Amellerin Boşa Gitmesi

Etiketler :
İrtidâd (dinden dönme) Arapça'da «Redd» kökünden gelen bir ارتداد kelime olup lûgattaki anlamı, "dönmek" demektir. İslâm Literatürüne: "dinden dönmek", yani İslâm'dan bilinçli bir şekilde dinden çıkmak anlamına gelen bir terimdir. İrtidat, İslam hukukunda, bir Müslümanın kendi isteğiyle İslam dininden çıkması anlamına gelir. Kuşkusuz bu terimin kaynağı Kur’ân-ı Kerîm'deki Bakara Suresi 217. ayetidir. İrtidâd eden kimseye, yani bilerek, düşünerek, ve karar vererek İslâm'dan çıktığını söyleyen; ya da buna ilişkin herhangi bir delil veya bir tavır gösteren erkeğe "mürted", kadına da "mürtedde" denir. Klasik İslam hukukunda irtidat, ciddi bir mesele kabul edilir ve bazı hukukçular tarafından dünyevi cezai yaptırımlar da öngörülmüştür. Ancak bu cezaların uygulanması, birçok şart ve usule bağlanmıştır. 
İslam hukukuna göre bir kişi şu şekillerde irtidat etmiş, dinden dönmüş sayılabilir: 
İnançla ilgili bir meseleyi reddeden kişi mürted olur: Allah’ın, peygamberlerin, Kur’an’ın ya da İslam’ın temel inanç esaslarından birini açıkça inkâr etmek.  Kur’an'ın Allah kelamı olduğunu reddetmek, peygamberlerin tamamını veya bir kısmını kabul etmemek kişiyi mürted kılar. Putlara tapmak, başka bir yaratıcıya ibadet ettiğini söylemek irtidat olur.
Dini emirleri alaya almak veya reddetmek: Namaz, oruç gibi kati farz olan ibadetleri küçümsemek, haram fiilleri helal saymak, dini terimlerle alay etmek veya bilinçli olarak reddetmek. Resim, karikatür, müzik, fıkra, sinema.. vs gibi vasıtalarla İslami değerleri aşağılamak irtidat olur.
Başka bir dine geçmek: Hristiyanlık, Yahudilik, Hinduizm gibi başka bir dine geçtiğini açıklamak ya da o dine ait ritüellere katılmak, başka dinlerin kutsallarına hürmet edip saygı ve tazimde bulunmak, kilisede vaftiz olmak, dini ayin törenlerine katılmak irtidat olur.
Açıkça dinden çıktığını söylemek: Kendi diliyle dinden çıktığını söylemesi, dinin emir ve yasaklarını kabul etmediğini söylemesi, "Müslüman değilim" gibi ifadeler kullanması kişiyi mürted kılar.
