Fatiha Suresi [Te'vilatü'l-Ḳur'an-İmam Maturidi]

Etiketler :

“Kur’ân’ı şahsî görüşüyle tefsir etmeye kalkışan kimse (cehennemdeki yerine şimdiden) hazırlansın” (Tirmizî, “Tefsîr”, 1)

"Kur’ân’ın anahtarını teşkil eden Fâtiha sûresinin içerdiği muhteva bütün insanlar için vazgeçilmez bir konuma sahiptir. Çünkü bu muhtevada Allah’ı övgü, şan ve şerefle nitelemenin yanında O’nun birliğinin dile getirilmesi, ayrıca kendisinden yardım ve hidâyet talep edilmesi vardır."

Bütün dualarda sünnete uygun düşen, onların gizli olmasıdır. Bu konudaki kural şundan ibarettir: İmamın ve cemaatin iştirak ettiği her türlü zikir ve duanın Sünnet’e uygun şekli gizli olmasıdır, bundan sadece ihtiyaç hissedildiğinde duyurmaya vesile olanlar istisna edilir.

Fâtiha sûresinde Allah Teâlâ’nın, mahlûkatın tamamını başlangıçta yaratması ve onları yaşatıp geliştirmesine yönelik rubûbiyyetinde tek ve bir oluşunun ifadesi vardır, bu da “rabbi’l-âlemîn” (‮رب العالمين‬) nazm-ı celîli ile sabittir.

Fâtiha sûresinde ayrıca Allah’ı şan, şeref ve güzel övgü ile niteleme çerçevesinde kıyâmet gününe iman etme esası vardır, bu da “mâliki yevmi’d-dîn” (‮مالك يوم الدين‬) âyetiyle sabittir.

“Elhamdülillah”, “yaratıklarına olan lütufları sebebiyle şükür, Allah’a mahsustur”anlamına gelir. (Taberî, Câmi‘u‘l-beyân, I, 135; İbn Kesîr, Tefsîr, I, 22; Şevkânî, Fethu’l-kadîr, I, 10.)

“Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde de bulunsa yine Allah onu kıyâmet gününde karşına getirir. Muhakkak ki Allah, en ince işleri görüp bilmektedir (latîf) ve her şeyden haberdardır." (Lokman Suresi-16)

"Rahmân" ismi, sadece Allah Teâlâ lâyık olup başkası onunla isimlendirilemez, "Rahîm" ise başkasına isim olarak verilebilmektedir. Buna bağlı olarak "Rahmân" zatî, "Rahîm" ise fiilî bir isim olarak nitelendirilmiştir. 

“Onlara, ‘Rahmân’a secde edin!’ denildiği zaman, ‘Rahmân da neymiş? Emrettiğin şeye secde mi ederiz?’ derler ve bu emir onların nefretini arttırır” (el-Furkān 25/60). Arapların "Rahmân" kelimesini yadırgamışlardır, halbuki onlardan hiçbiri "Rahîm" kelimesini yadırgamamıştır.

“İyilik zayi olmaz, günah unutulup silinmez, amellerin karşılığını verecek olan Varlık ölmez, istediğin gibi davran, davranışına uygun düşen karşılık ne ise onu bulursun” (Abdurrezzâk es-San‘ânî, el-Musannef, XI, 178-179; Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I, 155).

“Müminler, Allah’a ve Resûl’üne iman edip de bunda asla şüpheye düşmeyen kimselerdir.” (el-Hucurât 49/15.)

Kulun bütün ibadetlerinde Allah’ı tek mâbud olarak tanıması ve hiçbir kimseyi O’na ortak koşmayıp kulluk görevini Allah’a yöneltmesi ve yalnızca O’na ait kılması gerekmektedir. Böylece kul hem ibadette hem de diğer bütün dinî davranışlarında tevhid ilkesini uygulamış olur.

