Net Fikir » pisagor
Pisagor teoeremine yeni bir ispat
Pisagor
teoremi, bir dik üçgenin kenarları arasındaki ilişkiyi tanımlayan bir bağıntıdır. Pisagor teoreminde, hipotenüsün (dik üçgenin en uzun kenarı)
uzunluğunun karesinin, diğer iki kenarın karelerinin toplamına eşit
olduğu belirtilir. Bu teorem, antik Yunan filozofu Pisagor'un adı ile literatürde yer almıştır. Teoremin çok çeşitli ispatları yapılmıştır. Daha önceki yazılarımızda konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler verilmiştir. (Bkz. Pisagor teoremi ispatı) Bu yazıda, Amerika'daki iki genç yetenekten (Ne'Kiya
Jackson ve Calcea Johnson) süzülen farklı bir bakış açısı sunulmuştur.
Günümüzde bu teoreme yeni bir ispat metodu olarak; trigonometik yoldan ispatlama çalışması yapılmış ve bu yeni ispat matematik literatürüne kazandırılmıştır. New
Orleans'taki St. Mary's Akademisi'nde son sınıf öğrencisi olan Ne'Kiya
Jackson ve Calcea Johnson, okulda düzenlenen bir matematik yarışmasında Pisagor'un ispatı için yeni bir kanıt buldular. Ne'Kiya
Jackson ve Calcea Johnson, Amerikan Matematik Derneği'nin bir
toplantısında, buldukları bu ispatı, Pisagor Teoremi'nin yeni bir trigonometrik ispatı olarak jüriye sundular. Pisagor teoreminin trigonometrik
ispatlarının bir zamanlar imkansız olduğu düşünülmesine rağmen, iki azimli lise öğrencisi tarafından bunun mümkün olduğu bir makale ile gösterilmiştir.
Dik Üçgen ve temel özellikleri
Bir açısının ölçüsü 90° olan üçgene "dik üçgen" denir. Dik üçgende 90° nin karşısındaki kenara "hipotenüs", diğer kenarlara da "dik
kenar" adı verilir. Hipotenüs, dik üçgendeki en uzun kenardır. Hipotenüs kelimesi, Yunancada ‘karşılıklı gerilen’ kelimesinden gelmektedir. Medeniyetlerin etkileşim içinde olduğu Mısırlıların, piramitlerin inşa sürecinde kullandıkları dik üçgenler için ip germe tekniklerinden yararlanmış olmalarından hareketle, 'hipotenüs' isminin de bunlara ithafen verilmiş olabileceği ihtimal dahilindedir.
dik üçgen
|
geometri
|
matematik
|
öklid
|
öklid teoremleri
|
pisagor
|
pisagor teoremi
|
üçgen
Devamı...
0
yorum
Kenarlarına göre özel dik üçgenler
Dik üçgenlerde en çok kullanılan ve kenar uzunlukları tam sayı olan belirli üçgenler bilinmektedir. Eğer bu üçgenleri bilirseniz pisagor bağıntısını uygulamadan daha pratik olarak pekçok soruyu çözebilirsiniz.
3–4–5 üçgeni: Kenar uzunlukları (3,4,5) sayıları veya bunun katları olan üçgenlerdir.
8–15–17 üçgeni: Kenar uzunlukları (8,15,17) sayıları veya bunun katları olan üçgenlerdir.
5–12–13 üçgeni: Kenar uzunlukları (5,12,13) sayıları veya bunun katları olan üçgenlerdir.
7–24–25 üçgeni: Kenar uzunlukları (7,24,25) sayıları veya bunun katları olan üçgenlerdir.
9-40–41 üçgeni: Kenar uzunlukları (9,40,41) sayıları veya bunun katları olan üçgenlerdir.
(20-21-29) üçgeni, (12-35-37) üçgeni,..... şeklinde devam ettirilebilir.
Pisagor Teoremi Vektörel İspatı
Pisagor Teoremi, dik üçgenlerde geçerli temel bir bağıntıdır. Esasında trigonometride yer alan cosinüs teoreminin dik üçgen için geçerli halidir. Öklid geometrisinde bir dik üçgenin üç kenarı verildiğinde dik kenarların karelerinin toplamları hipotenüsün karesine eşittir. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem Hint, Çin Mısır ve Mezopotamya Coğrafyasında bilinen ve gündelik yaşamlarında uygulanan bir bağıntı olarak kaynaklarda belirtilse de, yaygın kanaate göre ilk defa Pisagor tarafından yazılı olarak bahsedildiği sanılmaktadır. Pisagor teoreminin bilinen ilk matematiksel ispatı Öklid'in Elementler eserinde yer almıştır.