İrtidat eden bir kişinin hükmü, İslam hukukunun mezheplerine göre farklılık gösteren ama nihayetinde ağır ceza hükümleri barındıran; çoğu Hanefi, Şafiî ve Hanbelî mezhep alimlerine göre devlet tarafından ölümle cezalandırılması gerektiğini içeren, aile ve nikah bağını ortadan kaldıran ciddi ve ağır bir suçtur. Bu görüşe göre “Kim dinini değiştirirse, onun boynunu vurun.” (Buhari, Hudud, 6 ;Muvatta, Akdiyye, 15) hadis-i şerifi delil olarak gösterilmiştir. Bazı fıkhi yorum ve görüşlere göre irtidatın cezası, "dinî değil, siyasi bir suç" olarak değerlendirilir. "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Bakara Suresi, 2/256) ayeti delil gösterilerek dünyada irtidatın cezasının verilemeyeceği, irtidat hükmünün ve cezasının Allah'a bırakılması gerektiği bazı fakihler tarafından ifade edilir. İrtidat; sosyal ortamı bölmek, toplum içinde fitne çıkarmak, İslam düşmanlarına imkan sağlamak, onlarla iş birliği yapmak, dini değerlerin alenen aşağılanması ve alaya alınması gibi boyut ve amaçlar taşıyorsa cumhura göre kesinlikle şiddetle cezalandırılır. 
İrtidatın dört halife dönemindeki uygulamalarında; Hz. Ebu Bekir döneminde bazı kabilelerin zekâtı reddetmesi sonucunda irtidat siyasi bir isyan sayılarak, dinden çıkanlara karşı savaşlar (Ridde Harpleri) yapılmıştır. Müseyleme (Yamame), kendisini peygamber ilan etmesi sonucunda Halid b. Velid komutasında savaşta öldürülmüştür. Hz. Ömer'in mürtedleri ölümle cezalandırdığı ya da tövbe etmeye çağırdığı çeşitli eserlerde (İmam-ı Azam Ebu Hanife, Fıkhu’l Ekber, (Çev. Süleyman Uludağ, İstanbul, Dergah Yayınları, 2015, s.50-53); İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, (İhsan Abbas, Beyrut, Daru’s-Sadır, 1968, c. 3, s. 269-271); Ebu Yusuf, Kitâbu’l-Harâc, (Ebu’l-Leys, Beyrut, Daru’l-Ma’rifa, 1979, s. 198-201 ve Muhammed Hamidullah. Beyrut, Daru’l-Fikr, 1969, s.178-182); Taberî, Tarihü’r-Resul ve’l-Mülûk, (Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, Kahire, Daru’l-Ma’arif, 1967, c.3, s.301-305)) örneklerle aktarılır. Daha sonraki dönemlerde irtidat meseleleri daha azalmış fitne ortamı daha fazla görülmüştür. 
Hz. Osman’ın halifeliği döneminde Hicaz ve Irak bölgelerinde bireysel mürted hadiseleri olduğu ve bu kişilerin tövbeye çağrıldığı, kabul etmeyenlerin halife tarafından cezalandırıldığı (Belazurî, Fütûhu’l-Büldân, (Süheyl Zekkâr, Beyrut, Daru’l-Fikr, 1987, s.367-372)) eserinde nakledilir. Hz. Ali döneminde Haricilerle ilgili irtidat meseleleri ortaya çıkmış bunların tövbeye çağrılması, kabul etmeyen Haricilere karşı Nehrevan’da savaşılması, Haricilerin fıkıh açısından baği hükmünde sayılması gibi hususlar (Ebu Yusuf, Kitâbu’l-Harâc, (Ebu’l-Leys, Beyrut, Daru’l-Ma’rifa, 1979, s. 206-209)) eserde örneklerle anlatılmıştır.
 
