi’l-lücümi
Felâ terüm bi’l-meâsi kesre şehvetihâ
lnne’t-teâme yukavvî şehvete’n-nehimi
Ve’n-nefsü ke’t-tıflı in tühmilhü şebbe alâ
Hubbi’r-redâi ve in teftımhü yenfetimi
Fasrıf hevâhâ ve hâzir en tüvelliyehû
İnne’l-hevâ mâ tevellâ yusım ev yesımi
Ve râihâ vehye fî’l-a’mâli sâimetün
Ve in hiye’s-tahleti’l-mer’â felâ tesümi
Kem hassenet lezzeten li’l-mer’i kâtileten
Min haysü lem yedri enne’s-semme fî’d-desemi
Vahşe’d-desâise min cûin ‘le min şebiin
Fe rubbe mahmasatin şerrun mine’t-tuhâmi
Ve’stefrigi’d-dem’a min aynin kadi’mteleet
Mine’l-mehârimi ve’l-zem himyete’n-nedemi
Ve hâlifî’n-nefse ve’ ş-şeytâne va’sıhimâ
Ve in hümâ mehadâke’n-nusha fet-tehimi
Velâ tutı’ minhümâ hasmen velâ hakemen
Fe ente ta’rifü keyfe’l-hasmi ve’l-hakemi
Estagfîrullâhe min kavlîn bilâ amelin
Le kad nesebtü bihî neslen lizî ukumi
Emertüke’l-hayre lâkin mâ’temertü bihî
Ve me’stekamtü femâkavlî leke’s-tekami
Velâ tezevvedtü kable’l-mevti nâfîleten
Velem usalli sivâ farzın velem esumi
Zalemtü sünnete men ahya’z-zalâme ilâ
Eni’şteket kademâhü’d-durre min veremi
Ve şedde min segabin ahşâehû ve tavâ
Tahte’l-hicâreti keşhan mütrefe’l-edemi
Ve râvedethü’l-cibâlü’ş-şümmü min zehebin
An nefsihi fe erâhâ eyyemâ şememi
Ve ekkedet zühdehü fîhâ zarûretühû
İnne’z-zarûrete lâ ta’dû alâ’l-lsami
ve keyfe ted’û ile’d-dünyâ zarûretü men
Levlâhü lem tahruci’d-dünyâ mine’l-ademi
Muhammmedün seyyidü’l-kevneyni ve’s-sekaleyn
Ve’l-ferikayni min urubin ve min acemi
Nebiyyünâ’l-âmirü’n-nahi felâ ehadün
Eberre fî kavlî lâ minhü velâ neami
Hüve’l-habîbü’l-lezî türcâ şefâatühü
Li külli hevlin mine’l-ehvâli muktehami
Deâ ilallühi fe’l-müstemsikûne bihî
Müstemsikûne bi hablin gayrı munfasımı
Faka’n-nebiyyine fî hâlkın ve fî hulukın
Velem yüdanûhü fj ilmin ve lâ keremi
Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün
Gürfen mine’l-bâhri ev reşfen mine’d-diyemi
Ve vâkıfûne ledeyhi inde haddihimi
Min nuktati’l-ilmi ev min şekleti’l-hikemi
Fehve’l-lezî teme mâ’nâhu ve sûretühü
Sümme’s-tafâhü hibîben bâriü’n-nesemi
Münezzehün an şerikin fî mehâsinihi
Fe cevheru’l-husni fîhi gayrı munkasımi
Da’me’d-deathü’n-nâsârâ fî nebiyyihimi
Vâ’hküm bimâ şı’te medhan fîhi va’htekimi
Fensüb ilâ zâtihî mâ şi’te min şerafîn
Vensüb ilâ kadrihî mâ şi’te min izâmi
Fe inne fadle Resûlillâhi leyse lehû
Haddün fe yu’ribe anhü nâtıkun bi femi
Lev nâsebet kadrehû âyâtühû ızamen
Ahyâ’smühû hîne yüd’â dârıse’r-rimemi
Lem yemtehınna bimâ ta’ye’l-ukûlü bihî
Hırsan aleynâ felem nerteb velem nehimi
A’ye’l-verâ fehmü mâ’nâhü fe leyse yürâ
Lil-kurbi ve’l-bu’di minhü gayru munfehımi
Ke’ş-şemsi tezharu li’l-ayneyni min buudin
Sagîreten ve tükillû’t-tarfe min ememi
Ve keyfe yüdrikü fî’d-dünyâ hakîkatehû
Kavmün niyâmün tesellev anhü bi’l-hulumi
Fe meblegu’l-ilmi fîhi ennehû beşerun
Ve ennehû hayru hâlkı’llâhi küllihimi
Ve küllü âyin ete’r-rüslü’l-kirâmü bihâ
Fe innemâ’t-tesalet min nûrihi bihimi