Pisagor Teoereminin farklı ispatları önceki yazılarımızda verilmiş ve video çözümlerle de bu ispat teknikleri gösterilmiştir. (Bkz. Pisagor teoremi ispatı) Bu yazımızda pisagor teoreminin vektörel yolla nasıl ispat edilebileceğini göstermek istiyoruz. Bunun için önce bir dik üçgeni taşıyıcı kollar olarak üçgenin köşe noktalarından tanımlanmış vektörleri belirliyoruz. Bu belirlediğimiz vektörlerde dört işlem özelliklerinden yararlanarak pisagor teoreminin ispatını aşağıdaki gibi vektörel yolla göstermiş oluruz.
Pisagor Teoremi ve İspatı
Pisagor Teoremi, dik üçgenlerde geçerli temel bir bağıntıdır. Esasında trigonometride yer alan cosinüs teoreminin dik üçgen için geçerli halidir. Öklid geometrisinde bir dik üçgenin üç kenarı verildiğinde dik kenarların karelerinin toplamları hipotenüsün karesine eşittir. Bilinen en eski matematiksel teoremlerden biridir. Teorem Hint, Çin Mısır ve Mezopotamya Coğrafyasında bilinen ve gündelik yaşamlarında uygulanan bir bağıntı olarak kaynaklarda belirtilse de, yaygın kanaate göre ilk defa Pisagor tarafından yazılı olarak bahsedildiği sanılmaktadır. Pisagor teoreminin bilinen ilk matematiksel ispatı Öklid'in Elementler eserinde yer almıştır.
Pisagor Teoremi İspatı: Pisagor teoreminin çok fazla ispatı yapılmıştır bunlardan en bilineni bir dik üçgenin kenarlarına bitişik olacak şekilde çizilen üç adet karenin alanları arasındaki eşitlikten, dik kenarlara bitişik olan karelerin alanları toplamı hipotenüse ait çizilen karenin alanına eşittir.
Üçgenler Ünitesi Konu Başlıkları
Üçgenler ünitesinde yer alan aşağıdaki konu başlıkları ile ilgili olarak hazırlanmış konu anlatımı ve önemli teoremlerin ispatlarına, örnek soru çözümlerine ilgili bağlantının/yazının üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
(**) İşaretli olanlar Fen Liseleri, Yeterlilik Sınavları, Olimpiyat/Matematik yarışmaları ve matematik meraklısı her seviye ilim aşığı için hazırlanmış olup, biraz daha ileri matematik konularını ihtiva eden matematik müfredatının daha kapsamlı olduğu alanlar için önceliklidir.
Konu ile ilgili olarak, ÜÇGENLER (Esen Yay) örnek fasikülünü de ayrıca inceleyebilirsiniz. İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ:::
açılar
|
açıortay
|
dik üçgen
|
geometri
|
kenarortay
|
konu özeti
|
matematik
|
matematik müfredatı
|
pisagor
|
pisagor teoremi
|
teorem ispatları
|
üçgen
Devamı...
1 yorum
İtalyan mektebi ve Küreler Musikisi
İtalyan mektebi mensuplarına göre kâinat bir ahenkler bütünüdür. Dünya sistemi “kâinatın ocağı” ismi verilen mukaddes merkezî ateş etrafında dönen “10” adet semavî cisimden ibarettir. “Dünya da güneş etrafında hareket eden cansız cisimlerden biridir. Bu cansız cisimler muntazam kanunlar dairesinde hareket ederler, hareketlerinin neticesinde dolaştıkları esir dahilinde bir ses meydana gelir. Bu sese küreler musikisi denir. Bu sesler çok yüksektir. Biz bunu, yaratılışımızın zarifliği sebebiyle alamayız.” (Kranz, 34). Tabiatın evrensel aktif ilkesi Tanrıdır, ancak Pythagoras’a göre Tanrı, tabiatın bütün varlıklarında yayılmış olan ruhtur, insan ruhları da ondan elde edilmiştir (E. Barbe, 1986, 46).
