Net Fikir » Tüm Yazılar
Mecelle Maddeleri 1-30
Tanzimattan sonra Osmanlı Devletinde millî bir kanunun hazırlanması fikri doğrultusunda ileri gelen devlet adamlarının istekleri doğrultusunda, Fransız Medenî Kanunu’nun alınmasından vazgeçilip, İslâm hukukunun ilgili hükümleri kanunlaştırılmasına karar verildi. Bu maksatla Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye nâzırı Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığında Mecelle Cemiyeti oluşturularak kanunun telifine başlandı. İlk kuruluşunda Evkāf-ı Hümâyun müfettişi Seyyid Halil, Şûrâ-yı Devlet üyesi Seyfeddin ve Mehmed Emin, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye üyesi Ahmed Hulûsi ve Ahmed Hilmi ile İbn Âbidinzâde Alâeddin’den oluşan Mecelle Cemiyeti, önce 100 maddelik mukaddimeyi ve ilk kitap olan “Kitâbü’l-Büyû‘”u hazırlayarak şeyhülislâmlığın ve diğer ileri gelen hukukçuların incelemesine sundu. Bu bölüm, gelen değerlendirmeler ışığında gerekli düzeltmeler yapılarak 8 Zilhicce 1285 (22 Mart 1869) tarihli bir mazbata ile sadârete takdim edilmiş ve Sadâret tarafından 7 Muharrem 1286’da (19 Nisan 1869) padişaha sunularak yürürlüğe girmiştir.
Mecelle, bir mukaddime ve on altı kitap içinde 1851 maddeden meydana gelmektedir. 100 maddeden oluşan mukaddime kısmında fıkhın tanımının yapıldığı birinci madde ile doksan dokuz küllî kaide yer alır. Bunlar, meseleci metoda göre oluşan İslâm hukuk literatürü içinde zamanla çıkarılmış genel hukuk prensipleri olup diğer normatif hükümlerin fıkhın bütünlüğü içinde daha iyi anlaşılmasına yardımcı olurlar.Mecelle’nin, dönemine göre sade bir dili ve nisbeten basit bir üslûbu vardır. Birçok maddenin normatif nitelikteki birinci kısmını konuya açıklık getiren örnek kısmı takip etmektedir. Kuralın örneklerle açıklanması kanun tekniğine çok uygun değilse de nizâmiye mahkemeleri üyelerinin hukukî birikimleri dikkate alındığında bu usulün dönemin şartlarına uygun olduğu söylenebilir. Ayrıca Mecelle’de her bölümün girişinde o bölümle ilgili tanımlara yer verilir, 1851 maddenin yaklaşık 200 kadarı bu tanımlardan oluşur.
Mecelle, Mısır ve Arap yarımadası hariç bütün Osmanlı mahkemelerinde yürürlükte kalmıştır. Hidiv İsmâil Paşa, Osmanlı Devleti’ne olan hukukî bağımlılığını arttıracağı düşüncesiyle Mecelle’yi Mısır’da yürürlüğe koymamış, Arap yarımadası bütünüyle Hanefî mezhebi dışında kaldığından Osmanlılar burada Mecelle’nin uygulanmasında ısrarcı olmamıştır. Mecelle bugünkü Suriye, Ürdün, Irak, Lübnan, İsrail ve Filistin’de uygulanmış, Osmanlı Devleti’nin sona ermesinden sonra da bu ülkelerde bir süre daha yürürlükte kalmıştır.Mecelle, gerek uygulandığı ülkelerde gerekse diğer İslâm ülkelerinde düzenlenen kanunları etkilemiştir.
İlimden istifâde edebilmek
Sözlükte “bilmek” anlamına gelen ilim (ilm) genellikle, “bilgi” ve “bilim” karşılığında kullanılır.“Bilgisizliğin (cehl) karşıtı” olarak da tanımlanır. Aynı kökten türeyen âlim, alîm, allâm ve allâme, ma‘lûm, ma‘lûmât, muallim, müteallim, muallem kelimeleri bilgi anlamıyla bağlantılı olarak kullanılmaktadır.Kur’ân-ı Kerîm’de ilim kavramı daha ziyade “ilâhî bilgi” yahut “vahiy” anlamında kullanılmaktadır. Kur'an-ı Kerim'e göre ilim sahipleri yahut kendilerine ilim verilenler ilâhî bilgiye muhatap olan ve bu bilginin doğruluğuna inananlardır. (el-Bakara 2/145; Âl-i İmrân 3/19; el-İsrâ 17/107).
