Naat-ı Şerif, Arif Nihat Asya

 
Seccaden kumlardı..
................................
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı! .
Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..
Kapına gelenler ya Muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından...
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.
Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!


Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!


Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.
Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!
Bayram yaptı yapanlar;
Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Mevlid yerine 'Kutlu Doğum Haftası' projesi

"Kutlu Doğum Haftası" tabiriyle bilinen etkinlikler, ilk olarak Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında başlatılan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da desteklenerek Türkiye'de resmiyet kazandırılarak her yıl farklı gündem ile Peygamber Efendimiz Muhammed'in(s.a.v) anlatılmasının amaçlandığı ve doğum gününün miladi takvime göre 20 Nisan kabul edilerek kutlandığı ifade edilen bir etkinlik ve faaliyet haftasıdır. (Bkz. Mevlid Kandili) Mevlid Kandili için İslam dini tarafından belirlenmiş bir gün olmadığını, Müslümanların bu geleneği sonradan başlattıklarını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı (2015) Mehmet Görmez, Hz. Peygamber (s.a.v)’i anlama geleneğinin oluşturulması için Kutlu Doğum Haftası’nın da 1989’da Nisan ayına sabitlendiği bilgisini vermiştir. (Bkz.http://www.yeniakit.com.tr/haber/kutlu-dogum-haftasi-neden-nisana-sabitlendi-61927.html ) Bu bilgiler 'kutlu doğum haftasının' nasıl ve ne amaçla oluşturulduğunun izah eder nitelikte olmasına rağmen bazı ciddi eleştirilerimi aşağıdaki yazımda izninizle size sunmak istiyorum.  
Son zamanlarda daha da hızla yayılan bu 'Kutlu Doğum Projesi' konusu hakkında geçmiş senelerden itibaren uzun zamandır yazı yazmayı beklememe rağmen bir türlü fırsatım olamadı. Lakin son zamanlarda iyice artan ve kutlama adı altında yapılan yazılı ve görsel medyada ortaya çıkan, müftülerimizin, imamlarımızın bile alet olduğu bir takım tuhaflıklardan (Bk. ilgili fotoğraf) sonra bu yazıyı yazmayı, aciz bir kul olarak üzerime bir borç bildim. İnşallah aşağıdaki eleştirilerimden, kimseyi incitmeden meramımı tam olarak izah edebilme fırsatını elde etmiş olurum.

