Net Fikir » materyal geliştirme
Pisagor Teoremi ve İspatı
Pisagor Teoremi, dik üçgenlerde geçerli temel bir bağıntıdır. Esasında trigonometride yer alan cosinüs teoreminin dik üçgen için geçerli halidir. Öklid geometrisinde bir dik üçgenin üç kenarı verildiğinde dik kenarların karelerinin toplamları hipotenüsün karesine eşittir. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem Hint, Çin Mısır ve Mezopotamya Coğrafyasında bilinen ve gündelik yaşamlarında uygulanan bir bağıntı olarak kaynaklarda belirtilse de, yaygın kanaate göre ilk defa Pisagor tarafından yazılı olarak bahsedildiği sanılmaktadır. Pisagor teoreminin bilinen ilk matematiksel ispatı Öklid'in Elementler eserinde yer almıştır.
Pisagor Teoremi İspatı: Pisagor teoreminin çok fazla ispatı yapılmıştır bunlardan en bilineni bir dik üçgenin kenarlarına bitişik olacak şekilde çizilen üç adet karenin alanları arasındaki eşitlikten, dik kenarlara bitişik olan karelerin alanları toplamı hipotenüse ait çizilen karenin alanına eşittir.
Üçgende Açıortay Dikmeleri
Açıortay, geometride herhangi bir açıyı iki eşit açı şeklinde bölen doğru parçasıdır. Özel olarak herhangi bir üçgende iç veya dış açılardan herhangi birisini iki eşit ölçüde ayıracak şekilde çizilen doğru parçasına o açının açıortayı denir. Eğer bu açı dış açı ise bu doğru parçası dış açıortay, bölünen bu açı iç açı ise o zaman da bu doğru parçası iç açıortay olarak isimlendirilir. Bir açıya teğet tüm çemberler çizilerek merkezleri birleştirilirse, o açının açıortayı elde edilir. Bu nedenle açıortaylardan açının kollarına indirilen dikmeler, o çemberlerden birinin merkezinden teğetlere inilen yarıçap dikmeleri olacağından, dikmeler birbirine eşit olur. Her iki kolda oluşan üçgenler de birbirine eşit olacağından, dikmelerin açıortay kollarını kestiği noktalar ile açının bulunduğu köşeye olan uzaklıklar eşit olur.
Bir üçgende iç açıortaylar bir noktada kesişir. Bu nokta üçgenin iç teğet çemberinin merkezidir. Bu noktanın iç teğet çemberi olmasının sebebi ise, iç açıortayların kesişim noktasından kenarlara inilen dikmelerin birbirine eşit olmasıdır (çember merkezden teğetlere çizilen doğru parçaları teğete diktir ve hepsi yarıçaptır).
Bir üçgende açıortayla ilgili iki önemli bağıntı vardır. Bunlardan birisi (Bkz. Açıortay teoremi) Bu teorem bir tür kenar ve açıortay parçaları oranıdır.
Bu teoreme göre üçgenin bir kenar uzunluğu ve o kenar tarafındaki köşe ile açıortayın kenarı kestiği nokta arasındaki uzaklığın oranı, diğer kenarın uzunluğu ve o kenar tarafındaki köşe ile açıortayın kenarı kestiği nokta arasındaki uzaklığın oranına eşittir.
Açıortayın kollarına inilen dikme uzunlukları birbirine eşittir. Ayrıca bu dikmelerin ayırdığı parçaların da uzunlukları eşittir. Alan problemlerinde bu özellik dikkate alınmalıdır.
Alan problemlerinde açıortay oranı ile birlikte yükseklikleri aynı olan üçgenlerin tabanlarının oranından da yaralanılarak sorular çözülür.
Açıortay dikmelerini daha iyi anlamak için aşağıdaki materyal geliştirme ve modelleme çalışmasını izleyebilirsiniz.
Matematiksel model oluşturma ve materyal geliştirme ile ilgili Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof.Dr Ahmet Arıkan yönetiminde öğrenciler tarafından hazırlanmış somut bir model. Bu model üzerinde açıortayın bazı özelliklerini rahatlıkla somut bir şekilde görebiliyorsunuz.
