Bir Gezi Rotası: Bilecik-Söğüt-Sivrihisar

Etiketler :
Yeni bir gezi rotası ile devam edelim. Bursa merkezden başladığımız bu gezide, Bilecik, Söğüt ve Sivrihisar  şehirlerinde Osmanlı'nın izlerini görmeye çalışalım. Bursa merkezde gezilecek çok eser var. Bursa gezimizi çok detaylı olarak inşallah başka bir yazıda anlatayım. Bursa duraklarından sadece birini bu yazıda zikredip, diğer gezi yerlerini anlatmaya geçelim. 
Bursa'nın kalabalık nüfusundan kendinizi kurtarıp Tophane mevkine yürüyerek çıktığınızda, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey ve oğlu Orhan Gazi'nin Türbelerini görebilirsiniz. Buraya araçla gelmenizi pek tavsiye etmem, ciddi park sorunu olabiliyor. Sabahın erken saatlerinde belki park alanı biraz daha kolay bulunabilir. Türbelere giriş ücretsiz. İçerisi kalabalık değilse beklemeniz gerekmiyor. Türbeye yoğunluktan mı bilmiyorum ama ayakkabı ile giriliyor. Zeminler mermer kaplama, halı serilmemiş. Türbede her zaman Kuran-ı Kerim okunuyor. Türbelerin yanında saat kulesi var. Tepeden kuşbakışı Bursa manzarasını izleyebilirsiniz. Her iki türbede de dualarımızı edip, ecdada olan saygımızı gösteriyoruz. Şanslı iseniz kapı önünde sürekli nöbet tutan askerlerin nöbet değişimini görebilirsiniz. Biz değişim saatinde denk geldiğimiz için (15:00) alplerin saygı nöbeti değişimini izleyebildik.
Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi, Bursa’yı fethedemeden vefat etmiş ve kabri daha sonra oğlu tarafından vasiyeti üzerine Bursa sınırları içine taşınmıştır. Osman Gazi, oğlu Orhan Gazi tarafından inşa edilen, Bursa merkezde hakim bir tepe olan Tophane’deki türbede medfundur. Bursa’yı 1326 tarihinde fetheden, Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi; Babası Osman Gazi’nin Söğüt’te bulunan kabrini Hisar içinde, Gümüşlü kümbet olarak zikredilen bugünkü yerine nakletmiştir. Orhan Gazi'nin kendisi de vefat ettiğinde yaptırdığı külliyesine yakın bu alanda, babası Osman Gazi’nin yanına defnedilmiştir. Türbenin ortasında bulunan sedef kakmalı büyük ahşap sanduka, Osman Gazi'ye aittir. Sandukanın etrafı sedef kakmalı korkuluklarla çevrilmiştir. Sanduka üzerine serilen örtü, Sultan Abdülaziz’in Bursa'yı ziyareti sırasında kadife üzerine gümüş sim ile işlenerek yapılmış olup, Osmangazi’nin şahsiyeti doğumu, saltanat senesi ve ölümü gibi tarihler üzerine yazılmıştır. Osman Gazi Türbesinin içinde Osmangazi’nin oğlu Alaaddin bey, Orhangazi'nin eşi Aspurça Hatun ile on iki yakınının sandukaları bulunmaktadır. Orhan Gazi'nin türbesi de Bursa merkezde Tophane mevkiinde babası Osman Gazi'nin türbesine komşu olarak yer almaktadır. 1855 yılında yaşanan depremden dolayı büyük hasar gören türbeler, dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz tarafından yeniden yapılmış ve 1863 yılında tekrar ziyaretçilere açılmıştır. 
