216- "Falan kimse ile konuşmayacağım, söz söylemeyeceğim" diye yapılan yemin, o kimseye sadece işaret etmekle, mektub yazmakla veya haber göndermekle bozulmuş olmaz. Çünkü bu işler, konuşma ve söyleme sayılmaz. 217- "Konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, namazda Kur'ân okumakla veya tesbih çekmekle hanis olmaz (yemini bozulmaz). Namaz dışında ise bir görüşe göre hanis olur, diğer bir görüşe göre olmaz. Çünkü bu okuma, örfde konuşma sayılmaz. Diğer kitabları okumada da alimlerin ihtilâfı vardır.
Net Fikir » yemin » Yemine Dair Meseleler
Yemine Dair Meseleler
Etiketler :
ibadet
ilmihal
Kuran-ı Kerim
yemin
Yemine Dair Çeşitli
Meseleler
198- Yemin birkaç tane
olunca, keffaretler de ona göre olur. Yeminlerin yapıldığı yer değişmese de yine
hüküm böyledir. Buna göre, bir kimse şöyle yapacağına veya yapmayacağına
"Vallahi" diye yemin ettikten sonra başka başka yerlerde benzeri yeminler yapsa,
yeminler birkaç tane olur. Bozduğu bu yeminlerin her birinden dolayı ayrı ayrı
keffaret ödemesi gerekir. Fakat İmam Muhammed'e göre, yemin keffaretleri
çoğalınca, bunlar bir keffaret ile ödenir. Tercin edilen görüş budur.
199- "Vallahi falan ve falan kimselerle konuşmayacağım" yahut "falan ve falan
yerlere gitmeyeceğim" gibi sözler bir yemin sayılır. Onun için o iki kimseden
yalnız birisiyle konuşulsa veya o iki yerden yalnız birine gidilse, yemin
bozulmuş olmaz. "Vallahi yemek ve su tatmam" denilmesi de öyledir.
Bunlardan birini tatmakla yemin bozulmuş olmaz. Ancak bunlardan herhangi birini
tatmaya niyet etmişse, o zaman bunlardan birini tatmakla yemin bozulur.
200- Olumsuz bir ek ilâvesiyle: "Vallahi ne falan ve ne de falanla konuşurum"
veya : "Vallahi ne yemek ve ne de su tadarım" denilse bu, iki yemin olmuş olur.
Hangi biri ile konuşulsa veya herhangi biri tadılsa, yemin bozulmuş olur ve
keffaret gerekir.
201- Yeminlerin hükmü, örf de kullanılan sözlere
göredir. Yemin edenin maksad ve niyetine göre değildir. Onun için bir kimse, bir
şahsa hiç bir şey vermemek maksadı ile: "Ben sana para vermeyeceğim," diye yemin
etse, ona paradan başka bir şey vermekle yeminini bozmuş olmaz. Çünkü söz ve
yemin para lâfzı ile yapılmıştır. Örfde (gelenekte) başka şeye para denmez. Yine
bir kimse: "Evde oturup dışarıya çıkmam" diye yemin etse, o evin bacasından veya
penceresinden çıkmakla yemininde hanis (yeminin bozmuş) olmaz."Şu odaya
girmem" diye yemin edildiği halde, onun harabesine girildiği takdirde de hüküm
böyledir. Çünkü harabe örfde oda sayılmaz.
202- Yeminler, yapıldıkları
beldelerin örfüne (geleneğine) göre değerlendirilir. Onun için bir kimse: "Baş
yemeyeceğine" yemin etse, bu yemini, bulunduğu beldede satılan başlara bağlı
kalır. Serçe ve çekirgi gibi hayvanların başlarını kapsamaz. Bunları yemekle
yeminini bozmuş olmaz.Yine, bir kimse "Meyve yemeyeceğim" diye yemin
etse, yemini beldesinde örfen meyve sayılan şeylere bağlı kalır. Yaş üzüm gibi,
meyve sayılmayan şeyleri kapsamaz. Anlaşılıyor ki, yeminde kullanılan bu gibi
umumi ifadeler, örf ile özelleştirilip kısıtlanıyor.
