Atatürk'ün Matematiğe yaptığı katkılar

Etiketler :
“Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir."
Osmanlı imaparatorluğu,  hakim olduğu coğrafya şartlarına göre kendilerine has Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil kullanmış ve bununla eğitim dilini gerçekleştirmiştir. 23 Aralık 1876'da ilan edilen Osmanlı Devletinin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi'nin 18. maddesinde devletin resmî dilinin "Türkçe" olduğu belirtilmiş ve Türkçe bilmeyenlerin devlet memuriyetine alınmayacağı ifade edilmiştir. Esasında Osmanlı Devleti Aliyye mevcut Türkçe'yi, Arapça, Farsça gibi kelimelerle zenginleştirerek imparatorluğun geneline hitap etmiştir. XV. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesi ve siyasî birliğin sağlanmasıyla yazı dili birliği de kurulmuştur. Türkçe bu yüzyılda devlet dili, bilim ve sanat dili olma özelliği kazanmıştır. XVI. yüzyılda dünyanın üç kıtasında çok geniş bir alanda hüküm süren Osmanlı Devleti’nin bütün kurumlarında görülen gelişme, dil ve edebiyatta da kendini göstermiş ve Osmanlı Türkçesi de büyük bir devletin ilim ve sanat dili olarak dönemin büyük dilleri Arapça ve Farsça ile rekabet edecek bir seviyeye erişmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dildeki Avrupa etkisi ile  özellikle edebi metinlerde yenilik hareketleri başlamıştır. Daha sonraki yıllarda çeşitli sebepler etrafında Arapça ve Farsça kelime kullanımına yabancılaşmalar oluştuğundan, halkın Eski Türkçe'yi kullanmasında yavaş yavaş sorunlar meydana gelmiştir. Tanzimat’la birlikte toplum hayatında ortaya çıkan değişikliklere paralel biçimde, dilde de ıslahat hareketleri yoğunlaşarak sadeleşme yolunda adımlar atılmıştır. 1911’de ortaya çıkan yeni lisan hareketiyle Klasik Osmanlı Türkçesi 1928 de resmen sona ererek, "Batı Türkçesi, Modern Türkiye Türkçesi" diye adlandırılan son devre Türkiye Türkçesi dili doğmuş oldu.
Cumhuriyet dönemi dildeki sadeleşme çabaları, Mustafa Kemal Atatürk tarafından yapılmıştır. 12 Temmuz 1932 tarihinde Cumhurbaşkanı Atatürk öncülüğünde Türk Dil Kurumu aracılığıyla başlatılan dil devrimi ile Arapça ve Farsça kelimelerden kurtulma çalışmaları yapılmış ve bu alanda Harf inkılabı 1928 'de ilan edilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinin yoğun kullanıldığı karma bir dil terimleriyle bilim dili öğrenilmeye devam edilmiştir. Zamanla harf inkılabının da etkisiyle yeni bir bilim diline ihtiyaç duyulmuş ve bazı kelimelere Türkçe karşılıklar bulunmuştur. 1937 yılının Kasım ayında yeni bir eğitim ve öğretim yılına girilirken, Mustafa Kemal Atatürk, Türk Dil Kurumu’nun çeşitli bilim dallarına ait Türkçe terimler saptadığını ve bu sayede "dilimizin yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda" esaslı bir adım attığını ilan eder. Aynı yıl okullarda, eğitim-öğretim Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu  tarafından hazırlanmış ve yeni Türkçe terimlerle basılmış olan kitaplarla başlar ve bu olay kültür hayatı için önemli bir adım olur. Atatürk, dil imkanlarını özleştirme adımlarını zorlayarak, bilim ve düşünce dilinin sadeleştirilmesinin ve eğitimin yeni Türkçe ile yapılmasının gerekliliğini her ortamda önemle vurgulamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, askeri ve siyasi kişiliğinin yanında Geometri alanında bazı çalışmalarda bulunmuştur. Bunun en önemli göstergesi yazdığı Geometri kitabıdır. Geometri kitabında mevcut kullanıma göre düzenlenmiş yeni kelime önerileri yer almıştır. Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı çok geniş bir dil olan Osmanlı Türkçesini (halk arasında Osmanlıca veya "Eski Türkçe" diye isimlendirilmiş) okumayı bilmeyenlerin, özellikle yeni kuşak gençlerimizin yukarıda zikredilen  cümleyi, anlayacağını maalesef zannetmiyoruz. Bugün kullandığımız Türkçe ile “Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir" cümlesi herkes tarafından bilinen şu anlama geliyor: “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.”
 