Bursa'da Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret ettikten sonra Osmanlı'nın manevi mimarları ve kurucu önderleri olan Şeyh Edebali ve Ertuğrul Gazi'yi ziyaret etmesek olmazdı. Bunun için başka bir günde Bursa'dan Konya dönüşte, Bilecik üzerinden bir gezi planladık. Bu gezide; Bilecik şehir merkezi, Şeyh Edebali Türbesi, Bilecik Etnografya Müzesi, Bilecik Yaşayan Şehir Müzesi, Osmanlı devletinden kalma tarihi camiler, Söğüt ilçesi ve Eskişehir Sivrihisar ilçesi gezi planımızın içerisinde yer aldı. Bursa, Yenişehir, Bilecik, Söğüt, Odunpazarı, Sivrihisar rotaları ile toplam güzergah uzunluğu 285 km'dir. Adım adım gezi güzergahımızı sizlere de rehber olması açısından burada paylaşıyorum. 
Gezi rotamızda ilk durağımız; sabahın erken saatlerinde (8.30) Bilecik merkezdeki Şeyh Edebali Türbesi oldu. Şeyh Edebali ile onun arkasından vefat eden Şeyh Edebali'nin kızı Râbi'a Bala Hâtun'un kabirlerinin yer aldığı külliyede, Orhan Gazi tarafından yapılmış türbe, cami ve zaviye yapıları vardır. Türbe avlusunda da ayrıca bir tarihi minare ve çeşme bulunmaktadır. Türbe ve çevresinde oldukça güzel büyük bir cami, tepe üzerinde küçük bir türbe, küçük bir mescid, çeşme, dağ manzarası ve kanyonun hakim olduğu güzel bir çevre görüyoruz. Buradaki huzuru hissedip manevi atmosferi içimize çekerek, sahip olduğumuz nimetler için iki rekat şükür namazı kılıp ve dualar ettik... 
Şeyh Edebali ve yakınlarının olduğu kabirler, tavanı küçük kubbeli dikdörtgen biçiminde bir türbede olup, türbe yanında küçük bir mescid vardır. Türbe, hakim bir tepede bulunduğundan, buraya taş merdivenlerden yaya olarak veya sonradan yapılmış asansör yardımıyla ulaşılabilmektedir. Türbenin yanında Şeyh Edebali'nin zevcesi Bala Hatun ve kızının da mezarlarının olduğu küçük bir türbe daha vardır. Rabia Bala Hatun, Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi ile 1280 yılında Şeyh Edebali'nin kıydığı nikahla evlenmiştir. Meşhur olan rivayete göre, Osman Gazi, bir gece rüyasında Şeyh Edebali'nin göğsünden bir ayın çıkıp kendi göğsüne girdiğini ve ardından göğsünden büyük bir ağaç çıkıp dallarının alemi kapladığını, altından birçok nehirlerin çıkıp insanların bu sulardan içtiklerini görmüş, bu rüyayı hocası Şeyh Edebali de: "Ertuğrul Gazi oğlu Osman, sen babandan sonra bey olacaksın. Kızım Rabia Bala (Malhun) ile evleneceksin ve soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletler bir çatı altında toplanacaktır. Böylece Allah seni ve soyunu nice insanın İslam'a kavuşmasına vesile kılacaktır." şeklinde tabir etmiştir. Rüya, aynen gerçekleşmiş ve Osmanlı devleti küçücük Söğüt'ten çıkarak nice topraklarda hüküm süren bir cihan devleti olmuştur. İşte bu büyük devletin kurucusu Osman Gazi'nin hocası Şeyh Edebali, burada medfun olup Türbesi de bizzat Orhan Gazi tarafından yaptırılmış ve II. Abdülhamid tarafından sonradan yenilenmiştir.  