"...İçinizden bazıları dininden dönüp küfür halinde ölürse, böylelerinin işledikleri bütün ameller dünyada da âhirette de boşa gider. Onlar cehennemlik olup ebediyen orada kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 2/217)
 
[Amellerin Boşa Çıkması - İhbât]
"Âyetin bu kısmında amellerin kâfirken ölüme bağlı olarak boşa gittiği ifade edilmişse de aslında iyi amel, ölümden önce inkâr etmek sebebiyle yok durumuna düşer. Bu görüşün izahı şöyledir ki ölümün, iyi amellerin boşa çıkmasına sebep teşkil etmesi ihtimal dâhilinde bulunmamaktadır. Ameller, vücut bulduğu andan itibaren bizzat küfür sebebiyle yok durumuna düşer. Zira ölümün gerçekleşmesinde kulların herhangi bir müdahalesi bulunmazken küfür onların iradesiyle gerçekleşir, bu açıdan amelin kişinin etkisi bulunmayan bir şeyle boşa çıkması mümkün değildir. 
"İçinizden bazıları dininden dönüp küfür halinde ölürse, böylelerinin işledikleri bütün ameller dünyada da âhirette de boşa gider." (Bakara Suresi, 2/217)
Sonuç olarak iyi amelleri yok durumuna düşüren ölüm değil inkârdır. Ne var ki âyet-i kerîmede ölüm faktörü zikredilmiştir. Çünkü insanların yaptıkları güzel fiillerin irtidat ile tamamen boşa çıkması ölümle gerçekleşmektedir. Kişinin hayatta olduğu sürece iyiliklerinden faydalanması umulabilecek bir husûstur; şöyle ki, iyilikte bulunan kimse inkâr yoluna saptığı takdirde bir bakıma güzel davranışlarını inkâr edip boşa çıkarmış olur. Kişi, küfürden sonra müslüman olursa geçmişte yaptığı davranışından dolayı pişmanlık duyar ve bu sayede İslâm’dan önceki kötü fiilleri sevaba çevrilir. İşte bu durum, kişinin menfaatlendirilmesi halidir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Allah tövbe ve iman edip iyi davranışta bulunanların kötülüklerini iyiliklere çevirir, Allah bütün günahları bağışlayan ve merhamet edendir” {Furkān Suresi, 25/70} buyurmuştur. 
Amellerin dünya çapında boşa gidişi, onları gerçekleştiren kimsenin işlediği hayırlar ve dine bağlılığı sebebiyle insanlar nezdinde hak kazandığı hürmet, üstün tutulma ve hayırla yâdedilmenin ortadan kalkması şeklinde kendini gösterir. Böylesi İslâm dininden döndüğü takdirde bütün bu iyi sonuçlar yok olur, artık insanların nazarında köpekten ve domuzdan daha aşağı bir yaratık konumuna düşer. Dinden dönen kimsenin (mürted) işlediği iyi amellerin âhiret hayatında boşa çıkması ise mükâfatlarının yok olmasıdır. Aslında kişinin âhiret hayatında elde edeceği mükâfat iyi amelleri sadece işlemesi değil aynı zamanda onları Allah’ın huzuruna çıkarmasına bağlıdır. Cenâb-ı Hakk’ın şu beyanlarına dikkat etmez misin? “Bizim huzurumuza bir sevapla gelene on katı verilecektir”{En‘âm Suresi, 6/160}; “İyi davranışlarda bulunmuş bir mümin olarak O’nun huzuruna çıkanlara üstün dereceler verilecektir: İçinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan adn cennetleri! İşte manevî arınmadan geçenlerin mükâfatı budur”{Tâhâ Suresi, 20/75-76}. Bu ilâhî beyanlar, iyi amellere ait mükâfatın sadece onların işlenmesiyle değil, Allah’ın huzuruna götürülmesiyle mümkün olduğunu ifade etmektedir. Nihaî gerçeği bilen Allah’tır." [Tevilat'ül Kur'an, Maturidi, Bakara Suresi-217]
Bakara Suresi-217: “Sana haram ayı, o ayda savaşmayı soruyorlar. De ki haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Harâm’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Baskı ve zulüm biçimindeki fitne adam öldürmekten beterdir. Kâfirler ellerinden geldiği takdirde dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşmaya devam ederler. İçinizden bazıları dininden dönüp küfür halinde ölürse, böylelerinin işledikleri bütün ameller dünyada da âhirette de boşa gider. Onlar cehennemlik olup ebediyen orada kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 2/217)

0 yorum:

Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz samimiyetle insanlara yararlı olmaktır, akıbetimiz bu vesileyle güzel olsun. Dua eder, dualarınızı beklerim...

"Allah'ım; bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."

“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim. Yüzümü, gönlümü sana çevirdim. İşlediğim tüm günahlarımı affeyle! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl. Beni Müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!”

“Rabbim! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize tarafından bir rahmet bağışla.Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin. Muhakkak ki lütfu en bol olan Sen’sin. Senden başka ilâh yoktur."

Lâ ilâhe illallah Muḥammedürrasulüllâh


KADİR PANCAR

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!