Ve Kudüs Şehri-Sezai Karakoç (Alınyazısı Saati)

Ve Kudüs Şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi
Hani Şam´dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine
Ruhları aydınlatan bir lâmba
İfriti döndürecek insana:
Söndürecek canavarın gözlerini
İfriti döndürecek insana

Ve Kudüs’ü terk ettiğin o ikindi
Birinci Cihan Harbi günü vakti
Kan sızdırıyor kaburga kemikleri
Karlı dağlardan indirdiğin atların
Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın
Mahşerin perdesini kıyametin perdesini
Ağlıyor yere inen saçları
Göğü yırtan kefen beyaz elleri
 
Ve Kudüs şehri.
Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Yeşile dönmüş türbelerin demiri
Zamanın rüzgâr gibi esen zehriyle
Ve yatırlar patır patır kaçıyor geceleri
Boşaltıyorlar işgal edilmiş bir şehri boşaltır gibi
Kaçıyorlar Lût şehrinden kaçıyor gibi
Tuz heykele dönüşmemek için Tanrı gazabıyla
Susmuş minarelerin azabıyla
Yıkılmış cami kubbelerinin ıstırabıyla
Ve şehit kemiklerinin bakışı bir başka bakış
Artık burada taş bile durmak istemez
Ve ayı görmek istemez zeytin ağaçları
Eğilerek selâmlamazlar hilâli hurmalar
Artık ne Zekeriya ve ne İsa var
Sararmış bir tomar mı mucizeler
Ölülerin dirilişi şifa veren kelimeler
Ve ne de Miraçtan bir iz
Yerden yükselen kaya

Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik göğdelerin, acımasız yüreklerin
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum müslümanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Romanın, Babilin, Asurun ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış mezmurlar

Ve Kudüs şehri.
İçiyle ve ruhuyla suskun
Göklere kaçmış hayaliyle
Bir pervane gibi ışığa uçmuş gönlüyle
Bir başka âleme göçmüş hakikati
Tanrı katına varmış
İki elini kavuşturup divana durmuş
Hüküm istemiş
Yeryüzüne yeryüzü kadısına
Hüküm ki:
Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir
Ve haksız yere insan öldürenin cezası ölüm
Ve fitne, arzı fesada verme, daha büyük suç adam öldürmekten
Fitne bastırılıncaya kadar savaşın!
Yeryüzünden fesat kalkıncaya kadar
Ey insanlık, ey insanlar
Ey gündüzden daha gündüz,
Hakikatten daha hakikat
Müslümanlar

Alınyazısı Saati Şiiri - Sezai Karakoç
| | | | Devamı... 0 yorum

Ümmetin şerefi Gazze

Ümmetin izzet ve şerefi, bir avuç imanlı mücahidin omuzlarında yükselirken, milyonlarca müslümanın sessizliğe bürünmesi kadar daha acı ne olabilir? Filistin'de daha önceleri de sürekli gündemde olan siyonist zulüm ve soykırım, 07 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze'de bambaşka bir hal aldı. Çocuk, kadın, yaşlı demeden şehri bombalayan terör ve işgal çetesinin yaptığı zulümler artık arşa çıktı. Bu soykırıma sessiz kalan müslüman devletlerden aldığı cesaretle israil, her geçen gün daha da azgınlaşıyor. Daha önce de buna benzer katliamlarla anılan terör çetesi israil, Gazze işgalinde soykırım ve zulme devam ediyor. Bu sefer tüm kalbimle inanıyorum ki siyonist zulüm, Allah'ın izni ile başarısız olacak. Her yıl özellikle Ramazan ayında zulüm ve baskısını arttıran işgalciler, bu sefer havadan, denizden ve karadan girdikleri Gazze'den kolayca çıkamayacak. Hezimet ve perişanlık, gün geçtikçe israil'in kanlı ellerinde olacak. Tüm alem-i İslam sussa dahi Allah'ın vaadi haktır ve kısa zamanda siyonist işgal hezimete uğrayarak zafer müminlerin olacaktır.
 

