Müsebbihî Târîhu Mışr adlı eserde; İbn Yûnus'un dalgınlığı, toplum tarafından tuhaf karşılanan kıyafeti ve davranışlarıyla ilgi çektiğini belirterek 399 Şevvalinde (Haziran 1009) Fustat’ta aniden vefat ettiğini, evinin civarına gömüldüğünü, kitaplarının da oğlu tarafından tartıyla satıldığını kaydedilmiştir. Babasının da onu daima bir "müneccim ve sâhir" olarak gördüğü, hatta kendisinden hadis rivayet edilemeyeceğini söylediği bilinmektedir. Dönemlerinde yaşadığı Fatımî halifeleri Azîz-Billâh ile Hâkim- Biemrillâh'ın astronomiye olan ilgileri, İbn Yûnus'un onların destek ve himayelerini kazanmasına yol açmıştır. Mısır’da hüküm süren Fatımi Sultanlarından El-Aziz ve oğlu Hakim bi-Emrillah devirlerinde ibn Yunus iyice tanındı. Fatımi hükümdarları, ilmi çalışmalarını teşvik ederek, Kahire civarında Cebel-i Mukattam Dağında onun için bir rasathane yaptırdılar. Astronomi çalışmaları yapmasını sağladılar. Kendisine o devrin en mükemmel aletlerini temin ettiler. İbni Yunus İbn-i Yunus, 978 senesinde Kahire’de yaptığı gözlemler neticesinde ay ve güneş tutulmalarını en ince hesaplarla tespit etti. Böylece büyük bir şöhrete erdi. Zira bu şekilde hassas ve dakik hesaplama,o zamana kadar yapılmamıştı. Yaptığı rasatlar sonunda büyük ve mükemmel bir zic hazırladı. Bu eseri dört cilt olup, Zic-ül-Hakemi adıyla meşhurdur. İbn-i Yunus, eserinde kendinden önce gelen astronomi alimlerinin ay ve güneş tutulmalarıyla ilgili yaptıkları hesaplamaları ve yıldızların hareketleriyle ilgili bilgileri ele alıp, mukayese etti. İyice tetkik ederek, kendi rasatlarıyla elde ettiği sonuçlarla karşılaştırdı.Böylece ayın hareketinin giderek değiştiğini ortaya koydu. Burçlar dairesinin meylini, güneşin paralaksını(güneşin merkezinden dünyanın yarıçapını gören açı) itidal noktalarını(ilkbahar ve sonbahar noktaları) en doğru şekilde tespit etti. İlmî şahsiyeti ve ortaya koyduğu başarı, Azîz-Billâh'ın teşvikiyle başlayıp 365-393 (976-1003) yılları arasında kesintisiz sürdürdüğü gözlem ve incelemelerin sonunda kaleme aldığı ve Azîz-Billâh'ın 996 yılında ölümü üzerine tahta çıkan Hâkim-Biemrillâh'a ithaf ettiği ez-Zîcü 'l -Hâkimiyyü'l-kebîr'den hareketle belirlenebilmektedir. İslâm dünyasında hazırlanmış en kapsamlı astronomi cetvellerinden biri olan ez-Zîcü'l-Hâkimî İslâm astronomisinin standart konularıyla uğraşmakta, ancak öteki zîclerden hem müellifin hem de seleflerinin yaptığı gözlemlerin listesini vermekle ayrılmaktadır. Ancak İbn Yûnus, gözlem kayıtlarındaki titiz tutumuna rağmen kendi gözlemlerinde ne tür astronomi aletleri kullandığına dair yeterli açıklama yapmamıştır. Meselâ Fustat'ın enlemini tayin ederken ve gündönümlerinde güneşin meridyen yüksekliği yardımıyla ekliptik eğimini hesaplarken halife tarafından sağlanan bir aletten faydalandığını söylemekte, fakat hakkında, her dakikalık yayı gösteren derecelendirilmiş bir ölçeğin bulunduğundan başka bilgi vermemektedir. Bu alet muhtemelen büyük bir meridyen halkası idi; yaptığı atıflardan, basit gözlemler için kullandığı öteki aletlerin de bir usturlapla bir gnomon olduğu sonucu çıkarılabilir.
İbn Yûnus, ez-Zîcü'l-Hâkimî'nin mukaddimesinde Yahya b. Ebû Mansûr el-Müneccim'in kendisinden yaklaşık iki yüzyıl önce Bağdat'ta Halife Me'mûn için hazırladığı ez-Zîcü'l-mümtehan’ı Mısır coğrafî bölgesi için uyarlama niyetinde olduğunu söylemektedir. Zîc’in mukaddimesinden ve dört, beş, altıncı bölümlerinden anlaşıldığı kadarıyla İbn Yûnus, ez-Zîcü'l-mümtehan’ın yanı sıra Habeş el-Hâsib Bettânî ve Neyrîzî'nin zîclerini de incelemiştir; ancak Habeş el-Hâsib'e nisbet ettiği gözlemler ez-Zîcü'l-mümtehan’ın mevcut nüshalarında bulunmamaktadır. Eserde bunların yanı sıra Bağdatlı ünlü aile Benî Amâcûr ile Ahmed b. Muhammed en-Nihâvendî, İbnü'l-Ademî, Benî Mûsâ, Ebû Ma'şer el-Belhî, İbnü'l-A'lem, Abdurrahman es-Sûfî ve Muhammed es-Semerkandî gibi astronomların zîclerinden de yapılmış iktibaslar yer almaktadır. İbn Yûnus'un gerçekleştirip tanımladığı gözlemler, gezegenlerin birbirleri ve ekliptiğe en yakın noktada bulunan Aslan takım yıldızındaki Regulus yıldızı ile kavuşumları, güneş ve ay tutulmalarıyla ekinoksun belirlenmesi, ekliptiğin eğiminin ölçülmesi ve ayın en büyük enlemine dair ölçümler üzerinedir.