Kutlu Doğum Haftası sayesinde her kesimden insanların Peygamber Efendimizi tanıma fırsatı bulması, her sene peygamberimizin bir ahlaki özelliğin ön plana çıkarılması, bu projenin tüm dünyaya yayılarak devam ettirilmesi gibi bir takım yönlerinin olması aşağıda sıralanan bazı eleştirileri yok etmeyecektir. Bu eleştiriler, bir kavram olarak bu projenin bir takım endişelere, şüphelere yol açması ve zararlı fikirlere yol açabilecek hareketlere dönüşebileceği açısından düşünülmüş ve yazıya dökülmüştür.
'Kutlu Doğum Haftası' Müslüman aleminde asırlardan beri var olan Mevlid Kandili geleneğinden uzaklaşarak ikinci bir kutlama adı altında diğer İslam dünyasından ayrılma niteliğini de içerisinde barındırması açısından oldukça düşündürücüdür. Bu şekilde ayrı bir tarihte peygamber efendimizi anma etkinliklerinin düzenlenmesi, bir takım merasim programlarının ibadet niteliğinden uzaklaştırılarak kutlamaların yapılması asla dinin manevi havasına uygun düşmemektedir. Ayrıca bu proje ile, İslam dünyasında asırlardan beri var olan Mevlid Kandili geleneğini hicri takvimi bilmeyen genç nesillerimize unutturmaya zamanla zayıflatmaya yol açabilecek bir tehlikeye de işaret vardır. 
*Miladi yıllara göre ayarlanmış değişmez bir haftanın kutlu doğum etkinlikleri ile kutlanması yerine zaten hali hazırda var olan Hicri takvime göre sene içerisinde farklı günlere denk gelen Mevlid Kandilinin ibadetlerle, dualarla ve Peygamberimizin üstün ahlaki meziyetlerinin hatırlanması amacıyla bir takım düzenlemelerin yapılması daha yerinde olacaktır. Bu tür etkinliklerle doldurulmuş bir Mevlid Kandili kutlama ve merasimleri esasında İslam'ın temel kurallarından olmamakla birlikte hayatı boyunca Peygamber Efendimizi (s.a.v) anmaya hiç yaklaşmayacak kesimlerin bile, bu kandil günleri ile en azından peygamberimizi hatırlamalarına vesile olacağını da ayrıca belirtmek isteriz. Bu nedenle illa ki 'Kutlu Doğum Haftası' adı altında böyle bir hafta olacaksa bu haftanın tüm İslam dünyası ile beraber Mevlid kandiline denk gelen Hicri takvime göre (Rebi'ül Evvel Ayı içerisinde) belirlenmesi ve istenirse resmi olarak bir kutlama yapılması ve bu kutlamaların daha çok ibadet etmeye dayalı, peygamberimize salat ve selam okunması, hatim programlarının düzenlenmesi şekliyle bir nevi arınma olarak telakki edilmesi ve bizlerin işledikleri günahlardan tevbesine vesile olmasını arzu ederiz. Burada bir savunma olarak Mevlid kandilinin sene içerisinde sürekli gezmesi, resmi programlamaların yapılmasını zorlaştıracağı ve insanların bu haftayı gerektiği gibi sahiplenemeyeceği söylenebilir. Asırlardan beri var olan Mevlid kandilinin zaten müslümanlar tarafından biliniyor ve camilerde coşku içerisinde ibadetle geçiriliyor olması bu savunmaları boşa çıkaracaktır. Toplumun bütün kesimlerine ulaşmak için bu şekilde bir tarihe sabitlemek 'Mevlid Kandili' ve 'Kutlu Doğum' ikilemini beraberinde getireceği asla unutulmamalıdır.
*Kutlu Doğum Projesi, Hristiyanların Hz.İsa'nın doğum gününü kutlamalarına benzer bir özellik arz etmesi yönüyle oldukça düşündürücü bir niteliktedir. Daha ağır bir tabirle söylemek gerekirse;  ibadet niteliğinden uzak farklı yaklaşım ve etkinliklerle donatılmış bu tür haftalar, İslam Dininin sadece kutlama ve merasimlerden ibaretmiş gibi bir izlenime, dinin içinin boşaltılmasına, dinin giderek ibadet niteliğini ve kulluk şuuru bilincini yitirmesine zemin hazırlar. Her kesimden insanın Peygamber Efendimizi bir hafta boyunca Kutlu Doğum Haftası etkinlikleriyle, andığı düşünmek asla anlamlı bir gerekçe olarak kabul edilemez. İslam dünyası içinde Mevlid Kandilinin bile merasimlerle kutlanıp kutlanmayacağı konusunda ciddi ihtilafların bulunduğu da bir gerçektir. Peygamber efendimizin (s.a.v) doğum gecesi olarak kutlanan mevlid kandilinde, merasim ve şenlik yapma âdeti ilk defa hicri dördüncü asırda, Şîî-Fâtımîler'de başlamıştır. Fâtımîler; sadece peygamber efendimize merasim yapmakla kalmayıp bunun yanında Sünni ve Şia geleneği içerisinde son derece önemli olan Ehli Beytin güzide insanları Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin (r.anhum) ve Fatimi devleti halifeleri için de mevlid merasimleri yapmışlardı. Fatimilerin ilerleyiş güzergahına göre tarih içinde Mevlid merasimi oradan mağrib ülkelerine, Arabistan'a ve Osmanlılara da intikal etmiştir. III. Murad devrinde, 996 yılında bu merasim resmen teşrifata idhal edilmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz 'in doğum gecesi için merasim yapmak ve bu arada anma maksadıyla onun zatına ithafen yazılı mezkûr kasideleri okumak ve çeşitli tören ve faaliyetleri icra etmenin cevazı Osmanlı uleması tarafından tartışılmış, bazıları bunun bid'at olduğunu, birçok münker fi'lin işlenmesine sebep teşkil ettiğini ileri sürerek “mekrûh, hatta haram” olduğunu dile getirmişlerdir. Bu tutum karşısında peygamber efendimizin doğum gününün 'Kutlu Doğum Projesi' ile bir miladi güne sabitlenmesi ve dini havadan uzak merasimlerle kutlanması, aslına itibarla dine sonradan oluşturulmuş kavramlar arasında zamanla yerini alacaktır. Bu tür kutlama ve yaklaşımlar bir ibadet gibi toplum tarafından anılmaya başlandığında  ve zamanla dini birer tören halini almaya başladığında ciddi sorunları beraberinde getirecektir.
*Bu 'Kutlu Doğum projesi' ile dinin emir ve yasaklarının belirlendiği hicri takvim etkisinin zayıflatılmış olabileceği endişesini akla getirmek bile korkutucu niteliktedir.  Mevlid kandili baz alınarak aynı 'kutlu doğum projesinde' yapıldığı gibi sırasıyla berat kandili, kadir gecesi, aşüre günü, ramazan ayı, kurban bayramı gibi diğer dini günlerin de Miladi takvime  göre ayarlanması endişesi her ne kadar akla muhal gelse bile en küçük bir şüphenin bile oluşması bu dinin temellerini sarsıcı bir hale dönüştürecektir ki bu asla kabul edilemez.
Son söz olarak; kutlama programları hazırlanırken -Mevlid Kandili bile olsa- böyle günlerin merasim niteliğinden uzaklaşıp, özü itibariyle Peygamberimize yönelişe yol açacak nitelikte olması İslam dininin amacı bakımından daha elzem niteliktedir.  Bu bağlamda hazırlanmış ve planlanmış bir Mevlid Kandili haftasının İslami davranış ve etkinliklerle doldurulması, peygamberimizin örnek ahlakının anlatılması ve uygulanması, örnek davranışların sene içerisine yayılması gibi faaliyetler, şüphesiz Peygamberimizi (s.a.v) hatırlamaya ve  daha iyi anlamaya sebeb olacaktır. Lakin hayatlarına zaten peygamberimizi nakşetmiş gerçek manadaki müminlerin bu tür haftalara veya günlere ihtiyacı olmadığı gibi, bu müminlerin yaşantıları; zaten Kuran ve Sünnetin ışığında aydınlanmış hayat ve 'yaşayan Kuran'lar' olarak gözümüze çarpacağı da aklımızdan çıkarılmamalıdır.
İslam ülkeleri ile birlik ve beraberlik olması açısından yüzlerce yıllık Mevlid Kandili geleneğin devamı açısından Rebi-ül Evvel ayının önem arz etmesi ve planlamaların ve programların bu doğrultuda hazırlanması ve bu ayın dini içeriklerle donatılarak her yıl değişerek denk gelen günlerle adeta dünyanın faniliğini ve zamanın geçiciliğini hatırlatması amacıyla kutlanması ve bu 'Kutlu Doğum projesi' nin iyice irdelenip incelenmesi ve yapılan hatalardan dönülmesinin elzem olduğunun bilinmesi bizim dileğimizdir.

Bu kadar Peygamber Efendimizden(s.a.v) bahsedildikten sonra alemler yüzü hürmetine yaratılan sevgili Peygamberimize, salat ve selam göndermeden yazımızı noktalamak istemiyorum. Allâh'ım; salât ve selâm kilitlenmişlerin açıcısı, öncekilerin sonuncusu, Hakka hak ile yardımcı, doğru yoluna hidâyet eden Efendimiz Muhammed'e ve onun ehl-i beytinin üzerine olsun. Peygamberimiz(s.a.v) için pek çok naat ve kasideler yazıldığı ve övgülerle dolu sözlerin sarfedildiği insanlık toplumunda; O'nu dil ile anmanın yanında, O'nun verdiği mesajları ve O'nun yaşam şeklini hayatımıza nakşetmek bir görev bilinci haline gelmedikçe tam manasıyla imanın özü anlaşılmış olmaz. 
Kadir PANCAR
12/04/2015
Peygamberimizi anmak ve hatırlamak maksadıyla şairlerimizden Arif Nihat Asya'nın Naat Şiirini paylaşıp, O güzide örnek kemalatı bir kez daha anmış olmayı ümit ediyoruz. Allah'ım Nebi-i Zişan Efendimizin şefaatlerinden cümlemizi mahrum etmesin inşallah.
Naat-ı Şerif Şiiri için tıklayınız. 

