Etiketler :
kavimlerin helaki
lut kavmi
pompei sapıklıkları
sapıklık
Pompei İtalya' nin Campania bölgesinde, Napoli kenti yakınlarında bulunan bir şehirdir. Pompeii antik şehri
kalıntıları ile ünlü olan şehrin 2010 yılı nüfusu 25.000 civarındadır.Pompei bu özellikleri yanında tarihteki büyük felaketiyle hatırlanan bir şehirdir.Târihî kayıtlar, şehrin yok olmadan evvelki hâlini, tam bir sapıklık, edepsizlik, son noktaya gelmiş bir ahlâksızlık olarak bildiriyor. Îsâ -aleyhisselâm-’dan yetmiş dokuz (MS 79) sene sonra Vezüv Yanardağı’nın ânî bir infilâki ile lavlar, bir anda kenti haritadan silmiş, ilâhî azaptan hiç kimse kaçıp kurtulamamıştır. Orada bulunan sapıklık içindeki insanlar bu ilahi azaba maruz kalarak, alenî bir sapıklık hâlinde iken taşlaşıp kalmışlardır.
(Bkz. Zalimleri çarpan müthiş Sayha)
Pompei'de zamanında Roma imparatorluğu hüküm sürmekteydi. İmparatorluğun başında ise Tarihin gördüğü en gaddar ve sapık hükümdarlarından biri Caligula vardır. İmparator Caligula kız
kardeşine aşık olarak yaşadığı toplumdan bağımsız olmamakla birlikte en büyük günahı işliyordu. Halkın da hükümdarlarından pek farkı yoktu. Pompei'nin dört bir yanı genelevlerle, fuhuş bataklıklarıyla çevriliydi. Ayrıca eşcinsellik de çok normal karşılanıyordu. Halk bu sayede çok zenginleşmişti. Asiller müthiş zenginlik içindeydi. Lüks ve şatafat haddinden fazla bir vaziyetteydi.
Rivayette göre önce yemek yer daha
sonra yediklerini daha
fazla yemek yiyebilmek, yemek zevkinden daha fazla faydalanmak gibi
saçma bir amaçla tüyleri kullanarak kusarlardı. Asil ve köle olarak halk
tabakalara ayrılmış bu tabakalar kendi içlerinde cinsel arzularını
sınırsız biçimde yaşıyorlardı. Sonunda bu kadar sapıklık ve lüks
düşkünlüğü Pompeii'nin de sonunu getirdi. Kimilerine göre doğal bir afet
gibi gözükse de yanardağ patlamasıyla Allah'ın şiddetli gazabı halkın
üzerine tecelli etmişti.
Pompei'de Lut kavmi gibi, Sodom ve Gomore gibi
Allah tarafından
cezalandırılan şehirlerden birisidir. Roma İmparatorluğu’nun ihtişamını
yansıtan Pompei şehrinin trajik sonunu bugün yeryüzünde bilmeyen hemen
hemen yok gibidir. Vezüv Yanardağı’nın eteklerinde kurulu olan Pompei ve
Herculaneum, Roma’nın ‘‘zevk şehirleri’’ydi. Zengin ve asil Romalılar,
genelevleriyle ünlü bu iki kentte kendilerince hayatın tadını(!) çıkarırdı.
Pompei ve
Herculaneum kentleri, milattan sonra 79 yılının 24-28 Ağustos
tarihlerinde birdenbire faaliyete geçen Vezüv Yanardağı’nın külleri
altında kalarak şiddetli bir azapla bir anda yok oldular. Pompei’nin böyle bir felaketle
yeryüzünden silinmesinde elbette çıkarılabilecek dersler vardı. Tarihi
kayıtlar, şehrin yok olmadan önce tam bir sefahat ve sapkınlık merkezi
olduğunu gösterir. Şehrin en belirgin özelliği, fuhuşun çok yaygın
olmasıydı. Büyük bir gösteriş kentini, Vezüv’ün lavları bir anda tamamiyle haritadan sildi.