Şeyh Edebali Türbesi merdivenlerinin başında Orhan Gazi Camisi vardır. Cami, Şeyh Edebalı Türbesi'ne 50 metre uzaklıkta olup taş merdivenlerin hemen bitişiğinde yer alır. Cami, Orhan Gazi döneminde yaptırılmış olup, kesin tarihi tam bilinmemektedir. İçerisindeki işlemeler, II. Abdülhamid zamanında önemli bir onarım görerek yenilenmiştir. Şey Edebali Külliyesi etrafında hediyelik eşya dükkanları, çay bahçesi, dinlenme alanları ve araç otoparkı vardır. Bu alana kadar araçla ulaşım gayet rahattır. Sessiz, sakin, huzurlu böyle bir ortamı görmeden sakın gitmeyin.
Şeyh Edebali Türbesi'ne giden yolun girişinde, sol tarafta sadece taş minaresi ve avlusu bulunan çatısız üstü açık, bakımsız bir şekilde duran, otlar arasında kalmış bir namazgah vardı. Bu yapı ile ilgili kesin bir bilgi günümüze ulaşmamıştır. Herhangi bir kitabesi veya açıklama yazısı yoktur. Bu yapı halk arasında "Tarihi Bilecik Camii", “Eski Camii” ya da “Tarihi Cami” olarak bilinmektedir. Günümüze yalnızca minaresi sağlam şekilde ulaşabilmiş, eski Osmanlı kuruluş dönemi eseri olduğu tahmin edilmektedir. Caminin asıl yapısı çeşitli dönemlerde meydana gelen yıkımlar, doğal afetler veya bakımsızlık sebebiyle tamamen ortadan kalkmıştır. 
Şeyh Edebali mevkisinde bu ziyaretleri yaptıktan sonra türbeye yaklaşık 1,5 km mesafedeki Bilecik Saat Kulesi'ni gezdik. Belediye binasının bulunduğu bir alanda bulunan bu yapı, 1907 yılında, II. Abdülhamid Han'ın saat inşası emri doğrultusunda Ertuğrul Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından yaptırılmıştır. Saat kulesinin alt kısımları taş işçiliği ile üst kısmı ise ahşaptan yapılmış olup dört köşeli ve balkonlu bir şekilde inşa edilmiştir. Genişçe bir bahçede yer alan alanın önünde bulunan çeşitli çiçekler ve oturma alanları ile ziyaretçilere dinlenme imkanı sunulmuştur. Yolun girişinde belediye ait ücretsiz araç park yerleri ve geçiş bariyeri mevcuttur. Beğendiğim güzel bir saat kulesi, hatta en güzeli Bilecik Saat Kulesi denebilir. Engebeli bir yolu olmasına rağmen ulaşımı rahat, navigasyon tarif etse de Bilecik Şehir merkezinden şehir mezarlığına doğru çıkarken, çıkışa gelmeden kavşaktan dönüp Belediye binasına ve saat kulesine ulaşabilirsiniz.
Saat kulesinin ardından Bilecik Valiliğinin hemen aşağısında bulunan, saat kulesine yaklaşık 1 km mesafedeki Bilecik Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ni gezdik. Giriş ücretsizdi. Osmanlı döneminde Jandarma Binası olarak kullanılan bu yapı, Cumhuriyet döneminde cezaevi olarak kullanılmış sonradan 1996 yılında cezaevinin yeni yerine taşınmasıyla birlikte, müze olarak kullanılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Bu bina, kapsamlı bir restorasyon işleminden sonra 2006 yılından itibaren müze olarak hizmet vermeye başlamıştır. Müze, iki katlı küçük bir yapı olup çeşitli arkeolojik ve etnografik eserler yer almaktadır. Bilecik kültür dünyasına ait küçük çapta eserler, balmumu heykelleri, tarım ve zanaat aletleri, çeşitli dönemlerden kalma arkeolojik kalıntılar bu müzede yer almaktadır. Yolunuzun üstünde ise yarım saatte gezebilirsiniz.