Binlerce çaresiz ve sessiz çığlıklar, Allah uğrunda tam bir teslimiyetle savaşan mücahidlere, dua ve niyazlarıyla yardım ediyor. Kur'ân'ı Kerim'de; Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi...” (Hac Suresi/78) ve "Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır." (Nisa Suresi/95) buyuran Rabbimiz, cihadı unutan İslam milletlerine bu vesileyle, ümmetin şerefini kurtaran aziz kullarını göndererek cihad emrini tekrar hatırlatmıştır.

Esas kurtuluşun imanda olduğunu unutan, dünya işleri ile meşgul olup eşyaya tapmış müslümanlar, bu muazzam cihad ruhunu bile tam olarak anlamaktan acizler; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve Allah yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz." (Maide Suresi/35) buyuran Rabbin mukaddes emrini maalesef unutmuşlardır. Kimliğinde Müslüman tanımlı olan kimselere; bu ibretlik hadiseyi, bu muazzam cihad ruhunu, kelimelerle tasvir edilemeyecek bu azim teslimiyeti, her türlü bela ve musibet karşısındaki bu şükrü, daha başka nasıl anlatabilirsiniz? Eşya ile kendini kaybetmiş çürümüş zihniyetlere, kula kul olmuş ruhsuzlara bu cihadı nasıl izah edebilirsiniz? Allah, o cihad halkına büyük bir lütuf ve ikram vermiştir. Geride kalanları da bu azim cihadın laf ile edebiyatını yapma, medyada sözle ve hamasetle oyalanma,  siyasette "şiddetle kınama ve lanetleme" gibi uğraşlar içinde bırakmıştır. Şeytan, cihadı anlamayan bu kişilere amellerini sevimli göstermiş ve kendilerini değerli bir iş yapıyormuş gibi göstererek, bu aziz cihad nimetinden mahrum bırakmıştır.

Savaş zamanında güçsüz kadınlar, yaşlılar ve çocuklar nasıl cihad meydanına ellerinde imkan varsa yardım malzemesi taşır, su taşır ve en azından dua ederse; bizim gibi geride kalanlar da bu misaldeki gibi cihaddan uzak kalmıştır. O kadın, yaşlı ve çocuklar, en azından özürleri sebebiyle cihad ortamından geride kalmıştır. Bazıları bu misaldeki durumdan daha beter bir durumdadır ki kendilerinin düştüğü çukurun pisliğini bile bilmezler. Kendilerine dünya meşguliyeti, ne kadar sevimli gelmiş ki Allah için birşeyler yapmaktan geride kalıyorlar ve bunun farkında bile değiller. Cihad ahlakından geride kalarak, mücahidlerin davasını sahiplenmekten uzak kalarak, dünya hayatlarına ve ticaretlerine devam edenler; eşya ve mal yığma derdiyle dertlenen ruhsuzlar; zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak kadar zihinlerin işgal altında olan dünya esiri biz insanlar; manevi çürümüşlüğümüze ne bahane bulalım. "De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe Suresi/24) buyuran Allah-u Teala, cihad ruhunu gerektiği gibi anlamayan bizleri helak olup gitmekten muhafaza etsin. Başımıza belalar ve musibetler gelmeden, aklımızı başımıza almayı nasip etsin. (Amin)

Gazze'deki imanın ne olduğunu, müslümanlardan bazıları görmeye çalışmasa da vicdan sahibi tüm dünya insanları gördü. Zulüm ve baskının yok edemediği halkın imanı, milyonların İslam'a bakışını değiştirdi. Şehitlik sırasını bekleyen pek çok Gazzelinin mücadelesi ve cihadı, İslam'ın güzelliklerini tüm dünyaya duyurdu. Unutulmuş bir ilahi emir olan "cihadın" ne olduğunu tüm dünya bizzat yaşayarak görüyor. Herkes safını seçti veya seçiyor. Bazıları ise gizli maskelerin ardında saklanarak duruma göre saflarını seçmek veya değiştirmek için sırasını bekliyor. Kimileri görünen bu dünyanın güç sahiplerine boyun eğdiler ve izzet ve şereflerini az bir menfaat karşısında sattılar; kimileri de Allah'a dayanarak zafere veya şehadete razı geldiler. Herkes durduğu yerde, seçtiği safın karşılığında ilahi hükmün tecelli olacağı vakti bekliyor. 

