"İnsan onurlu doğar"

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in 08/09/2022 tarihinde 96 yaşında öldüğü Buckingham Sarayı'ndan yapılan resmi açıklama ile dünyaya bildirildi. İşlediği cürümlerin hesabını Allah huzurunda verme vakti onun için başladı. Bu vesile ile çokça paylaşılan bir yazı ile gündeme gelen Senegalli yazar, senarist ve yönetmen Ousmane Sembène (1923-2007)'i hatırlamakta fayda var.
Ousmane Sembène, 1 Ocak veya 8 Ocak 1923’te Senegal’in Ziguinchor kentinde doğmuş bir Senegalli film yönetmeni, yapımcısı, senarist, oyuncu ve yazardır. Afrika sinemasının gelişiminde öncü olarak görülür. Serer kökenli bir aileden gelmiş olup yerel kültürle iç içe büyümüştür. Wolofça ana dili olsa da Fransızca da öğrenmiş, genç yaşta Dakar’da çeşitli işlerde çalışmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Senegal Tirailleurs birliğinde görev yapmış, sonra memleketine dönmüştür. 1947’deki büyük demiryolu grevine katılmış ve daha sonra "Tanrı’nın Odun Parçaları" (Les Bouts de Bois de Dieu) romanını bu grevden esinlenerek yazmıştır. 1947 sonunda kaçak olarak Fransa’ya gidip Marsilya rıhtımlarında çalışmış, sendika hareketlerine katılmış ve "Le Docker Noir" romanını burada yazmıştır. 1950’lerde ve 1960’larda toplumsal gerçekçi romanlar yazmış; "O Pays, mon beau peuple!, Les Bouts de Bois de Dieu, Voltaïque ve Xala" gibi eserlerle ün kazanmıştır. 1960’lardan itibaren "Borom Sarret (1963), La Noire de (1966), Mandabi (1968), Xala (1975), Ceddo (1977), Camp de Thiaroye (1987), Guelwaar (1992) ve Moolaadé (2004) gibi önemli filmler çekmiştir. Filmlerinde sömürgecilik, din, yeni Afrika burjuvazisinin eleştirisi ve Afrikalı kadınların gücü gibi temaları işlemiştir. Birçok uluslararası festivalde ödüller almış ve zaman zaman sansürle karşılaşmıştır. Ousmane Sembène, 9 Haziran 2007’de Dakar’da 84 yaşında ölmüştür.
Ousmane Sembène, kimilerine göre şöyle bir anı ile hatırlanmaktadır. Bu hatıranın doğruluğu tam net olmamakla birlikte, tamamen kurgu bile olsa burada yazılan sözler son derece değerlidir. Ousmane Sembéne, bu konuşmayı yaptı mı bilinmez ama Afrika uyanışını sembolize etmesi açısından böyle bir olayın kurgulanması, böyle bir metnin birileri tarafından yazılıp Ousmane Sembéne adına ithaf edilmesi bile emperyalizme karşı mücadele azmi açısından önemli olmuştur. Bu konuşma metninin gerçekten yaşanmış bir olaya mı dayandığını yoksa kurgudan mı ibaret olduğunu bilmiyorum. Aynı şekilde, metni kimin yazdığı ya da basında nasıl bu kadar yankı bulduğu tam bir muammadır. Ancak tüm belirsizliklere rağmen, konuşmada geçen sözlerin İngiliz sömürgeciliğine karşı yükselen bir itiraz, bir başkaldırı niteliği taşıdığı açıktır. İşte tam da bu niyetle, okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer bir yazıdır: Konuşma metni şu şekilde başlıyor ve devam ediyor:
 
Ousmane Sembène, 1997 (?) yılında İngiltere'de bir törende aşağıdaki konuşmayı yaptığı ve sonrasında salonu terk ettiği rivayet edilir:  
"Sayın baylar ve bayanlar, Konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan payelendiriliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler.
| | Devamı... 0 yorum