Bilecik Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nin ardından bir başka müzeye daha uğradık. Esasında Bursa girişinden gelirken yokuş başında gördüğümüz ama ziyareti manevi büyüklerden sonraya bıraktığımız bu müze, Bilecik Valiliğine yaklaşık 2 km mesafede yer alan şehrin girişinde, geniş bir alanda inşa edilmiştir. Şeyh Edebali Kültür ve Kongre merkezine yakın konumda bulunan ve Bilecik yöresi hakkında detaylı bilgiler veren Bilecik Yaşayan Şehir Müzesi, Bilecik Belediyesi tarafından çok güzel tasarlanmış yeni tarihli (2017) bir müzedir. Müze iki katlı genişçe bir yapı olup, Bilecik gezisi için kesinlikle gezilmesi gerekir. 
Yaşayan Şehir Müzesinin birinci katının sağ tarafında Ertuğrul Gazi'nin Söğüt ilçesine yerleşmesi ile Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun bilgilendirme yazıları ile anlatıldığı "Kuruluş Salonu" yer almaktadır. Müzenin birinci katının sol tarafında da Bilecik’te gerçekleşmiş olan Birinci İnönü ve İkinci İnönü Savaşları ile Metristepe Muharebesi’nin balmumu tasvirlerle canlandırıldığı "Kurtuluş Salonu" ve çeşitli savaş eşyaları yer almaktadır. 
Yaşayan Şehir Müzesinin ikinci katında, Bilecik’in sosyal yaşamına bağlı el sanatlarının olduğu demirciler, çömlekçiler, çiniciler, sepetçiler, terziler, yorgancılar, semerciler, ebru-hat sanatı, dokumacılık, ipek böcekçiliği,  ayakkabıcılık, madencilik, gibi çeşitli mesleklere ait gerçeğine uygun tasarlanmış balmumu heykeller ile ait olduğu dönemleri yansıtan  malzemelerin olduğu odalar yer almaktadır. Geçmişten günümüze Bilecik Belediye başkanları ve milletvekillerinin resimleri ile Bileciğe hizmet eden çeşitli isimlerin anıları da müze duvarlarına yerleştirilmiştir. Müzedeki malzemeler, çeşitli bağışlar yardımıyla toplanmış ve Bursa-Eskişehir-Bilecik Kalkınma Ajansı’nın hibe desteği ile müze inşa süreci tamamlanarak, 2017 yılında hizmete açılmıştır. Oldukça güzel vakit geçirdiğimiz müzeyi gezmenizi tavsiye ediyorum.
Bilecik'ten sonra yaklaşık 30 km mesafede nisbeten dağlık bir yoldan ilerleyerek Söğüt ilçesine geldik. Burada Ertuğrul Gazi Türbesi'ni ziyaret ettik. Jandarma tarafından saygı nöbeti tutulan Ertuğrul Gazi'nin sandukası etrafında Türk devletlerinin toprakları ve bayrakları bulunuyor. Saatinde denk gelirseniz nöbet değişimleri bir tören eşliğinde yapılıyor. Bizim yolculuğumuzda nöbet değişimine (11:00) denk geldiğimiz için şanslıydık. Daha önce de benzer töreni Bursa Osman Gazi Türbesi'nde izlemiştim. Aynı tören iki asker eşliğinde burada da icra ediliyor. Türbe içine halı serilmiş olup her daim Kuran-ı Kerim okunuyor.
Tertemiz nezih bir ortamda yer alan türbe etrafında, Halime Sultan ve diğer alplere ait isimleri yazılı olduğu mezarlar bulunuyor. 1921 yılında Yunan işgaline uğrayan mekanda, Yunan askerlerinin pencereye isabet eden kurşun izlerini de görebilirsiniz. Yolu düşenlerin ecdada bir selam verip burayı ziyaret etmesini mutlaka tavsiye ederim. Kesinlikle türbeye uğrayıp ortamın manevi havasını alınız. Türbenin hemen aşağısında stadın üstüne doğru konumlandırılmış mevkide, tarihte kurulan tüm Türk devletlerinin sultanlarının tasvir ve büstlerinin yer aldığı bir abide anıt ve stat yapılmış ki bazılarımız için bir anlam taşısa da ben burayı maalesef ortamın manevi havasına uygun göremedim.