Video izlenmiyor veya görüntülenmiyor ise aşağıdaki link üzerinden picasa web albümünden tüm materyal geliştirme ve modelleme videolarına ulaşabilir buradan bilgisayarınıza indirerek izleyebilirsiniz. video url: Materyal Geliştirme-Youtube Muallim
Gottlob Frege ve Mantık
"Frege (1848-1925): Gottlob Frege analitik felsefenin en önemli aracını meydana getiren modern matematiksel mantığı bularak, analitik felsefenin seyrini belirlemiş bir filozoftur. Onun asıl amacı, sayıların tabiatı ile aritmetiğin temel yasalarının nasıl salt bir mantıksal yöntemle çıkarsanabileceğini göstermektir. Mantıkçılık olarak nitelendirilen bu yaklaşım, aritmetiğin önermelerinin mantıksal önermelere dönüştürülebileceğini öngörür. O, söz konusu yaklaşımı hayata geçirmek için, öncelikle eski mantığın eksik ve sınırlamalarını gözler önüne sererek, “özne-yüklem” arasındaki geleneksel gramatik ayrımın matematiksel dilden çıkarsadığı “fonksiyon-argüman” ayrımıyla değiştirilmesi gerektiğini önerir. Mantık alanında büyük bir devrim kabul edilen bu öneri, felsefeyi ilkin eski mantığın sınırlılıklarından kurtarır. İkinci olarak, idealist mantığa karşı çıkmak suretiyle, epistemoloji üzerinden giderek realizmin mantığa dayalı yeni bir versiyonunu ortaya koyar. Nitekim bu noktadan hareket eden bütün analitik filozoflar, bilgi iddialarımızın ifade edildiği dili analiz etmenin, doğru iddiaların mantıksal formunu ortaya çıkaracağını ve böylelikle evrenin yapısıyla ilgili bilgilere sahip olabileceğimizi düşünmüşlerdir.
Frege, gündelik dilin çoğu zaman muğlâk, anlam belirsizlikleri ve tutarsızlıklarla dolu olduğunu ve dildeki gramatikal formun mantıksal formu gizlediğini ileri sürmüştür. Mantığın dilinin bütünüyle formel bir dil olması gerektiğini ileri süren Frege, böylesi saf bir dilin geliştirilmesi noktasında, kendisine örnek ya da model olarak matematiği alır. Çünkü matematik saf yargıları ifade eden bir dile sahiptir. Matematiği kendisine model alan Frege, sonraki adımda matematiksel fonksiyon ve argüman kavramlarını kullanmaya başlar. Buna göre yargılar bildiren önermeler, Aristotelesçi mantıkta olduğu gibi, özne ve yükleme değil fakat fonksiyon ve argümana ayrılarak analiz edilir. Bu çerçevede fonksiyon, onu tam hale getirmek için doldurulması gereken bir boş yere sahip olan bir kavrama, argüman ise bir kavramın altına giren ve böylelikle onu tam hale getiren bir nesneye benzetilebilir.
Sözgelimi “İngiltere’nin başkenti Londra’dır.” şeklindeki bir cümlede “x’in başkenti” ifadesi, İngiltere argümanı için “Londra” doğruluk değerine sahip bir fonksiyonu ifade eder. Frege'nin matematiksel fonksiyon ve argüman düşüncesini temele alarak geliştirdiği söz konusu formelleştirme işlemi, ona klasik mantığın sınırlılıklarını aşma ve eski mantıkta açıklanamayan bağıntı önermelerini açıklama imkânı sağlar. O, burada kalmayıp, ana düşüncesini bağlaçları ve genellik ifadelerini de kapsayacak şekilde biraz daha genişletmek için, mantıktan matematiğe geçer. Başka bir deyişle, mantıkçılık projesine yönelik meydan okumaları savuşturabilmek için sayı veya sayal sayı kavramına tatmin edici bir tanım ya da açıklama getirme yoluna gider. O, öncelikle kendi alternatif sayı anlayışının üç temel ilkesini ortaya koyar. Bu ilkeler, (1) nesnel olan ile öznel olan arasında farklılık vardır, (2) sözcükler yalıtılmış anlamlara sahip değildir, (3) kavram ile nesne arasında farklılığa dikkat edilmesi gerekir. Bu ilkeler çerçevesinde Moore sayı veya sayal sayı kavramının, psikolojik veya fiziki tanımlama teşebbüslerinden tamamen bağımsız olarak, sadece saf bir mantıksal kavram olan "özdeşlik" aracılığıyla tanımlanmış olacağını iddia eder. Bu durum ise aritmetiğin ve dolayısıyla matematiğin temel yasalarının saf mantık yasalarıyla temellendirilebileceği anlamına gelir. O, dahası matematiğin temel yasalarının analitik ve dolayısıyla a priori olduğunun gözler önüne serilmesi anlamına gelir (Cevizci, 2009, 1037-1044).