Olayın en ilginç yanı ise, kentin günlük yaşantısı içinde, Vezüv’ün
korkunç patlamasına rağmen, kimsenin kaçamamış ve adeta olduğu yerde
donakalıp felaketin farkına bile varamamış olmasıydı. Yemek yiyen bir
aile, o andaki gibi aynen taşlaşmıştı.
Sapıklıkları esnasında taşlaşmış
pek çok çift bulunmuştu. Daha da önemlisi, bu çiftler arasında, aynı
cinsten olanlar, küçük erkek ve kız çocuklar da vardı. Pompei
kalıntılarından çıkarılan taşlaşmış insan cesetlerinin, bazılarının
yüzleri hiç bozulmadan kalmıştı. Genel yüz ifadesi şaşkınlıktı. Herculaneum’da insanlar sert lav
kalıntılarının altında kaldıkları için bozulmadan çıkarılabilmiş ama
Pompeii’de tam aksine yumuşak küller arasında kaldıklarından çıkarma
esnasında toz gibi dağıldıkları için dayanabildikleri son seviyeye kadar
temizlenmiş, sonrasında ise iç kısımlarına sıvı alçı dökülerek
sertleşmesi beklenmiş ve ancak bu şekilde çıkarılabilmiştir. Bugün, kalıntılarından anladığımız
kadarıyla felaket günü şehirde normal hayat devam ediyordu. Akşam
yaşanacak rezillikler için hazırlıklar sürdüren insanlar o gün havanın
oldukça boğucu olduğunun farkındaydılar. Üstelik çok hafif olan bir yer
sarsıntısını da hissetmişlerdi ama önemsememişlerdi. Önce hafif bir kül yağmuru başlar. İnsanlar, el darbeleriyle
silkelenebilecek olan bu külü önemsemezler. Muhtemelen yaşlı Vezüv daha
önceleri de böyle ufak tefek faaliyette bulunmuş olmalı ki halk;
“birazdan geçer” düşüncesiyle aldırış etmemiştir. Ancak kül yağmurunu önce lapilli (küçük taşlar), sonra bir kaç kiloluk
sünger taşlarının gelmesi takip edince tehlikenin büyüklüğü ortaya
çıkar. Halk, birden paniğe kapılır, yükte hafif pahada ağır eşyalarını
sırtlayarak limana doğru delicesine kaçışmaya başlarlar. Ne var ki iş
işten geçmiştir artık. Evlerine sığınanlar, yoğun kükürt dumanından boğulmamak için kendilerini
dışarı atmakta, bu defa da üzerlerine yağan taşlarla helak
olmaktaydılar. Korkunç felaketten kimse kurtulamamıştır.
48 saat
içerisinde 18 km. lik bir alan içerisindeki Pompei ve diğer şehirler
lavlar altında kalmıştı. Bunlardan yalnız Pompei’de 16 bin kişi, nüfusun
tahminen %80’i yok olmuştu. Vezüv öylesine kuvvetli püskürmüştü ki, kül
bulutları, felaketi haber verircesine Anadolu, Suriye hatta Mısır’a
kadar uçuşmuştu.
"1748 yılında ciddi bir şekilde kazılar başlatıldı. Dünyanın pek çok
yerinden bilim adamları akın ederek şehir bugünkü görüntüsüne
kavuşturuldu. Lavlar Pompei ve komşu şehirleri öylesine konserve etmişti ki; bugün o
insanların günlük yaşayışlarını, yeni kurulmuş bir film seti gibi
görebilmekteyiz. Ocaktan indirilmemiş bir domuz yavrusu, fırından
çıkarılamamış ekmekler, sırtlarındaki mücevher çuvallarıyla sokak
kapısını açmaya çalışırken yığılıveren kadınlar ve erkekler, şehir
kapısı önünde üstüste yığılmış cesetler, bir zengin evinde cenaze
şölenine katılan ve yerlerinden kalkmaya bile fırsat bulamayanlar,
evler, İsis tapınağı, tiyatro… Hepsi de yaşadıkları son anları
dondurulmuş bir şekilde duruyor. Yazıcı dükkanında balmumu tabletler,
kitaplıktaki papirüs tomarları, hamamlarda kaşağılar, meyhane
tezgahlarında kadehler ve son müşterilerin bıraktıkları paralar, ev ve
dükkan kapılarında sahiplerinin isimleri, umumi tuvaletlerdeki pislik
bulaşıkları bile aynen duruyor." (olaganustuolaylar.wordpress.com/2012/03/10/474)
Vezüv’ün batı yamacında Napoli, doğu yamacında ise Pompei kenti yer
alır. Yaklaşık 2000 yıl önce yaşanan bir lav ve kül felaketi, bu kentin
insanlarını ani bir biçimde yakalamıştı. Tarihler MS. 79’u gösterdiğinde artık Pompei için geri dönülmez bir
yolun başlangıcı oldu. 24 Ağustos 79'da Vezüv Yanardağı’ndan bir anda
yükselen dumanların ardından, şehirde şiddetli sarsıntılar başladı.