Müslümanların Tuzaklarla İmtihanı

Gazete köşe yazarlarımız; Müslümanların bugünlerde yaşadığı elem dolu günlerinin sebepleri hakkında uzun uzadıya yazılar kaleme alırken her biri farklı sebepleri sıralamaktadır. Bu yazarlardan kimileri çok isabetli tespitler yapmakta kimileri de "bir komplo teorisi" kapsamında değerlendirilebilecek yazı ve makaleler kaleme almaktadır. Genel izlenimim; bu konuda kafa yoran yazarlarımız, bütün bu sorunların ana nedeni olarak Müslüman dünyasındaki "parçalanmışlık ve başı bozukluk" çerçevesinde hem fikirdir. Bu yazıda; değişen gündem ve şartlardan uzaklaşarak Müslümanların içinde bulunduğu ortamı değerlendirici, güncel örneklerden faydalanarak farklı pencerelerden bakıp bazı tespitler yapmayı ve kimilerine göre komplo sayılabilecek bazı öngörüleri haddi aşmadan istifadenize sunmayı amaçlıyorum. 
| | | Devamı... 1 yorum

Milli Kültür Batılılaşma ve Kültürel Yozlaşma

"Millî benliğini bulamayan milletler başka milletlere yem olurlar." M. Kemal ATATÜRK
Genel kabul görmüş bir tarife göre kültür, bir toplumun yaşam biçimidir. Toplumun, gündelik işlerini tanzim tarzı, hayatiyetini sürdürürken kullandığı üslup, yöntem ve araçlar bu tarifin içine girmektedir. Diğer bir görüşe göre kültür; teknik, iktisadi, içtimai, siyasi ve fikri formasyonu ihtiva eden kendini bilme hareketidir. ...Kişilik, edindiği kültür kadar gerçeklik ve güce sahip olmaktadır; o kendi kendine varolmaya ulaşıncaya kadar "kültür edinmektedir" ve ancak böylece kendi kendine varolmakta ve o zaman gerçek bir varlığa kavuşmaktadır.(1) UNESCOda ittifakla kabul edilen tarife göre (ise) kültür, bir insan topluluğunun kendi tarihi hususunda sahip olduğu bilinç demektir. Bu insan topluluğu, bu tarihi gelişme bilincine dayanarak varlığını devam ettirme azmini gösterir ve gelişmesini sağlar.(2)
Millî Kültür konusunda ise değişik görüşler olmakla birlikte, ülkemizde başlıca üç görüş vardır. Bunlardan gelenekçi görüş, millî kültür değerlerinde bir ayrım yapmaz. Tarihi olanla, millî olan birbirine karışmıştır. Değişmez ve değişmemesi gereken değerlerle, üretim biçimi, yerleşim dokusu sonucu oluşan değerlerin tamamı kıskançlıkla korunmak istenilir...İkinci görüş, "evrensel kültür" adını verdikleri Batı kültürünün, ülkemizde uygulanmasını (isteyenlerin ileri sürdüğü görüşün) adıdır. Üçüncü ve doğru olan görüş; Millî kültürü, temellerini oluşturan değişmez değerleri koruyarak, gelişen teknolojiye uygun, sanayi ve sanayi ötesi toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geliştirmek ve çağdaşlaştırmaktır.(3) Bu üçüncü görüşü en güzel biçimiyle Yunus Emre ve Hz. Mevlana formüle etmişlerdir. Yunus bir şiirinde şöyle seslenir "Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası."Mevlana Celaleddin Rûmi ise Mesnevide şöyle söylüyor; "Geçen gün geçti cancağızım, gelen yeni bir gündür, yeni şeyler söylemenin çağıdır..." ve Mevlana aynı konudaki hikmetli sözlerine devam ederek şöyle der;
"Bir ayağımız sımsıkı millî ruh kökümüzde, Bir ayağımızla dolaşalım evrenleri..." (Mevlana)

İnsan, ancak Allah'a kul olur

“İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak "hakla", "hakikatle" beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.” “Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez...
Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır. “Herkese ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere bağlıyor... 
Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. Hizmet ediyorum diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!”
“Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!”
“Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.” 
“Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!” “Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.” “Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye! Bana da tabi olmayın! Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra, "Sen bu adamlarına şöyle yap!" derler. İslâm'a, Allah'ın emrine tabi olun! Allah'ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz! 
"Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar. “Her biriniz İslâm için, kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be! Sen onu sırtında taşımak zorunda mısın? Beni sırtında taşımak zorunda mısın? Kimse kimseye hürriyetini vermesin! Hürriyet aziz şeydir. İnsan, ancak Allah'a kul olur. "Allahım! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz."
Prof. Esad Coşan
5 Mayıs 1990

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!