Sistemine mantıkla başlayan, sisteminin gerisindeki mantıkçılık projesini hayata geçirmek için daha sonra matematik felsefesine geçen Frege, en sonunda sisteminin semantik temellerine döner. O, bir kavramın anlamı (sinn) ile delaleti/referansı (bedeutung) arasında ayrım yapar. Bu ayrım, dış dünyanın bize sundukları yüzleri dışında başka yüzlere de sahip olduğu fikrine dayanır. Onun ifadesiyle aynı nesne kendisini bize birçok şekilde sunabilir ve dolayısıyla onun anlamı ile delaleti farklı olabilir. Bu husus dil ile dünya arasındaki ilişkinin bir yansıtma olduğunu ifşa eder. Buna göre dili, düşünmeyi ve iletişimi mümkün kılan anlam öznel unsurlar veya kendilikler değil; nesnel ve bizden bağımsız bir şeydir. Zira sözcüğün gönderimde bulunduğu şey bizden bağımsız dış dünyanın bir parçasıdır."
Sözgelimi “İngiltere’nin başkenti Londra’dır.” şeklindeki bir cümlede “x’in başkenti” ifadesi, İngiltere argümanı için “Londra” doğruluk değerine sahip bir fonksiyonu ifade eder. Frege'nin matematiksel fonksiyon ve argüman düşüncesini temele alarak geliştirdiği söz konusu formelleştirme işlemi, ona klasik mantığın sınırlılıklarını aşma ve eski mantıkta açıklanamayan bağıntı önermelerini açıklama imkânı sağlar. O, burada kalmayıp, ana düşüncesini bağlaçları ve genellik ifadelerini de kapsayacak şekilde biraz daha genişletmek için, mantıktan matematiğe geçer. Başka bir deyişle, mantıkçılık projesine yönelik meydan okumaları savuşturabilmek için sayı veya sayal sayı kavramına tatmin edici bir tanım ya da açıklama getirme yoluna gider. O, öncelikle kendi alternatif sayı anlayışının üç temel ilkesini ortaya koyar. Bu ilkeler, (1) nesnel olan ile öznel olan arasında farklılık vardır, (2) sözcükler yalıtılmış anlamlara sahip değildir, (3) kavram ile nesne arasında farklılığa dikkat edilmesi gerekir. Bu ilkeler çerçevesinde Moore sayı veya sayal sayı kavramının, psikolojik veya fiziki tanımlama teşebbüslerinden tamamen bağımsız olarak, sadece saf bir mantıksal kavram olan "özdeşlik" aracılığıyla tanımlanmış olacağını iddia eder. Bu durum ise aritmetiğin ve dolayısıyla matematiğin temel yasalarının saf mantık yasalarıyla temellendirilebileceği anlamına gelir. O, dahası matematiğin temel yasalarının analitik ve dolayısıyla a priori olduğunun gözler önüne serilmesi anlamına gelir (Cevizci, 2009, 1037-1044).
Sistemine mantıkla başlayan, sisteminin gerisindeki mantıkçılık projesini hayata geçirmek için daha sonra matematik felsefesine geçen Frege, en sonunda sisteminin semantik temellerine döner. O, bir kavramın anlamı (sinn) ile delaleti/referansı (bedeutung) arasında ayrım yapar. Bu ayrım, dış dünyanın bize sundukları yüzleri dışında başka yüzlere de sahip olduğu fikrine dayanır. Onun ifadesiyle aynı nesne kendisini bize birçok şekilde sunabilir ve dolayısıyla onun anlamı ile delaleti farklı olabilir. Bu husus dil ile dünya arasındaki ilişkinin bir yansıtma olduğunu ifşa eder. Buna göre dili, düşünmeyi ve iletişimi mümkün kılan anlam öznel unsurlar veya kendilikler değil; nesnel ve bizden bağımsız bir şeydir. Zira sözcüğün gönderimde bulunduğu şey bizden bağımsız dış dünyanın bir parçasıdır."