Allah’ın mutlak ilmine göre olup biten bütün hadiselerde âlimler için deliller, ibretler vardır. Allah’ın kendi hakikatlerini kavratmak için verdiği örnekleri ancak âlimler hakkıyla anlayabilirler. Allah'a hakkıyla saygı duyanlar ve itaat edenler yine âlimlerdir. (el-Ankebût 29/35; er-Rûm 30/22; Fâtır 35/28). Peygamber Efendimiz, her zaman ilmi yüceltmiş ve ilim öğrenmeye teşvik etmiştir. İlmin nâfile ibadetten daha üstün olduğunu hadislerinde söylemiştir. (Tirmizî, “ʿİlim”, 19; İbn Mâce, “Muḳaddime”, 17). İlmiyle amil olanlar ancak ilmin hakikatini kavrayabilirler. İhlaslı bir şekilde ilim öğrenip öğrendikleri ile de amel edenler, ve bu amellerini de bir samimiyet ölçüsünde devam ettirenler ancak kurtulaşa erebilirler. Âlimler, bildiklerini hem kendileri hem de insanlar için İslâmî ölçüler içinde yararlı kıldıkları zaman, ilim onlar için bir fazilet olur. Nitekim ilim zeval bulmaz bir mevcudiyettir, ancak ulemâ zeval bulur. (Müslim, “ʿİlim”, 14).
Peter Patilla, Oxford Temel Matematik Sözlüğü
Oxford Temel Matematik Sözlüğünde matematikle ilgili 600den fazla sözcük yer almaktadır. Sözlük hem İngilizce hem de matematik öğrenmeye yardımcı olacak şekilde hazırlanmıştır.Kullanması kolay: Alfabetik sırayla dizilmiş kelimelerin anlamları derslerde kullanılan tanım ve terimlerle anlatılmaktadır. Renkli resimler ve şemalar metinleri desteklerken, resim altları daha çok açıklama içerir.Gerekli bütün kelimeler: Sözlükteki kelimeler çocukların matematik dilini öğrenmelerine yardım etmek amacıyla dikkatle seçilmiştir. Kitabın sonunda matematikte sıkça kullanılan kelimelerin ve tabloların listesi yer almaktadır. Bu kelimeleri öğrenip derslerde kullanmak başarı düzeyini artıracaktır.Bilimsel düşünce: Bu sözlük ayrıca çocuklara kelimelerin sözlüklerde nasıl sıralandığını, arşivleme sistemlerinin temelini, araştırmaların nasıl yapılacağını ve bilgilere nasıl ulaşılabileceğini öğretir.Kolay öğrenme: Bu sözlüğü bir el kitabı olarak kullanan çocuklar, birçok kavramı ve işlemi öğrenirken; matematikte kullanılan temel sözcüklerin İngilizce ve Türkçelerini de rahatlıkla kullanabilecek düzeye erişeceklerdir.