Fe innehû şemsü fadlin hum kevâkibühâ
Yüzhirne envârehâ li’n-nâsi fî’z-zulemi
Ekrim bi hâlkı nebiyyin zânehû hulukun
Bi’l-husni müştemilin bi’l-bişri müttesimi
Ke’z-zehri fî terefîn ve’l-bedri fî şerefîn
Ve’l-bâhri fî keremin ve’d-dehri ti himemin
Keennehû vahve ferdün fî celâletihi
Fi askerin hîne telkahu ve fî haşemin
Keenneme’l-lü’lüü’l-meknûnü fî-sadefîn
Min mâ’diney mantıkın minhü ve mübtesemi
Lâ tıybe ya’dilü türben zamme a’zumehû
Tûbâ lî munteşıkın minhü ve mültesimin
Ebâne mevlidühü an tîbı unsurihi
Yâ tıybe mübtedein minhü ve muhtetemi
Yevmün teferrese fîhi’l-fürsü ennehümü
Kad ünzirû bi hulûli’l-bü’si ve’n-nikamı
Ve bâte eyvânü Kısrâ Vehve münsadi’un
Ka şemli ashabı Kisrâ gayre mülteimi
Ve’n-nâru hâmidetü’l-enfâsi min esefin
Aleyhi ve’n-nehru sâhi’l-ayni min sedemi
Ve sâe sâvete en gâdat buhayretühâ
Ve rüdde vâridühâ bi’l-gayzl hîne zamî
Keenne bi’n-nâri mâ bi’l-mâi min belelin
Huznen ve bi’l-mâ; mâ bi’n-nâri min daremin
Ve’l-cinnü’ tehtifü ve’l-envâru sâtıatün
Ve’l-hakku yazharu min mâ’nen ve min kelimi
Amû ve sammû fe i’lânü’l-beşâiri lem
Tüsmâ’ve bârikatü’l-inzâri lem tüsemi
Min bâ’di mâ ahbâra’l-akvâme kâhinühüm
Bienne dînehamü’l-mu’vecce lem yekumi
Ve bâ’de mâ âyenû fi’l-ufkı min şuhubin
Munkaddaten vefka mâ fî’l-arzl min sanemi
Hattâ gadâ an tarikl’l-vahyi münhezimün
Mine’ş-şeyâtîni yakfû isre münhezimi
Keennehüm hereben abtâlü Ebrehetin
Ev askerun bi’l-hasâ mln râhateyhi ramî
Nebzen bihî bâ’de tesbîhin bi bâtnihimâ
Nebze’l-müsebbihi min ahşâi mültakımı
Câet li da’vetihil eşcâru sâcideten
Temşî ileyhi alâ sâkın bi lâ kademi
Ke ennemâ setarat setran limâ ketebet
Fürûuhâ min bedîil hattı fil lekami
Mislül ğamâmeti ennâ sâra sâiraten
Tekıyhi harra vatıysin lil hecîri hamî
Aksemtü bil kameril münşakkı inne lehû
Min kalbihî nisbeten mebrûratel kasemi
Ve mâ havel ğâru min hayrin ve min keramin
Ve küllü tarfin minel küffâri anhü amî
Fes sıdkı fil ğari ves sıddîku lem yerimâ
Ve hüm yekûlûne mâ bil ğâri min erimi
Zannül hamâme ve zannül ankebûte alâ
Hayril beriyyeti lem tensüc ve lem tehumi
Vikâyetullâhi ağnet an müdâafetin
Mined dürûı ve an âlin minel ütumi
Mâ sâmaniyed dehru daymen vestecartü bihî
İllâ ve niltü civâran minhü lem yüdami
Ve leltemestü ğıned dârayni min yedihî
İllestelemtün nedâ min hayri müstelemi
Lâ tünkirul vahye min rü’yahü inne
lehû kalben izâ nâmetil aynâni lem yenemi
Fe zâke hıyne bülûğun min nübüvvetihî
Fe leyse yünkeru fîhi hâlü muhtelemi
Tebârekallâhü mâ vahyün bi müktesebin
Ve lâ nebiyyün alâ ğaybin bi müttehimi
Kem ebraet vasaben bil lemsi râhatühû
Ve atlakat eriben min ribkatil limemi
Ve Ahyetis seneteş şehbae da’vetühû
Hattâ haket ğurraten fil a’surid dühümi
Bi ârıdın câde evhıltel bitâha bihâ
Seyben minel yemmi ev seylen minet arimi
Da’nî ve vasfî âyâtin lehû zaherât
Zuhûra nâril gırâ leylen alâ alemi
Feddürrü yezdâdü husnen ve hüve müntezamün