Cihad topraklarındaki küçücük çocukların yüzlerindeki nur ve ilahi terbiye, nasıl izah edilebilir? Evladını kaybetmiş bir ananın, sessizlik içindeki teslimiyeti, nasıl kelimelerle anlatılır? Yıkılmış, harabeye dönmüş güzelim şehrin sokaklarında başlarına bombalar yağarken, insanların yaralılarını çıkarma çabası nasıl tasvir edilir? Her türlü imkansızlığa, ambargoya ve baskıya rağmen şehri terketmeyen genciyle, yaşlısıyla Kudüs davasını sahiplenmiş bu izzet sahibi millet, nasıl diğer müslümanlarla aynı kefeye konabilir? Tepelerine bombalar yağarken, hiçbir şey olmuyormuş gibi sekinetle zeytinyağına kuru ekmek banarak hayatlarını devam ettirmeye çalışan, yıkık viranelerin arasında teneke sobalarda ısınarak yemek yapmaya çalışan bir ananın gayreti, ne ile kıyaslanabilir? Yiyecekleri ve içeçecekleri olmayan çocukların yağan yağmur altındaki sevinci, ne ile izah edilir? Ailelerinden çoğunu şehid veren, dünyada kimsesiz kalmış küçük yetimlerin feryadı,  nasıl dille söylenir? Müslümanların suskunluğuna karşı her türlü baskıya, zulme ve soykırıma direnen bir milletin izzeti nasıl kelimelere dökülebilir? "Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar, aldırmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir." (Maide Suresi/54) buyuran Allah, o mücahidleri seçmiştir ve o halk da Allah'tan razı olmuştur. Allah, herşeyden müstağnidir. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah, İslam dinini aziz kılmıştır. O'nun vaadi haktır ve mutlaka gerçekleşecektir. "Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir." (Ankebut Suresi/6)  Hiçbir şey yapmadan pasif olarak duran ve kendilerini de müslüman olarak tanımlayanlar, kısıtlı imkanlarla cihad ruhunu yaşatan bu aziz millete nasıl söz söyleme hakkını bulurlar anlamış değilim. Bu boş laf sahipleri, Kuran-ı Kerim'i hiç okumuyorlar mı? Rabbimizin şu sözünü hiç mi duymadılar? "İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır." (Tevbe Suresi/20) Başımıza bu tür bir savaş belası gelmiyor diye umursamaz tavırla gündelik yaşamlarına devam edenler; müminlerin bir ve kardeş olduğunu unutup "onların derdiyle" dertlenmeyenler; eğlencesinden, zevk ve sefasından taviz vermeyip rutin hayatlarına devam edenler; elinde güç ve imkan olduğu halde, zulmü engelleyebilecek kuvveti olduğu halde sessizliği tercih edenler; Allah'a verecek cevaplarını hazırlasınlar. Zalimlerle işlerini ve ticaretlerini kesmeyip devam ettirenler; türlü bahanelerle boykotları umursamayanlar; gerçek gücün Allah olduğunu unutup sahte ilahlar edinenler; "(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." (Tevbe Suresi/41) ayetinin anlamını unutup, dünyaya meylederek mümin kardeşlerini bir başına bırakanlar; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin görenler; Allah'ın huzuruna çıkacağınız gün yakındır. 