Ruh kendiliğinden hareket eden bir sayıdır. Sayı ile, Pythagor zekayı anlıyor. Beden dağıldığı zaman ruh, yeniden Tanrı’ya döner eğer o temizse; temiz değilse, layık oluşuna göre ya bir vücudu canlandıracaktır ya da bir hayvan vücuduna yeniden dönecektir. Birtakım yalanlarla tenasuhu (ruh göçünü) savunan Pythagoras bir müddet kaybolduktan sonra benzi uçuk ve çirkin bir halde ortaya çıkıyor; cehennemden geldiğini, orada bazı şeyler gördüğünü, cisimlere girip çıktığını kendini dinleyen cahil halka anlatır (E. Barbe, 1986, 47). Aynı görüşü günümüzde savunanlar var. Ancak İslâm dini tenasuhu kesin olarak kabul etmez. İslâm’a göre her insanın beden ve ruhu sadece kendine aittir.
Pythagorascıların bilim alanındaki en büyük başarıları astronomide olmuştur. Antik Yunan dünyasında ilk defa bunlar, dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşlerdir. Yerin, evrenin ortasında görünmeyen merkezî ateş etrafında döndüğünü söylemişlerdir. Böylece merkezde yanan ateşin yerine, güneşi koyarsak Kopernikus’un sistemine büsbütün yaklaşmış oldular. Pythagorascı anlayış, Platonculukta ve Descartes felsefesinde olduğu gibi, matematik ilmini dünyaya uygulayan tüm felsefelerde görülür.Bir sayı mistikliğine yol açtığı söylenebilir. Pythagorascılar mistik ve idealist oldukları için soyut kavramlar getirmiştirler.
Pythagorascıların bilim alanındaki en büyük başarıları astronomide olmuştur. Antik Yunan dünyasında ilk defa bunlar, dünyayı evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşlerdir. Yerin, evrenin ortasında görünmeyen merkezî ateş etrafında döndüğünü söylemişlerdir. Böylece merkezde yanan ateşin yerine, güneşi koyarsak Kopernikus’un sistemine büsbütün yaklaşmış oldular. Pythagorascı anlayış, Platonculukta ve Descartes felsefesinde olduğu gibi, matematik ilmini dünyaya uygulayan tüm felsefelerde görülür.Bir sayı mistikliğine yol açtığı söylenebilir. Pythagorascılar mistik ve idealist oldukları için soyut kavramlar getirmiştirler.
Pisagor ve İtalya Mektebi
Pisagor ve İtalya Mektebi M.Ö 580-500 Sisam
adasında doğmuş olan
Pythagoras, Küçük Asya ve Yunanistan’dan başlayarak eski kıtanın birçok
ülkelerini gezmiştir. Fenikeliler,
Keldaniler, Yahudiler, İranlılar,
Hintliler, Araplar uğradığı
yerler arasındadır. Mısır’da eğitim
görürken batınî felsefeyi
öğrenmeye çalışmış, bu seyahatleriyle zengin
bir bilgi hazinesi
elde etmiştir. Pythagoras
tam olgunluk çağındayken Polykrates’in
baskısından kendini kurtarmak
için Güney İtalya’daki Kroton şehrine
göçtü ve orada
bir topluluk (tarikat)
kurdu. Bunun için
kurduğu mektebe İtalyan mektebi
de denilir. Sokrates
öncesi en uzun
yaşayan mektep de budur
(Gökberk, 1974, 37).
Bir nevî manastır
olan bu mektep
ikiyüz sene sonra Büyük İskender tarafından kapatıldı.
Buraya alınan talebeler
beş yıl süreyle
sükunetle durmaya ve
sadece dinlenmeye mecburdular. Onlar,
Pythagoras’ı görme şerefine
ancak bu beş
yıllık hazırlık eğitiminden sonra
ulaşırlardı. “Topluluğa
kabul edilerek onun
kutsallık sınırına ortak edilenler, din ve ahlâkı tatmin edici ciddî bir
hayat sürmeyi taahhüt ediyordu. (...) Ilımlılık, sadelik, zorlukla ülfet, beden
ve ruhun sağlığı, tanrılara, ana babaya,
dostlara ve kanuna
karşı kayıtsız şartsız
bağlılık ve vefa
geniş bir şekilde nefse
hakimiyet ve boyun
eğme, Pythagorascı hayatın
temel erdemleri sayılırdı.” (Vorlander, 1927, 32).
