Net Fikir » tefsir » Takvâya Ulaştıran Yollar
Takvâya Ulaştıran Yollar
Etiketler :
cehennem
cennet
İslam
takva
tefsir
“Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olan gökler ve yer kadar geniş cennete girmek için yarışın!” (Âl-i İmrân, 133. Ayet)
Takvâ sahipleri için hazırlanmış. İttikā, Allah’ın bütün emirlerine ve yasaklarına itaat etmek ve bütün bunlarda O’na muhalefet etmeyi terk etmek demektir. Kişiyi takvâya götüren yollar üç türlüdür. Birincisi, Allah’ın büyüklüğünü, celâlini ve yüceliğini hatırlamaktır; bu hatırlama insanı, O’nun emir ve yasaklarına muhalefet etmeyi engeller. Allah’ın azametini hatırlamak, kendisinin küçüklüğünü ve zilletini ortaya çıkarır ve bu da O’na muhalefet etmekten insanı alıkoyar. İkincisi, Allah’ın lütfunu ve ihsanını hatırlamaktır; bu da onun Allah’tan haya ederek yasakladığı şeyleri yapmasını engeller. Üçüncüsü de, emir ve yasaklarına muhalefet edildiği takdirde Allah’ın azabını ve intikamını hatırlamaktır; insan bu yolla da Allah’ın azabından ve intikamından sakınmaya çalışır.
Takvâ sahipleri, Âl-i İmrân, 133. âyette tefsir edilmektedir. Takva sahiplerinden maksat kişilerin iki anlama gelmesi muhtemeldir. Birincisi, hazırlanmış anlamındaki (أعدت) "uiddet" kelimesinden maksat, cennetin, âyetin devamında nitelikleri zikredilen kişiler için hazırlanmış olmasıdır. İkincisi, Takvâ sahipleri için hazırlanmış anlamındaki “uiddet” kelimesi ile, şirkten sakınanların kastedilmiş olmasıdır. Azîz ve celîl olan Allah başka bir âyet-i kerîmede; “Eğer yaptıklarına son verirlerse geçmiş günahları bağışlanacaktır”{“İnkâr edenlere söyle, eğer yaptıklarına son verirlerse geçmiş günahları bağışlanacaktır. Yaptıklarına devam ederlerse, daha öncekilere geçmişte ne yapıldığı bellidir” (el-Enfâl, 8/38)} buyurmaktadır. Sonra da onları övgüye değer birtakım fiillerle nitelemiştir. Ancak bu, söylenenlerin hepsini yapmanın şart olduğu, cennetin ancak bütün bu işleri yapanlar için hazırlandığı, o seviyeye ulaşamayanların (bir takım günahları sebebiyle esasında mümin olan kişilerin) cennetten mahrum bırakacağı anlamına gelmez. Mutlak olarak cennet, şirkten sakınan müttakîler için hazırlanmıştır. Onun dereceleri ve ondaki faziletler ve mertebeler, insanın davranışlarında Allah’a muhalefetten sakınması ile ve Cenâb-ı Hakk’a tevessül etmek ve O’nun özendirdiği şeylere koşması ile doğru orantılıdır. Allah’ın cennetteki derecelerin üstünlükleriyle ilgili vâdleri de, bu esasa dayanır. Kâfirler için hazırlanmış olan cehennemin farklı kuyuları da bu esasa dayanır; cehennem ehli de davranışlarındaki muhalefet ve inadın farklılığına göre, cehennemde farklı yerlerde bulunur. Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.