Ve leyse yenkusu kadran ğayra müntezami
Fe mâ tetâvele âmâlül medîhi ilâ
Mâ fîhi min keramil ahlâkı veş şiyemi
Ayâtü hakkın miner Rahmâni muhdesetün
Kadîmetün sıfatül mavsûfi bil kıdemi
Lemm takterin bi zemânin ve hiye tuhbiruna
Anil meâdi ve an âdin ve an iremi
Dâmet ledeynâ fe fâkat külle mu’cizetin
Minen nebiyyîne iz câet ve lem tedümi
Muhâkkemetün fe mâ yübkıyne min şühebin
Li zî şikâkın ve lâ yebğıyne min hâkemi
Mâ hûribet katta illâ âde min harabin
A’del eâdî ileyhâ mülkıyes selemi
Raddet belâğatühâ da’vâ muârıdıhâ
Raddel ğayûri yedel cânî anil hurami
Le hâ meânin ke mevcil bahri fî mededin
Ve fevka cevherihî fil husni vel kıyemi
Fe lâ tüaddü ve lâ tuhsâ acâibühâ
Ve lâ tüsâmü alel iksâri bis seemi
Karrat, bihâ, aynü, kârîhâ, fe, kultü, lehû
Le kad zaferte bi hablillâhi fa’tesımi
İn tetlühâ hıyfeten min harri nâri lezâ
Etfâ’te harrâ lezâ min virdiheş şiyemi
Ke ennehel havzu tebyazzul vücûhü bihî
Minel usâtı ve kad câühû kel humemi
Ve kes sırâtı ve kel mîzâni ma’dileten
Fel kıstu min ğayrihâ Gin nâsilen yekumi
Lâ’ta’ceben li hasûdin râha yünkiruha
Tecâhülen ve hüve aynül hâzikıl fehimi
Kad tünkirul aynü dav’eş şemsinin ramedin
Ve yünkirul femü ta’mel mâi min sekami
Yâ hayra men yemmemel,âfûne ,sahâtehû
Sa’yen ve fevka mütûnil eynükir rusümi
Ve men hüvel âyetül kübrâli mu’tebirin
Ve men hüven nı’metül uzmâli muğtenimi
Serayte min Haramin leylen ilâ Harâmin
Kemâ seral bedrü fî dâcin minez zulemi
Ve bette terkâ ilâ en nilte menzileten
Min kâbe kavseyni lem tüdrek ve lem terumi
Ve kaddemetke cemîul enbiyâi bihâ
Ver rusülü takdîme mahdûmin alâ hademi
Ve ente tahterikus seb’at tıbâka bihim
Fî mevkibin künte fîhi sâhıbel alemi
Hattâ izâ lem teda’şe’ven li müstebikin
Mined dünüvvi velâ li müstenimi
Hafadte külle makâmin bil izâfeti iz
Nûdite bir ref’i mislel müfredil alemi
Keymâ tefûzü bir vaslin eyyi müstetirin
Anil uyûni ve sirrin eyye müktetemi
Fehurte külle fihârin ğayra müşterakin
Ve cüzte külle mekâmin ğayra mzüdehami
Ve celle mikdârumâ vullite min rutebin
Ve azze idrâkü mâûlite min niami
Büşrâlenâ ma’şeral İslâmi inne lenâ
Minel ınâyeti ruknen ğayra münhedimi
Lemmâ deallahü dâıynâ li tâatihi
Bi ekramir rusüli künnâ ekramel ümemi
Râat Kulûbel ıdâ enbâü bi’setihî
Ke neb’etin eclefet ğuflen minel ğanemi
Mâ zâle yelkâhüm fî külli mu’terakin
Hattâ hakev bil kanâ lahmen alâ vedami
Veddül firâra fe kâdû yağbitûıne bihî
Eşlâe şâlet meal ıkbâni ver ruhami
Temdıl leyâlî ve lâ yedrûne ıddetehâ
Mâlem tekün min leyâlil eşhuril hurumi
Ke ennemed dînü dayfün halle sâhate hüm
Bi külli karmin ilâ rahmil îdâ karimi
Yecürru bahra hamîsin fevka sâhibatin
Termî bi mevcin minel ebtâli mültetımi
Min külli müntedi bin lillâhi muhtesibin
Yestû bi müste’silin lil küfri mustalimi
Hattâ ğadet milletül İslâmi ve hiye bihim
Min ba’di gurbetihâ mevsûleter rahimi
Mekfûleten ebeden minhüm bi hayri ebin