Pythagorascıların dinî cemaatlerinin
aynı zamanda siyasî
bir yönü de
vardı. Bunlar birçok İtalya
şehirlerinde iktidarı ele geçirmişlerdir. Halk
Pythagorascılara karşı ayaklanarak merkezlerini basmış ve 40 kadar
Pythagorascıyı da öldürmüştür. Orfik
inançların tesirinde kalan
Pythagorascılar tenasuha (ruh
göçü/ reenkarnasyon)
inanırlar. Tenasuh nazariyesi,
bedenin ölmesinden sonra,
ruhun çeşitli varlıklar içinde, yeniden bu dünyaya geldiğini kabul eder.
İnsanın bu dünyada yaşadığı hayatın değerine göre, ölümden sonra ruh, yeni bir
varlık içinde, yeniden ortaya
çıkar. Eğer insan
bu dünyada suç
işlemiş, aşağılık bir
hayat sürmüş ise, ölümden sonra onun ruhu, aşağı bir
hayvan, hatta bir bitki şeklinde ortaya çıkabilir.
Bu nedenle Pythagorascılar et
ve bazı sebzeleri
(özellikle baklagilleri) yemekten kaçınır, kanlı kurbanlar
kesmezlerdi. Hayvanlardan elde edilmiş hiçbir malzemeyi kullanmazlardı (Birand,
1964, 16). Onların
et yememelerinin sebebi
yakınlarının birine ait ruhun bu hayvan kalıbında yer alabileceği idi
(Gökberk, 1974, 38). Cinayeti yasaklayan Pythagoras, insanları kolay ve rahat
bir hayata alıştırmayı amaçlıyordu. Bunun
için de insanlar,
daima kolaylıkla bulabilecekleri yiyeceklere
alışmalı, pişirmeye mecbur kalmamalıdır.
Sadece su içmekle
yetinmek, vücudun sıhhati
ve ruhun cevelanı için daha uygundu.
Pythagorascılar,
genellikle, matematik, astronomi
ve tıp ilimleriyle uğraşıyorlardı. Günümüz dünyası,
geometri alanında halen, Pythagoras’ın dik üçgen bağıntısını kullanmaktadır. Bu
bağıntıya göre bir
dik üçgende, iki
dik kenarın karelerinin toplamı,
hipotenüsün karesine eşittir
(Russell, 108). Pythagorascılar irrasyonel sayıları bulmuşlar
ve telli musîkî aletleriyle de uğraşmışlardır. Pythagorascıların arche’si sayıdır,
dolayısıyla soyut bir
kavram antik Yunan düşüncesinde bir
kez daha arche
olmuştur. Her şeyin
özünde bulunan sayıdır. Dünyada bulunan,
fizik veya metafizik
tüm gerçekliklerle ilk on sayı
arasında nispetler vardır. Her
sayı belli bir
şekle karşılıktır. Kare,
dikdörtgen ve pramit sayılardan söz
ediyorlardı. Alemin özünü
sayılarda bulan Pythagorascılara göre, olguların özünü
kavrayabilmek için ilkin
onların temelindeki matematik
esasların kavranması gerekirdi. Dolayısıyla
onlara göre bilgi,
matematik düşünceden ibaret görünüyordu (Birand, 1964, 17).
Pythagoras’a göre tabiattaki her şey sayı yasaları çerçevesinde cereyan eder,
ve sayılar tek ve çifttir. Tek sayılar bir başlangıca, bir ortaya ve bir sona
sahip oldukları için tamdırlar. Bu sayılar temel olarak, olgunluk ilkesi
tekliğe sahiptirler. Çift sayılar eksiktirler
ve onlar bölünmenin,
noksanlığın ilkesi olan
ikiciliğe dayanırlar.
Pythagorascıların kendisiyle yemin
ettikleri dört sayı
(tétractys), birlik (monade), ikilik (dyade),
üçlük (triade) ve dörtlük (tétrad)
ten oluşuyordu. Bunların toplamından onluk (décade) meydana
gelir. Onluk, birleşik sayıların en mükemmeli kabul edilirdi.
Dört sayı nazariyesi,
astronomi, psikoloji ve
ahlâk olaylarına eşit olarak uygulanırdı (E. Barbe, 1986, 45-46).
Pythagorascılara göre sayıların niteliği, insana vukuf kazandırır, her
bilinmeyen ve her şüpheli şey hakkında insana yol gösterir, insanı aydınlatır.