Peter Patilla, Oxford Temel Matematik Sözlüğü, İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen Sevgi Atlıhan, Baskı 2011, Sayfa 128
Kirsteen Rogers, Temel Matematik Sözlüğü
Temel Düzey İçin Şekilli Matematik Sözlüğü, matematiği anlamak isteyen ilköğretim çocuklarının ve ailelerinin ihtiyaT duyduğu tüm bilgileri doğrudan ve basit bir şekilde açıklamaktadır. Bu kitap, matematiksel özgüven ve başarı için çocukların sağlam temeller oluşturmasına yardımcı olacaktır. Okuyucular açıklamalara hızlıca bakabilir ya da bir konuyu etraflıca çalışarak bilgi seviyelerini adım adım yükseltebilirler. Tori Large, Kirsteen Rogers, Temel Matematik Sözlüğü, Çevirmen Bahtiyar Kurt, Baskı 2010, Sayfa 134
Hatemül Enbiya Peygamber Efendimiz-1
(Allahü Teâlâ’ya yarattığı tüm varlıkların hudutsuzluğunca hamd olsun! Onun sevgili Resûlü, Muhammed aleyhisselâma yer ve gök varlıkları adedince salât ve selâm olsun! En güzel makamlar da O’nun temiz Ehl-i beytine ve güzide Ashâbının hepsinin üzerine olsun!) Rasül-ü Ekrem Efendimizi ﷺ anlatmaya beşerin kuvveti yetmez. O’nu Cenab-ı Hakk’ın kendisi medh etmiş, Aziz ve Celil Kitab-ı Kerim’inde en güzel ahlak olarak nitelendirmişken bizler ancak O, İnsan-ı Kâmil-i anmakla, anlatmakla kendimizi mutlu etmiş oluruz. O’nu anmanın verdiği sevinç ve gururu, benliğimizde yaşamış oluruz. O, hayatının her anı güzide ashabı tarafından adeta fotoğrafı çekilmişçesine, an be an kaydedilmiş ve yıllar sonrasında bile ashab-ı güzin ve salih alimler ile aynen yaşatılmış yegâne insan. Tarihte hayatının tamamı en ince teferruâtına kadar tesbît edilmiş en güzide beşer; Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O, Peygamberler silsilesinin hatemi, insanlığı beşeri zafiyetlerinden kurtarıp Hakk’a davet eden mübelliği azamların sonuncusu, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çağıran nebi-i zişan efendimiz; Rasül-ü Kibriya Muhammed Mustafa ﷺ’dir. O, insanlığın en karanlık çağlarında insanlığa gönderilen, insanı insan olma bilincinde tekrar aslına döndüren; beşerin, yaratıcısını unutup kendilerine yeni ilahlar edindikleri bir zamanda, insana yaratanını bildiren; Allah’ın sevgilisi âlemlerin efendisi Hatemül Enbiya efendimiz; Ahmed Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. O, Cenab-ı Hak tarafından “Sen olmasaydın, felekleri (alemleri) yaratmazdım” (Hakim el Müstedrek, II: 615) hitabıyla yüceltilmiştir. O, halkı cehalet karanlıklarından, hırs ve ihtiraslarından kurtarıp hidayet nurlarına çıkarmıştır. Ondan önce sadece kendi nefsini bilen beşer, O’nunla Hakkın ve hakikatin bilgisini bulmuştur. Tüm varlıklar O’nunla yaratıcısını gerektiği gibi tesbih ve takdis etme şerefine nail olmuştur. “(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107) gibi şerefli bir hitap sadece O’na has kılınmakla tek evrensel peygamber olma niteliğini kazanmıştır.
Hatemül Enbiya Peygamber Efendimiz-2
İnsanlığı Allah’a davet hususunda, hayrı tavsiye ve irşad mahiyetinde;
türlü bela, fitne ve musibetlere karşı daima sabır ve sükûnet
içerisinde, Allaha teslimiyetin zirve yaptığı numune-i imtisal, mukaddes
şahsiyet; Peygamber Efendimizdir. O, herkes için bir rehber ve
numunedir. Hz. Allah O’nu bir uyarıcı, bir müjdeci olarak alemlere
göndermiştir. “Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci,
hem bir uyarıcı olarak gönderdik.”(Ahzab Suresi,45)
Bu yazımızın ilk bölümü aşağıda verilmiştir. Ayrıca şu adresten de ulaşabilirsiniz. http://muallims.blogspot.com.tr/2011/04/numune-i-ekber-peygamber-efendimiz-1.html
Rasülullah'ın
hayatında herkese bir söz, bir tavsiye mutlaka vardır. O, bize
anlatılanların fevkinde yaşayan bir Kuran’dır. Her haliyle Allah’ın
kelamının dünyadaki esintisi, biz noksan sıfatlı insanlara Kuran-ı
Kerim’in ve güzide Kuran ahlakının adeta canlı bir göstergesidir.
Rasülullah; “Şayet birinize karşı bir hatada bulunmuşsam, maddî veya
manevî olarak kimi incittiysem, malınıza, canınıza veya şerefinize,
herhangi bir biçimde zararım dokunmuşsa gelsin, benden hakkını alsın. Ey insanlar! Kime vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Her kimin benden alacağı varsa işte malım gelsin alsın.” (İbn-i Kesîr, Sîre, 4:257) diyecek kadar adaletli ve her şartta dahi bir kul
teslimiyeti ile helalleşmenin zirvesi bir peygamberdir.