Türbenin 50 metre ilerisinde Ertuğrul Gazi Camisi yer alıyor. Cami, kare yapılı, kısa minareli olup, geniş avlusu ve bakımlı haliyle Konya Selçuklu Belediyesi katkıları ile 2022 yılında yapımı tamamlanmıştır. Camide aynı zamanda Darulkurra hafızlık eğitimi de verilmektedir. Ertuğrul Gazi Camisi, çevrenin dokusuna uygun güzel bir mimari eser olmuş. Samimi niyetle bu hayrı yapanlardan ve yapımda emeği geçenlerden Allah razı olsun. Söğüt merkezinde birbirine yakın konumda bulunan Çifte Minareli Hamidiye Camii (1905), Çelebi Sultan Mehmed Cami (1420), Ertuğrul Gazi Kuyulu Mescid (1276) camileri de ziyaret edilebilir.  
Ertuğrul Gazi Kuyulu Mescid'in Anadolu'ya girişte ilk yapılan mescid olduğu rivayet edilir. Kuyulu Mescid, küçük ve oldukça sade bir mimariye sahip olup, Selçuklu dönemi taş işçiliği izlerini taşıyan bu yapı çeşitli dönemlerde yapılan restorasyonlarla günümüze ulaşmıştır. İlk otağın buraya kurulduğu ve mescidin yanındaki kuyunun da Ertuğrul Gazi tarafından rüyasında gördüğü bir işaretle bulunduğu yazılıdır. Osmanlı'nın temellerinin atıldığı bu güzel mekanı unutmadan ziyaret etmenizi hatırlatıyorum.
Söğüt gezisinden sonra biraz dağlık yoldan  50 km ilerleyerek, Eskişehir'in Odunpazarı ilçesine geldik. Burada kısa bir mola vermek için Odunpazarı Botanik Parkı'na gittik. Porsuk çayının hemen bitişiğinde yer alan parkta, tahta çitlerle çevrilmiş yürüyüş yolları, çam ağaçları, çeşitli çiçekler, fıskiyeli süs havuzu, çocuk oyun parkı, sarmaşık yürüyüş tünelleri, kaya bahçesi, hatıra fotoğrafı çekim alanları, bitki labirenti, gül bahçeleri, piknik ve mesire alanları ile dinlendirici bir atmosfere sahip güzel bir yer yapılmış. Botanik parkının içinde mangal ve piknik yapılmasa da hemen bitişiğinde mangal yakma ve piknik alanı mevcut. Parkın içini gezdikten sonra bu alanda piknik yapabilirsiniz. 
Eskişehir'in gürültüsünden ve karmaşasından bir kaçış mekanı olarak yol üstü bir dinlenme alanı olan bu yere kesinlikle gitmeniz tavsiye edilir. Burada yaklaşık bir saat vakit geçirip, iyice dinlenerek enerji topladık. 
Eskişehir şehir merkezini transit geçtikten sonra, Konya güzergahından yolumuzu biraz değiştirerek, son zamanlarda Gönül Dağı dizisinin çekimleriyle ün kazanan Eskişehir'in Sivrihisar ilçesine rotamızı çevirdik. Botanik Park’a yaklaşık 110 km uzaklıktaki ilçeye, Eskişehir-Ankara yolundan radar ve hız ihlallerine dikkat edilerek 1 saat gibi bir sürede gelinebilir.