Dinin ahkamını dünya hayatında yok sayanların, cihadı anlaması nasıl beklenir ki? Vaazlarda, yazılarda, kitaplarda dini yaşadığını zannedenlerin durumu; "İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur! (Muhammed Suresi/20) ayetteki misale benzer bir şekilde hastalıklı hale gelmiştir. Kafirlere ve münafıklara karşı şiddetli olmayı emreden Allah'ın emir ve yasaklarına kayıtsız kalanlar; zalimlerle iş tutup kol kola girenler; kulaklarını hakkın sesine tıkayıp batıla kalplerini açanlar; mümin olma vasfını unutup dünyaya tapanlar; "Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer de ne kötüdür!" (Tahrim Suresi/9) ayetinin muhatabı olduklarını unuttular. Allah'ın kimseye ihtiyacı yok. Hele kendi gölgesinden korkan pısırık müslümanlara hiç ihtiyacı yok. "O, isterse dinini elbette fâcir/fasık kişi ile de te'yîd edip kuvvetlendirir." (Buharî, Cihad, 182; Müslim, İman, 178)

Şehadet, bir iman meselesidir. Her kişiye nasip olmaz. Allah'ın seçtiği kullarına ne mutlu! Cenâb-ı Hakk, kullarını günahlarından arındırıp tertemiz huzuruna almak için bazen birtakım vesileler yaratır. Şehadet, bu durumun en yalın ve en güzel halidir. Gerçekten temizlenmiş ve diri olanlar, işte o "ruhu temizlenen" kimselerdir. "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. (Âl-i İmrân Suresi/169-170). Şehitlikle temizlenen ruhlar, bir vuslat anı gibi dünya zindanından kurtulup Allah'a kavuşacağı günü beklerler. O mücahidleri bekleyen nimeti ve kavuşacakları nuru; dünya sevdasına düşmüş olanlar anlayamazlar, onlar bu idrak ve şuurdan ebediyyen uzaktır. "Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehadet mertebesine erenlerdir. Onların mükafatları ve nûrları vardır..." (Hadid Suresi/19). Şehitlik için sabırla mücadele edenler, kendilerine sıranın geleceği günün müjdesi içinde ya zafer ya da şehadet için koşuşturur dururlar. Onların bu aşk içindeki durumunu, dışarıdan izleyen kişiler, kalplerindeki eğrilikle boş boş konuşurlar. "Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de şehadeti beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir.(Ahzab Suresi/23) 

Allah, kendi yolunda canlarıyla mallarıyla savaşan mücahidlerin, müminlerin azmini ve kuvvetini arttırsın. Mücadele, haktır. Dava, haktır. Yol, seçilmiştir. İstikamet, bellidir: Ya zafer ya şehadet! Allah, İslam uğrunda savaşanların zaferini mübarek kılsın. Rabbim, İslam mücahidlerine mutlak bir zafer versin. O mücahidleri Allah görünen ve görünmeyen ordularıyla desteklesin. "Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez." (Müddesir Suresi/31) ayeti mucibince Allah-u Teala melekleriyle cihad edenlere ve zulme uğrayan mazlum halklara yardım etsin. "Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azizdir, hakimdir." (Fetih Suresi/7) Zalimleri, işgalci israil'i destekleyen her kim varsa Allah da onları toptan lanetiyle boğsun. Ey Allah düşmanları! Tarihe bakıp ibret alın. Firavunlardan, Nemrutlardan, azgın kavim ve topluluklardan Allah'a savaş açıp da kazanan yoktur. Sonları hep perişan olmuştur. "Orduların, Firavun ve Semûd'un (uğradıkları felaketin) haberi sana geldi mi?" (Büruc Suresi/17-18) Ey peygamber katilleri! Allah'ın düşmanları Siyonistler! Tarihte yaşadığınız o zelil ve perişanlık günleriniz yakındır. Allah'ın sizin için hazırladığı sonu bekleyin. "Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır." (Âl-i İmrân Suresi/126). Allah'ın dininde sebat edenler, cihaddan geri kalmayıp hak davayı savunmaya devam edenler işte "Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır." (Saffat Suresi/172) Allah, o kimselere şanlı bir zaferle yardım edecektir. 
En aykın zamanda işgalci ve katil, çete sürüsü siyonizmin yıkılıp yok olduğu günlerin gelmesi duasıyla, Allah mücahidlerin yardımcısı olsun. (Amin)
Kadir PANCAR 
15/10/2023

Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.(Nasr Suresi/1,2,3)

| | | | | Devamı... 3 yorum

En Çok Okunan Yazılar

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!