203- Aklen mümkün
olup da âdet bakımından muhal olan bir şeye yemin, hemen hanis (yemin bozmuş) olmayı
gerektirir. Bunun için bir kimse: "Ben göğe çıkacağım, ben şu taşı altın
yapacağım" diye yemin etse, hemen hanis olur (yemini bozulur ve keffaret ödemesi
gerekir.) Fakat böyle bir yemin, bir vakte bağlanmış olursa, o vakit çıkmadıkça
hanis olmaz. "Vallahi şu demiri on güne kadar elmas yapacağım" diye yemin
edilmesi gibi. Bu yemin üzerinden on gün geçmeden hanis olmayacağı gibi, on
günden önce ölse yine hanis olmaz, keffaret de gerekmez.
204- Zaman
belirlemeksizin yapılan yeminlerde, yemin edilen şey imkânsız hale gelmedikçe
yemin bozulmaz. Fakat iş imkânsız hale gelince, yemin bozulur ve keffaret
gerekir. Bir kimse bir zata hitaben: "Vallahi ben seni ziyaret edeceğim" dediği
halde uzun bir müddet ziyaret etmese, yemini bozulmaz. Fakat ziyeret etmeden o
yemin eden veya ziyaret edilecek zat ölürse, yemin bozulur (hanis olur.)Zaman belirlenince, o zamanın sonuna bakılır, "Ben seni yarın ziyaret edeceğim "
yemin edilmesi gibi ki, o günün güneş batması zamanına kadar devam eder. O gün
ziyaret yapılmadan güneş batınca yemini bozulur.
205- Bir hududa bağlı
olan bir yemin, o hududun kalkması ile geçersiz olur. Çünkü yeminde durmaya bir
imkân kalmamıştır. Bunun için bir kimse: "falan zat izin vermedikçe, ben şu
kimse ile konuşmam" diye yemin edip de, o zat izin vermeden ölse, artık yeminin
bir hükmü kalmaz. Yemin eden şahıs, o kimse ile konuşur ve bundan dolayı da
keffaret gerekmez.
"Sen borcunu vermedikçe senden ayrılmam" diye yemin
yaptıktan sonra, borcun bağışlanması da bu türdendir. Artık yemin kalkmış
olur.Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, bu gibi hallerde yemin devamlılığını
sürdürür. Artık şart (mesela konuşma) ne zaman gerçekleşirse yemin bozulur ve
keffaret veya şarta bağlanan ceza gerekli olur.
206- Yemin edilen şeyin
yok olması veya gitmesi, yemin bağlantısına engel olur. Buna göre bir insan:
"Falana şu hakkını yarın veririm" diye yemin ettiği halde, bugün verecek olsa
yemininde hanis olmaz (yemini bozulmaz) ve keffaret gerekmez. Bu mesele İmam
Azam ile Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yusuf'a göre, ertesi gün olunca hanis
olur.
207- Yeminler evvelce söylenmiş bir söz veya işle bağlantılı olur.
Buna göre bir kimse, hazırlanan belli bir yemeğe davet edilmekle: "Vallahi ben
yemem" diye yemin etse, bu yemini o belli yemeğe bağlı kalır. Başka bir yemek
yemesi ile hanis (yeminini bozmuş) olmaz.
208- Yeminler mümkün olan bir
mertebe ile bağlı kalır. Bunun için: "Falan şahsı şu eve sokmayacağım" diye
yemin edilse, bakılır: Eğer yemin eden o evin sahibi ise, o şahsı eve girmekten
hem söz, hem de fiil ile mümkün olduğu kadar engellenmesi lâzım gelir. Değilse,
eve girmekle hanis olur. Fakat ev başkasının olduğu takdirde, yalnız sözle
engellemesi yeterlidir. Çünkü kiracılıktan dolayı onu bilfiil çıkarmak hakkına
sahib değildir. Yemin eden için mümkün olan böyle sözle çıkarmaya teşebbüs
etmektir.