Kaynakça:
Felsefe Tarihi Yazarlar Prof. Dr. Murtaza Korlaelçi Prof. Dr. Celal Türer, Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi, 2012, s.319
Felsefe Tarihi Yazarlar Prof. Dr. Murtaza Korlaelçi Prof. Dr. Celal Türer, Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi, 2012, s.319
İtalyan mektebi ve Küreler Musikisi
İtalyan mektebi mensuplarına göre kâinat bir ahenkler bütünüdür. Dünya sistemi “kâinatın ocağı” ismi verilen mukaddes merkezî ateş etrafında dönen “10” adet semavî cisimden ibarettir. “Dünya da güneş etrafında hareket eden cansız cisimlerden biridir. Bu cansız cisimler muntazam kanunlar dairesinde hareket ederler, hareketlerinin neticesinde dolaştıkları esir dahilinde bir ses meydana gelir. Bu sese küreler musikisi denir. Bu sesler çok yüksektir. Biz bunu, yaratılışımızın zarifliği sebebiyle alamayız.” (Kranz, 34). Tabiatın evrensel aktif ilkesi Tanrıdır, ancak Pythagoras’a göre Tanrı, tabiatın bütün varlıklarında yayılmış olan ruhtur, insan ruhları da ondan elde edilmiştir (E. Barbe, 1986, 46).
Ruh kendiliğinden hareket eden bir sayıdır. Sayı ile, Pythagor zekayı anlıyor. Beden dağıldığı zaman ruh, yeniden Tanrı’ya döner eğer o temizse; temiz değilse, layık oluşuna göre ya bir vücudu canlandıracaktır ya da bir hayvan vücuduna yeniden dönecektir. Birtakım yalanlarla tenasuhu (ruh göçünü) savunan Pythagoras bir müddet kaybolduktan sonra benzi uçuk ve çirkin bir halde ortaya çıkıyor; cehennemden geldiğini, orada bazı şeyler gördüğünü, cisimlere girip çıktığını kendini dinleyen cahil halka anlatır (E. Barbe, 1986, 47). Aynı görüşü günümüzde savunanlar var. Ancak İslâm dini tenasuhu kesin olarak kabul etmez. İslâm’a göre her insanın beden ve ruhu sadece kendine aittir.
Pythagorascıların bilim alanındaki en büyük başarıları astronomide olmuştur. Antik Yunan dünyasında ilk defa bunlar, dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşlerdir. Yerin, evrenin ortasında görünmeyen merkezî ateş etrafında döndüğünü söylemişlerdir. Böylece merkezde yanan ateşin yerine, güneşi koyarsak Kopernikus’un sistemine büsbütün yaklaşmış oldular. Pythagorascı anlayış, Platonculukta ve Descartes felsefesinde olduğu gibi, matematik ilmini dünyaya uygulayan tüm felsefelerde görülür.Bir sayı mistikliğine yol açtığı söylenebilir. Pythagorascılar mistik ve idealist oldukları için soyut kavramlar getirmiştirler.
Pythagorascıların bilim alanındaki en büyük başarıları astronomide olmuştur. Antik Yunan dünyasında ilk defa bunlar, dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşlerdir. Yerin, evrenin ortasında görünmeyen merkezî ateş etrafında döndüğünü söylemişlerdir. Böylece merkezde yanan ateşin yerine, güneşi koyarsak Kopernikus’un sistemine büsbütün yaklaşmış oldular. Pythagorascı anlayış, Platonculukta ve Descartes felsefesinde olduğu gibi, matematik ilmini dünyaya uygulayan tüm felsefelerde görülür.Bir sayı mistikliğine yol açtığı söylenebilir. Pythagorascılar mistik ve idealist oldukları için soyut kavramlar getirmiştirler.