Gökten iri kum taneleri büyüklüğünde kızgın taşlar yağmaya başlayınca,
halk korkunç bir lav akınının geleceğini hissedip limana koşarak
gemilerle uzaklaşmak istedi; bazıları da evlerine kapandı. Ancak dev
dalgalarla kabaran deniz gemideki insanları büyük bir tufanla lavların
bir nehir gibi aktığı şehrin kucağına geri attı. Şehir bir anda devasa
bir lav tufanının altında kaldı ve lavlar birkaç saat içinde her tarafı
bir yorgan gibi örttü.Felaket öylesine ani olmuştu
ki, her şey 2000 yıl öncesinde olduğu gibi kaldı. Sanki zaman
dondurulmuştu. Pompei kalıntılarından çıkarılan
taşlaşmış insan cesetlerinin, bazılarının yüzleri hiç bozulmadan
kalmıştı. Genel yüz ifadesi şaşkınlıktı. İşte facianın en akıl almaz yönü buradadır. Nasıl olmuş da binlerce
insan hiçbir şey görmeden ve duymadan, adeta ölümün gelip kendilerini
yakalamasını beklemişlerdir?
Olayın bu yönü bile, Pompei’nin yokoluşunun Kuran’da anlatılan helak
olaylarına benzediğini gösteriyor. Çünkü Kuran’ı Kerim'de bu olaya benzer, helak edilme olayları
anlatılırken “birden yok olma” üzerinde durulur. Örneğin Yasin
Suresi’nde anlatılan “şehir halkı”, tek bir anda topluca ölmüşlerdir.
Yasin Suresinin 29. ayetinde söz edilen halk için, bu helak edilme durumu şöyle anlatılır:
(Onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler. (Yasin Suresi, 29)
Burada anında yok edilme sebei olarak, "sayha" kelimesinin geçmesi ibretliktir. Konu hakkında uzunca bir açıklama metni "Zalimleri çarpan müthiş sayha" (
https://muallims.blogspot.com/2021/02/zalimleri-carpan-muthis-sayha.html) başlıklı blog yazımızda mevcuttur. Benzer şekilde "sayha" kelimesi ile helak ilişkisi, Kamer Suresi’nin 31. ayetinde de bir başka kavim için geçmektedir.
Semud kavminin helakı anlatılırken de yine “anında yok olma” olayına dikkat çekilir: Semud Kavmi de aynı Ad Kavmi gibi Allah'ın uyarılarını gözardı etmiş ve bunun sonucunda helak olmuştur. Günümüzde arkeolojik ve tarihsel çalışmalar sonunda Semud Kavmi'nin yaşadığı yer, yaptığı evler, yaşama biçimi gibi birçok bilinmeyen, gün ışığına çıkartılmıştır.
Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar,
ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler. (Kamer Suresi, 31)
Pompei halkının ölümü de ayetlerde anlatıldığı gibi, “birden ve aniden yok olma” tarzında gerçekleşmiştir. Bu büyük afetle zevk ve sefa şehri olarak anılan Pompei
20.000’i aşkın insana mezar olmuştur. Lavlar kısa sürede 6-7 metrelik bir
tabaka oluşturarak, bütün şehri bir anda haritadan silivermiştir. Pompeililer bu büyük
afet sırasında bile sahte tanrılarına seslenerek can hıraş yardım
istemişlerdir.