Yine, bir şahsa hitaben: "Ben, seni hapsettirmem", diye yemin
eden kimse, o şahsı hapsettirmek isteyen alacaklılara karşı sözü ile engel
olmaya çalıştığı halde, engel olamazsa hanis olmaz (yemini bozulmaz).
Yine, "Falan şahıstaki alacağımı bugün onda bırakmayacağım" diye yemin eden
kimse, o gün hakime başvurup alacağını istese (dava etse), borçlunun da inkârı
üzerine ona yemin teklif edilmesini istese, artık hanis olmaz. Çünkü kendisi
için mümkün olan bundan başka bir şey yoktur.
209- Yeminler nisbetin
kaybolması ile son bulur. Şöyle ki: "Falan şahsın evine girmem" veya "yemeğinden
yemem, elbisesini giymem, zevcesiyle ve dostu ile konuşmam" diye yemin eden
kimse, ev satıldıktan sonra o şahsın evine girse veya yemeğinden yese veya
elbisesini giyinse veya kendisinden tamamen ayrılan zevcesi ile veya o adama
düşman kesilen dostu ile konuşsa, yemini bozulmuş olmaz. Fakat yeniden satın
alacağı bir eve girse veya yemeğinden yese veya elbisesini giyse veya
nikahlayacağı yeni zevcesi ile veya edineceği yeni bir dostu ile konuşsa, yemini
bozulur ve keffaret gerekir.
Ev, yemek ve elbise işaretle belirtilmiş
olsun veya olmasın fark etmez. Çünkü bunlardan dolayı sahiblerine düşmanlık
edilmez. Fakat zevceye veya dosta işaret ederek: "Şu karısı ile, şu dostu ile
konuşmam" diye yemin edilirse, yemin bunlara bağlı kalır. Bunlarla zevciyet veya
dostluk ilgisinin kalkmasından sonra da, onlarla konuşulursa hanis olur (yemin
bozulur ve keffaret gerekir). Çünkü bunların zatlarına düşmanlıktan dolayı yemin
edilmiş olması mümkündür.
210- Bir kimse karısına veya borçlusuna: "Benim
iznim olmadıkça evimden veya şehirden bir tarafa çıkmayacaksın", diye yemin
etse, bu yemin zevciyet ve alacağın devamına bağlanır. Zevciyet kalktıktan veya
borç ödendikten sonra çıkacak olsalar, artık o yemin eden kimse hanis olmaz
(yemini bozulmuş olmaz)
211- Yeminin bir cümlesinde bulunan bir
belirsizlik, aynı cümledeki diğer bir belirsize dahil olur. Fakat belirli olan
bir şey, belirsize dahil olmaz. Buna göre, bir insan: "Şu eve kim girerse, şöyle
olsun" diye yemin etse, o eve kendisinin girmesi ile de hanis olur. O ister
kendisine ait olsun, ister olmasın fark etmez. Fakat: "Şu evime her kim girerse,
şöyle olsun" diye yemin ederse, oraya kendisinin girmesi ile hanis olmaz. Çünkü
evi kendisine nisbet etmekle kendisi belirlenmiş oluyor. Artık aynı cümlede
bulunan belirsiz bir anlama dahil olmaz.
Başkasına hitaben: "Senin şu
evine her kim girerse, senin yemeğinden her kim yerse, şöyle şöyle olsun" diye
yapılan bir yeminde de, muhatabın o eve girmesiyle veya o yemekten yemesiyle
yemin bozulmuş olmaz (keffaret gerekmez).
212- Yemin ifadesinin bir
cümlesindeki belirlilik, diğer bir cümlesindeki belirsizliğe dahil olur.