Çocuğum matematik öğrenemiyor

Bugün sizlere matematik öğrenme güçlüğü hakkında gazetelerde karşılaştığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Yine herkesin ortak sorunu olarak gördüğümüz "matematik öğreneneme " gibi bir mevzuda yazarımız düşüncelerini açıklayıp, matematik öğrenmede karşılaşılan sorunlar hakkında bazı çözüm önerilerini ifade etmiştir. Yazının tamamına katılmamakla birlikte, yer alan tespitlerin gayet yerinde olduğunu gördüğüm makalede, çocukların eşit derecede matematiksel ilgi ve istidatları olmadığını öğretmenlik yaşamım boyunca gördüğümden, herkesin matematik becerisini kolayca kazanmasının mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum. Lakin şu da var ki asgari seviyede temel matematik becerisini, zekası makul seviyede olan her bireyin mutlaka kazanabileceğini söylemek zorundayım. Bunu kazanamayan bireylerin zeka problemi olduğundan değil tamamen ilgilerinin matematiğe yönlendirilmemiş olmasından kaynaklandığını pek çok kere derslerimde müşahede ettim. Bu nedenle "matematiği isteyen öğrenebilir" cümlesi en yerinde cümle olacaktır.Buyrun şimdi de yazımızı okuyalım.