Dini yaşayış ve tebliği ile örnektir. Bir devlet adamı olarak örnektir. Asrın en büyük ordularını dize getiren şecaat ve cesareti ile komutanlara, askerlere örnektir. Açlıktan mübarek karınlarına taş bağladıkları zamanlarda bile, her daim nimetlere şükür ile örnektir. Zor zamanlar ve mekânlardaki sabır ve teslimiyeti ile örnektir. Sırtında giyecek bir şeyi olmasa dahi, istenildiğinde “hayır” demeyi bilmeyen nefsi ile cömertliğe örnektir. “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (Tevbe Suresi,128) hitabının gereği ümmetine olan düşkünlüğü ile örnektir.
Elinde her türlü imkânları olduğu halde, kendisinden yaşça çok büyük Hz. Hatice (r.a) ile evlenmesi ile, günümüzün şehvet hissiyatı ile kavrulanlarına örnektir. Aile efradına karşı, şefkati ve adaleti ile örnektir. Zayıflara, kimsesizlere, kölelere, miskinlere karşı merhameti ile örnektir. Hanımlarına karşı sevgisi ve muhabbeti ile örnektir. Ashabına karşı öğreticiliği, liderliği ile günümüz öğretmenlerine örnektir.
Deccal Fitnesi ve Kehf Suresi
Deccal, دجَلَ “de-ce-le” kökünden türeme bir isimdir. Yalan söylemek, bir şeyi bir şeye karıştırmak, gizlemek ve örtmek manalarına gelir. Kıyamet saatinin büyük alametlerinden birisi, Rasulullah (s.a.v)’in hadislerinde zikrettiği Deccal'in ortaya çıkışıdır. Deccal’e bu isim, hakkı örttüğü ve çok yalan söylediği için verilmiştir. Deccal; mübalağalı ism-i fail olup, anlamı; görülmemiş ve duyulmamış yalanlar söyleyerek hakkı batıla karıştıran, gerçeği ters çeviren demektir. Bazı insanlar deccalin bu yalan ve fitnesine kanıp yolunu saptırırken; Allah-ü Teala, kendisine hakkıyla iman eden insanları imanları üzere sabit kılacaktır. Bu sebeple gerçek mü’minler, Deccal'in yalan ve fitnesine aldanmayacaklardır. Deccal, ahir zamanda ortaya çıkacak büyük bir fitnedir. Bu fitneden müslümanlar olarak korunmamızın yolunu, Rasulüllah (s.a.v) bizlere bildirmiştir. Hadis-i şeriflerde, deccal ile ilgili anlam ve metin olarak birbirine benzeyen çok fazla rivayet mevcuttur. Zikredilen hadislerden bazılarını yazımıza alarak konuyu açmaya çalışalım. Bu hadis-i şeriflerden çoğunluğu, sıhhatli ve güvenilir ölçülere sahip, Kütüb-ü Sitte kaynak hadislerindendir.
Matematik Öğretiminde Müzik
"Müzik ile bilişsel aktivitelerin gelişimi konusunda yıllardır çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Ancak medya tarafından ençok ilgi gören araştırma 1993'te "Mozart Etkisi" (Mozart Effect) olarak duyurulmuş ve çok dikkat çekmiştir. Araştırma Frances Rauscher tarafından yürütülmüştür. Amerika'da Psikoloji bölümünde okuyan 38 öğrenciye 10 dakika süre ile Mozart'ın iki piyano için yazdığı Re Maj. Piyano Sonatı (K.V.448) dinlettirilmiştir. Daha sonra öğrencilere üç boyutlu düşünme testi uygulanmıştır. Sonuçta, kontrol grubuna kıyasla Mozart dinleyen gruptan 8-9 puan daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir. Müzik ile üç boyutlu düşünme arasındaki ilişki o dönemde ortaya atılmıştır. Sonuçlar açıklandıktan sonra araştırmacılardan birisi olan teorik fizikçi Gordon Shaw Mozart müziğinin beyne jimnastik yaptırdığını öne sürmüştür ve şöyle demiştir : " Karmaşık yapılı müziğin matematik ve satranç gibi ileri düzey beyin etkinlikleri ile ilgisi olan belli karmaşık sinirsel örgütler arasındaki iletişimi kolaylaştırdığına inanıyoruz. Bunun aksine basit ve tekrara dayanan müziğin karşıt bir etki yapabileceğini düşünüyoruz. " (Campbell,2002: 25-26).