Örnek: Bir kişi kendi kölesine hitaben: "Bana şu haberi her kim müjdelerse, sen
azad ol" diye şarta bağlayarak yemin ederse, o haberi bizzat kölesi de
müjdelese, köle azad olur. Demek ki, bu durumda, "Sen azad ol" hüküm cümlesine
muhatap olan köle "her kim müjdelerse" şart cümlesinin kapsamı içine girmiş
oluyor.
213- Bir kimse âdete göre bizzat kendisinin de yapabileceği bir
işi yapmamaya yemin ettiği halde, o işi kendisi için başkasına vekâlet ve emir
suretiyle yaptırsa, bakılır: Eğer o işlem, hukuku bizzat yapana ait işlemlerden
ise, bunun yapılmasından dolayı o kimse hanis olmaz. Alım, satım, kiraya verme,
kiralama, bir maldan ikrar yolu ile sulh olma, bir malı bölme, bir davayı ikrar
veya inkâr yolu ile cevablama, akıl ve baliğ olan bir çocuğu evlendirme gibi
işlemler bu türdendir.
Örnek: Bir kimse: "Vallahi ben bu evi satın
almayacağım" diye yemin ettiği halde, onu bir vekil aracılığı ile satın alsa,
yemininde hanis olmaz. Fakat yemin edilen işlem, işi yapana ait olmayıp
müvekkile ve emreden kimseye ait işlemlerden ise, bu işi vekil ve emir suretiyle
yaptırmakla da o kimse hanis olur. Evlenme, boşanma, mal karşılığında boşanma,
hibe, sadaka, havale, vasiyet, vakıf, emanet, ariyet verme ve alma, borç alma,
kısastan dolayı sulh, emanet verip alma, borcu ödeme, borcu alma, elbise dikme,
elbise giydirme, hayvan kesme, hayvana bindirme, küçük yaştaki çocuğu evlendirme
gibi...
Örnek: "Vallahi falan kadını nikahlamayacağım" diye yemin eden
kimse, o kadını bir vekil aracılığı ile nikahlasa, yemininde hanis olmakla
üzerine keffaret gerekir. Çünkü bu hususta vekil, bir araç ve bir elçiden başka
bir şey değildir. Bu işlemin bütün hakları o yemin edene aittir.
214-
"Şunu , şu adama bağışlayacağım" diye yemin eden kimse, o şeyi bağışladığı
halde, o adam kabul etmese hanis olmaz (yemini bozulmuş sayılmaz). Ariyet,
vasiyet ikrar gibi, diğer bağış suretiyle olan sözleşmelerde de hüküm
böyledir.
Fakat: "Şu malı falan zata satacağım" diye yemin eden kimse, o
malı sattığı halde o zat malı kabul etmese hanis olur (yemini bozulmuş
olduğundan keffaret gerekir). Çünkü satma işlemi kabule bağlıdır. Yalnız sattım
demekle bağlantı olmaz. Satma işlemi de yapılmamış olur. Kiralama, nikâh ve
rehin gibi, iki tarafın icab ve kabulleri üzerine yapılan işlemlerde de hüküm
böyledir. Bunlar üzerindeki yemin, olumsuz olarak yapıldığı takdirde de bu hüküm
uygulanır. Örnek: Bir kimse: "Şu malı falan adama bağışlamayacağım" diye yemin
ettiği halde, bağışlayıp da o adam kabul etmese, hanis olur. Aksine olarak:
"Satmayacağım" diye yemin ettiği halde satsa da o adam kabul etmese, hanis
olmaz.
Demek oluyor ki, hibe gibi bağışlamalarda, yalnız bağışlayıcının
icabı (tek taraflı irade beyanı) yeterli oluyor. Fakat alışveriş ve kiralama
gibi karşılıklı irade beyanlarını (icap ve kabulü) gerektiren işlemlerde, yalnız
bir taraftan yapılan icab beyanı yeterli olmuyor. Kabulün de bulunması
gerekiyor.