"İyyâke na‘buduü" (‮إياك نعبد‬) âyetini teşkil eden iki kısımdan birincisinin, içerdiği ibadet ve tevhid ilkeleri sebebiyle Allah’a, “ve iyyâke neste‘în” (‮اياك نستعين‬) kısmının da kula ait olması ihtimal dâhilindedir, çünkü bu ikinci kısımda kulun, Allah’ın yardımını talep etmesi ve arzusunu yerine getirmesinin temenni edilmesi vardır.

Fâtiha’da yer alan bu (‮اهدنا‬) niyazı vesilesiyle Cenâb-ı Hak, kişiyi daima hidâyet yoluna iletir. Bu, onun için yeniden hidâyeti benimseme anlamına gelir, çünkü mümin, her zaman dilimi içinde bir iman hamlesi yapmak suretiyle zıddı olan bir davranışı reddeder. Allah Teâlâ’nın, “Ey iman edenler! Allah’a ... olan imanınızı yeni hamlelerle tazeleyin” (Nisa/136)

Sırât (‮صراط‬) kelimesi yapılan bütün yorumlarda “yol” anlamına gelmektedir, Cenâb-ı Hakk’ın şu beyanlarında olduğu gibi: “Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur”(Enam/153), “De ki: ‘İşte bu, benim yolumdur’”(Yusuf/108). Müfessirler, âyetteki sırât kelimesiyle ne kastedildiği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı “sırât Kur’ân’dır”, bir kısmı da “imandır” demiştir. Hangisi kabul edilirse edilsin, sırât “eğriliği ve sapması olmadan varlığını sürdüren, içinde çelişkiler bulunmayan mânevî bir yol”dur.
 
"Hidâyet kavramı üç anlamda kullanılır. Birincisi açıklamaktır (beyan). Bilindiği üzere dinî konularda açıklama, Allah tarafından yapılmıştır. Bu sebeple Kitap ve Sünnet’te açıklama fonksiyonunu yerine getiren çeşitli ifadelerin varlığı karşısında kimse âyet-i kerîmedeki ihdinâ (‮اهدنا‬) kelimesiyle açıklama anlamını kastetmez. İkincisi, Allah Teâlâ’nın kulu doğru yola iletmesi ve hak yolun dışına sapmaktan korumasıdır. Bazılarının vitir namazında okudukları Kunut duasının anlamı da aynı şekildedir: “Allahım! Hidâyete erdirdiklerinin içinde bize de daima doğru yolu göster". Cenâb-ı Hak, bu âyetten itibaren sûrenin sonuna kadar makbul kulların niteliklerini açıklamaktadır.   Üçüncüsü, hidâyeti bizim için yaratmasını isteme anlamında olmasıdır; çünkü hidâyet, fiili olması açısından Allah’a nispet edilmiştir. O’nun fiilinin eseri olan her şey yaratılmıştır. Bir bakıma kul şöyle demektedir: “Hidâyetimizi yarat!” 
 
Resûl-i Ekrem, Fâtiha’ya nispet ettiği isimlerle onun İslâm’daki üstün yerini ve paha biçilmez değerini açıklamıştır. Kur’ân’ın kendisiyle başlaması sebebiyle onu “Fâtihatu’l-Kur’ân” (‮فاتحة القرأن‬) diye isimlendirmiştir. Yine Resûlullah’tan, (s.a.) namazda Kur’ân okumaya Fâtiha ile başladığı rivâyet edilmiştir. Söz konusu sûre, mushafların ve Kur’ân’ın yazılmasında başlangıç teşkil ettiğinden; “Fâtihatu’l-kitâb” (‮فاتحة الكتاب‬), namaz içindeki kırâate esas oluşturduğundan; “ummu’l-Kur’ân” (‮ام القرآن‬) diye de isimlendirilmiştir. Denildi ki burada “umm” (‮أم‬) “asıl” demektir; bunun anlamı, Fâtiha’nın muhtevasından hiçbir şeyin neshe ve hükmünün kaldırılmasına ihtimal taşımamasıdır, bu açıdan sûre “asıl” olmuştur. Fâtiha namazın rekatlarında tekrar edildiğinden, “Mesânî” (‮المثانى‬) diye de adlandırılmıştır.

0 yorum:

Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."

İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...

En Çok Okunan Yazılar

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!