Sivrihisar merkezde, ilk durak olarak eski taş evlerin arasından ilerleyerek şehir meydanına yakın konumda bulunan Sivrihisar Ulu Cami'ye geldik. Cami, oldukça etkileyici ahşap sütun direklerle bezenmiş olup geniş dikdörtgen mimariye sahiptir. Çeşitli kaynaklarda caminin ilk inşasının 1231 yıllarında Emir Celaleddin Ali tarafından gerçekleştirildiği, 1274 yılında Mevlana Celaleddin Rumi’nin müritlerinden Emineddin Mikail tarafından günümüzdeki haline getirildiği ifade edilmektedir. Fatih Sultan Mehmet dönemi kadılarından, İstanbul’un ilk Kadısı Hızır Bey, sonradan bu camiyi 1440 yılında yenilemiştir. Caminin dört giriş kapısı var. 67 ahşap sütun direk ve ahşap sütunların oluşturduğu tavan çatısı mevcut. Ahşap sütunların üzerinde Roma sütunlarından kalma mermer kalıntılarla da bazı bağlantılar yapılmış. Beyşehir Eşrefoğlu Camisine benzer mimarisiyle dikkat çeken Ulu Caminin ortasında ışık girmesi amacıyla aydınlatma açıklığı yapılmış. Ceviz ağacından yapılan ince ahşap işçilikli minberin etrafında, Ayetül Kürsi yazılmıştır. Mihrab ise mermer ve alçı işçiliği ile yapılmıştır. Sivrihisar Ulu Cami, 2023 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilen Anadolu'nun beş ahşap camisinden (Afyon Ulucami, Ankara Ulus Ahi Şerafettin Cami, Beyşehir Eşrefoğlu Cami, Kastamonu Candaroğlu Mahmutbey Cami) biridir. Sivrihisar'a gelindiğinde mutlaka ziyaret edilmelidir. 
Sivrihisar Ulu Cami'ne yaklaşık 500 metre mesafede bulunan Seyyid Mahmud Suzani kabrini ve külliyesini ziyaret ettik. Kıyıda köşede bakımsız bir şekilde yer alan külliyede, kabirler ve kümbet üstünde küçük bir mescidden başka birşey kalmamış. Külliyenin hemen girişinde sağ tarafta cam kapıyla mezarına girilen Seyyid Mahmud'un kabri var. Bu kabrin hemen ilerisinde de kümbet içinde iki mezar ve üst katına merdivenle çıkıldığında küçük bir mescid yapılmış. Kümbet, düzgün taşlar ve ahşap malzeme ile inşa edilmiş olup iki katlı küçük bir yapıdır. Alt katında mezar odası mevcut. Kümbetin kapı üzerinde kitabesi bulunmaktadır. Mescidin iç mekanında mihrap var, mihrabın yan duvarlarında kısmi alçı süslemeler vardır. Kümbet, üzeri kubbe ile örtülü kare bir yapıdır. Bahçe kısmında mermerden kufi harfleriyle yazılmış çeşitli mezar ve yazıtlar bulunuyor. Seyyid Mahmut Suzani, Peygamber efendimizin torunu Hz. Hüseyin (r.a) soyundan gelmiş bir zat olup, miladi 1232 yılında vefat etmiştir. Külliye dahilindeki mescidi ve diğer müştemilatı, Hoca Bahadır Ömer oğlu Kadı Sadrettin Yakub, miladi 1348 yılında yaptırmıştır. Mevcut külliye, 1980 yılında belediye tarafından onarılarak bugünkü halini almıştır. Seyyid Mahmut Süzani’nin türbesinin kitabesinde yazıldığına göre "Darı fena olan dünyadan Dârı bekâ olan ahirete ve gurur merkezinden sevinç yurduna giden şehit, Seyyid, Allah’ın rahmet ve gufranına vasıl olan Şeyhlerin kutbu Abid, Zahid, Fütüvvet sahibi Şerafettin oğlu Seyyid Mahmud’un kabrini Allah nurlandırsın. Sene 630" yazılıdır. Belediye, Gönül Dağı dizisinin çekimlerine verdiği ehemmiyeti maalesef buraya vermemiş, oldukça bakımsız kalmıştır. Bu duruma ciddi üzüldüm. Manevi bir büyüğünüz var ve siz ona bir dizi seti kadar kıymet vermiyorsunuz, cidden yazık. Sivrihisar'a gelindiğinde sessizlik içinde kalmış manevi büyüklerin ibret vesikası olarak ziyaret edilmesi tavsiye olur.