215- Sohbet ve birbiriyle anlaşıp yaklaşma, lezzet ve acı
duyma, üzüntü ve sevinç gibi sağlığa bağlı bulunan işlerde yemin, yalnız
sağlıkla kayıtlanır. Ölünün diriye ortak olacağı işlerde ise, hem hayat hem de
ölüm hallerinde geçerli olur.
Buna göre, bir kimse, bir adama hitaben:
"Seninle konuşursam, senin yanına girersem, seni öpersem, seni döğersem şöyle
olsun" şeklinde yemin ettikten sonra, o adam ölse, artık yeminin bir hükmü
kalmaz. Ölü halinde olan o adama söz söylemekle veya yanına girmekle veya onu
öpmekle veya onun cesedine vurup dövmekle yemin bozulmaz ve ceza
gerekmez.
Fakat: "Seni yıkarsam, sana elbise giydirirsem, sana
dokunursam, seni bir şeye bindirirsem, seni taşırsam" şeklinde yemin etse, onu
öldükten sonra yıkamakla, kefenlemekle, vücudunu okşamakla, bir şeye bindirmekle
veya taşımakla hanis olur, kefffaret gerekir.
218- "Oruç tutmam" diye yemin eden kimse oruca niyet edip
başlayınca hanis olur. Çünkü orucun mahiyeti mutlak surette imsaktan ibarettir.
O da, oruca başlamakla gerçekleşmiş olur.
"Namaz kılmamaya" yemin eden
kimse, namaza başlayıp ilk rek'atta secdeye alnını koymakla hanis olur. Çünkü
böyle bir rekât kılınmadıkça namazın mahiyeti tamamen bulunmuş olmaz.
"Hac yapmamaya" yemin eden bir kimse de, sahih bir hacca başlayıp farz olan
tavafın çoğunu yapınca hanis olur.
219- "Zevcesini döğmemeğe" yemin eden
kimse, onun saçlarını çekse veya gerdanını ısırsa veya sıkıştırsa veya burnuna
dokunup kanatsa bakılır: Eğer bunları öfke halinde yapmışsa hanis olur. Oynaşma
halinde yapmış ise, sahih olan görüşe göre hanis olmaz. Bununla beraber bu
döğmekte acı vermek şarttır. Maksada gelince, bunda iki görüş vardır. Bir görüşe
göre, kasıd da şarttır. Diğer bir görüşe göre şart değildir. Onun için böyle
yemin eden kimse, başkasını döğmek isterken, yanlışlıkla zevcesine vuracak olsa,
birinci görüşe göre hanis olmaz, çünkü kasıd bulunmamıştır. Buna örfen de döğme
denmez. İkinci görüşe göre hanis olur; çünkü döğme işi gerçekleşmiştir (bunda
kasıd aranmaz).
220- "Yeryüzünde oturmamaya" yemin eden kimse, yere
bitişik olmayan bir sergi, bir hasır, deri veya tahta üzerine otursa hanis
olmaz.
Yine: "Şu döşek üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, o döşek
üzerine konulan başka bir döşek üzerinde uyusa hanis olmaz.
Yine: "Şu
tahta üzerinde uyumamaya" yemin eden kimse, onun üzerine konulan diğer bir tahta
üzerinde uyusa, yemininde hanis olmaz. Fakat döşek üzerine bir yüz takılsa veya
tahtanın üzerine bir sergi çekilse, bir hasır döşense hanis olur.
221-
"Yatağımda" veya "şu yatakta uyumam" diye yemin eden kimse, bedenin çoğunluğu
ile o yatağa girip uyumadıkça hanis olmaz.
222- "Bir yere veya bir eve
ayağını basmayacağına" yemin eden kimse, o yere sonradan yürüyerek veya bir şeye
binerek gidecek olsa hanis olur. Çünkü bir yere ayak basmak, örfde oraya girmek
demektir. Fakat böyle yemin ederken yürüyerek girmeyeceğini kasdetmiş bulunursa,
binitli olarak girmekle hanis olmaz. Çünkü sözünün gerçeğini dilemiş
olur.
