Nasreddin Hoca ve üç papaz hikayesi

Etiketler :
Rivayet odur ki, Sultan Alaaddin zamanında üç Hristiyan papaz, Anadolu’yu dolaşarak halkın kafasını karıştırmayı kendilerine görev edinmişler... Gittikleri yerlerde o yörenin en âlim kişisini bulup, papazlardan her biri o alim kişiye cevabı bilinmeyen bir soru soruyorlar ve âlimi halk nezdinde küçük düşürüyorlarmış... Gel zaman git zaman bu üç papazın şöhreti halk arasında yayılmaya başlamış. Halk çaresizlik içinde kalarak, bu papazların karşılarına çıkaracakları ve onların sorduklarına cevap verecek kimseleri bulamaz olmuşlar. Köy halkları, papazların bu durumları karşısında çaresizlik içinde aciz kalmaya başlamışlar...

Köyde yaşayan bir aklı evvelin gönlüne Nasreddin Hoca düşmüş, kendi kendine "bu papazların sorularına cevap verse verse bizim Nasreddin Hoca verir" diyerek Nasreddin Hoca’yı köye çağırmış. Hoca eşeğini yedeğine almış olarak  halkın toplanmış olduğu köy meydanına gelmiş ve onu çağıran kişiden yaşanan olayları dinlemiş ve papazların karşısına çıkıp sorularına cevap vermeye karar vermiş. Köylüler, papazları tekrar köy meydanına sorular sormaları için çağırmışlar. Nasreddin Hocayı karşılarında eşeği ile gören papazlar, Hocayı alaya alıp küçümsemişler ve şöyle demişler: 
“Eğer sen bizim söylediklerimize tam olarak cevap verirsen, biz senin dinine girer Müslüman oluruz, aksi halde sen bizim dinimize girersin tamam mı?” demişler. Hoca sakalını sıvazlayıp gevrek gevrek gülmüş ve; “Artık size cevap vermek lazım oldu.” demiş. Bu cevap üzerine papazlar sırasıyla Hoca'ya sorularını sormaya başlamışlar.
Birinci papaz, Nasreddin Hoca’ya bir adım daha yaklaşarak, “Söyle bakalım, dünyanın ortası neresidir?” der. Hoca, o gevrek gülüşünü arttırarak; “Ben de cidden bir soru soracağınızı zannetmiştim. Bunu bilmeyecek ne var; Benim karakaçanın sağ ön ayağının bastığı yerdir.” der... Papaz aptallaşmış, kem küm etmiş ve son bir gayretle; “Burası olduğu ne malum?” demiş. Nasreddin Hoca, papaz daha lafını bitirmeden sözü papazın ağzına tıkamış; “İhtimal vermiyorsan ölçüp bak, işte ben buradayım. Ben ve Karakaçan’ım seni burada bekliyoruz!..” Birinci papaz, durum karşısında çaresiz geri adım atmak zorunda kalmış.

İkinci papaz, ilkinin boynu bükük geri adım atması üzerine, hemen meydana gelerek sormuş “Söyle bakalım Hoca, gökte ne kadar yıldız vardır?” Nasreddin Hoca yine gülmüş, eşeğin sırtını sıvazlayarak; “Benim Karakaçan’ımın sırtında ne kadar kıl varsa, gökte de o kadar yıldız var...” demiş.
Papaz “Nereden belli Hoca saydın mı?” diye itiraz etmiş etmesine ama Nasreddin Hoca: “İnanmazsan otur say istersen.” demiş. Papaz bunun üzerine “Hoca! hiç eşeğin kılları sayılır mı?” diyerek itirazını sürdürmüş bunun üzerine Nasreddin Hoca: “Ee, madem eşeğin kılları sayılmaz, gökteki yıldızların adedi hiç sayılır mı?” diyerek cevabı yapıştırıvermiş. İkinci papaz da Nasreddin Hoca’nın son sözü ile savunmasını kaybedip boynunu bükerek geri çekilmiş.

Üçüncü papaz, diğer ikisinin yenilgisinden sonra ortaya atılarak sakalını sıvazlayıp: “Buraya kadar iyi idare ettin Hoca Efendi. Bu son soruya da cevap verebilirsen biz sözümüzden geri dönmeyiz. Senin dinine gireceğiz, ama şayet cevap veremezsen de sen bizim dinimize gireceksin kabul mü?” demiş.
Nasreddin Hoca: “De hele, sor şu güvendiğin soruyu...” demiş. Bunun üzerine son papaz sorusunu sormuş:  “Peki söyle bakalım benim sakalımda kaç kıl var?” Nasreddin Hoca, hemen yanındaki eşeği Karakaçan’ın kuyruğunu kavrayarak; “Şu bizim Karakaçan’ın kuyruğunda kaç kıl varsa, senin sakalında da o kadar kıl var.” diye cevap vermiş. Papaz: “Amma yaptın Hoca, nereden belli aynı olduğu?” diyerek itiraz etmiş. Nasredin Hoca: “Eğer bana itimadın yoksa, gel bir kıl senin sakalından, bir kıl da bizim eşeğin kuyruğundan koparalım; denk gelmezse o zaman konuşalım...” demiş.
Üçüncü papaz bu teklif karşısında mecburen gerilemek durumunda kalmış ki zaten maksatları sorularına cevap almak değil, karşılarına diktikleri âlimleri âciz bırakmakmış. Ancak sonunda da kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmüşler ve Nasreddin Hoca'nın hazır cevaplığı karşısında geri adım atmak zorunda kalmışlar. Yaptıkları davranıştan dolayı köy halkından da özür dileyerek, verdikleri sözü tutup müslüman olmuşlar. 