"Değerli okuyucularım, çocuğu okulda okuyup da herhalde matematik ile ilgili bir sorunu olmayan, bu konuda yardım almayan bir ebeveyn yoktur herhalde... Matematikte başarılı olmanın yolu, öncelikle matematik dersini sevmek ve matematik ile ilgili temel kavramları anaokulundan başlayarak ilkokulda iyice öğrenebilmektir... Sağlam bir matematik temeli inşa edebilmek, pek çok beceriyi içermektedir. Öğrenme zorluğu yaşayan anaokulu çağı çocukları; sayıların anlamını öğrenmek, nesneleri şekil, biçim veya renge göre sıralamak; büyük-küçük veya uzun-kısa gibi kavramları bulabilmek türünden zorluklar yaşayabilirler. Bu çocuklar için ayrıca, saymayı öğrenmek, sayıları tanımak da zor olabilir. İlkokul dönemi çocukları matematik öğrenmesi sürdüğü sürece, dil süreciyle ilgili sorunları olan okul dönemi çocukları, toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemlerinin kullanıldığı temel matematik problemlerini çözmekte zorluk yaşayabilirler. Temel matematik olguları hatırlamak ve akılda tutmak için çok uğraşmak zorunda olup; bilgilerini ve becerilerini matematik sorularını çözmek için nasıl uygulayabileceklerini akıllarında canlandırmakta zorluk çekerler. Zorluklar aynı zamanda görsel-mekansal becerilerdeki zayıflıklardan da ortaya çıkabilir; bu durumda kişi, matematik olguların gerekliliğini anlayabilir ancak bunları düzenli bir şekilde kağıda dökmekte zorlanabilir. Bu sorunu yaşayan çocukların zeka kapasitesi normal ya da normalin üstünde olmalı ve herhangi bir nörolojik sorunu olmamalıdır. 
Dilber, ilkokulda dördüncü sınıfta okuyordu. Dilber de öğretmeni de ailesi de matematikte yaptığı işlem hatalarının nedenini anlamıyorlardı. Aslında öğrencinin matematik dışında pek çok dersi çok iyiydi. Okulunda başarılı bir şekilde sınıf başkanlığı yapıyor, bilgisayarda harikalar üretiyordu. Matematik dersinde, elde hesabı yapılması gereken işlemlerde eldeyi kesinlikle unutuyor, sayıları zaman zaman ters okuyup yazıyor, dört basamaktan fazla olan sayıları okumakta zorlanıyor, çarpım tablosunu ezberleyemiyordu. Pek çok özel ders almasına rağmen matematikte zorlanıyordu. Dilber’e ikinci seansta Wisc-r zeka testi uygulandı, testin sonuçlarına göre, danışanımın zekası yüksekti. Yapılan dikkat, tespit, idrak, hafıza fonksiyonlarını ölçen “D2 dikkat Testi”’ne göre de öğrenci de Dikkat eksikliği vardı. 
Değerli okuyucular, aslında “Özel öğrenme bozukluğu” gösteren çocukların büyük bir kısmı, matematik öğrenirken zorlanır. Ancak bazı çocukların Dilber örneğinde olduğu gibi, sadece matematik alanında zorluğu vardır. Anne ve baba olarak çocuğunuzun matematik öğrenmede güçlük yaşadığına dair bazı belirtiler vardır bunlar; Bu çocuklar problemde hangi işlemi yapacağına karar veremezler, soruyu başkası okuduğunda daha iyi anlar ve problemi zihinden çözmeyi yeğlerler. Dört işlemi yaparken yavaştır, parmaklarını sayarlar, eldeleri unuturlar, sayıları dağınık yazarlar, basamakları alt alta getiremezler, sonucu yanlış ya da ters yazarlar, sağlamasını karıştırırlar. Sayılardan 6’yı 9, 7’yi 4, 3’ü E gibi algılayabilir, rakamları aşağıdan yukarıya, sıfırları saat yönünde çizebilirler. Sayı, uzaklık, miktar, şekil, boyut, zaman ve para gibi kavramları algılamakta zorluk çekebilirler. Saati ve çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanırlar, tarih, plaka, adres, telefon numarası gibi bilgileri hatırlamakta zorluk çekerler. Ayrıca geometri ve kesirli işlemlerde de performanslarının düşük olduğu söylenebilir.
Matematik öğrenme güçlüğünün tedavisinde mutlaka öncelikle bir psikologa başvurup, çocuğunuza Wisc-r zeka testi yaptırmalısınız. Bu teste göre çocuğunuzun hangi alanlarda iyi, hangi alanlarda yaşıtlarından düşük seviyede olduğu saptanıp ona göre bir eğitim programı uygulanmalı. Ayrıca çocuğunuzun dikkat, tespit, idrak, hafıza fonksiyonları ile ilgili bir sorunu varsa dikkatini ve görsel algısını, hafızasını geliştirici faaliyetler bir uzman tarafından yaptırılmalıdır. Bu konuda ailelere şu gözlemleri dikkate almaları önerilebilir; Çocuğunuz sayı sembollerini, geometrik şekilleri kopyalamakta zorlanıyorsa (6 yerine 9, ev yerine ve, 31 yerine 13 gibi...) önemli bir bulguyu gözlemliyorsunuz demektir. Bu bulgular, görsel algı ve görsel motor kusurlarıdır. Genellikle bu çocukların yazıları da kötüdür. Sayıların değerlerini algılamakta da güçlük çektikleri ve doğru yazamadıkları için hesaplamalarda hata yaparlar. İşlem yaparken, çocuğunuz sürekli 10 parmak hesabı yapıyor, 10 parmağı geçen işlemlerde hata yapıyor, sonucunu kafadan atıyorsa, bu önemli bir bulgudur. Çocuğunuz çok çabuk kayboluyorsa , sabah ve öğleni karıştırıyorsa, saatin, dakikanın ne olduğunu tahmin edemiyorsa, toplama ve çıkarma işlemlerine soldan başlıyorsa bunları gözardı etmeyin.
Matematik zorluğu olan çocuklar yön ve zaman kavramlarında zorlanırlar. Çocuğunuza “toplama yap” vb dendiğinde, temel matematik işlemlerinin kurallarını otomatik olarak uygulayamıyor, cevaba ulaşmak için çok büyük zaman ve çaba harcıyorsa, hafıza problemi yaşayabilir. Bu problemi yaşayan öğrenciler “Matematiği yapamadığıma göre ben akıllı değilim” diye düşünmeye başlar. Şayet çocuk matematik kaygısı ve matematiğe karşı duygusal reaksiyon geliştirdiyse işler iyice karışır. Çünkü artık matematik problemleri ile karşı karşıya kaldığında donup kalmaya başlar. Sahip olduğu bilgiyi hiç kullanamaz, transfer edemez hale gelir. Çocuklarımızın matematiği sevmeleri duasıyla Allah’a emanet olunuz. "
Kıvanç Tığlı Bulut
12.04.2015
http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/kivanc-tigli-bulut/cocugum-matematik-ogrenemiyor-10204.html 
Wisc-R Zeka Testi Nedir? 
Wisc-R zeka testi 6–16 yaş grubuna yönelik uygulanan bir zeka tarama testidir. Bu test her ferd için bireysel olarak uygulanan bir testtir. Uygulaması 1-2 saat arasında sürmektedir. Test yapılırken; Her alt testin soruları test yönergesine uygun bir şekilde çocuğa yöneltilir ve çocuktan sorulan soruları yanıtlaması istenir. WISC – R zeka testi ilk olarak Wechsler-Bellevue tarafından 1939 da yetişkinler için hazırlanmıştır. Wechsler-Bellevue zeka ölçeği olarak adlandırılan bu test 1955 yılında birtakım sorulara göre tekrar düzenlenip yenilenmiş ve adı WAIS (Wechsler Yetişkinler Zeka Ölçeği) olarak değiştirilmiştir. 1949 yılında David Wecsler tarafından soruları ve değerlendirme kriterleri de geliştirilerek, 6-16 yaşlarındaki çocuklar için WISC’i ( Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği) hazırlanmıştır. Bu zeka ölçeği 1974 yılında gözden geçirilmiş ve standardizasyonu yapılmış böylece WISC- R (Revize Edilmiş Versiyonu) ortaya çıkmıştır. Wechsler daha sonra 2,4 ve 6 yaşlarındaki okul öncesi çocuklar için WPPSI’i (Wechsler Okul Öncesi Çocuklar İçin Zeka Ölçeği testini hazırlamıştır. Wechsler’in getirdiği bu yeni sistemin en önemli yararı, çocuğun yerini kendi yaşıtları içerisinde görebilmek ve zaman içerisinde bazı karşılaştırmalara gidebilmek ve aynı zamanda bir sorunun çıkması durumunda önceden buna uygun çalışmaların yapılabilmesine imkan hazırlamaktır. 
Ebeveynlerin çocuklarında zeka yönünden bir takım sıkıntılarının olduğunu belirlemek istedikleri zamanlarda; en sık başvurulacak zeka testlerinin başında Wisc-R zeka testi gelmektedir. Şunu da burada söylemek gerekecektir. Bu testten çıkacak sonuç mutlak olmayıp bireylerin farklılığı göz önüne alındığında bazı durumlarda testin başarısız olduğu durumlar dahi ortaya çıkabilmektedir. Yani testten başarısız olmuş bir çocuğun zekasının düşük olduğunu söylemek her zaman tutarlı sonuçları karşımıza çıkarmayacaktır. Bunun pek çok örneği velilerimiz tarafından gözlemlenmiştir. En önemli motive edici durum, çocuklarınızla birebir ilgilenmeyi ve onlara derslerinde yardımcı olmayı asla ihmal etmeden sürekli merak duygularını giderici faaliyetlerde bulunmayı kendinize bir görev addediniz.

Bir Anektod: Balonlar

Mutlu olmak konusunda kendini yetersiz hisseden 500 kişi, hem mutluluğu bulmak hem de mutluluğun  ne olduğunu anlamak konusunda bir kişilik gelişim seminerine katılmıştı. Konuşmacı hararetli bir şekilde mutluluğun tarfini yaptıktan sonra mutlu olmak için gerekenleri izah etti. Lakin daha kolay anlamak ve mutluluğu pratiğe dökmek için konuşmacı sözünü keserek durdu ve katılımcılarla birlikte bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek grup çalışmasına başladı. Sonra katılımcılara  verdiği balonların üzerine silinmez kalemle isimlerini yazmalarını istedi. Herkes gazlı kalemle balonuna ismini yazmalıydı. Sonra bütün balonları topladı ve bir odaya kapattırdı. Daha sonra etkinliğe katılan katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine kendi isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, birbirlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. İnsanlar birbirlerini ezercesine aramaya devam ettiler. O karmaşıklığın içerisinde kendi balonunu bulmak neredeyse imkansızdı. Ve sonunda süre doldu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı. Herkes üzgün bir şekilde odadan dışarı çıkarıldı. Başarısız olmanın hüznü herkesi sarmıştı. 