223- "Bir yere girmeyeceğine" yemin eden kimse, oraya tutulup
sokulsa, hanis olmaz. Bu davranışa karşı çıkmasa da hüküm aynıdır. Çünkü yemini,
bizzat kendisinin gitmesi ile ilgilidir. Fakat bu yere sonradan kendisi girecek
olsa, hanis olur.
224- Şiddet ve zorlama, bir maksadı gidermeyeceği
cihetle, yeminin akdine engel olmaz. Buna göre: "Şu belli şeyi yemeyeceğim" diye
zorla veya rızası üzere yemin eden kimse, o şeyi sonradan şiddet ve zorlama ile
yiyecek olsa hanis olur. Yine baygın veya mecnun olduğu halde yediği takdirde de
hüküm böyledir.
Fakat: "İçmeyeceğine" yemin ettiği bir şeyi, başkaları
zorla boğazına akıtacak olsalar hanis olmaz. Çünkü bunda kendi işi
bulunmamıştır. Sonradan kendi rızası ile içerse hanis olur.(İmam Şafiîye
göre zorlama, yemin bağlantısına engel olur.)
225- "Vallahi yersem,
içersem, giyersem şöyle olsun" şeklinde yemin eden kimse, her ne yese, ne içse,
ne giyinse hanis olur. Eğer ben şu yemeği, şu suyu veya şu elbiseyi kasdettim
dese, benimsenen görüşe göre gerek kaza (mahkeme hükmü), gerekse diyanet
bakımından sözü kabul edilmez.
Fakat, "Vallahi bir şey yersem, bir şey
içersem, bir şey giyersem şöyle olsun" diye yemin eden kimse, bununla belli bir
şeyi kasdetmiş olduğunu söylerse, kaza (hüküm) bakımından değil de, diyanetçe
tasdik olunur.
226- "Falan şahsın kardeşleri, zevceleri, dostları ile
konuşmayacağım" diye yemin eden kimse, bunların hepsi ile konuşmadıkça hanis
olmaz. Kardeşlerinin veya dostlarının bir kısmı ile konuşmuş olsa da hanis
olmaz; çünkü yeminde bunların tümü murad edilmiştir. Fakat o şahsın yalnız bir
kardeşi veya bir zevcesi veya bir dostu olduğunu bildiği halde böyle yemin etse,
yalnız biri ile konuşmakla hanis olur.
227- Bir kimse, başkasındaki bir
alacağını taksit taksit almayacağına yemin ettiği halde, ondan bir mikdarını
alacak olsa, bundan sonra geri kalanını da almadıkça hanis olmaz.
228-
Bir kimse: "Malı bulunmadığına" dair yemin ettiği halde, ticaret için olmayan
eşyası, akarı veya arazisi bulunsa, bununla hanis olmaz, çünkü bunlara örfde mal
denmez, denilirse hanis olur.
229- "Ben bu işi elbette yapacağım, şu
adamı elbette ziyaret edeceğim" şeklinde yapılan yeminler, bir defa için
geçerlidir. Bir defa ziyaret yapılınca yemin yerine gelmiş olur.
230-
Çocukların, delilerin, uykuda bulunanların yeminleri geçerli değildir. Fakat
sarhoşluk veren içkilerden birini içmiş olan bir sarhoşun yemini, aklı başında
onlanın yemini gibidir. Çünkü onun sarhoşluğu, kendi kasıd ve iradesine
bağlıdır. Onun için ettiği yemine bağlı kalmazsa hanis olur.
231-
"İnşallah=Allah dilerse" şeklinde istisnada bulunarak Allah'ın dilemesine
bağlanan yemin ve adaklarda, yemine veya adağa aykırı bulunmak hali düşünülmez.