Yapılan çeşitli Mozart Etkisi çalışmalarının yanında fareler üzerine yapılan bir çalışma ilginçtir. Farelere uzun süre Mozart müziği dinlettirilmiş ve labirent çözmede daha başarılı oldukları gözlemlenmiştir. Farelerin öğrenme düzeylerindeki artış müzik kesildikten 4 saat sonrasına kadar etkili olmuştur. (Shaw 2000.:36)
1996 yılında Avustralya'da yapılan bir çalışmada okul öncesi dönemi çocuklara 10 ay boyunca haftada 1 saat müzik eğitimi verilmiştir. Verilen eğitimin matematik yetenekleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Çocukların Matematik Yetenekleri Test of Early Mathematics Ability (TEMA-2) ile değerlendirilmiştir. Sonuçta müzik eğitimi alan gruptan daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir. (Geoghegan&Mitchelmore, 1996).2000 yılında Bilhartz, Bruhn ve Olson tarafından erken müzik eğitiminin çocuğun bilişsel gelişimine etkisi isimli bir araştırma yürütülmüştür. Araştırmada 4 ila 6 yaş arası 71 çocukla çalışılmıştır. Çocuklar bilişsel gelişim için "Stanford-Binet Intelligence Scale (SB)" testinin dördüncü edisyonu ile ve müzik için "Young Child Music Skills Assessment(MSA)" testi ile değerlendirilmiştir. Deney grubu 30 hafta süresince, haftada 75 dakika, ebeveyn katılımlı müzik programına tabi tutulmuştur. Müzik programına katılan çocuklardan daha yüksek sonuçlar elde edilmiştir (Bilhartz&Bruhn&Olson, 2000: 615).
Los Angeles'ta yapılan bir çalışmada 135 öğrenciye 4 ay boyunca piyano eğitimi verilmiş ve eğitim verilmeyen gruba göre matematik puanlarında %27 oranında artış görülmüştür (AMC, 2004).
Yetenek açısından düşünecek olursak; pek çok kişi matematik yeteneği ve müzik yeteneği arasında bir ilişki olamadığını varsaymaktadır. Matematik yeteneği olan çocuklar genellikle müzikle uğraşmaktan alıkoyulmazlar. Hatta bu çoğu zaman desteklenir. Ancak müzik yeteneği keşfedilen çocuklar için durum daha farklıdır. Bu çocuklar çoğu zaman müzikal açıdan desteklenmekte ancak bilişsel açıdan köreltilmektedir. Bu çocukların matematik yetenekleri çoğu zaman yok sayılmaktadır veya önemsenmemektedir. Oysa teknoloji çağı olan günümüzde "matematik mantığı" artık büyük önem kazanmıştır. Bilişsel açıdan eksik donanım ile mesleğe başlayan müzisyenler çoğu zaman bu eksikliği ilerleyen meslek hayatlarında hissetmektedirler.
Sergeant ve Thatcher (1974), zeka ve müzikal yetenekle ilgili üç çalışma yapmıştır. Sonuçları istatistiksel tekniklerle yorumlamışlardır ve şu sonuca varmışlardır; Tüm yüksek zekalı insanlar mutlaka müzikal değiller, fakat tüm müzikalitesi yüksek insanlar yüksek zekalıdır. Bu şekilde bakıldığında akademik zekanın müzikal başarı ile ilişkilendirilmesi şaşırtıcı değildir. Bu noktadan bakıldığı zaman; zeki çocukları, eğer müziğe ilgileri varsa, potansiyel müzisyen olarak görebiliriz (Boyle&Radocy, 1987: 142).