Konuşmacı bu sefer başka birşeyi denemeye koyulacaklarını söyledi ve  herkesin az önceki balonlarla dolu karmakarışık odadan bir balon almasını ve balonun üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Herkesi tekrar odaya aldılar ve denileni yapmaları için çok kısa bir süre verildi. Etkinliğe katılanlar, odadan rastgele bir balon alıyor ve üzerinde ismi yazılı kişiye balonu veriyordu. Kısa bir süre içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Artık herkesin yüzünde bir tebessüm ve başarılı olmuş bir sevinç edası hakimdi. 

Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda az önce bu odada yaşadığımız olayın aynısını görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor, bu mutluluk için başkalarının mutluluğunu bile yok saymakla birlikte hatta onlara eza ve cefa verebiliyordu.  Ama tüm bu mutluluğu arayanlar aradıkları mutluluğun nerede olduğunu bilmiyorlardı. Sonuç olarak; Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verirsek; bizim mutluluğumuz bize geri gelir. Ve insanların mutluluğu yaşamadaki amacı da budur... Başkalarını mutlu ederek, Mutluluğun peşinden gitmek."
Devamı... 0 yorum

2015 YGS Matematik Çözümleri (%20)

2015 YGS MATEMATİK SORULARI'nın tamamı çeşitli sitelerde bulunmasına rağmen ÖSYM tarafından sadece belli sayıda sorunun yer aldığı örnek soru kısmı yayınlanmıştır. Matematik sorularından da aşağıda yer alan sorular, örnek internet kitapçığında yer almıştır.

Sınav Sorularına ÖSYM sitesinden ulaşabilirsiniz.
https://www.osym.gov.tr/TR,55/2015-ygsde-yer-alan-sorularin-20si.html
YAYINLANMIŞ SORULAR (%20)
1-Bir uçakta seyahat eden yolcular, ikram edilen çay ve kahveden en fazla birini almıştır. Bu yolculardan çay alan yolcu sayısı, kahve alan yolcu sayısının 3 katı, çay ve kahve ikramlarının ikisinden de almayan yolcu sayısı, tüm yolcu sayısının üçte biri kadardır.
Bu seyahatte çay almayan yolcu sayısı 72 olduğuna göre, kahve almayan yolcu sayısı kaçtır?
a) 90 b) 96 c) 100 d) 108 e) 120

DOĞRU CEVAP: E

2-Alper çalıştığı iş yerinde sabah 08.00’de yapılacak bir toplantıya katılacaktır. Toplantı vaktinden bir saat önce evden yola çıkan Alper, yürüme hızını 1 saatte iş yerine varacak biçimde ayarlıyor. Yolun yarısına geldiğinde dosyasını evde unuttuğunu fark eden Alper, sabit hızla koşarak dosyasını alıyor ve durmadan aynı hızla koşarak tam zamanında iş yerine varıyor. 
Alper, tüm hareketi boyunca ev ile iş yeri arasında aynı yolu kullandığına göre, dosyasını evden saat kaçta almıştır? 
a) 07.36 b) 07.40 c) 07.42 d)  07.45 e) 07.48 
 DOĞRU CEVAP: B

3- n bir tam sayı olmak üzere, 120/n ifadesi bir asal sayıya eşittir.Buna göre, n’nin alabileceği değerlerin toplamı kaçtır?
a) 104 b) 108 c) 112 d) 116 e) 124

DOĞRU CEVAP:E


Öğrencilerimizin sınavlara hazırlanırken YGS basamağında 9.ve 10.sınıf konularını içerecek biçimde hazırlanmaları LYS basamağı için de tüm matematik konularına hakim olarak hazırlanmaları iyi bir bölüm arzu edenler için kesinlikle gerekli olacaktır. Yukarıdaki soru ve ünite tablosu da incelenerek hangi konulardan daha yoğun soru geldiği analiz edilerek o konulara/ünitelere daha çok ağırlık verilmelidir. Planlı ve programlı bir şekilde zamanı verimli kullanarak çalışma yapılırsa başarıya ulaşmak kolay olacaktır. Bütün öğrencilerimize sınavlarında başarı dileriz...

Prizma ve Piramitlerde Euler Bağıntısı

Tüm prizma ve piramitlerde köşe sayısı k, yüz sayısı y ve ayrıt sayısı a olmak üzere, k, y ve a arasında k + y – a = 2 bağıntısı vardır. (Euler Bağıntısı) Üç boyutlu nesnelere katı cisim denir. Bir katı cisim herhangi bir ölçüye veya şekle sahip olabilir. Ancak çokyüzlüler; küreler, silindirler ve koniler gibi birçok katı cismin kendisine has özellikleri vardır.Her biri yüz adını alan düzlemsel çokgenlerle sınırlanan katı cisimlere çokyüzlüler denir. Yüzlerin birbiriyle kesiştiği doğrular ayrıt olarak adlandırılır.Üç veya daha fazla yüzün kesiştiği noktaya ise köşe denir.
| | | Devamı... 0 yorum

Yeni Dünyada Lut kavmi Özentileri

Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyasınız diye sizi milletlere ve soylara ayırdık. Şüphesiz Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en fazla sakınanlarınızdır.” (Hucurât sûresi, 13) 