Bunun için bir kimse: "Allah'a kasem ederim ki, yarın inşallah şu işi yapacağım"
diye yemin etse veya: "Şu işim olursa, İnşallah şu kadar gün oruç tutayım" diye
adakta bulunsa da ertesi gün o işi yapmamış olsa veya işi olduğu halde adadığı
orucu tutmasa hanis olmaz ve günah işlemiş olmaz. Çünkü bu halde o işin
yapılması veya orucun tutulması, Yüce Allah'ın dilemesine bağlanmıştır. Allah'ın
herhangi bir işi dileyip dilemediği, o iş meydana gelmeden önce bizim
tarafımızdan bilinemez.
Bu gibi istisnalar (Allah dilerse sözleri), İmam
Azam ile İmam Muhammed'e göre sözün hükmünü geçersiz kılar. O sözü kesinlik
halinde çıkarır. İmam EbûYusuf'a göre de, o bir şart yerindedir. Artık o şart
bizce gerçekleşmedikçe (yemin anında o işin meydana gelmesi bizce bilinmedikçe)
ceza gerekmez.
(İmam Malik'e göre, bu istisna halinde de, yeminin ve
nezrin hükmü lâzım gelir.Çünkü her şey Allah'ın dilemesine bağlıdır. İnşallah
denmesi, teberrük içindir. Bundan dolayı onu söylemekle yapılan yeminin veya
nezrin hükmü değişmez.)
Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Sad. Ali Fikri Yavuz,Ravza Yayınları
Takip et: @kpancar |
|
''Yemine Dair Meseleler'' Bu Blog yazısı;
Haziran 06, 2010 tarihinde ibadet, ilmihal, Kuran-ı Kerim, yemin kategori başlıklarında eklenmiş olup Muallim tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca henüz yorum yapılmamış bir yazıdır. Yazımızda hatalı bir içerik olduğunu düşünüyorsanız lütfen 'kpancar@yahoo.com' mail adresimize bildiriniz. Dualarınızı bekleriz.
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(209)
geometri
(124)
üçgen
(49)
ÖSYM Sınavları
(46)
trigonometri
(38)
çember
(30)
fonksiyon
(28)
sayılar
(26)
alan formülleri
(25)
türev
(22)
analitik geometri
(19)
denklem
(18)
dörtgenler
(17)
limit
(16)
belirli integral
(13)
katı cisimler
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(4)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)
En Çok Okunan Yazılar
-
Bu yazıda Esma-ül Hüsna hakkında kısaca bilgi verildikten sonra Ebced hesabı ile arasındaki ilişkiyi açıklayıp bütün 99 ismin ebced değerle...
-
ÖSYM'nin 15/06/2019 Tarihinde gerçekleştirdiği TYT matematik sınavı, farklı tarzda ayırt edici sorular içermekle birlikte, 2018 yılı TY...
-
x, bir gerçek (reel) sayı olmak üzere, x'ten büyük olmayan en büyük tamsayıya x'in tam değeri denir. Bunu ifade eden fonksiyona tam ...
-
Ehl-i Sünnet itikâdını, nazım (şiir) olarak anlatan ünlü ve önemli eserlerden biri; kuşkusuz Emâlî kasidesidir. "Bed'ül Emali&quo...
-
Trigonometrik değerleri bilinen iki açının toplamının veya farkının trigonometrik değerlerini hesaplamak için kullanılan formüllerdir. Bu f...
-
Köşe koordinatları bilinen üçgenin alanını bulmak için, vektör bileşenlerin determinant kuralından yararlanılır. Determinantta SARRUS Kuralı...
-
Koordinat düzleminde çizilen birim çember için çember üzerinde alınan rastgele bir L noktasından x ve y eksenlerini kesecek biçimde bir doğ...
0 yorum:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım. “Allah'ım; bana öğrettiklerinle beni faydalandır, bana fayda sağlayacak ilimleri öğret ve ilmimi ziyadeleştir."
İlim; amel etmek ve başkalarıyla paylaşmak içindir. Niyetimiz hayır, akıbetimiz hayır olur inşallah. Dua eder, dualarınızı beklerim...