Eğer sayı ve onun mahiyeti olmasaydı eşyanın
kendisinden veya onların
nispetlerinden kimseye en cûzî
yön bile malum
olmazdı (Vorlander, 34).
Bu mektebe göre
sayılar bütün varlıkların
ilkeleridir. Belli bir sayı belli bir niteliği ile adalettir, başka bir sayı
ruhtur, başka bir sayı
akıldır (Gökberk, 1974,
38-39). “1” sayısı, basitliği
sebebiyle aklı gösterir. “4”
sayısı, eşitin eşitle çarpımı olduğu için adaleti gösterir (Challaye, 1948,18).
5 evlenmeyi (zira 3+2=5 dir. İlk erkek sayının
ilk dişi sayı ile birleşmesidir),
6 nefsi, 7 aklı,
sıhhati veya ışığı,
8 muhabbeti veya
ihtiyat ve tedbiri
temsil eder (Vorlander, 37).
Kaynak: Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim
Yayınları Felsefe Tarihi, Murtaza Korlaelçi, 2012
Pisagor(Mö.580-Mö.500)
Yunan matematik ve felsefecilerinden olan Pisagor; doğum yeri olan
Samos(Sisam) Adası'ndan M.Ö.529'da Güney İtalya'ya, Crotono'ya göç etti. Güney
İtalya bu devirde bir Yunan kolonisiydi ve buraya yerleşenlerce Magna
Graecia(Büyük Yunanistan) adıyla anılıyordu. Protona da bu yörenin zengin liman
kentlerinden biriydi. Pisagor işte burada biraz kişisel çekiciliği, biraz
kendisinde var olduğunu iddia ettiği kehanet gücü ve biraz da etrafında
oluşturmayı başardığı gizemci havayla kentin zengin ve soylu delikanlarından
300 kadarını bir çatı altında topladı ve bir gizli örgüt, okul ya da mezhep
kurdu. Pisagor, öğrencilerini iki bölüme ayırıyordu: Dinleyiciler ve
Matematikçiler. Örgüte dinleyicilikle başlanıyor ve belirli bir deneme
süresinden sonra başarılı olunursa matematikçiliğe geçiliyordu. (Bkz. Pisagor ve İtalya Mektebi)
Pisagorculuk; evrende herşeyin bir sayıya bağlı olduğunu öne sürer. Bir anlatıya göre; demirciler çalışırken örslerinden çıkan sesi duyan Pisagor bunun çok uyumlu olduğunu düşünmüş ve "Doğa kanunları buna izin veriyorsa, bu kanunlar matematikseldir," demiştir. Bundan hareketle, notaların matematiksel formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. Böylece matematik ve müzik arasında bağlantı kurmuştur. Ayrıca ses perdesi ile tel uzunluğu arasında bir ilişki olduğunu bulmuştur. Ondan sonrakiler sayı oranlarında seslerin gizli bağlantılarını aramaya girişip bir sesin niteliği ile ses dizisindeki yerini bu sese karşılık olan sayının niteliği ve sayılar dizisindeki yeri ile bir tutmuşlardı. Matematik ile böylesine yakından uğraşan Pisagorcular, sayılardan edindikleri bilgileri genelleştirerek sayıları bütün varlığın ilkeleri (arkhe) yapmışlardır.
Bir sayısı temel sayıdır. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. Sayıların ve varlıkların sonsuz dizisi Bir'den çıkar. İki türlü Bir vardır. İlki, bütün sayılar (varlıklar) zincirinin içinden çıktığı ve sonuç olarak da onları içeren, kuşatan, özetleyen, karşıtı olmayan Mutlak Bir'dir. Bütün varlıkların değişmez ilkesi ve ebedî kaynağı, sarsılmaz ilkesidir.