Bugünlerde (2015-...) yazılı ve görsel medyada bir furya halinde Lut kavminin sapkınlığı eşcinsellik, lezbiyenlik, homoseksüellik,  trans kimlik, cinsiyetsizlik, pedofili,...gibi ne kadar çeşit sapıklık varsa; türlü türlü adlar altında normal bir davranış gibi gösterilmeye, basında yazılıp çizilmeye, ekranlarda sevimli gösterilmeye başlandı. Özellikle Batı dünyasında normal bir davranış olarak kabul edilen,  Lut kavminin sapıklığı, pek çok ülkede cinsel kimlik olarak yasal hale gelmiştir. Allah'ın erkek ve kadın olarak iki cinsiyetle yarattığı insan varlığı, fıtrattan uzaklaşarak normal olanın dışına çıkmaya cüret etmiştir. Bu sapık davranışlar, inançsız, şeytani toplumlarda kabul görmesine rağmen, Müslüman ülkelerde de yasal hale getirilmeye, toplum içinde yaygınlaştırılmaya, bazı maddi imkanlarla desteklenen gruplar tarafından bir amaç olarak benimsenerek  reklam ve yazılı-görsel medya desteği ile normalleştirilmeye başlanmıştır. Bu eşcinsellik, lutilik,...vs gibi benzer çeşitli adlara sahip eylem ve hareketler, dernekler, grup veya oluşumlar; bir tercih meselesi olup, insanın kendi hür iradesinin bir tezahürüdür. İnsan, kendi isteğiyle, bu şeytani yolu ve bu fiilleri tercih etmiştir. Bu sapkın eylemlerin, doğuştan bir özür hali olan, fıtri "hünsalık" (çift cinsiyet) kavramı ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hünsalık, doğuştan gelen insanların iradesi dışında olmuş, çift cinsiyet sahibi olma hali, çift organla dünyaya gelme özelliği olup, nadir görülen bir vakadır.  Eşcinsellik/homoseksüellik veya her ne isimle anılıyorsa bu tür eğilimler ise bambaşka bir olgu olarak fıtrata aykırı iradeli bir davranıştır. 
Cinsiyet algısının oluşması için doğru kimlik kazandırabilmek, anne ve babaların çocuklarının eğitim sürecine bağlıdır.  Anne ve babalar, çocuk terbiyesinde gerekli önlemleri almak mecburiyetindedir. Aksi halde fıtri olmayan bir durumla karşılaşılması, bu tür sapkın davranışların yayılması ve toplumda normalmiş gibi algılanması sıradan hale gelecektir. Normalleştirilmeye çalışılan bu sapkınlık hali; en basit tanımla erkeğin erkekle, kadının kadınla olan birlikteliği olarak nitelendirilen bu davranışlar, tarihte ilk defa Lut kavmi ile toplum içinde bir azgınlık olarak ortaya çıkarak yayılmış,  sonraki zamanlarda diğer toplumlar arasında da zaman zaman gözlemlenmiştir.   Ankebut Suresinde bu fiil şu şekilde aktarılır: "Lut da, milletine şöyle demişti: "Doğrusu siz dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz." (Ankebut Suresi-28)
Aynı durum tarihte Pompei halkı tarafından da yaşanmış, hatta Pompei halkının helak edilişi, ilerleyen zamanlara ibret olsun diye taşlaşmış insanlar olarak bırakılmıştır. Vezüv Yanardağı’nın eteklerinde kurulu olan Pompei, Roma’nın ‘‘zevk şehirleri’’ olarak Romalılar tarafından, türlü sapıklıklar için kullanılıyordu. Günümüzde turistik ziyaretlerde de net olarak görülebileceği üzere, Pompei halkından geriye küllerin altında kalarak taşlaşmış insan cesetleri kalmıştır. Tarih aynı Lut kavminin helakinde olduğu gibi insanlar ibret almadığı için tekerrür etmiştir.
"Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz." Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı." (Araf Suresi, 80-82)
İnsanımız, günümüzde de neyin peşi sıra gittiğini bilmeden/ neyi izlediğini ve desteklediğini tam olarak idrak edemeden, maalesef bu sapıklığın sembolü konumundaki gökkuşağı çizgilerini kullanmaya başlamış, gökkuşağı renkleriyle kendilerini ifade etme yoluna gitmiş ve sosyal medya profillerini gökkuşağı semboleriyle değiştirmişlerdir. Eski zamanlarda sapıklık, isyan ve günahlar, belli yerleşim yerlerine has yerel bir durum iken, -örneğin Lut kavmi, Semud kavmi, Ad kavmi gibi- sadece belli bölgenin günahı/sapıklığı veya isyan hastalığı olarak karşımıza çıkan hareketler, günümüz dünyasında her yerde aynı şekilde normal bir davranış olarak görülmeye başlanmıştır. 
"Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir. Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım." (Şuara Suresi, 160-168)
Son günlerin belki de en acıklı olayı, bahse konu olan bu Lut kavmi özentilerinin, kendilerine bir kutlama haftası tanımlayarak, tüm dünyada bu vesilelerle onursuz yürüyüşlerin düzenlenmesi oldu. Bu kutlama haftalarına müslüman ülkelerin de alet olması ve İstanbul'un en merkezi yeri olan Taksim meydanında yürüyüşlerin düzenlenmesi ve buna Ramazan ayı gibi uhrevi bir aya hürmetsizliğin de eklenmesi maalesef acınacak bir durum oldu. Bu olayın ardından konuyu bilen-bilmeyen herkes, sanal alemde bu gruplara destek mesajları paylaşmaya sürüklendi. Aslında bu olay basite indirgenecek kadar kolay bir olay değildir. Bir cinsel kimlik meselesi de hiç değildir. Bu olay, Allah'ın kesin olarak yasakladığı ve bu olayın faillerini, tarihte şiddetli bir şekilde azaplandırdığı elim bir vakadır. Lut kavmi ve sonuçta düçar oldukları azap, bu olayın tarihteki en bilinen örnekleridir. Allah, kesin bir dille bu fiili yapanları şiddetli bir şekilde cezalandırcağını beyan etmiştir. Ama insan öyle bir varlık ki, hayatlarındaki en iğrenç fiili yapmakla birlikte, bunu bir övünç kaynağı olarak sunmayı da becerebilmektedir. Bu yazılanları daha fazla uzatmak istemiyorum. Fıtri olana ters olan herşey çirkindir. Ters olanın kabul görmesi imkanı da yoktur. Tüm dünya birleşip bunu doğru olarak kabul etseler dahi, çirkin olan yine çirkin olarak kalacak ve inandığımız Allah bunun cezasını elbette yakın zamanda verecektir.  
“Resûlullah (s.a.v.), kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara lânet etti." (Buhârî, Libâs 62. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Libâs 28; Tirmizî, Edeb 24; İbni Mâce, Nikâh 22) "Resûlullah (s.a.v.), kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lânet etti." (Buhari, Libâs 61) "Resûlullah (s.a.v.), kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti." (Ebû Dâvûd, Libas 28; bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, 2/325)
Tarihte örneğine rastladığımız bu sapıklığın boyutunu Lut kavmi örneğinden Kuran-ı Kerim'den alıntılayarak sözlerimizi nihayete erdirelim. Allah bu sapıklıklardan ülkemizi ve milletimizi muhafaza etsin. (Amin) 
Kadir PANCAR 
19/02/2015 