Nasreddin Hoca, Sivrihisar yöresinde 1208 yıllarında doğmuştur. Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun’dur. Nasreddin Hoca, ilk derslerini babasından almıştır. Önce Sivrihisar’da medrese eğitimi gören Nasreddin Hoca, babasının vefatı üzerine Hortu’ya dönerek köyün imamı olmuştur. Daha sonra Mutasavvıf Seyyid Muhammed Hayrânî’nin talebesi olmuş ve hocasının Akşehir’e göçmüştür. Nasreddin Hoca, 1237’de Akşehir’e yerleşerek, Seyyid Mahmud Hayrânî ve Seyyid Hacı İbrahim’in derslerini dinlemiştir. Bir rivayete göre medresede ders okutmuş ve kadılık görevinde de bulunmuştur. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca şekline dönüşmüştür. 
Nasreddin Hoca, sağlam bir İslam inancına, köklü bir dinî bilgiye  ve ciddi bir ahlakî yapıya sahiptir. Tasavvuf kültürüne de vakıf olan Nasreddin Hoca, bir çok tarihî yazma eserlerde evliyalar arasında zikredilmiştir. Nasreddin Hoca Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “hakîm ulu bir can” olarak tanıtılır. Nasreddin Hoca ile ilgili en eski kaynak olan Ebu’l-Hayr Rûmî’nin Saltuknâmesi’nde (M. 1495) Sarı Saltuk, Nasreddin Hocaya bir hediye göndererek kendisinden dua talebinde bulunur. Nasreddin Hoca, Miladi 1284 tarihinde Akşehir’de vefat etmiştir. 
Nasreddin Hoca, Anadolu kökenli bir karakter olmasına karşın fıkraları Doğu Türkistan'dan Macaristan'a, Güney Sibirya'dan Kuzey Afrika'ya Türkçe konuşulan ve Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti altında bulunan bölgelerde anlatılarak zaman içerisinde farklı ülkelerde farklı diller konuşan insanlarca da benimsenmiştir. Günümüzde Türklerin siyasi ve kültürel etkisine bağlı olarak Bulgarlar, Çinliler, Ermeniler, Gürcüler, İtalyanlar, Ruslar aralarında bulunduğu Türk olmayan toplumlarda da Nasreddin Hoca fıkralarının benzerleri yer almaktadır. Bu toplumlarda zikredilen fıkralar, yazıldıkları çevrenin ulusal ve bölgesel özellikleri gereğince kısmen değişmiş, temalar ve hikâyenin kahramanı yeni biçimler alarak düzenlenmiştir.

0 yorum:

Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."

İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...

Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!

  • Jerry King, Matematik Sanatı26.04.2013 - 1 Yorum Bu hafta bir matematik kitabı elime aldım. Matematikle ilgilenenlerin dikkatini çekebilecek düzeyde hazırlanmış kitap için şunları söyleyebilirim.Ben bu kitabı, Matematik ve matematikçiler hakkında detaylı bilgiler öğrenmek ve matematiğin alışılmış…
  • Dörtgenlerin vektörel alan formülleri23.03.2019 - 0 YorumParalelkenarın alanı vektörel olarak bulunurken, paralelkenarın birbirinden farklı uzunluğa sahip olan kenarlarını taşıyan, taşıyıcı kenar vektörlerinin normları ve bu vektörlerin aralarındaki açının sinüs değerinin çarpımı ile alan hesaplaması…
  • BAKARA SURESİ'nden Yahudilere:12.07.2014 - 0 Yorum İsrailoğullarının Müslümanları yaşadıkları topraklardan kovabilmek maksadıyla her yıl bir bahane ile başlattıkları savaş ve zulüm görüntüleri, aslında Yahudilerin geçmişten günümüze kadar değişmeden sürdürdükleri karakterlerinin bir göstergesidir.…
  • Çocuğum matematik öğrenemiyor12.04.2015 - 0 Yorum Bugün sizlere matematik öğrenme güçlüğü hakkında gazetelerde karşılaştığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Yine herkesin ortak sorunu olarak gördüğümüz "matematik öğreneneme " gibi bir mevzuda yazarımız düşüncelerini açıklayıp, matematik öğrenmede…
  • Mutlu Sayılar Nedir?03.12.2010 - 0 Yorum "Sayının mutlusu, mutsuzu olur mu?" demeyin hemen. oluyor. madem mutlu sayı oluyor, neye göre oluyor? matematiksel açıdan bir açıklaması var tabi bunun. Aslında ciddi bir matematik ifadesi olarak bakılmayabilir duruma ama mutlu sayı ifadesi; özel…
  • Bir Gezi Rotası: Perge-Kekova (Likya Yolu)20.08.2018 - 0 Yorum Din öğretimi genel müdürlüğünün yaz etkinlikleri kapsamında Antalya'nın Kumluca ilçesine yolumuz düştü. Likya yolu diye tabir edilen, Roma ve Likya Medeniyetinden kalma Antik Şehirleri bu vesileyle gezme isteği bir anda hasıl oldu. Bunun için…
  • Limitte 0/0 Belirsizliği27.08.2016 - 0 Yorum 0/0 Belirsizliklerinde verilen fonksiyonlar çarpanlara ayırma işlemlerinden yararlanılarak sadeleştirilmeye çalışılır. Daha sonra x değişkeni için verilen sayı değerine göre limit sonucu hesaplanır. Trigonometrik fonksiyonların oluşturduğu bu tip…
  • Deli(!)'nin Namazı25.05.2014 - 0 Yorum Halk huzurunda deli olarak bilinen, tanınan biri camiye girer,belli ki namaz kılacak.Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın… gözlerle etrafı süzer-dolanır.. Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..Az sonra sırtında bağlanmış…