Zehirli bozuk tohum ekmek, dini, din derslerini, dinden haberi olmayanlardan öğrenmek ve din düşmanlarının kitaplarından [mecmualarından] okumaktır. Çünkü, din cahilleri, nefsine uyar, keyfi peşinde koşar. Dini, işine geldiği gibi söyler. Karşısındakinin de nefsini azdırır ve kalbini karartır. Çünkü, din cahilleri, din dersi verirken [din kitabı yazarken], İslamiyet’e uygun olmayanı uygun olandan ayıramaz. Gençlere neleri ve nasıl anlatmak lazım geldiğini bilemez. Kendi gibi, talebesini de cahil yetiştirir. Birçok şeyler okuyup ezberlemekle, [başka ilim kollarında söz sahibi olmakla, fen ve sanat şubelerinde ihtisas kazanmakla] insan din adamı olamaz, [din kitabı yazamaz] ve din bilgisi veremez.
Bir din alimi, gençlere din öğreteceği zaman, bunlara
önce, dinsizler, İslam düşmanları [ve cahil din adamları] tarafından şırınga
edilen, yanlış propagandaları, iftiraları anlayıp, anlatıp, onların temiz ve
körpe kafalarını bu zehirlerden temizler. Zehirlenen ruhlarını tedavi eder.
Sonra, yaşlarına, anlayışlarına göre, İslamiyet’i ve meziyetlerini,
faydalarını, emirlerindeki ve menlerindeki hikmetleri, incelikleri ve insanlığı
saadete ulaştırdığını, onlara yerleştirir. Böylece gençlerin ruh bahçelerinde dertlere
deva, ruhlara gıda olan nefis çiçekler yetişir.
Böyle bir din alimini ele geçirmek, en büyük kazançtır. Onun bakışları, ruhlara işler. Sözleri, kalplere tesir eder. Din-i İslam’ı, Hazır lokum gibi yutmak, susuz kalmış iken, soğuk şerbet içip ciğerlerine kadar serinleyebilmek, ancak böyle bir Allah adamının sunması ile mümkündür.” (Mektubat –Cilt 1, Mektup 23 )