Pisagor ve İtalya Mektebi
Pisagor ve İtalya Mektebi M.Ö 580-500 Sisam
adasında doğmuş olan
Pythagoras, Küçük Asya ve Yunanistan’dan başlayarak eski kıtanın birçok
ülkelerini gezmiştir. Fenikeliler,
Keldaniler, Yahudiler, İranlılar,
Hintliler, Araplar uğradığı
yerler arasındadır. Mısır’da eğitim
görürken batınî felsefeyi
öğrenmeye çalışmış, bu seyahatleriyle zengin
bir bilgi hazinesi
elde etmiştir. Pythagoras
tam olgunluk çağındayken Polykrates’in
baskısından kendini kurtarmak
için Güney İtalya’daki Kroton şehrine
göçtü ve orada
bir topluluk (tarikat)
kurdu. Bunun için
kurduğu mektebe İtalyan mektebi
de denilir. Sokrates
öncesi en uzun
yaşayan mektep de budur
(Gökberk, 1974, 37).
Bir nevî manastır
olan bu mektep
ikiyüz sene sonra Büyük İskender tarafından kapatıldı.
Buraya alınan talebeler
beş yıl süreyle
sükunetle durmaya ve
sadece dinlenmeye mecburdular. Onlar,
Pythagoras’ı görme şerefine
ancak bu beş
yıllık hazırlık eğitiminden sonra
ulaşırlardı. “Topluluğa
kabul edilerek onun
kutsallık sınırına ortak edilenler, din ve ahlâkı tatmin edici ciddî bir
hayat sürmeyi taahhüt ediyordu. (...) Ilımlılık, sadelik, zorlukla ülfet, beden
ve ruhun sağlığı, tanrılara, ana babaya,
dostlara ve kanuna
karşı kayıtsız şartsız
bağlılık ve vefa
geniş bir şekilde nefse
hakimiyet ve boyun
eğme, Pythagorascı hayatın
temel erdemleri sayılırdı.” (Vorlander, 1927, 32).
Pythagorascıların dinî cemaatlerinin
aynı zamanda siyasî
bir yönü de
vardı. Bunlar birçok İtalya
şehirlerinde iktidarı ele geçirmişlerdir. Halk
Pythagorascılara karşı ayaklanarak merkezlerini basmış ve 40 kadar
Pythagorascıyı da öldürmüştür. Orfik
inançların tesirinde kalan
Pythagorascılar tenasuha (ruh
göçü/ reenkarnasyon)
inanırlar. Tenasuh nazariyesi,
bedenin ölmesinden sonra,
ruhun çeşitli varlıklar içinde, yeniden bu dünyaya geldiğini kabul eder.
İnsanın bu dünyada yaşadığı hayatın değerine göre, ölümden sonra ruh, yeni bir
varlık içinde, yeniden ortaya
çıkar. Eğer insan
bu dünyada suç
işlemiş, aşağılık bir
hayat sürmüş ise, ölümden sonra onun ruhu, aşağı bir
hayvan, hatta bir bitki şeklinde ortaya çıkabilir.
Bu nedenle Pythagorascılar et
ve bazı sebzeleri
(özellikle baklagilleri) yemekten kaçınır, kanlı kurbanlar
kesmezlerdi. Hayvanlardan elde edilmiş hiçbir malzemeyi kullanmazlardı (Birand,
1964, 16). Onların
et yememelerinin sebebi
yakınlarının birine ait ruhun bu hayvan kalıbında yer alabileceği idi
(Gökberk, 1974, 38). Cinayeti yasaklayan Pythagoras, insanları kolay ve rahat
bir hayata alıştırmayı amaçlıyordu. Bunun
için de insanlar,
daima kolaylıkla bulabilecekleri yiyeceklere
alışmalı, pişirmeye mecbur kalmamalıdır.
Sadece su içmekle
yetinmek, vücudun sıhhati
ve ruhun cevelanı için daha uygundu.