Külliye ziyaretinin akabinde Sivrihisar Ulu Cami'ne yaklaşık 700 metre mesafedeki Cumhuriyet dönemi için anlamlı bir yapı olan Zaimağa Konağı'na uğradık. Konak ziyareti ücretsizdir. Bilgilendirme için görevliler mevcuttur. Burası ilk meclis hükümetinin Kurtuluş Savaşı sırasında ve kritik bir dönemde Ankara dışında ilk kez toplandığı ve önemli kararlar aldığı bir konaktır. Geniş bir bahçe içinde yer alan konak, iki katlı olarak taş işçiliği ve ahşap süslemelerle inşa edilmiştir. Ayrıca altta yarım kat yüksekliğinde bir bodrumu mevcuttur. Bodrum, mevcut durumda ziyarete kapalıdır. Zaimoğlu adıyla anılan Ali Zaimoğlu tarafından inşa ettirilen bu binanın ilk katında dört oda mevcut olup, sofadan tek kanatlı ve kısmen işçilikli ahşap birer kapı ile girilen odaların hepsinde de sedir, yüklük ve dolaplar mevcuttur. Doğu taraftaki odaların işlemeleri çiçekliklidir. Bazı tavanlar daha gösterişli ve işlemeliyken bazıları da daha sade biçimdedir. Odaların giriş kapıları oyma ve geçme tarzında özenli ahşap süslemelere sahiptir. İkinci katta benzer mimariye sahip oldukça ferah ve geniş odalara sahiptir. Bal mumu heykellerle tarihi olay ve şahsiyetler tasvir edilmiştir. Bina yapısı olarak daha önce gezdiğim "Karaman Tartazade Konağı" yanında daha gösterişsiz kalmış bir hali vardır. Cumhuriyet dönemi için önemli bir hatıra olması açısından ziyaret edilebilir.
Sivrihisar'da Zaimağa Konağı'ndan dağa doğru 750 metre yürüdüğünüzde veya sonradan yapılmış çok basamaklı merdivenleri kullanarak çıktığınızda, Sivrihisar Saat Kulesi'ne ulaşırsınız. Biz arabayla dar köy evleri arasındaki yoldan ilerleyerek saat kulesinin yakınına kadar çıktık. Burada otopark vardı. Giriş ücretsiz. Saat Kulesi, 1899 yılında dönemin kaymakamı Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır. Saat kulesi, Sivrihisar'ı hakim bir tepeden görüyor. Tamamen kesme taştan yapılı saat kulesinde, haftalık kurmayla çalışan ve saat başı çalan daire biçiminde dört saat yer alıyor.  İlçenin her tarafından rahatça görülebilmesi için yüksek bir kaya kütlesi üzerine inşa edilmiş bu yapı, Sivrihisar'ın sembol binaları arasında yer almaktadır. Tepede ayrıca cam yürüyüş yolu ve seyir terası yapılmış. Çay-Kahve içebileceğiniz, ortamın sakinliğini dinleyebileceğiniz, şehri tepeden kuşbakışı gören küçük bir kafe de burada var. Fotoğraf çekinmek için güzel bir yer olmakla birlikte, cam teras için kalabalıkta dikkatli olmakta fayda var. Uyarı levhasında camın 75 kişiye dayanabildiği yazılmış ama benden söylemesi, ayağınızın yere basmadığı her yer ve mekanda her zaman temkinli olun.