Ve ba’lin fe lem teytem ve lem teimi
Hümül cibâlü fe sel anhüm müsâdimehüm
Mâzâ raev minhüm fî külli müstademi
Ve sel Huneynen ve sel Bedran ve sel Uhuden
Fusûle hatfin lehüm edhâ minel vehami
El musdıril biydı humran ba’de mâ veradet
Minel ıdâ külle müsveddin minel lememi
Vel kâtibîne bi sümril hattı mâ terâket
Aklâmühüm harfe cismin ğayra mün’acimi
Şâkis silâhı lehüm sîmâ tümeyyizühüm
Vel verdü yemtâzü bis sîmâ mines selemi
Tühdî ileyke riyâhun nasri neşrahüm
Fe tahsebüz zehra , fil ekmâmi külle kemî
Keennehüm fî zuhûril hayli nebtü ruben
Min şiddetil hazmi lâ min şiddetil huzumi
Târet kulûbül ıda min be’sihim ferkan
Femâ teferrake beynel behmi vel bühümi
Ve men tekün bi rasûlillâhi nûsratühû
İn telkahül üsdü fî âcâmihâ tecimi
Ve len terâ min veliyyin ğayra müntesırin
Bihî velâ min adüvvin ğayra münfesimin
Ehalle ümmetehû fî hırzi milletini
Kellysi halle meal eşbâli fî ecemi
Kem ceddelet kelimâtüllahi min cedelin
Fîhi ve kem hassamel burhânu min hasımi
Kefâke bil ılmi fil ümmiyyi mu’cizeten
Fil câhiliyyeti vet te’dîbi fil yütümi
Hademtühû bi medîhin estekıylü bihî
Zünûbe umrin medâ fiş şı’ri vel hıdemi
İz kalledâniye mâ tuhşâ avâkıbühû
Ke ennenî bihimâ hedyün minen neami
Ata’tü ğayyes sıbâ fil hâletyni ve mâ
Hassaltü illâ alel âsâmi ven nedemi
Fe yâ hasârate nefsin fî ticaretihâ
Lem teşterid dîne bid dünyâ velem tesümi
Ve men yebı’âcilen minhü bi âcilihî
Yebin lehül gabnü fî bey’ın ve fî selemi
İn âti zenben fe mâ ahdî bi müntekazın
Minen nebiyyi ve lâ hablî bi mün sarimi
Fe inne lî zimmeten minhü bi tesmiyeti
Muhammeden ve hüve evfel halkı biz zimeni
İn lem yekün fî meâdi âhızen bi yedî
Fadlen ve illâ fe kul yâ zelletel kademi
Hâşâhü en yuhrimer râcî me mekârimehû
Ev yercial câru minhü gayra muhterâmi
Ve münzü el zemtü efkâri medâyıhahû
Vecedtühü lî halâsî hayra mültezimi
Ve len yefûtel gınâ minhü yeden teribet
İnnel hayâ yünbitül ezhâre fil ekemi
Ve lem ürid zehrated dünyelletik telafet
Yedâ züheyrin bi mâ esnâ alâ herimi
Yâ ekramel halkı mâ li men elûzü bihî
Sıvâke ınde hulûlil hâdisil amemi
Velen yedika Rasülellâhi cahüke bi
İzil Kerîmü tecellâ bismi müntekımi
Fe in min cûdiked dünya ve Darratehâ
Ve min ulûmike ılmül levhı vel kalemi
Yâ nefsü lâ teknati min zelletin azumet
İnnle kebâire fi ğufrani kel lememi
Lealle rahmete Rabbi hıyne yaksimühâ
Te’ti alâ hasebil ısyâni fil kısemi
Yâ Rabbi vec’al recâi ğayra mün’akisin
Ledeyke vec’al hısâbî ğayra münhazimi
Veltuf bi abdike fid dâreyni inne lehû
Sabran metâ ted’uhü ehvâlü yenhezimi
Ve’zenli subhi salâtin minke dâimetin
Alen Nebiyyi bi münhel in ve münsecimi
Vel âli sahbi sümmet tâbiîne lehüm
Ehlet tükâ ven nükâ vel hılmi vel kerami
Mâ rannehat azâbâtil bâni rıyhu sabâ
Ve etrabel îse hâdil bin neğami
Yâ Rabbi salli ve sellim dâimen Ebedâ
Alâ habîbike hayril halkı küllihimi
| | Devamı... 0 yorum

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!