Pythagorascılar,
genellikle, matematik, astronomi
ve tıp ilimleriyle uğraşıyorlardı. Günümüz dünyası,
geometri alanında halen, Pythagoras’ın dik üçgen bağıntısını kullanmaktadır. Bu
bağıntıya göre bir
dik üçgende, iki
dik kenarın karelerinin toplamı,
hipotenüsün karesine eşittir
(Russell, 108). Pythagorascılar irrasyonel sayıları bulmuşlar
ve telli musîkî aletleriyle de uğraşmışlardır. Pythagorascıların arche’si sayıdır,
dolayısıyla soyut bir
kavram antik Yunan düşüncesinde bir
kez daha arche
olmuştur. Her şeyin
özünde bulunan sayıdır. Dünyada bulunan,
fizik veya metafizik
tüm gerçekliklerle ilk on sayı
arasında nispetler vardır. Her
sayı belli bir
şekle karşılıktır. Kare,
dikdörtgen ve pramit sayılardan söz
ediyorlardı. Alemin özünü
sayılarda bulan Pythagorascılara göre, olguların özünü
kavrayabilmek için ilkin
onların temelindeki matematik
esasların kavranması gerekirdi. Dolayısıyla
onlara göre bilgi,
matematik düşünceden ibaret görünüyordu (Birand, 1964, 17).
Pythagoras’a göre tabiattaki her şey sayı yasaları çerçevesinde cereyan eder,
ve sayılar tek ve çifttir. Tek sayılar bir başlangıca, bir ortaya ve bir sona
sahip oldukları için tamdırlar. Bu sayılar temel olarak, olgunluk ilkesi
tekliğe sahiptirler. Çift sayılar eksiktirler
ve onlar bölünmenin,
noksanlığın ilkesi olan
ikiciliğe dayanırlar.
Pythagorascıların kendisiyle yemin
ettikleri dört sayı
(tétractys), birlik (monade), ikilik (dyade),
üçlük (triade) ve dörtlük (tétrad)
ten oluşuyordu. Bunların toplamından onluk (décade) meydana
gelir. Onluk, birleşik sayıların en mükemmeli kabul edilirdi.
Dört sayı nazariyesi,
astronomi, psikoloji ve
ahlâk olaylarına eşit olarak uygulanırdı (E. Barbe, 1986, 45-46).
Pythagorascılara göre sayıların niteliği, insana vukuf kazandırır, her
bilinmeyen ve her şüpheli şey hakkında insana yol gösterir, insanı aydınlatır.
Eğer sayı ve onun mahiyeti olmasaydı eşyanın
kendisinden veya onların
nispetlerinden kimseye en cûzî
yön bile malum
olmazdı (Vorlander, 34).
Bu mektebe göre
sayılar bütün varlıkların
ilkeleridir. Belli bir sayı belli bir niteliği ile adalettir, başka bir sayı
ruhtur, başka bir sayı
akıldır (Gökberk, 1974,
38-39). “1” sayısı, basitliği
sebebiyle aklı gösterir. “4”
sayısı, eşitin eşitle çarpımı olduğu için adaleti gösterir (Challaye, 1948,18).
5 evlenmeyi (zira 3+2=5 dir. İlk erkek sayının
ilk dişi sayı ile birleşmesidir),
6 nefsi, 7 aklı,
sıhhati veya ışığı,
8 muhabbeti veya
ihtiyat ve tedbiri
temsil eder (Vorlander, 37).
Kaynak: Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim
Yayınları Felsefe Tarihi, Murtaza Korlaelçi, 2012
Matematiksel Modelleme Çeşitleri
Matematiksel modelleme çeşitleri: dört kısma ayrılır.1.Deneysel modelleme,2.Teorik modelleme,3.Simülasyon modelleme, 4.Boyutsal analiz modelleme
1.Gözlenebilen verilere dayalı olarak oluşturulan grafikleri matematiksel olarak ifade edilmesine deneysel modelleme denir. Örneğin; dünyadaki sicaklık artışının grafik ile gösterimi bir deneysel modellemedir.
2.Matematiksel modelin formüle edilmesinde, verilerden çok teoriye dayanan farklı problem çözme süreci gerektiren modellemeye teorik modelleme denir. Caddelerdeki yaya geçidi ihtiyaçlarının belirlenmesi bir teorik modelleme örneğidir.
3.Genellikle matematiksel modeller ifade edilirken cebirsel semboller kullanılır. Bazı problemlerde çözümler, analitik olarak modellenemezler. Bu tür modellemelere simülasyon modeli adı verilir. Örneğin; türev kavramının bilgisayarda fizik sel anlamını verecek bir animasyon bir simülasyon modelidir.