Takvâdaki özellik dikkate alındığında, isyanı, küfre götürecek düzeye varmayan kimsenin hâli onun takvâ sahibi diye isimlendirilmesine engel değildir. Cehennemin husûsî ve umûmî olarak hazırlandığını belirten âyetlere bakıldığında, o kişinin kâfir diye isimlendirilmesi ihtimali yoktur. Bu durumda büyük günah işleyenlerin, cehennemin kendileri için hazırlandığı kişilere verilen [kâfir] isminin dışında kalması gerektiği ortaya çıkmış, buna karşılık cennetin kendileri için hazırlandığı kişilere verilen [mümin] adının dışında kaldığı kanıtlanmamıştır. Bu konuda kişinin kesin olarak cehennemde veya cennette olduğunu söylemek, çeşitli açılardan yanlış olur. Birincisi onun cennetten edildiğini söylemek problemli olduğu gibi, cehennemle kuşatıldığı da tam olarak ifade edilemez, çünkü onun cehennem için hazırlanıp oraya konulduğu da zikredilmemiştir. Aksi takdirde kesin derecede sabit olan bir şâhitliğin şüphe ile düşürülmesi ve sabit olmamış bir şâhitliğin hayal yoluyla tasdik edilmesi durumu meydana gelir. İkincisi, bu durumda Allah Teâlâ’nın af ve rahmet sıfatını düşürmesi söz konusudur. Çünkü büyük günah işleyenler için ilâhî af ve rahmet devreye girmeyecekse Cenâb-ı Hakk’ın af ve rahmetini hak etmeyen kâfirler hakkında kullanması da bâtıl olur. En doğrusunu bilen Allah’tır. Üçüncüsü, amelleri tartacak olan terazilerin kurulacağı amel defterlerinin okunacağı âyetlerde açıkça belirtilmesine {Kur’ân-ı Kerîm’de, kıyâmet günü insanların amellerinin yazıldığı kitapları okuyacakları ve bu amelleri tartmak için adâlet terazilerinin konulacağı açıkça belirtilmektedir. Meselâ; “Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyâmet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız. “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter (diyeceğiz)!” (el-İsrâ, 17/13-14). “Biz, kıyâmet günü için adâlet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz yeteriz” (el-Enbiyâ, 21/47).} rağmen, büyük günah işleyen müminler için söylenen bu iddia, terazileri kaldırmakta ve amellere karşılık vermeyi de inkâr etmektedir. Ayrıca Allah Teâlâ’yı nitelemekle emrolunduğumuz Kerîm (cömert) ismine muhalefet etmek şüphesi de söz konusudur, üstelik kişiden yaptığı iyilikleri kabul edip kötülükleri silmekle ilgili çeşitli beyanlar da bulunmaktadır. Burada ise onların yeri değiştirilmektedir (iyilikleri silinip kötülükleri saklanmaktadır). En doğrusunu bilen Allah’tır.
Şunu da belirtmek gerekir ki takvâya ulaşmak için üç yoldan faydalanılabilir. Birincisi, insan Allah’ın şanını, azametini ve her durumda kendi üzerindeki güç ve kudretini hatırlamalıdır, kendisi bu yolla Allah’ın yüceliğini ve heybetini düşünerek O’na muhalefette bulunmaktan sakınır. İkincisi, Cenâb-ı Hakk’ın, üzerindeki büyük ihsanını, verdiği nimetleri ve faydalanıp durduğu iyilikleri hatırlar; bunları düşünerek O’ndan haya eder ve kendisine muhalefet etmekten sakınır. Üçüncüsü, Allah Teâlâ’ya muhalefet edenlere yönelik intikamını ve hazırlanmış olan azabını kendi nefsine hatırlatır; böylece kendine acıyarak O’na muhalefet etmekten sakınır. Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.
Hülâsa, insan nereden geldiğini ve nereye gideceğini, dünyaya geldiği ilk günden öleceği güne kadar yaptığı bütün davranışlarını düşünür ve bunları sürekli gözünün önünde tutarsa onun takvâya varması kolaylaşır, çünkü bunlar insanın şehevî arzularını firenler, sonu gelmez hayal ve beklentilerinin önünü keser. Başarıya ulaştıran sadece Allah’tır.
(Kaynakça: Tevilat'ül Kur'an, İmam Maturidi, Âl-i İmrân, 133. Ayet tefsiri)
|
|
Takip et: @kpancar |
Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(301)
geometri
(133)
ÖSYM Sınavları
(61)
trigonometri
(56)
üçgen
(49)
çember
(36)
sayılar
(32)
fonksiyon
(30)
türev
(26)
alan formülleri
(25)
analitik geometri
(23)
dörtgenler
(19)
denklem
(18)
limit
(18)
belirli integral
(14)
katı cisimler
(12)
istatistik
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(6)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)






0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...
"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”
“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."
Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh
KADİR PANCAR