...İki sayısı dişiliği ve doğanın bu dişilikten geldiğini ifade eder. Üç sayısı uyum ve düzenle maddenin içerdiği üçlü öğeyi temsil eder. Bu sayı, başlangıcı, ortası ve sonu olan ilk rakamdır, yetkin bir sayıdır. Dört tanrısal gücü simgeler. İlk çift sayı olan İki'nin kendisi ile çarpımından elde edilen bu sayı adaletin de simgesidir. Beş sayısı evliliğin simgesidir. Altı organik ve hayati varlıkların türlü şekillerini gösterir. Burada dişilik ilkesi olan (2), erkeklik ilkesi olan (3), mutlak (1) ile birleştiği için soyların devamını da gösterir. Yedi sayısı kritik sayıları temsil eder. Örneğin, yedi günlük, yedi aylık ya da yedi yıllık dönemlerin varlıkların gelişiminde baskın rolleri vardır. Sekiz sayısı akıl, ahlâk ve erdemin temsilcisidir. Dokuz sayısı mutlak Bir ayrı tutulacak olursa ilk tek sayı Üç'ün karesidir. O da Dört sayısı gibi adaleti temsil eder. On sayısı: Yetkin bir sayıdır bu. Her şey ondan çıkar. Yaşamın ilkesi ve yol göstericisidir. Göksel ve tanrısal olduğu kadar insanidir de. Eğer On'lu olmasaydı her şey belirsizlik içinde ve karanlıkta kalırdı. Bütün sayıların temelidir o. On sayısının içinde ilk olarak eşit sayıda tekler ve çiftler bir araya gelmiştir. (1,3,5,7,9 ve 2,4,6,8,10) vb."Pisagorculardan bazıları sayıların kullanım adlarına ilişkin, bunların düzenli bir sırada sıralanan on temel ilkesi olduğunu söylerler:
Sınırlı-Sınırsız
Tek-Çift
Bir-Çok
Sağ-Sol
Erkek-Dişi
Duran-Hareket eden
Doğru-Eğri
Aydınlık-Karanlık
İyi-Kötü
Kare-Dikdörtgen"
Pisagor'un öğretisinde; düzgün geometrik şekiller de önem taşır. Örneğin Pisagor yeryüzünün düzgün altı yüzlüden, ateşin piramitten, havanın düzgün sekizyüzlüden, suyun yirmiyüzlüden yaratıldığına inanır. Pisagorcuların sayılara ve şekillere verdikleri gizemci anlamlar bu kişilerin sayıları ve geometrik şekilleri yakından incelemesine de neden oldu doğal olarak. Bunlar arasında en önemlileri Pisagor bağıntısı (Bkz. Pisagor Teoremi) ile İrrasyonel Sayının bulunmasıdır.
Pisagor'un öğretisinde; düzgün geometrik şekiller de önem taşır. Örneğin Pisagor yeryüzünün düzgün altı yüzlüden, ateşin piramitten, havanın düzgün sekizyüzlüden, suyun yirmiyüzlüden yaratıldığına inanır. Pisagorcuların sayılara ve şekillere verdikleri gizemci anlamlar bu kişilerin sayıları ve geometrik şekilleri yakından incelemesine de neden oldu doğal olarak. Bunlar arasında en önemlileri Pisagor bağıntısı (Bkz. Pisagor Teoremi) ile İrrasyonel Sayının bulunmasıdır.
Pisagor, müzikle de uğraştı. Telin kısaltılmasıyla çıkardığı sesin inceldiğini
keşfetti. İki telden birinin uzunluğu diğerinin iki katı ise, kısa telin
çıkardığı ses, uzun telin çıkardığı sesin bir oktav üstündeydi. Eğer tellerin
uzunluklarının oranı 3'ün 2'ye oranı gibiyse, iki telin çıkardığı sesler beşli
aralıklı idi. Bu nedenle örneğin bağlamada parmağımızı tellerden birinin
ortasına bastığımız zaman, teli titreştirirsek çıkacak olan ses, tel boş
titreşirken çıkacak sesin bir oktav üstünde olacaktır. Benzer şekilde eğer
parmağımız teli uzunluk 2/3 oranında bölen noktadaysa, telin boş durumuna
oranla bir beşli aralık yukarda ses çıkacaktır.Sayılarla müzik arasında bu ilişkiyi keşfeden Pisagor, epey keyiflenmiştir. Pisagor; sabah yıldızı ile akşam yıldızının aynı yıldız olduğunu anlayan ilk
Yunanlıdır. Kendisinden sonra bu yıldız uzun süre Afrodit ile anıldı. Bugün
bunun Venüs Gezegeni olduğunu bilyoruz. Pisagor, gerek dayandığı öğrenci
kitlesi gerekse öğretisinin içerdiği temel öğeler bakımından soylulara yatkın
bir felsefeciydi. Pisagor'un ölümünden 10 yıl kadar önce, Güney İtalya'da
demokratların egemenlik kurmasıyla Pisagorculuk ve Pisagorculuk yaygın bir
şekilde kovuşturmaya uğradı. Pisagor'un kendisi de Crotona'dan sürüldü.