Aşağıda konuyu daha derinlemesine anlamak ve irdelemek için Kitabımız Kuran-ı Kerim'den konu ile ilgili ayetleri paylaşarak istifadenize sunuyorum. Kuran-ı Kerim'de Lut (a.s) kıssası ve sonunda onların helak edilişleri şu şekilde ayetlerde geçmektedir. İbret alarak istifade edelim inşallah.
"Lut kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;) onları seher vakti kurtardık; Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz. Oysa andolsun zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler." (Kamer Suresi, 33-36)
Hz. Lut, kavmini apaçık bir doğruya çağırıyor ve anlaşılır bir şekilde uyarıyordu. Ancak kavim hiçbir uyarıyı dinlemiyor ve Hz. Lut'u inkar etmeye ve onun haber vermekte olduğu azabı yalanlamaya devam ediyordu:
Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz. Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir" demek oldu. (Ankebut Suresi, 28-29)
Kavminden bu cevabı alan Hz. Lut, Allah'tan yardım istedi: 
Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et." (Ankebut Suresi, 30 ) Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar. (Şuara Suresi, 169)
Hz. Lut'un isteği üzerine Allah, erkek kılığına girmiş iki melek gönderdi. Bu melekler, Hz. Lut'a gelmeden önce Hz. İbrahim'e gitmişlerdi. Hz. İbrahim'e yaşlı karısının bir çocuk doğuracağı müjdesini veren elçiler asıl gönderiliş sebeplerini de açıkladılar: Azgın Lut Kavmi, helak edilecekti
(İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?" "Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik" dediler. "Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için. (Ki bu taşların her biri,) Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir." (Zariyat Suresi, 31-34) Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız. Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır. (Hicr Suresi, 59-60)
Elçilikle görevlendirilmiş melekler Hz. İbrahim'in yanından çıktıktan sonra Hz. Lut'a geldiler. Elçileri tanımayan Hz. Lut önce endişeye kapıldı, ancak onlarla konuştuktan sonra yatıştı:  
Elçilerimiz Lut'a geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı ve: "Bu, zorlu bir gün" dedi. (Hud Suresi, 77)
(Lut) Dedi ki: "Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz." "Hayır" dediler. "Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik. Sana gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz. Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin." Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir." (Hicr Suresi, 62-66) Bu sırada kavim, Hz. Lut'un konuklarının geldiğini haber almıştı. Bu konuklara da sapıkça bir eğilimle yaklaşmaktan çekinmediler. Evin etrafını çevirdiler. Konuklarına mahçup olmaktan endişelenen Hz. Lut, kavme şöyle seslendi:
(Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur, beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi. "Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin. (Hicr Suresi, 68-69) Kavminin cevabı ise, Hz. Lut'a çıkışmak oldu: "Dediler ki: 'Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?" (Hicr Suresi, 70)
Elindeki tüm imkanları kullanan Hz. Lut, misafirlerine ve kendisine bir kötülük yapılacağı endişesiyle şöyle dedi: "Size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim." (Hud Suresi, 80)  "Misafirleri" ise, Hz. Lut' a Allah'ın elçileri olduklarını hatırlatarak şöyle dediler:  (Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?" (Hud Suresi, 81) 
Şehir halkının azgınlığının son noktaya varmasıyla beraber Allah, meleklerin yardımıyla Hz. Lut'u kurtardı. Sabah vakti de, kavmin üzerine Hz. Lut'un uyardığı azap gönderildi:
Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın." Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp-bastırıverdi. (Kamer Suresi, 37-38)
Ayetlerde, kavmin helakı şöyle tarif ediliyor:
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. (Hicr Suresi, 73-76)
Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; Rabbinin katında 'belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir. (Hud Suresi, 82-83)
Sonra geride kalanları yerle bir ettik. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. (Şuara Suresi, 172-173)
Kavim helak olurken içlerinden Hz. Lut ve sayıları ancak "bir ev halkı" kadar olan iman edenler kurtarıldı. Hz. Lut'un karısı iman etmemişti ve o da helak edildi: 
Bunun üzerine biz, karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı. Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte. (Araf Suresi, 83-84)
Böylece Hz. Lut(a.s), karısı dışındaki ailesiyle ve kendisine inananlarla beraber kurtarıldı. Sapık kavim ise, yerle bir oldu.  

Buna benzer bazı kavimlerin helak edilişleriyle ilgili olarak, bir anda yok edilme, yer yüzünden silinme sebebi sayılan "sayha" hakkındaki, uzun tafsilatlı inceleme yazımızı da ayrıca okuyabilirsiniz. (Bkz. "Zalimleri Çarpan Müthiş Sayha")

Allahü Teala, ülkemizi ve tüm İslam alemini geçmişte kavimlerin helakine sebep olmuş, böyle iğrenç davranış ve eylemlerden muhafaza etsin. (Amin)
| | | Devamı... 2 yorum

Perspektif Çizimi Temel Elemanları

İzdüşüm: Bir nesnenin bir düzlem üzerine düşürülen görüntüsüne izdüşüm denir. Perspektif izdüşüm: Cisimlerin görünüşünü iki boyutlu düzlem üzerinde, insan gözünün gördüğü gibi üç boyutlu olarak çizebilme olanağını sağlayan izdüşüm yöntemlerine perspektif izdüşüm denir.
 

Bakış Noktası: Perspektifi çizebilecek nesneye gönderilecek bakış ışınlarının kaynaklandığı sabit noktaya (gözlemcinin gözünün bulunduğu noktaya) bakış noktası denir. Bakış Uzaklığı:Bakış noktasının perspektifi çizilecek nesneye olan uzaklığına bakış uzaklığı denir.

Bakış Yüksekliği:Bakış noktasının, yer düzleminden olan yüksekliğine bakış yüksekliği denir. Bakış yüksekliği ufuk yüksekliği olup gözlemcinin boyuna bağlı olarak yukarı, aşağı yönde hareket eder.

İzdüşüm (Resim) Düzlemi: Üzerinde perspektif izdüşüm görüntüsünün resmedileceği düşey düzleme izdüşüm düzlemi denir.

Ufuk Çizgisi: Ufuk çizgisinin görünmediği mekânlarda nesneye bakan kişinin gözlerinden geçtiği farz edilen yatay düzlemle, düşey izdüşüm düzleminin kesişme çizgisine ufuk çizgisi denir.