Atatürk’ün Geometri Kitabı; Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesinde karşımıza çıkan ilk adım yine, Atatürk’ün 1936-37 kış aylarında kendisinin yazdığı ve geometri öğretiminde yol gösterici olarak tasarlanan, 44 sayfalık bir geometri kitabıdır. Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmıştır. 1971 yılında da aynı geometri kitabının, ikinci bir baskısı Türk Dil Kurumu tarafından yapılmıştır. Kitapta yer alan, günümüzde de yaygın olarak kullanılmakta olan pek çok terim, Atatürk tarafından türetilmiştir. 

Atatürk’ün geometride kullanım için önerdiği kelimelerden bazıları kabul görmemiş, “varsayı, pürüzma, dikey üçgen, dikey açı, tümey açı, imsiy, ökül, yüre” gibi terimlerin yerine bugün sırasıyla “varsayım, prizma, dik üçgen, dik açı, tümler açı, benzerlik, tüm/bütün, küre” terimleri yaygın olarak kullanılmıştır. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik terimlerinin çoğu, Mustafa Kemal Atatürk tarafından türetilmiş, başka bir ifadeyle bu sözcüklerin büyük çoğunluğu dile yerleşerek halk tarafından kabul görmüştür diyebiliriz. 
 
Atatürk tarafından önerilerek bugün dilimize yerleşen bazı kavramlar sırayla belirtilmiştir.

Bu’ud - boyut,

mekan - uzay,

satıh - yüzey,

kutur - çap,

nısf-ı kutur - yarıçap,

muhit - çevre,

kavis - yay,

muhit-i daire - çember ,

mümâs - teğet,

veter - kiriş,

zâviye - açı,

zaviyei hadde - dar açı,

tamamlıyan zaviye - tümey açı,

re’sen mütekabil zâviyeler - ters açılar,

zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar,

zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar,

hattı munassıf - açıortay,

kaaide - tabanufkî - yatay,

şâkulî - düşey,

amûd - dikey,

muvazi - paralel

mahattı mail - eğik,

hat - çizgi,

mukavves - eğri,

dılı - kenar,

re’s - köşe,

müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ - eşkenar üçgen,

müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn -ikizkenar üçgen,

kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen,

münharif - yamuk,

murabba - kare,

va’zîyet - konummustatîl - dikdörtgen,

muhammes - beşgen,

muvazi dılı - paralelkenar,

mecmû - toplam,

müsavi - eşit,

nisbet - oran,

tenasüb - orantı,

mesâha-i sathiyye - alan,

müştak - türev,

faraziye - varsayı,

seviye - düzey,

koşut,menşur - pürüz,

mahrut - koni,

mümaselet - imsiyumumi totale - ökül,

küre - yüre

17 yorum:

  1. çooooooooooooooook saolun yhaaa

    YanıtlaSil
  2. eeeeevvvvveeeeettttt


    evet

    YanıtlaSil
  3. ben bunu çok aradım ama performans ödevi olduğu için aramaya devam ettim sizler bunu yaptığınız içinçok saholun diyorum

    YanıtlaSil
  4. gerçekten çok güzel bilgiler bunlar......

    YanıtlaSil
  5. İsimsizz..23 Mayıs, 2010

    Çok tşk...

    YanıtlaSil
  6. sağol abi proje ödevim bitti

    YanıtlaSil
  7. teşkkeürler her şitede aynı yaıyzı bulmaktan bıkmıştım... proje ödeid veğil sadece ders ödevi için

    YanıtlaSil
  8. çok saqolun çok işime yaradı iyiki u site var:diğer siteler hep aynı yazıyı gösterio...'bu siteyi tercih edin lütfen'...saqolun

    YanıtlaSil
  9. çok sağolun yha...:))))

    YanıtlaSil
  10. çokkkkkkkkkkk sağ olun ya

    YanıtlaSil
  11. Konu ile alakalı iyi niyetleriniz için teşekkür ederiz.