Saat kulesinin hemen karşısında Gönül dağının eteğinde Metin Yurdanur Açık Hava Heykel Müzesi var. Açık hava müzesini ziyaret etmek ücretsizdi. Atatürk, Kazım Karabekir, Nasreddin Hoca, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Yunus Emre, Yaşar Kemal, Alaaddin Keykubat, Nene Hatun, Bektaşi Dervişi Gülbaba gibi Türk sanatçılarının ve kahramanlarının heykelleri geniş bir alanda dağın yamacına yayılmış bir şekilde tasvir edilmiş olup,  çeşitli tema heykeller farklı bir çalışma ile burada sunulmuştur. Açılış tarihi 2011 olan müzede yer alan eserler, Sivrihisarlı heykeltıraş Metin Yurdanur’a aittir. Bu tür çalışmalara ilgisi ve merakı olanlar burayı da ziyaret edebilir.
Saat kulesinin hemen altında, yolun girişinde dağa nazır yeşil bir bahçe içinde büyükçe bir Ermeni Kilisesi var. Kilise'nin 1650 yılında inşa edildiği ve isminin Surp Yerrortutyun olduğu, giriş kitabesinde yazılıdır. Kilise inşa edildikten sonra yanmış ve sonradan tekrar restore edilmiş olup, büyük ve sağlam yapısıyla dikkat çekiyor. Anadolu'da çoğu camiden daha iyi bakım ve restorasyon gördüğünü söylemeden edemeyeceğim. Dışı tamamen korunmuş, içinde ise hala restorasyon çalışmaları devam ediyor. İçi sade yapıda, alışık olunan kilise yapılarından farklı olarak belirsiz freskler ve süslemesiz iç yapısı var veya içi tamamen sonradan alçı ile kapatılmış, bu konuda tam bir bilgi yok. Hala restorasyon devam ettiği için iç kısmı girişe kapalı halde duruyor. Dinler tarihi açısından Anadolu'nun en büyük Kiliselerinden biri olarak görülebilir.
Bu şekilde Bilecik-Söğüt-Sivrihisar gezimizi tamamladıktan sonra istikamet Konya'ya dönmek üzere köy yollarını kullanarak, Çeltik üzerinden Küçükhasan, Saray, Altınöz, Saçıkara, Atlantı, Kadınhanı, Sarayönü güzergahından yaklaşık 240 km'lik zevkli bir yolculukla hedefimize sağ salim ulaştık. Bu yollardan özellikle Sivrihisar Çeltik arası oldukça kötü, yolun bir şeridi tamamen çalışmalarla kapatılmış, engebeli bir haldeydi. Toz toprak içinde kamyonlarla beraber yolculuk yaptık. Çeltikten sonra yol kısmen düzelse de iki şeritli köy yolları olduğundan virajlı ve dardı. Acemi sürücülere bu yolları tavsiye etmem. 
Sivrihisar-Çeltik arası mevcut yol zaten bozuk, buradan ilerleyip daha fazla köy yolu kullanmak yerine, Yunak üzerinden gidilerek Tuzlukçu, Akşehir, Ilgın, Kadınhanı güzergahı tercih edilebilir. Zamanla belki Sivrihisar-Çeltik arası yol yapımı çalışması biter ve burası biraz daha düzgün bir hal alır düşüncesindeyim. Çünkü Sivrihisar ilçesi, tamamen turistik bir kimliğe bürünmüş durumda, gittikçe ilçe önemi ve ziyaretçi sayısı artacağından ulaşım şartları da buna göre iyileşecektir. Yorucu ama güzel bir gün geçirdik ama her dakikasına değdi. Yolculuk yapın, sıhhat bulun. Hem manen hem madden, beden ve ruh sağlığı için yeni yerler görmek ve keşfetmekte fayda var. Allah; sağlıktan ayırmasın, bugünümüzü aratacak hale düşürmesin. (Amin)

Kadir PANCAR
20/08/2025

0 yorum:

Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...

"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."

“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”

“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."

Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh


KADİR PANCAR

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!