2001 yılında yapılan araştırmada 8 yaş grubundaki çocukların Matematik yetenekleri, müzik yetenekleri ve soyut zekaları arasındaki ilişki istatistiksel açıdan incelenmiştir. Toplam 75 çocuğa Müzik yetenek testi, Matematik yetenek testi ve Soyut zeka belirleyici test uygulanmıştır. Öğrencilerin Müzik Yetenekleri ve Matematik Yetenekleri arasında 0,423 lük bir ilişki bulunmuştur ve bu ilişki katsayısı istatistiksel açıdan 0,01 düzeyinde anlamlıdır.Yani, öğrencinin Müzik yeteneği yükseldikçe matematik yeteneği artmaktadır. Müzik Yeteneği ile Soyut Zeka arasında ise 0,295 lik bir ilişki bulunmuştur ve bu istatistiksel açıdan 0,01 düzeyinde anlamlıdır. Öğrencinin müzik yeteneği arttıkça Soyut Zekası da artmaktadır. Sonuç olarak her iki değişkende (Matematik Yeteneği ve Soyut Zeka Seviyesi) , Müzik Yeteneği ile ilişkilendirildiğinde anlamlı bir farklılık göstermiştir. Matematik Yeteneği ve Soyut Zeka karşılaştırıldığında ise en yüksek etkinin Matematik Yeteneğinde olduğu görülmektedir. Dolayısı ile, Matematik Yeteneği ile Müzik Yeteneği arasında oldukça anlamlı bir ilişki vardır. (Karşal,2004)
Matematik ve müzik pek çok açıdan birbiri ile ilişkili iki disiplindir. Antik çağlardan itibaren bu ilişki fark edilmiş ve pek çok matematikçinin ve düşünürün ilgisini çekmiştir. Bilimin ve sanatın temsilcileri sayılan bu iki disiplinin birbiri ile olan ilişkisinin etkin kullanımı günümüzde pek çok açıdan olumlu sonuçlar doğurabilir.Müzik, özellikle okul öncesi dönemi çocuklarında etkili bir eğitim aracı olarak kullanılabilir. Bu dönemde çocukların alacakları temel matematik eğitimi ve temel müzik eğitimi "doğru" verildiği taktirde, çocukların önlerindeki ufuk bir hayli genişleyecektir. Sadece okul öncesi dönemde değil sonraki dönemlerde de gerek müzik dinlemenin gerek enstrüman çalmanın kişilerin bilişsel aktivitelerine kattığı olumlu etki pek çok araştırmanın konusudur ve küçümsenemeyecek kadar önemlidir.
Ülkemizde müzik eğitimi verilen kurumlarda, özellikle küçük yaşta eğitime başlayan okullarda, çocuklar bilişsel açıdan oldukça yetersiz yetiştirilmektedirler. Müzik yeteneği olan çocukların bilişsel gelişimleri, eğitim sistemi içerisinde, bilerek veya bilmeden genellikle engellenmektedir. Günümüz teknoloji çağıdır. Her alanda olduğu gibi müzikte de teknoloji her geçen gün ilerleyerek kullanılmaktadır. Müzisyenlerdeki matematik mantığı artık daha çok önem kazanmaktadır. Tüm bunların yanı sıra, bilişsel açıdan daha ileri çocuklar müziği de çok daha kolay algılayabilmekte ve ilerleyebilmektedir. Bu iki disiplinin yetenek anlamında da ilişkili olduğu düşünülürse müzikalitesi yüksek olan çocukların zihinsel kapasitelerinin çok daha ileri olduğu unutulmamalıdır."
Ece KARŞAL
Kaynak: http://www.muzikbilim.com/4e_2005/karsal_e.html
Veladet Kandili (Mevlid Kandili)
"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ, 107) İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denilmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıç olmuştur. O gecenin sabahı, gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıç olmuştur. O gecenin sabahı, gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler." (Âl-i İmrân, 164)
"Mevlid kandili" gecesi, özellikle Osmanlı Devletinden sonra müslümanlar arasında yüzyıllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmış, Sevgili Peygamberimiz bu gece vesilesiyle derin bir saygı ve hürmetle anılmıştır.
Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir. Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir. Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.