Pisagorculuk da felsefecinin ölümünden sonra yalnızca yüzyıl kadar daha yaşadı
ve tarih sahnesinden silindi gitti. Ancak Pisagor'un öğretisi ve fikirleri
çağımıza kadar felsefe dünyasını etkiledi: Bir söylentiye göre
"felsefeci" sözcüğünü üreten de O'dur..Ezoterizm'de Pisagor büyük inisiyelerden biri olarak kabul edilir. Delphoi’te, Mısır’ın Teb ve Memphys kentlerinde ve Babil’de bulunmuş olan Pisagor, inisiyatik eğitim aldıktan ve uzun gezilerinden sonra, Taranto Körfezi’nin uç noktasındaki bir Dor site-devlet’i olan Croton’da (Crotona) bir enstitü açarak kendi ezoterik ekolünü kurmuştur. İnisiyatik niteliğinin yanı sıra bilimler akademisi niteliği taşıyan bu enstitüde dinler ve manevi bilimlerin yanı sıra maddi bilimler (fizik, matematik, siyaset bilimi vs.) de öğretilmekteydi. Pisagor bu bilimlere “insan bilgisinin tümünü kuşatan” anlamında “matemata”lar adını vermişti ki, bilindiği gibi, matematik sözcüğü bu terimden doğmuştur.
Pisagor’a göre, tüm felsefe ve dinlerde hakikatin (verite) dağınık ışınları yer almaktaysa da, bu ışınların merkezi ezoterik doktrindi. Ayrıca hakikate ulaşmada öncelikle “sezgi” gerekliydi, gözlem ve muhakeme yeterli değildi.Bildiğimiz kadarıyla Pisagor, öğretilerini sözle yaymıştır. Onunla ve öğretileriyle ilgili bilgileri, öğrencilerinin yazılarından alıyoruz. Fakat Diogenes Laertios'un eserinde belirttiği üzere, Pisagor'un da eserleri vardır:
"Bazıları Pythagoras'ın bir tane dahi yazılı eser bırakmadığını söylerler, ama bu doğru değildir. Doğa düşünürü Herakleitos neredeyse avaz avaz bağırarak şöyle diyor: "Mnesarkhos oğlu Pythagoras araştırma çalışmalarında bütün insanları aşmıştır ve bu yazılarından seçme yaparak, büyük bilgi ve kurnazlığa dayalı kendi bilgeliğini oluşturmuştur." Böyle söylüyor, çünkü Pythagoras Doğa adlı eserine şu sözle başlıyor: "Soluduğum hava adına, içtiğim su adına, bu eserimle ilgili herhangi bir yergiye katlanamayacağım."
Pisagor toplumu bir vücuda benzetir. Bu konuda insan yapısının 3 ana parça olduğunu belirtir: Akıl
(bilgelik), ruh (cesaret) ve maddi ihtiyaçlardır. Toplum da böyledir; akıllı kişiler toplumu idare etmeli, cesaretli kişiler asker olmalı, toplumun maddi ihtiyaçlarını ise üretim yapan halk karşılamalıydı. Piagor'a göre toplumda adaletin gerçekleşmesi için, bu sınıfların kendi arasında değil kendi içinde eşitliği olmalıdır. Yani yöneticiler kendi arasında, askerler kendi arasında, halk da kendi arasında eşittir. Bu hiyerarşik eşitsizlik anlayışı, reenkarnasyon inancında kendisine dayanak bulur. Pisagor'a göre, ruhlar bu dünyada iyi eylemlerde bulunup erdemli olmak için çabalarlarsa sonraki hayatlarında bir üst sınıfa uygun karakterli ve yetenekli bir şekilde doğacaklardır. Eğer kötü eylemlerde bulundularsa, daha aşağı bir sınıfa uygun olarak, hatta bitki ve hayvanlar aleminde doğacaklardır. Maddî isteklerin ve dünya malının kölesi gibi olan halk, erdemsizdir ve bu yüzden ruh bakımından aşağı düzeydedir. Şan ve şeref peşindeki asker sınıfı ve aklıyla hareket eden yönetici sınıfı ise daha üstündür. Pisagor bu yüzden insanlara aşırılıktan kaçınıp ölçülü olmayı öğütler.
