Kardeşler arasında en büyükleri olan Muhammed, vaktinin çoğunu astronomi ve fen bilgilerine dâir araştırmalara verdi. Ayrıca kardeşi Ahmed’in çalıştığı saha olan vesâil-i mekânikiyye (mekanik aletler) ile de meşgul oluyordu. Muhammed bin Mûsâ, ilim dallarının çoğunda meşhûr olduğu için ona, Hâkim-i Benî Mûsâ lakabı verildi.
Alman araştırmacı Sigrid Hunke; Avrupa’ın Üzerine Doğan İslâm Güneşi isimli eserinde, Muhammed bin Mûsâ hakkında; “Muhammed, astronomi ve matematik sahasında büyük bir âlim olduğu gibi, hikmet ve mantık alanına da girmiş ve bu sahalar da eserler vermiştir. Metalurjiye önem vermiş ve kardeşi Ahmed’in faaliyet sahası olan mekanik mevzuunda da çalışmıştır” demektedir.
Ahmed bin Mûsâ; mekanik olarak; çeşitli tartı âletleri yanında, yükleri çekmek ve kaldırmakta kullanılan bâzı âletler yaptı. Mekanik konuları üzerinde titizlikle durdu; bu hususta kardeşlerini ve bu sahada uğraşanları geçti. Ağabeyi Muhammed ile birlikte büyük bir bakır saat yaparak, muasırlarına örnek oldu.
Alman araştırmacı Sigrid Hunke, Ahmed bin Mûsâ hakkında da şöyle demektedir: “Ahmed bin Mûsâ; mekanik ve geometri dalında otorite idi. Meselâ üzerine ateş yaklaştırıldığında fitili otomatik olarak ortaya çıkan kandiller yapmıştı. Kandilin fitili ortaya çıkınca, yağ da hemen fitilin üzerine yanacak mikdarda fışkırıyordu. Rüzgâr esse bile, kandil sönmüyordu. Ayrıca, geliştirdiği zirâat ve sulama âleti, tarlada sulama yaparken, tâyin edilen sulama mikdârını aşınca hemen sinyal veriyordu...”
Ma’rûf Naci adlı Arab bilim târihçisi, El-Merâsıd-ül-Felekiyye bi Bağdad adlı eserinde; “Samarra rasadhânesinde, Muhammed ve Ahmed kardeşlerin yaptığı; az bir su ile dönen dâire biçiminde bir âlet görmüştüm. Yüzeyinde, yıldızların şekilleriyle, hayvanların resimleri görünüyordu. Gökteki yıldızlardan birisi kaybolunca, âlet üzerindeki görüntüsü de kayboluyordu. Görünmeyen bir yıldız doğunca da, âletin üzerindeki yatay çizgi üzerinde görüntüsü beliriyordu...” demektedir.
En küçük kardeş Hasen bin Mûsâ ise, bütün çalışmalarını geometri alanına çevirdi ve bu alanda çok başarılı oldu. Bu yüzden Halîfe Me’mûn’un yakın alâkasını kazandı. Hasen bin Mûsâ, aynı asırda olan âlimlerin çözemediği geometri problemlerini kolaylıkla çözebiliyordu. Eliptik eğriler üzerine yazdığı ünlü Kitâb-üş-Şekl-il-müdevver vel-müstatîl adlı eseri, eliptik geometri konusunda batı bilim dünyâsında asırlarca temel müracaat kaynağı oldu.
Ürdünlü ünlü bilim târihçisi Abdülhamîd Sabra, İslâm medeniyetinin üstünlüğü ve Rönesans’ın kaynakları hususunda müsteşriklerden biri tarafından yazılan bir eserde, bu üç ünlü kardeş ilim adamı hakkında şu ifâdeyi kullanıyor: “Açıkça görülüyor ki, bu bilgin kardeşler, ilmî anlayışta Allahü teâlânın lütfuna kavuşmuşlardı. Büyükleri Muhammed, geometri ve astronomide, ortancası Ahmed mekanikte, küçüğü Hasen de geometride derinleşip üstâd olmuştu. Hasen, Euclid’in geometri ile ilgili temel altı eserini okuduktan sonra, geriye kalan yedi kitabı okumadan ondaki geometrik hesapları halletmeye gücü yeter hâle gelmişti.”
Benî Mûsâ kardeşler, Halîfe Me’mûn’un emri ile, boylam üzerindeki bir dereceye tekabül eden mesafeyi ölçmek için, bir hey’et ile, Sincar mıntıkasına gittiler. Araştırmalarına başlayarak, bir kazığa uzun bir ip bağladılar ve kuzeye doğru çektiler. İpin bittiği yerde yükseklik aldılar. Güneye doğru da aynı işi yaptılar; ipin bittiği yerde yine yükseklik aldılar. İpin boyu ile yükseklik derecelerinin farkını hesapladılar. Dünyânın çevresini eşit parçalara bölerek, tül hattı (boylam) uzaklığını ölçerek, dünyânın çevresini yaklaşık 39.000 km. olarak buldular. Bu günkü modern âletlerle yapılan hesaplamalarda dünyânın çevresi 40.000 km. bulundu. Bu rakamlar arasındaki çok az fark, onların ilimlerinin büyüklüğünü göstermektedir.
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...