4.Fiziğin temel özelliklerine dayalı oluşturulan modellere boyutsal analiz modeli denir. Bu tür modelleme, bilim ve teknolojide ilişkiyi biçimlendirmede kullanılır. Örneğin; boyutu kullanarak hız ve alan arasındaki ilişkiyi temsil eden matematiksel ifadeyi bulma bir boyutsal analiz modelidir.
Modelleme terimi, bütün modelleme süreçlerini açıklamasına karşın başlangıçta bir problemin matematiksel formülünü elde etme şeklinde daha sınırlı bir süreci açıklamak için kullanılabilir. Matematiksel modelleme aşağıdaki süreçlerden oluşur.
- Modelleme süreci,
- Problemin analizi,
- Problem belirleme ve matematiksel ifade,
- Model analizi ve teknikleri.
Kaynak: MEB Lise Matematik Programı-2005
Matematik Öğretiminde Modelleme Nedir?
Matematik ve gerçek hayat problemlerinin arasındaki ilişkilerin oluşturulmasında matematiksel modelleme önemli rol oynar.Matematiksel modelleme; gerçek hayat problemlerinin matematiksel terimlerle çözümünü bulmayı temsil eden bir yöntemdir. Matematiksel modelleme; aslında gerçek hayat problemlerinin sadeleştirilmesi, soyutlanması ya da bir matematiksel forma dönüştürülmesidir. Matematiksel problem, bilinen tekniklerle matematiksel çözümü bulmak için kullanılabilir. Daha sonra bu çözüm yorumlanarak gerçek terimlere dönüştürülür.
Matematik öğrenimindeki modelleme etkinlikleri; kavramların doğrulanmasında, tanımlanmasında, genelleştirilmesindeki zorlukların ve stratejilerin gözlem ve analizinde, öğrenme ve iletişim kurma becerileri kazanma sürecinde etkin rol oynamaktadır. Matematik, kültürümüzün bir parçası ve bir sosyal fenomen olarak toplumda, doğada ve diğer disiplinlerde, uygulamalarıyla yer alır.
Matematiksel modelleme, hayatın her alanındaki problemlerin doğasındaki ilişkileri çok daha kolay görebilmemizi, onları keşfedip aralarındaki ilişkileri, matematik terimleriyle ifade edebilmemizi, sınıflandırabilmemizi, genelleyebilmemizi ve sonuç çıkarabilmemizi kolaylaştıran dinamik bir yöntemdir. Diğer bir şekli ile matematiksel modellemeler, matematiksel düşünme becerileri kazanılmasına ve bu becerilerin geliştirilmesine katkı sağlar.
Bilgisayar ortamında geliştirilen matematiksel modeller, matematikle iletişim kurulmasında olağanüstü öneme sahiptir. Özellikle, interaktif matematiksel modeller farklı disiplinlerin doğasındaki olgusal gözlemlerin mantıksal ilişkilerinin kurulabilmesinde ve soyut düşünmeye dayalı becerilerin kazınılmasında mükemmel fırsatlar sunar.
Matematiksel modellemeler ve uygulamaların öğrenimi ve öğretimi karmaşık ve zor bir alandır. Ancak, gerçek hayat problemlerinin matematiksel modelleri kavramsallaştırıldığı zaman, problemin karmaşıklığının sadeleştiğini ve anlamlandırmanın kolaylaştığını görürüz. Böylece matematiksel modeller, öğrenme sürecinde bilişsel yapıların oluşmasını kolaylaştırıp, öğrencilerin gerekli matematiksel bilgi ve becerilerini gerçek hayat problemlerine uygulayabilme davranışını kazanmalarını hızlandırır.
Kaynak: MEB Lise Matematik Programı-2005
Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(301)
geometri
(133)
ÖSYM Sınavları
(61)
trigonometri
(56)
üçgen
(49)
çember
(36)
sayılar
(32)
fonksiyon
(30)
türev
(26)
alan formülleri
(25)
analitik geometri
(23)
dörtgenler
(19)
denklem
(18)
limit
(18)
belirli integral
(14)
katı cisimler
(12)
istatistik
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(6)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)