Kısaca çalışmalarını özetlersek; Matematik ve astronomiye katkıları olmuştur. Ürettiği veya Hint coğrafyasından öğrendiği bağıntıya Pisagor bağıntısı (Bkz. Pisagor Teoremi ve İspatı) adı verilmiştir. Pisagor, irrasyonel sayılara dair keşiflerde de bulunmuştur. Müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini ortaya koymuş ve diatonik skalayı keşfetmiştir. Günümüzde bazı bilim adamlarının çok sıcak baktığı “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” önermesini ortaya atmıştır. Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur. Bir iddiaya göre, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve ikili bir hareket içinde olduğunu biliyordu ve bunları yalnızca inisiyelerine açıklamıştı ki, bu açıklamaları, ezoterik doktrin yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak bu bilgilerin kabulünde rol oynamıştır. (3,4,5) ve (5,12,13) özel üçgenlerini bulmuş veya nakletmiştir. Çarpım tablosunu ilk olarak onun modern anlamda kullandığı da belirtilmiştir.
Pisagor toplumu bir vücuda benzetir. Bu konuda insan yapısının 3 ana parça olduğunu belirtir: Akıl
(bilgelik), ruh (cesaret) ve maddi ihtiyaçlardır. Toplum da böyledir; akıllı kişiler toplumu idare etmeli, cesaretli kişiler asker olmalı, toplumun maddi ihtiyaçlarını ise üretim yapan halk karşılamalıydı. Piagor'a göre toplumda adaletin gerçekleşmesi için, bu sınıfların kendi arasında değil kendi içinde eşitliği olmalıdır. Yani yöneticiler kendi arasında, askerler kendi arasında, halk da kendi arasında eşittir. Bu hiyerarşik eşitsizlik anlayışı, reenkarnasyon inancında kendisine dayanak bulur. Pisagor'a göre, ruhlar bu dünyada iyi eylemlerde bulunup erdemli olmak için çabalarlarsa sonraki hayatlarında bir üst sınıfa uygun karakterli ve yetenekli bir şekilde doğacaklardır. Eğer kötü eylemlerde bulundularsa, daha aşağı bir sınıfa uygun olarak, hatta bitki ve hayvanlar aleminde doğacaklardır. Maddî isteklerin ve dünya malının kölesi gibi olan halk, erdemsizdir ve bu yüzden ruh bakımından aşağı düzeydedir. Şan ve şeref peşindeki asker sınıfı ve aklıyla hareket eden yönetici sınıfı ise daha üstündür. Pisagor bu yüzden insanlara aşırılıktan kaçınıp ölçülü olmayı öğütler.
Kısaca çalışmalarını özetlersek; Matematik ve astronomiye katkıları olmuştur. Ürettiği veya Hint coğrafyasından öğrendiği bağıntıya Pisagor bağıntısı (Bkz. Pisagor Teoremi ve İspatı) adı verilmiştir. Pisagor, irrasyonel sayılara dair keşiflerde de bulunmuştur. Müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini ortaya koymuş ve diatonik skalayı keşfetmiştir. Günümüzde bazı bilim adamlarının çok sıcak baktığı “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” önermesini ortaya atmıştır. Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur. Bir iddiaya göre, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve ikili bir hareket içinde olduğunu biliyordu ve bunları yalnızca inisiyelerine açıklamıştı ki, bu açıklamaları, ezoterik doktrin yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak bu bilgilerin kabulünde rol oynamıştır. (3,4,5) ve (5,12,13) özel üçgenlerini bulmuş veya nakletmiştir. Çarpım tablosunu ilk olarak onun modern anlamda kullandığı da belirtilmiştir.
Aşağıdaki Yazılar İlginizi Çekebilir!!!
Matematik Konularından Seçmeler
matematik
(301)
geometri
(133)
ÖSYM Sınavları
(61)
trigonometri
(56)
üçgen
(49)
çember
(36)
sayılar
(32)
fonksiyon
(30)
türev
(26)
alan formülleri
(25)
analitik geometri
(23)
dörtgenler
(19)
denklem
(18)
limit
(18)
belirli integral
(14)
katı cisimler
(12)
istatistik
(11)
koordinat sistemi
(11)
fraktal geometri
(7)
materyal geliştirme
(7)
asal sayılar
(6)
elips
(3)
tümevarım
(3)
binom açılımı
(2)
hiperbol
(2)