Kaybolan Nokta (Kaçan Nokta veya Kaçış Noktası): Bakış noktasından (gözden) uzaklaşarak sonsuza doğru giden ve gerçekte birbirlerine paralel oldukları halde resim düzlemine paralel olmadıkları için birbirlerine yaklaşarak birleşiyormuş gibi görünen doğruların kesişme noktasına kaybolan nokta denir.

Yer Düzlemi (Yer Çizgisi): izdüşüm düzleminin yer ile meydana getirdiği arakesite yer düzlemi denir.

Bir Nokta Perspektifi: Tek bir nokta baz alınarak yapılan çizimdir. İki Nokta Perspektif çiziminde ise iki tane kaybolan nokta baz lınarak çizim yapılır. 

Aşağıda çizilmiş örnekleri inceleyiniz.
Ön ve Üst Yüz Görünen Cisim
Ön ve üst yüzü görünen dikdörtgenler prizmasının "bir nokta perspektif” çizimi açıklamaları ile birlikte yukarıdaki gibi çizilebilir.

 Ön, Üst ve Sağ Yüzü Görünen Cisim
Ön, üst ve sağ yüzü görünen dikdörtgenler prizmasının "bir nokta perspektif” çizimi açıklamaları ile birlikte yukarıdaki gibi çizilebilir.

 Ön, Alt ve Sol Yüzü Görünen Cisim

Ön, alt ve sol yüzü görünen dikdörtgenler prizmasının "bir nokta perspektif” çizimi açıklamaları ile birlikte yukarıdaki gibi çizilebilir.

 Üst ve Yan Yüzleri Görünen Cisim
Üst ve yan yüzleri görünen dikdörtgenler prizmasının "iki nokta perspektif” çizimi açıklamaları ile birlikte yukarıdaki gibi çizilebilir.

Alt ve Yan Yüzleri Görünen Cisim
Alt ve yan yüzleri görünen cisimlerin "iki nokta perspektif” çizimi açıklamaları ile birlikte yukarıdaki gibi çizilebilir.

Ön ve Üst Yüzleri Görünen Cisim
Ön yüz ve üst yüzleri görünen cisimlerin  perspektif çizimi yukarıdaki gibi çizilebilir. Bu çizimde; Birinci adımda; çizilmiş olan dikdörtgenler prizmasının üst yüzüne karşılık gelen dikdörtgenin (mavi) köşelerini bakış noktasıile birleştirdik.(mavi çizgiler). Birleştirdiğimiz çizgilerin izdüşüm düzlemini kestiği noktalarıA ve B olarak harflendirdik. Prizmanın ön yüzüne karşılık gelen dikdörtgenin (kırmızı renkli kısım) köşelerini C noktası ile birleştirdik (şekilde siyah çizgilerle gösterildi.) A ve B noktalarından yer düzlemine iki dikme inildi. Bu dikmelerin siyah çizgileri kesen noktalarını K, L, M, N ile harflendirdik. KLMN noktalarını birleştirdiğimiz zaman ortaya çıkan dörtgen perspektifi çizilmiş olan dörtgenin arka yüzüdür.

Gündelik Hayattan Örnek Perspektif Çizimi

Kaynak Çizimler için ayrıntılı olarak; Nevzat Asma-Halit Bıyık, Geometri Kitabı, Esen Yayınları, Tuna Baskı, Ankara, 2012 kitabına bakabilirsiniz.

Aşağıdaki soruları ve bağlantıları inceleyerek konu hakkında bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz.



Perspektif çizimi çeşitlerini incelemek için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız.

Daha ayrıntılı perspektif ve izdüşüm açıklaması için ve özellikle teknik resim bilgileri için, aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Geometrik Cisimlerin simetrisi ile ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Koordinatları Verilen Noktanın Kuvveti

Koordinatları Verilen Noktanın Kuvveti:Herhangi bir noktaya göre çemberde kuvvet alınırken bu nokta çemberin iç veya dış bölgesinde olmasına göre kuvvet alma fonksiyonunda bir farklılık olmaz. Kuvvet alma aslında bu noktanın yardımıyla oluşturulan üçgenler ile meydana gelen bir benzerlik uygulamasıdır.  

Bir noktanın koordinatları ile herhangi bir çembere göre kuvveti alındığında, Kuvvet alma fonksiyonu noktanın çembere göre durumunu belirtir. Yani verilen noktanın,  çemberin iç bölgesinde, çemberin dışında veya çemberin üzerinde  olup olmadığı tanımlanır. 

X noktasının kuvveti denildiğinde, o noktanın merkeze olan uzaklığı koordinatlarda olduğu gibi iki nokta arası uzaklık formülünden bulunur. Daha sonra bu uzaklığın yarıçap ile olan farkları pisagor bağıntısı gereği yazıldıktan sonra, eğer sonuç pozitif tanımlı ise (yani sonuç pozitif çıkar ise) nokta çemberin dış bölgesinde olur. Çünkü  noktanın çember merkezine uzaklığı, çemberin yarıçapından büyüktür. Bu sonuç negatif tanımlı olursa, noktanın çember merkezine olan uzaklığı, çember yarıçapından küçük olduğundan, nokta çember içerisinde kalır. Eğer sonuç 0 çıkarsa o zaman verilen nokta, tam olarak çember üzerindedir. Çünkü noktanın merkeze uzaklığı ile yarıçap uzunluğu birbirine eşittir. 

Bir çemberde herhangi bir noktanın çember denklemine göre kuvveti, aşağıdaki özelliklere sahiptir.


Burada koordinatları verilen noktanın çembere göre kuvveti için gösterilen ispatı, daha iyi anlamak için bir örnek verelim. Örnekte rastgele bir noktanın çembere göre kuvveti alındığında, yani koordinatları çember denkleminde yerine yazıldığında, sonuç negatif çıkarsa bu noktanın çemberin iç bölgesinde olduğu anlaşılır. Aksi halde pozitif tanımlı olması durumunda, nokta çemberin dış bölgesindedir.
 
 
Kaynaklar: Geometri, Arif Şayakdokuyan, Mevsim Basım Yay., Ankara, 2012; Geometri, Turgut Erel, Bilnet Matbaacılık, İstanbul, 2014;  Çember ve Daire, Kartezyen Eğitim Yay. ,İstanbul, 2014.

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!