İbn-i Yunus’un gayesi, kendinden önce gelen alimlerin ortaya koyduğu bilgileri tashih edip, mükemmel bir hale getirmekti. Vardığı sonuçlar ve yaptığı hesaplamalar, günümüzdekilere çok yakındır. Bu yüzden ilim tarihçileri onu Battani ve Ebü’l-Vefa Buzcani’den sonra, en büyük astronomi alimi bilirler.
Zic-ül-Hakemi adlı eserinin bir bölümü matematiksel coğrafya ile ilgilidir. Trigonometride söz sahibi oldu. O devirlerde trigonometri henüz daha başlı başına bir ilim dalı halinde değildi. İbn-i Yunus, bu ilmin başlı başına bir ilim haline gelmesi için esaslı çalışmalar yaptı ve bu yolda başarılı adımların atılmasını sağladı. Birçok bilginin çalışmalarına ışık tuttu. 0 ve 1°nin sinüsünü son derece dikkatle hesapladığı gibi tanjant ve kotanjant cetvellerini de muntazam bir şekilde hazırladı ve çalışmalarında kolay bir hesaplama metodu geliştirdi. Bu metodla bütün hesaplar süratle yapılıyordu. Böylece logaritmanın keşfine giden ilk adımları attı ve haklı olarak ilim tarihçileri tarafından kabul edildi. Çünkü o, logaritma’nın temel prensibi olan çarpmayı, bölmeye çevirme usulünü bulmuş ve ilk defa kullanmıştı. Trigonometri için büyük önemi olan dönüşüm formüllerini ilim dünyasına ilk defa o kazandırdı. Onun bu formülleri kullanarak hesap yapması, ortaçağ bilginlerini şaşkına çevirdi. İbn-i Yunus, trigonometri üzerindeki araştırma ve çalışmalarında, özellikle kürevi trigonometride birçok zor problemleri çözmeyi başardı.
Batılı bazı bilim tarihçileri, logaritmanın kaşifi olarak 1550–1617 seneleri arasında yaşayan İskoçyalı bilgin John Nepier’i kabul ederler. Halbuki onun bulduğu formül, kendisinden tam yedi asır önce İbn-i Yunus tarafından kullanılan formüllerden ibarettir. İbni Yunus John Napier, buradan hareketle, İbn-i Yunus’un bulduğu logaritmik formülleri geliştirmiştir. İbn-i Yunus, ömrünün büyük bir kısmını yıldızlar ve özellikle gezegenleri tetkik etmekle geçirdi. On sekiz yıldızın gökküresindeki koordinat değerlerini buldu. Onların hareket ve faaliyetleri üzerinde durdu. Yıldızların gözlenmesinde kullanılan ve görünüp kaybolma periyotlarının tespitine yardımcı olan rakkas, yani sarkaç aletini keşfetti. Batılılar, bunu ünlü İtalyan bilim adamı Galile’ye (1564–1642) mal ederlerse de yapılan araştırmalar, iddialarını çürütmektedir. İbn-i Yunus, sarkacı Galile’den tam yedi asır önce keşfederek ilmi çalışmalarında kullanmıştır. Saatlerde sarkacı kullanan da yine İbn-i Yunus’tur. Fransız bilim tarihçisi Sedillat, Histoire Generale des Arabes adlı eserinde bu hususları belgelendirmiştir. Nallino da araştırmaları neticesinde aynı sonuca ulaşmış ve bu hakikati itiraftan geri kalmamıştır.
ESERLERİ
1)Kitab-uz-Zıll: Sinüs ve kosinüs ile ilgilidir.
2)Zic-ül-Hakemi: En meşhur eseri olup, dört cilttir. Eser, seksen bir bölümden meydana gelmiştir. Asırlar boyunca sahasında müracaat kaynağı olarak kaldı. Gerek ilmi seviyesi, gerekse üslubunun açıklığı dolayısıyla 1804 senesinde Fransızcaya tercüme edilmiştir. Eserin bir bölümü ise 1822 senesinde Leiden’de basılmıştır. Bir nüshası Kahire Kütüphanesinde mevcuttur.
3)Kitabu Gayet-il-İrtifa: Namaz vakitlerinin hesaplanmasıyla ilgilidir.
4)Kitab-ül-Meyl:
5) Tarihu A’yani Mısır, Kitab-ut-Ta’dil-il-Muhkem: Ay ve güneş tutulmalarının tetkikiyle ilgilidir.
6)El-Ukud ves-Su’ud fi Evsaf-il Ud, Kitabun anir-Rakkas: Nasırüddin Tusi gibi birçok astronomi alimleri, İbn-i Yunus’un eserlerinden faydalandı. Kopernik ve Fransız bilgin Laplace de, İbn-i Yunus’un eserlerini inceleyerek çok istifade ettiler.
Kaynakça:
TDV İslam Ansiklopedisi, Ebü’l-Hasen Abdirrahmân b. Ahmed b. Yûnus es-Sadefî yıl: 1999, cilt: 20, sayfa: 450-452
http://islamsci.mcgill.ca/RASI/BEA/Ibn_Yunus_BEA.htm
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...