    Daha kapsamlı bilgiler için, kütüphanelerimizde yer alan ilgili yayınlardan yararlanabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  12. çok ama çok teşekkürler bayıldım bu siteye sayenizde performans ödevimi bitirdim cidden çok sağolun

    YanıtlaSil
  13. çokkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk teşekkürlerrrrrrrrrrrrrrrrr

    YanıtlaSil
  14. tşkkürler :)

    YanıtlaSil
  15. çok saolun yhaa walla bitti ödevim grçktn tşkkürler yani

    YanıtlaSil
  16. süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

    YanıtlaSil

Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."

İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...

En Çok Okunan Yazılar

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!

  • Cemaatle Namaz nasıl kılınır?28.02.2009 - 0 Yorum Namazların Cemaatle Kılınma Şekli     190- Cemaatle namaz kılanlar şu şekilde hareket ederler:     1) Cemaatten her biri imama uymayı niyet eder. Kılacak olduğu namaz hangi vaktin ise onu kasdederek: "Niyet ettim bugünkü falan vaktin farz namazını kılmaya, uydum imama"…
  • Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler10.03.2010 - 0 Yorum99- Kasden yeyip içmek ve oruca aykırı olan işleri yapmak orucu bozar. Bu işlerin bir kısmı yalnız kazayı ve bir kısmı da hem kaza, hem de keffareti gerektirir.      100- Unutarak bir şey yemek ve içmek veya cinsel ilişkide bulunmak orucu bozmaz. Bu hususta farz, vacib ve nafile…
  • David Acheson, Geometrinin Sihirli Kitabı10.12.2023 - 0 YorumGeometri insan düşüncesinin en özgün üretimlerinden biridir. Bir yanıyla saf teoriye dayanırken bir yanıyla da gündelik hayatla iç içedir. Babil ve Mısır gibi medeniyetlerin tarlaların sınırlarını belirleme ve kadastro hesapları alanında geometriden yararlanmaları bu pratik kullanımın en eski…
  • Allah'ın Rızâsı10.08.2008 - 0 YorumMektubatı İmam Rabbani'den farzların ehemmiyeti, Allah'ın rızasını kazanmanın yolları, ibadet, ihlas ve tasavvuf halleri hakkında yazılmış bir mektubu paylaşalım. “İnsanı Allahü Teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşduracak işler, farzlar ve nâfileler olmak üzere ikiye ayrılır. Farzların yanında…
  • Mevlid yerine 'Kutlu Doğum Haftası' projesi12.04.2015 - 1 Yorum "Kutlu Doğum Haftası" tabiriyle bilinen etkinlikler, ilk olarak Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatılan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da desteklenerek Türkiye'de resmiyet kazandırılarak her yıl farklı gündem ile Peygamber Efendimiz Muhammed'in(s.a.v) anlatılmasının…
  • Stewart Teoremi ve ispatı31.05.2018 - 0 YorumHerhangi bir üçgende, üçgenin bir köşesinden karşı kenara çizilen bir doğru parçasının uzunluğu, üçgenin diğer kenarları ve doğru parçasının karşı kenarda ayırdığı parçalar arasında bir bağıntı vardır. Bu bağıntı esasında, iki farklı üçgende ortak açı kullanılarak, cosinüs teoremi uygulanmasından…
  • Polinom Fonksiyonların Türevi ve İspatı21.11.2016 - 0 Yorum Polinom fonksiyonların türevi alınırken bilinmeyenin kuvveti katsayı olarak bilinmeyenin başına geçer ve kuvvet bir sayı azalarak yeniden yazılır. Köklü ifadelerde polinom fonksiyonlara benzetilerek üslü biçime çevrildikten sonra aynı kural yardımıyla türevi alınabilir. Türevin limitle olan…