O âlemlerin Rabbinden, "Alemlere rahmet olarak gönderildi." Asırlara sığmayacak inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar, O'na ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar, Peygamberimizin (s.a.s) tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bırakmışlardır. O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta toplumlara yerleştirmiştir. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. O'nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler."(Sebe, 28)
İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. O'nu örnek almak, Kur'an'a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)'nın ifâdesiyle O'nun ahlâkı Kur'an'dı. (Müslim, Misâfirîn, 139). Kur'an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta Allah, şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun, Allah'ın rasûlünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 21)
Muhalif görüşlere kaynak olması açısından, mevlid kandilinin önemine binaen bazı alimler, Mevlid Kandili hakkında kitaplarında şu görüşleri belirtmişlerdir:
>>İbn Teymiyye
“Peygamber’in sevgisi ve anılması için yapılan her türlü iyi ameli bid’at olarak nitelendirmek doğru değildir; eğer Allah’ın rızası için yapılırsa sevap kazanılır.”
Kaynak : Mecm‘u’l-Fetâvâ, cilt 24, sayfa 88-90
>>İbn Hacer el-Askalânî
“Peygamber’i anmak, O’na salavat getirmek ve bu vesileyle İslam toplumunu bir araya getirmek mekruh değildir; bilakis müstehaptır.”
Kaynak: Fethul-Barî, cilt 9, sayfa 441-442
>>İbn Abidin
“Topluca Peygamber’i anmak ve özel günlerde O’na salavat getirmek hayır ve bereket getirir; bid’at olarak görmek yanlıştır, çünkü maksat sevgi ve övgüdür.”
Kaynak: Reddu’l-Muhtar ‘ala Durru’l-Muhtar, cilt 2, sayfa 172
>>İmam Suyûtî
“Peygamber’i hatırlamak ve O’na salavat getirmek hem kişisel ibadet hem de toplumsal fayda sağlar; Mevlid gibi uygulamalar bu açıdan müstehaptır.”
Kaynak : el-Hâvî li’l-Fetâvâ, cilt 3, sayfa 101-102
>>İbn Cevherî
“Peygamber’i hatırlamak ve O’na salavat getirmek, Allah’ın rızasını kazanmak ve toplumda Peygamber sevgisini canlı tutmak için iyi bir yoldur; Mevlid kutlaması bu kapsamdadır.”
Kaynak : el-Muhtasar fi’l-Ahkâm, sayfa 210
>>El-Kurtubî
“Peygamber sevgisini ifade etmek ve doğumunu hatırlamak teşvik edilmiştir; bu, Mevlid gibi etkinliklerle de sağlanabilir.”
Kaynak: el-Câmi‘ li Ahkâm el-Kur’ân, cilt 13, sayfa 221
Bu geceyi nasıl ihya edebiliriz?
Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber'in ümmeti olmakla şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu! Bu geceyi vesile bilerek, O'na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için en azından bir Tesbih Namazı kılalım, kaza namazları kılalım, salavat-ı şerifeler getirelim, Tevbe istiğfarlar eşliğinde dualar edelim. Hatm-i Enbiyâ ve duaları yapılabilir. O'na ümmet olan müminlere gevşeklik yakışmaz. Unutmayalım... Alemlere rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimizin, doğumunu anarken, yalnızca mevlid okumak, ilâhîler söylemek, bir gece boyunca ibadet edip sonrasında eski yaşantıya dönmek ve kandil simidi dağıtmak gibi uygulamalarla yetinmek yeterli değildir, sadece bunun gibi geceleri mübarek bilip camileri doldurmak yeterli değildir. Allah rızasını kazanmak için her daim şuur içinde olup, ibadet ve taatla ömrümüzü geçirmek, haramlardan da uzaklaşmak gerekir. Yüce Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ulaşmanın yegâne yolu, Peygamberimize tabi olup O'nun yolundan gitmekle mümkündür...
"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın..." (Âl-i İmrân, 31)
Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(301)
geometri
(133)
ÖSYM Sınavları
(61)
trigonometri
(56)
üçgen
(49)
çember
(36)
sayılar
(32)
fonksiyon
(30)
türev
(26)
alan formülleri
(25)
analitik geometri
(23)
dörtgenler
(19)
denklem
(18)
limit
(18)
belirli integral
(14)
katı cisimler
(12)
istatistik
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(6)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)