Fakat ne yazık ki sapkınlığın ve azgınlığın doruklarında
yaşadıkları belde, bir anda onlar için artık korkunç bir mezar şehir hâlini
almıştır. Pompei, asırlar boyunca lanetlenmiş bir şehir olarak anıldı. 1700’lü yılların başlarında arkeologlar tarafından günyüzüne çıkarılan lavların altındaki kalıntılar ise, bugün özellikle yaz aylarında günde 2000 ziyaretçi ağırlayarak tarihe ibretli bir şekilde ışık tutmaya devam ediyor.
Tüm bunlara rağmen, Pompei’nin eski yerinde bugün olaylar pek fazla
değişmiş değildir. Aynı sapıklık faaliyetleri, bugün dahi aynı bölgede
gerçekleşmeye devam etmektedir. Napoli’nin zenginlik göstergesi sefahat
mahalleleri, Pompei’den hiç aşağı
kalmamaktadır. Önemli turizm bölgelerinden birisi olan Kapri Adası, eşcinsellerin ve
çıplakların yoğun olarak kamp yaptıkları bir bölge durumundadır. Kapri
Adası, sapıklıkların merkezi konumundaki yerleri, turizm reklam afişlerinde “Paradise" (cennet) (!) olarak tanımlayarak, rezil günahlarına müşteri çekmeyi
amaçlamıştır. Sonuçta, yine
bölge halkının ne yazık ki aynı tür bir yaşamı seçtikleri görülüyor. Yalnızca
Kapri’de ve İtalya’da değil, dünyanın hemen hemen her tarafında bu tür
bir ahlaki dejenerasyon yaşanmakta ve insanlar geçmiş kavimlerin
başlarına gelen felaketlerden olaylardan ders almamakta ısrar etmekte ve aynı rezil fiileri işlemeye devam etmektedirler. İbret alınmayan tarih vesikaları, insanoğlunun karşısına bela ve musibet olarak çıkmaya devam edecektir.
Konu ile ilgili olarak, Haksöz gazetesinden Nehir Aydın Gökduman'ın Pompei gezisinden izlenimlerinden bir bölümün burada paylaşılması da yerinde olacaktır.
"Şehrin
kalıntıları içinde ve taşlaşmış insan cesetleri arasında dolaşırken
etkilenmemek mümkün değil. Cam panolar içinde sergilenen taş cesetlerin
hemen hepsinin yüzünde helak olurken çektikleri acıyı yansıtan ifadeler
göze çarpıyor. Acizliğin ve günahkârlığın bütün izlerini yansıtan bu
çehreler, dünya hayatında fütursuzca günaha dalan insanların
âkibetlerinin nasıl olabileceğine de âdeta ışık tutuyor. Şehirdeki kalıntılar arasında dolaşırken dönemin ileri gelenlerine ait
lüks villaları, heykelleri, tapınakları, duvar resimlerini rahatça
gözlemleyebiliyorsunuz. Hatta sapkın davranışlarını sürdürürken ansızın
yakalanan insanların taşlaşmış bedenleri size o günün Roma’sını bilfiil
resmetmekte çok manidar görünüyor." Nehir Aydın Gökduman'ın Pompei İzlenimleri 24.06.2013 (http://www.haksozhaber.net/nehir-aydin-gokdumanin-pompei-izlenimleri-38478h.htm)
Pompei halkından daha önce, bu iğrenç fiilleri işlemeleri sebebiyle helak edilen Lut Kavmi hakkında yazılanları da okumak isterseniz; "Yeni Dünyada Lut Kavmi Özentileri" yazımıza bakabilirsiniz. (Bkz. Yeni Dünyada Lut Kavmi Özentileri)
Allahü Teala, ülkemizi ve tüm İslam alemini geçmişte kavimlerin helakine sebep olmuş, böyle iğrenç davranış ve eylemlerden muhafaza etsin. (Amin)
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...